Bazı cemaatler ve bazı bireyler İslam´dan yüz çevirmelerine rağmen Peygamber efendimiz yine de hac mevsimlerinde kabilelere ziyareti sürdürüyordu. O, Ebu Bekir es-Sıddık ile birlikte eşrafın yanma gidiyor, itibarlı kimselerle görüşüyordu. Ebu Bekir, arapları çok iyi bilen bir kimseydi.
îslam davetinden yüz çeviren kabilelerin yanı sıra bu daveti dinleyen bazı cemaatler de olmuştu. Bunlar tslami çağrıya icabet etmişlerdi, ileride açıklayacağımız gibi Evs ve Hazreç kabileleri de İslam´a meyletmişlerdi. Medinelilerden, daha Islami-yetle karşılaşmadan önce İslam davetine meyleden bazı cemaatlerin haberlerini size aktaracağız. Onların hakikatten yararlanmaya muktedir olduklarına ve fikri güce sahip olduklaıına delalet eden sözlerini aktaracağız. Ebu Nuaym´m rivayetine göre bir defasında Peygamber (sav) efendimiz Ebu Bekir ve Ali (ra) ile birlikte İslam davetinde bulunmak için bazı kabilelere uğramıştı. Ebu Bekir ile, Şeyban bin Salebe kabilesi arasında dostluk bağları vardı. Sonra Peygamber efendimizle bu kabile arasında uzun uzadıya konuşmalar cereyan etti. Ebu Bekir bu kabiledeki adamlara hitaben şöyle dedi: “Kimdir bu kavim ” Onlar da: “Şeyban bin Sa´lebe oğullarıdır.” dediler.
Bu cevabı aldıktan sonra Ebu Bekir, Peygamber efendimize yönelerek şöyle dedi: “Anam babam sana feda olsun Ya Rasu-lullah! Bunlardan sonra kavimleri arasında daha güçlü bir kimseyi bulamayız. Bunlar, kavimleri arasında ve bütün insanlar arasında ulu kişilerdir.”
Bu kabile arasında Mefruk bin Amr, Hani bin Kubeysa, Mü-senna bin Harise, Numan bin Şüreyk vardı, insanlar arasında Ebu Bekir´e en yakın olan, Mefruk bin Amr idi. Yukarıda isimlerini saydığımız kimseler arasında en iyi konuşan da Mefruk idi. Ebu Bekir ona şöyle dedi:
-Sayıca nasılsınız
-Bin kişiden fazlayız. Azlık gibi bir sebepten dolayı asla mağlup olmayız.
-Himaye etme durumunuz nasıldır
-Biz bu hususta zorluklara katlanırız ve gayet ciddiyiz.
-Sizinle düşmanlarınız arasında savaş durumunuz nasıl-dır
-Savaş zamanında öfkelendiğimizde bizden daha güçlü ve zorlu kimseler yoktur. Biz atları evlada tercih ederiz. Silahı yatağa yeğleriz. Allah´ın zaferi hazan bizden yana bazen düşmanlarımızdan yana olur.
-Resulullah hakkında eğer size haber ulaşmışsa işte o buradadır.
-Kendisinin
Böyle dedikten sonrG Resulullah (sav)in yanına gelip oturdu. Ebu Bekir de kendi elbisesiyle Peygamber efendimizi gölgelendiriyordu. Resulullah (sav) efendimiz Mefruk´a ve arkadaşlarına hitaben şöyle dedi: “Allah´tan başka tanrı olmadığına O´nun ortaksız olduğuna benim de Allah´ın elçisi olduğuma şe-hadet etmeye ve Rabbimin emirlerini yerine getirinceye kadar beni himaye etmeye, bana yardımcı olmaya sizi davet ediyorum. Çünkü Kur ey şliler Allah´ın emrine karşı geldiler. Resulünü yalanladılar. Hakkı bırakıp da batıl ile yetindiler. Ama Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her hususta övülendir.”
