Müşriklerin yaptıkları işkenceler ve eziyetler, îslam davetine icabeti durdurmamış, aksine daha da arttırmıştır. Mü´minler içinde, ilk olarak müslüman olanların İslam´a giriş sebebi, gördükleri eziyet ve işkenceler olmuştur. Bu başlık altında, Abdülmuttalib oğlu Hz. Hamza´nın müslüman oluşunu anlatacağız. Onun ne şekilde İslam´a girdiğini îbn Ishak´ın rivayetinden dinleyelim:
“Eşlem kabilesinden hafızası kuvvetli bir adamın bana anlattığına göre, Ebu Cehil, Safa tepesinin yanında Resulullah (sav)´e uğramış, ona eziyette bulunmuş ve küfretmişti. Fakat Resulullah (sav) onunla konuşmamış ve cevap vermemişti. Oralarda oturan ve Abdullah bin Ceda´nın cariyesi olan bir kadın, Ebu CehiVin söylediği sözleri işitmiş ve yoldan geçmekte olan Hamza´ya durumu anlatmıştı. Hamza, omuzunda silahıyla avdan dönmekteydi. Hamza, ava çıkar ve dönüşte, evine gitmeden Kabe´ye gelip tavafını yapar, sonra Kureyşliler´in toplantı yerine uğrar, onlarla biraz konuşurdu. Kureyşliler arasında güçlü kuvvetli bir delikanlı ve cesaretli bir insandı. Ebu Ce-hiVin küfürlerini ve hakaretlerini işiten cariye, Hamza ile karşılaşınca, ona şöyle dedi: “Ey Ebu Ammare! Kardeşin oğlu Mu-hammed´in başına gelenleri, Ebu CehiVin kendisine yaptığı hakaretleri görmeliydin! Az önce Ebu Cehil, burada oturan Mu-hammed´e eziyet edip küfretti. Hakaretde bulundu. Sonra da başka tarafa gitti. Fakat Muhammed ona hiçbir şey söylemedi!” Duyduğu bu sözler karşısında Hamza, büyük bir öfkeye kapıldı. Çünkü Cenab-ı Allah ona ikramda bulunacaktı. Hemen yerinden fırlayarak Ebu Cehil´i bulmak için yola koyuldu. Mes-cid-i Haram´a girdiğinde, Ebu CehiVin Kureyşliler´le birlikte oturduğunu gördü. Onun yanına vardı. Yayını kaldırıp kafasına vurdu. Ebu CehiVin kafasını ağır bir şekilde yaraladı. Sonra ona: “Muhammed´e sövüyorsun ha! îşte ben de onun dinine girdim- Onun söylediklerini söylüyorum. Gücün varsa beni dinimden çevir” dedi. Bunun üzerine, Mahzum oğullarından bir adam ayağa kalkarak Hamza´ya saldırmak istedi. Ebu Cehil´i korumak istiyordu. Ebu Cehil: “Ebu Ammare´yi (Hamza´yı) bırak. Allah´a yemin olsun ki ben, onun kardeşi oğlu Muhammed´e ağır şekilde sövüp hakarette bulundum” dedi. Hz. Hamza böylece islam´a girmiş oluyordu.”[1]
îbn îshak´ın anlattığı bu olayda, Hz. Hamza´nın müslüman-lığını ilan ettiği anlaşılıyor. Bu da onun imana girişiydi. Fakat “Bidaye” adlı eserde, yine îbn îshak´dan nakledildiğine göre, Hz. Hamza Muhammed (sav)´in yoluna girdiğini bildirirken, bu ilanını, akrabalık asebiyeti ve hamiyeti nedeniyle yapmıştır. Ama bundan sonra bu sözünden vazgeçmek ya da iman yolunda devam etmek hususunda bir karara varmak için düşündü, îbn îshak, Hamza´nın bundan sonraki durumunu şöyle anlatmaktadır:
“Hamza, kendi kendine düşündü. Ve şöyle dedi: ´Allah´ım! Eğer bu yaptığım hayırlı bir şeyse, kalbime onun tasdikini yerleştir. Eğer hayırlı değilse, beni bundan kurtar ve benim için bir çıkış yolu halket.” Gece, yatağına bu düşüncelerle yattı. Ama o güne kadar öyle bir gece geçirmemişti. Rahatsız olmuştu. Sabaha kadar bu hali devam etti. Sabah olunca Resulullah (sav)´in yanına gidip şöyle dedi: “Ey kardeşimin oğlu! Ben bir işin içine düştüm. Ondan nasıl kurtulacağımı bilemiyorum. Yaptığım şeyin iyi mi, kötü mü olduğunu bilemiyorum. Doğru yolda mıyım, yoksa sapıklıkta mıyım Onu da bilemiyorum. Bana bir şeyler söyle. Senin söyleyeceğin şeylere ihtiyacım var.” Resulullah (sav), Hz. Hamza´ya gerçekleri anlattı. Cenab-ı Allah, Resulullah´ın söylediği sözler sebebiyle Hamza´nın kalbine iman nurunu bıraktı. O da şöyle dedi: “Senin doğru sözlü biri olduğuna şehadet ederim ey kardeşimin oğlu! Dinini bana açıkla. Allah´a andolsun ki, gök yerinde durduğu sürece ilk dinimde kalmak kadar hoşuma giden bir şey yoktu. Ama sen şimdi bana, yeni dini telkin et.” Böylece İslamiyet, Hamza ile güçlenmiş oldu. Hamza, islamiyet´i güçlendiren kimselerden biri olmuştu. Beyhaki de buna benzer bir rivayette bulunmuştur.[2]
Bu sözlerden ve önceki sayfalarda anlatılanlardan anlaşıldığına göre, Hz. Hamza dini bir inanca sahipti. Yanlış bir yolda da olsa, dindar bir kimseydi. Nitekim bu inanç onu hakka götürdü ve gerçek kimliğine ulaştırdı. Müslüman olmadan önce, av dönüşünde hiçbir yere uğramadan doğruca Kabe´ye gidip, orayı tavaf etmesi de buna işaret etmektedir. Tabiatı itibariyle mütedeyyin bir insandı. Hak ortaya çıkınca onu tasdik etti. Haksızlık karşısında duyduğu şiddetli öfke sırasında, içindeki gerçek sevgisi onu İslam´ı kabule götürmüştü. Ancak, verdiği kararda yanılıp yanılmadığını anlamak ve düşünmek istemişti.
Karşılaştığı durum hakkında kesin bir karara varmak için, düşünmeye başlamıştı. Tuttuğu yol yanlış ise, bu yoldan çıkacak mıydı, yoksa devam mı edecekti Şaşkınlık geçirmekteydi. Ama yine de sakin ve kararlıydı. Çünkü Cenab-ı Allah onu İslam´a iletmiş ve doğru yola kavuşturmuştu.
——————————————————————————–
[1] İbn Hişam, Siret, C.l, s. 292.
[2] Ibn Kesir, el-Bidaye ve´n Nihaye, C. 3, S. 33 –