İnsanlığın tarihinden bahseden tarih kitaplarından Mekke´de ve Kabe´de söz edilmektedir. Mekke ile Kabe, Yunanlıların tarihi kaynaklarında da geçmektedir. İskenderiyeli Batlamyos´un kitabında, Mekke´nin adı Maroya olarak geçmektedir. [1] Fakat Mekke´nin varlığı, M. O. 19. yüzyıla kadar uzanır. Batlamyos ise M. S. 2. yüzyılda Mekke´den söz etmiştir. Kitabında Mekke´den bahsederken, Mekke´nin o çağdan önce mevcut olduğuna uzaktan, ya da yakından herhangi bir işarette bulunmamıştır. Çünkü o, bulunan şeylerden söz etmektedir. Mekke´nin ne zaman mevcut olduğunu açıklamamıştır.
Genel bir şekilde tarihçiler, Arap Yarımadası´nın batısında, içinde Mekke´nin bulunduğu mekanlardan ve Mekke´nin çevresindeki safa ile Merve, Arafat, Müzdelife ve Mina gibi yerlerden bahsetmişlerdir. Tarihçiler Arap Yarımadası´nın batısında ibadet mahalleri bulunduğunu anlattıklarına göre, Mekke de oradadır.
Cevat Ali´nin “İslam Tarihi” adlı kitabında şu ifadelere rastlamaktayız: “Ogüst Mili, Sicilyalı Teodor´un sözünü ettiği mabedin, Mekke denilen meşhur bir mabed olduğu görüşündedir.”[2]
Bu ifadeden şu iki hususu ortaya çıkarmaktayız:
1- Mekke, genel tarihin tanıklığıyla, daha önceleri mevcut olan şehirdir.
2- Kabe de,eskiden beri orada mevcut imiş.
Arap ülkelerinin her tarafından hacılar oraya gider ve orayı ziyaret ederlermiş. Uzak yakın her taraftan gelen insanlar da Mekke´ye uğrarlarmış.
Bu anlattıklarımız, eski zamanlarda da Kabe´nin kutsandığına ve Araplar arasında yüksek bir mertebeye sahip olduğuna Arapların farklı görüşte ve ayrı ayrı kabilelere mensup olmalarına rağmen, onun çevresinde toplandıklarına şehadet eden tarihi vesikalardır. Ayrı ayrı kabilelere mensup olan Araplar, asebiyet nedeniyle aralarında tahripkar savaşlar yapmışlar, birbirlerinin kanlarını akıtmışlar, ama buna rağmen birbirlerini sevseler de, sevmeseler de Kabe´nin etrafında bir araya gelebilmişlerdir. Düşman olanlar bile, Kabeye olan saygılarından ve Allah´ın evini kutsamalarından dolayı, o çevrede birbirlerinden intikam almaya yanaşmamışlardır. Cenab-ı Allah, Kabe´nin şerefini daha da arttırmış, mertebesini daha da yüceltmiştir.
——————————————————————————–
[1] Dr. Muhamaraed Hüseyin Heykel, Hayat-ı Muhammed, s. 84.
[2] Cevat Ali, islam Tarihi, c. 4, s. 504. –