Muhammed (sav)´in bereketi, vücudundan önce geldi. Ravile-rin çoğunun belirttiklerine göre, fil vak´asmdan elli gün sonra dünyaya gelmiştir. Fil ile sahiplerinin perişan bir halde Mekke´yi terkedişlerinin ellinci gününde nuru ile dünyayı aydınlatmıştır. Cenab-ı Allah, Fil sahiplerinin çoğunu helak etmiş, gururlarına aldanışlarından sonra, yere batmışlardı.
Peygamber efendimizin doğumunu anlatmaya başlamadan önce deriz ki; o, babası öldükten sonra dünyaya geldi. Daha Önce de işaret ettiğimiz gibi, babası, ailesinin geçimini sağlamak maksadıyla Kureyş´e ait bir kervanla Medine taraflarına gitmişti. Ticaret yapıp rızık kazanmak maksadıyla zevcesini evinde terket-mişti. Bu vefakâr güvenilir insan, Medine´ye gidişini fırsat bilerek dedesi Haşim´in mezarını ziyaret etti. Dedesi Haşim, tiride ekmek doğrayarak hacılara yedirjrdi. Amine´yi evde bırakıp giden Abdullah, bu gurbet yolculuğundan dönmedi. Neccar oğullarının yanmdayken hastalığa yakalandı. Beraber gitmiş olduğu kervan geri döndü, onu hastalığı nedeniyle Medine´de bıraktılar. Bırakırken çok hüzünlendiler. Gerçekten de hastalığı çaresizdi. Bu nedenle onu, babasının dayıları ve şerefli dedesinin hısımları olan Neccar oğulları yurdunda bırakmışlardı. Durumu kendisine çok şefkatli olan babasına ve gıyabındayken ayrılığına sabreden zevcesine bildirdiler. Oysa zevcesi Amine, ona kavuşma ümidiyle süslenip bezenmişti. Fakat kavuşmaktan mahrum kalmıştı. Durum gerçekten dehşet vericiydi. Ama Amine, genç kadın olduğu halde, yine de sabretmişti.
Abdülmuttalib, sevgili oğlu Abdullah´a, oğullarının en büyüğü olan Hâris´i gönderdi. Haris, kardeşi Abdullah´ın yanma gitti. Fakat Abdullah, daha o gitmeden önce vefat etmişti. Haris oraya vardığında, kardeşinin cenazesiyle karşılaştı.
Baba Abdülmuttalib, sevgili oğlunu kaybetmiş, ama bu ayrılığa metanetle göğüs germişti. Muhammed´in anası ve Abdullah´ın eşi Amine de, sevgili kocasından ayrı düşmüş, fakat buna sabırla mukavemet etmişti. Güzel bir sabır örneği göstermişti.