Necran ahalisi, ihlaslı bir şekilde Hıristiyanlığa sarılmışlar ve bu uğurda şiddetli eziyetleri göğüslemek zorunda kalmışlardı. Başka bir akideye gönülleri yatmadığı için, dinlerinden vazgeçmemiş ve bu nedenle de işkenceye uğramaya razı olmuşlardı. Bu uğurda büyük bir mihnete maruz kalmış, bu mihnetten de başarılı bir şekilde çıkmışlardı. Sabrederek imtihanlarını muvaffakiyetle vermişlerdi. Şöyle ki: Zanuvas, Necranlılara giderek onları Yuhudiliğe, ya da putperestiğe döndürmeye uğraştı. Necranlılar onun bu isteğine karşı çıktılar. Dinlerini değiştirmektense işkenceye uğramaya razı oldular. Bunun üzerine Zanuvas onlar için büyük bir hendek kazdırdı. Hendeğin içinde ateş yaktırdı. Sonra da onları bu ateşin içine atarak yaktı. Buna rağmen o ihlaslı kimseler tevhid inancından vazgeçmediler. Hatta bazı rivayetlere göre o ateşin içinde yakılıp öldürülenlerin sayısı 20 bin kişi kadarmış. Kur´an-ı Kerim´de de onlardan sitayişle bahsedilmiştir: “içinde burçları bulunan göğe andolsun. Vadedilen kıyamet gününe an-dolsun, kıyamet günü şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, insanlar öldükten sonra diriltilecekler. Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmesi için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın! Bu inkarcıların; inananlara kızmaları; onları sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeye layık ve güçlü olan Allah´a inanmış olmalarındandır. Allah, her şeye şahittir. Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden çevirmeye uğraşanlar, eğer tev-be etmezlerse, onlara cehennem azabı vardır .” (Buruc: 1-10)
Bu ayeti kerimelerde de görüldüğü gibi, bu işkenceye uğratılan kimseleri Kur´an-ı Kerim mü´minler olarak adlandırmıştır. Bu ifadelerde onların itikadlarımn sağlam ve imanlarının güzel olduğuna, Allah´a iman ettiklerine, ondan başka bir şeye inanmadıklarına, ne teslise ve ne de şirke kapılmadıklarına işaret etmektedirler. Bu kimseler de, Necranlı Hıristiyanlar olduklarına göre, demek ki onlara Hıristiyanlığın tahrifatı ulaşmamıştı. Ya da o zamana kadar bu kuvvetli dine tahrifat henüz girmemişti. Yine bu ifadelerden anlaşıldığına gere, bu sadakat sahibi mü´minlere tatbik edilen işkenceler, Kral Konstantin´den önce olmuştur. Kral Konstantin´den önceki Krallardan Gıladyanus ile Neron gibi, Hı-ristiyanlara çeşitli eza ve cefaları reva gören imparatorlar zamanında bu müminler eziyet görmüşlerdir.