Aslı itibariyle hem kendisi, hem bütün insanlık için hayırlı olan bütün toplumsal etkinliklere, Peygamber efendimiz hem mali, hem de bedeni katkıda bulunmuştur. Kureyşliler´i, Özellikle Arapların tamamını birbirine bağlayan kopmaz ve kesilmez bir bağ vardı. Çünkü bu bağ zaman zaman yenilenmekteydi. Onları birbirine bağlayan bu bağ, iki unsurdan oluşmaktaydı:
1- Peygamberlerin atası İbrahim (as)´ın inşa etmiş olduğu Ka-be-i Muazzama. Bu bina, insanlar için yeryüzünde inşa edilen ilk evdir. İnsanlar oraya gelip tavafta bulunur ve hac menasikini yerine getirirlerdi.
2- Araplar, göklerle yeri yaratan varlığın, noksanlıklardan müzezeh olan yüce Allah olduğna inanırlardı.
Onlar bu bağı korumaya özen gösterirlerdi. Aralarında kendilerini birbirine bağlayan bu bağı asla koparmazlardı. Özellikle Kureyşliler, buna son derece riayet ederlerdi. Çünkü onurlarını korumayı, şeref ve üstünlüklerini bu bağda görmüşlerdi. Bütün Araplara karşı üstünlük ve hakimiyetlerini bu vesileyle elde etmişlerdi. Bütün Arapların birbirleriyle savaştıkları bir ortamda sadece Mekke-i Mükerreme mahfuz kalmıştı. Birbirleriyle savaşmakta olan Araplar, Mekke-i Mükerreme´nin Haremine geldiklerinde emniyet içinde olurlardı. Nitekim Cenab-ı Allahda, onlara bahşetmiş olduğu bu nimetini hatırlatarak şöyle buyurmuştur:
“Görmediler mi çevrelerinde insanlar kapıl (ip öldürülür veya esir edil) irken, biz (kendi şehirleri Mekke´yi), güvenli, dokunulmaz bir bölge yaptık. Hala batıla inanıp Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar ” (Ankebut: 67)
Kabe-i Muazzama´nın binası, harab olmaya yüz tutmuştu. Ku-reyşliler onu yeniden inşa etmek istediler. O sıralarda peygamber efendimiz 35 yaşına gelmişti ve Hatice (ra) ile evleneli on yıl olmuştu. Bazı rivayetçilerin sahih olmayan senetlerle naklettikleri rivayetlerde anlatıldığı gibi, bu olay, Peygamber efendimizin Hatice anamızla evlenmesinden önce meydana gelmiş bir olay değildir. Şu halde Kabe-i Muazzama´nın yeniden inşa edilişi, Peygamber efendimizin bi´setinden beş yıl önce olmuştur. Peygamber efendimiz 40 yaşında risaletle görevlendirildiğine göre; Kabe-i Muazzama´nın yeniden inşa edilişi, onun şerefli ömrünün 35. yılında vuku bulmuştur.
Kabe-i Muazzam, İbrahim peygamberin kurduğu temel üzerinde yeniden inşa edilecekti. Kureyşliler, bu iş için hazırlığa başlamışlardı, bu inşaata, içine haram mal karışmayan helal para harcamak ve bunu halis niyetle yapmak hususunda görüş birliği etmişlerdi. Ibn Kesir bu konuda şöyle der:
Kabe-i Muazzama, Kureyşliler´in diğer insanlara karşı bir korunak ve şeref vesilesi olmuştu. Bu maksatla onun yıkılmasından korktukları için yeniden inşa etmek istediler. Mahzun oğullarının büyüklerinden biri, Kureyşliler´in Kabe´yi yeniden inşa etmeye yöneldikleri bir esnada şöyle demişti:
“Ey Kureyş topluluğu! Şu binanızın masrafına, temiz ve helal kazancınızdan başka birşey karıştırmayın. Fahişelerin mehri, faiz kazancı, insanlardan zulmen alınan mallar, bu inşaat işine bulaştırılmasın. “[1]
Yukarıdaki ifadeler, Arapların ve özellikle Kureyşliler´in üzerinde Kabe-i Muazzama´mn ne kadar etkili olduğunu ve onların burayı ne kadar tazim ettiklerini göstermektedir. Yine bu ifadelerden anlaşıldığına göre, Kabe-i Muazzama´nm İbrahim peygamberle olan bağlantısı, Arapları ve özellikle Kureyşyiler´i ona sarsılmaz, kopmaz bağlarla bağlamıştır. Kabe-i Muazzama, onlarda yaşayan bir vicdan meydana getirmiştir ki, bu da iman ve tevhid fidanının yeşermesine zemin hazırlamıştır.
Bütün bu sebepler, bizim ibrahim peygambere dönmemizi ve onun ilk mabed olarak Kabe´yi nasıl inşa etmiş olduğunu öğrenmemizi gerekli kılmaktadır. Ondan sonra da Kabe-i Muazza-ma´nın inşasıyla ilgili faaliyetler bahsine döneceğiz.
Kabe-i Muzzama ilk olarak, ibrahim peygamber tarafından kurulmuştu. Kabe´nin daha önce kurulduğu konusunda hiçbir kaynaktan haber gelmemiştir. Ibn Kesir bu konuda şöyle demiştir:
“İbrahim peygamberden önce Kabe-i Muazzama´nın inşa edilmiş olduğuna dair sahih bir haber nakledilme mistir. “Bir zamanlar ibrahim´e beyt (Kabe) in yerini açıklamıştık ” ayeti kerimesine dayanarak, Kabe´nin ibrahim peygamberden önce inşa edilmiş olduğunu ileri sürenlerin görüşleri kuvvetli bir görüş değildir. Çünkü bu ayeti kerimede Kabe´nin yerinden söz edilmesi, onun yerinin Cenab-ı Allah´ın ilminde takdir edilmiş olduğunu göstermektedir. Ve yine Adem peygamberden İbrahim peygambere kadar geçen zaman içinde Kabe´nin yerinin bir çok peygamberler tarafından saygı gören bir mevki olduğu açıklanmaktadır.”
