Arap diyarı, zulümden kaçan diyanet sahiplerinin sığınağı olmuştu. Bu din mazlumları, umumi risalet sahibi olan peygamberlerin diyarı Arabistan´ı vatan ve makam edinmişlerdi. Bu bölge, Arap diyarı dışında ortaya çıkan diğer dinlerin de barınağı olmuştu. Zulüm gören diyanet sahipleri buraya sığınıyordu. Tatarlar in zulmüne uğrayan, Tatarlar tarafından evlerinin içinde yakalanıp eziyete uğrayan ve paramparça edilen İsrailoğulları´nın sığınma yeri de, Arap diyarı olmuştu. Daha sonra Romalılar da diyanet sahiplerine, yani îsrailoğullan´na çeşitli zulüm, zillet ve meskeneti reva görmüşlerdi. Roma vatandaşlarına tanınan haklar Israilo-ğulları´na asla tanınmıyordu. Onları Romalı olarak kabul etmiyorlardı. Halbuki İsrailoğulları onların tebaası olup yönetim ve otoriteleri altında yaşamaktaydı. Ronıalılar´dan daha üstün oldukları halde, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlardı. Bu nedenle İsrailoğulları´nm çoğu, sığınak olarak Arap beldelerini gördüler ve oralara göçtüler. Çünkü Arap beldeleri, dinleri sebebiyle zulümden kaçan kimselerin kalesi olmuştur. Bu mazlumlar ilk peygamberlerin toprağı olan Arabistan´dan başka sığınacak bir yer bulamamışlardı.
Başlangıçta Yemen diyarını kendileri için sığınak olarak seçmişlerdi. Tübba kavminin himayesi altında yaşamışlardı. Tübba kavmi, putperest oldukları halde, yine de İsrailoğulları onların yönetimleri altında himaye görmüşlerdi. Onların idareleri altında özgürlüklerini elde etmişlerdi. Hatta bazı Yemenliler, Yahudilik dinini kabul etmişlerdi. Fakat Yahudiler´in kendileri, Yahudilik´i, beşeriyeti İslah edip iyileştirmeye elverişli bir din olarak görmemekte, Yahudilik´i bir milliyet olarak anlamaktaydılar. Bu yanlış anlama doğrultusunda şu yanlış ve fasit iddialarım ileri sürmekteydiler: “Bizler Allah´ın oğulları ve dostlarıyız.” Bu sebeple Yahudilik´e giren Yemenliler´i kendilerinden saymamışlar, cemaatlerine katmamışlardır. Onlara Samirliler adını vermişlerdir. Bu dönem içinde, Evs ve Hazreç kabileleriyle bir arada yaşamışlardır. Evs ve Hazreç kabilelerinin asli vatanları Yemen´dir.
Putperestler, verimli toprakları ve meraları bulunan Medine´ye hicret ettiklerinde, Yahudiler de Medine ve çevresine göç etmişlerdi. Örneğin Nadiroğulları, Kurayzaoğulları, Kaynukaoğul-ları oraya göçmüşlerdi, Medine´nin yanısıra Hayber´e göç edenler de vardı.
Bunlar Arap milletinin içine girip onlara katılmamışlar, aksine orada kaldıkları süre içinde sadece kendilerini barındıran kaleler inşa etmişler, verimli topraklardan yararlanmışlardır. Medine´de hurmalıkları ve bahçeleri vardı. Hayber´e yerleşen Yahudiler de bir takım bahçe ve hurmalıklara sahip olmuşlardı.
Yahudiler sadece kendilerim severlerdi. Komşu belde sahipleriyle yardımlaşmazlardı. Araplarla muamele etmezlerdi. Muamele etseler bile onları zarara uğratırlardı. Ahde vefa göstermez, aksine hıyanette bulunurlardı. Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: “Onlardan (kitap ehlinden) öylesi vardır ki, ona bir dinar versen, devamlı olarak başına dikilmeden onu sana ödemez. ´Ümmilere karşı bize bir sorumluluk yoktur´ dedikleri için böyle yapıyorlar. Ve Allah´a karşı bile bile yalan söylüyorlar. Hayır, kim sözünü yerine getirir ve (günahtan) korunursa, şüphesiz Allah da korunanları sever.” ( ai-i Imran: 75-76)
Kendilerini yurtlarına kabul edip barındıran Araplar´ı, kendilerinden daha aşağı bir millet olarak gördüler. Onların cahil olduklarını söyleyerek, iyi ilişkiler kurmaya yanaşmadılar. Onların günahkar mantıkları ve batıl iddialarına göre, cahil kimselerin hakkını yemekte bir sakınca yoktu. Bunu söyleyerek Araplar´la iyi ilişkilerde bulunmadılar ve onlara yanaşmadılar. Onların dışında ve karşısında ayrı bir grup oluşturdular. Yanlarında ve çevrelerinde yaşadılar, ama onlarla herhangi bir muameleye girmediler.