Sonra Ibn Kesir, Adem peygamberin yeryüzüne indiği esnada Kabe´nin yeri üzerinde bir kubbe kurduğuna; meleklerin ona: “Ey Adem biz bu makamı senden Önce tavaf ettik ” dediklerine ve Nuh´un gemisiyle Kabe´nin etrafında kırk gün müddetle döndüğüne dair söylenilen sözleri ele alarak şöyle demektedir:
“Fakat bu haberlerin tamamı Israiliyattandır. Bu sözlerin, ne doğrulanabilen, ne de yalanlanabilen sözler olduklarını daha Önce ifade etmiştik .” Bu sözleri söyleyen İbn Kesir, sonuçta şu karara varmaktadır: “İslam tarihi, İbrahim peygamberden önce Kabe´yi inşa eden bir şahsı tanımamaktadır”
Biz de İbn Kesir´in vardığı sonuca katılıyor ve vehimlerle efsaneleri te´yid edecek gerçek tarihi deliller ile dini kaynaklı sabit ve sahih yazılar mevcut değildir. Öyle ise biz, zanlara tabi olmayız.
“Zan ise şüphesiz gerçeği ifade etmez (zan ile gerçeğe ulaşıl-maz).” (Necm:28)
İnşa edilişinden önce de Kabe-i Muazzama´nın yerinin, eski tarihi kaynaklarda da belirtildiği gibi, bilinen bir yer olduğunu açıklamıştık. İbn Kesir de bunu doğrulamakta ve “ibrahim peygamberin inşasından önceleri Kabe-i Muazzama´nın yeri saygı gören bir makamdı” diyerek sözlerini şöyle sürdürmektedir: “Daha önceleri de Kabe-i Muazzama´nın yeri insanlar tarafından saygı görürdü. Diğer çağlarda ve zamanlarda insanlığa aydınlık saçardı.”
Bu, doğru bir sözdür. Çünkü Kur´an-ı Kerim´in Nassı da, Allah dostu İbrahim peygamberin inşasından önceleri Kabe´nin yerinin bilinen bir makam olduğunu ifade etmektedir. Kur´an-ı Kerim´de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:
“Bir zamanlar İbrahim´e beyt (Kabe´n)in yerini açıklamıştık.” (Hac:26)
Ayette geçen “açıklamıştık” sözünden de anlaşıldığı gibi, İbrahim peygamberin inşasından Önceleri Kabe´nin yeri belliydi. Ce-nab-ı Allah onun yerini İbrahim peygambere açıklamıştır.
İbn Kesir ile diğerlerinin vardıkları sonuca katıldığımız, yani Kabe-i Muazzama´nm İbrahim peygamberden önceleri de başkaları tarafından saygı ve itina gören bir yer olduğunu kabullendiğimiz takdirde, şöyle dememiz gerekecektir: İbrahim peygamberden önce Kabe-i Muazzama´nm yerinin mahfuz kalması için etrafında bir kuşatma duvarının örülmüş olması zorunludur. Öyle ise bu duvarı örenler kimlerdir ve ördükleri duvarın ölçüsü ne kadardır
İşte bu sorunun cevabım veren olmamıştır. Bu konuda araştırma yapılmamıştır. Sağlam tarihi kaynaklara v.e muharref olmayan kitaplara dayanılarak herhangi bir araştır-maya giren görülmemiştir. Söylenenler sadece zanna dayanmaktadır.
Belki de, önemli olmamakla birlikte, şöyle bir soru sorabiliriz: Kabe-i Muazzama mı, yoksa Mescid-i Aksa mı önce inşa edilmiştir Şüphesiz İbrahim peygamberin inşa etmiş olduğu Kabe-i Muzzama, Mescid-i Aksa´dan Önce inşa edilmiştir. Bu kesindir. Denildiğine göre, Mescidi-i Aksa´yı, ibrahim peygamberin torunu Yakub (as) inşa etmiştir. Ondan sonra inşa edilmiş olduğunu söyleyenler de vardır. Buhari ve Müslim´in Sahihlerinde nakledilen bir hadisde Ebu Zer şöyle demektedir: “ilk kurulan mescid hangisidir, ya Resulullah ” diye sordum. Resulullah şöyle buyurdu: “Mescid-i Haramdır.” Sonra hangisidir diye sordum: “Mescid-i Aksadır” dedi.”
Fakat şunu düşünmemiz gerekir: İbrahim peygamberin inşa etmesinden sonra da Kabe-i Muazzama´da bir çok onarımlar yapılmıştır. Çünkü İbrahim peygamberin inşa etmiş olduğu binanın, ikibin yıldan fazla sağlam bir şekilde kalmasına ve yıkıima-masına imkan yoktur. O, burasını inşa ederken işçilere zor kullanan Firavun gibi davranmamıştı. Ancak İbrahim peygamber ile oğlu İsmail, ne bir taş, ne bir yün, ne bir yapağı, ne de bir insan gücünü gasbetmeksizin kendi güçleri ile bu binayı inşa etmişlerdir.
——————————————————————————–
[1] Ibn Kesir, el-Bidaye Ve´n-Nihaye, c. 2, s. 301. –