Mefruk dedi ki: “Ey Kureyşli kardeş beni daha neye davet ediyorsun ”
Mefruk´unbu sorusu üzerine Peygamber efendimiz şu ayet-i kerimeyi okudu:
“De ki: “Gelin, Rabbinizin size (neleri) haram kıldığını okuyayım: O´na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz besliyoruz. Kötülüklerin açığına da kapalısına da yaklaşmayın ve haksız yere Allah´ın yasakladığı cana kıymayın! Dü-şünesiniz diye Allah size bunları tavsiye etti.” (En´am: ısı)
Mefruk şöyle dedi: “Beni daha neye davet ediyorsun ey Kureyşli kardeş Allah´a andolsun ki senin bu söylediklerin, insan sözü değildir. Eğer insan sözü olsaydı biz bilirdik.” Mefruk´un böyle demesi üzerine Resulullah (sav) ona şu ayet-i kerimeyi okudu:
“Allah adaleti, ihsanı, akrabaya vermeyi emreder. Fahşa (edepsizlik)den, münker (fenalık)den ve bağy (azgınlık)dan men eder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.” (Nahh 70)
Mefruk dedi ki: “Allah´a andolsun ki ey Kureyşli kardeş sen bizleri güzel ahlaka, güzel işlere davet ettin. Seni yalanlayan ve sana karşı çıkan kavim ne kötü bir kavimdir!” Böyle derken Hani bin Kubeysa´nın da söze katılmasını istiyormuşcasına şöyle dedi: “îşte bizim büyüğümüz ve dinimizin sahibi Hani bin Kubeysa!”
Hani, söze şöyle başladı: “Ey Kureyşli kardeş! sözlerini dinledim ve doğruladım. Bizim için başı sonu olmayan bir oturumda, senin bizi davet ettiğin işi ve sonucunu düşünüp taşınmadan hemen dinimizi bırakıp dinine ve sana tabi olmamızı ben, hatalı bir görüş, hafif akıllılık, işin sonunu hesaba katmamak gibi kısa bir görüşlülük sayarım. Çünkü zillet, aceleciliktedir. Bizim ardımızda bir millet vardır. Onlara danışıp onlarla görüşmeden ve fikir tartışması yapmadan onları ilgilendiren bir karara varmaktan hoşlanmam.” Böyle derken Müsenna bin Harise´nin de söze katılmasını istiyormuşcasına şöyle dedi: “îş-te büyüğümüz ve savaş işleriyle ilgilenen adamımız Müsenna!”
Müsenna söze şöyle başladı: “Ey Kureyşli kardeş! sözlerini dinledim ve pek beğendim. Ancak dinimizi terkedip sana uyar ve senin meclisine katılırsak iki çemberin ortasında kalırız, biri Yemane, diğeri Semave´dir.” Resulullah (sav) efendimiz iki çemberin ne olduğunu sorunca Müsenna şu cevabı verdi: “Bir taraftan arap diyarı ve çöl ile karşı karşıyayız, diğer taraftan da Fars toprağı ve Kisra nehirleriyle karşı karşıyayız. Biz buraya, Kisra´ya verdiğimiz bir söze sadık kalmak koşuluyla yerleştik. Burada huzursuzluk ve kargaşalık çıkarmayacağız. Senin bizi davet ettiğin şeyden hükümdarlar hoşlanmazlar. Arapları ilgilendiren hususa gelince bu iş; özrü makbul ve günahı affedilen bir iştir. Biz bu hususta seni koruruz, ama İranlıları ilgilendiren hususlara gelince, bunda mazeret kabul edilemez ve suçlar affedilmez. Eğer araplara karşı seni korumamızı ve himayemiz altına almamızı istiyorsan, biz bunu yaparız.”
Resulullah (sav) efendimiz onlara şöyle cevap verdi: “Beni reddederken kötü bir şekilde reddetmediniz. Çünkü doğruyu açıkça söylediniz. Fakat Allah´ın dini her tarafından kuşatılıp desteklenmedikçe kalkınamaz. Bakın size şöyle bir şey diyeyim: Çok geçmeden Cenab-ı Allah, îranlılar´ın ülkelerini ve mallarını size verecektir. Siz Allah´ı teşbih ve takdis edecek misiniz ”
Numan bin Şüreyk dedi ki: “Allah Allah Ey Kureyşli kardeş, bütün bunlar sana mı olacaktır1 !”
Bunun üzerine Resuluilah (sav) onlara şu ayet-i kerimeyi okudu:
“Ey Peygamber, biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ve izniyle, Allah´a davetçi ve aydınlatıcı bir lamba olarak (gönderdik)” (Ahzap:45-46)
Bu ayet-i kerimeyi okuduktan sonra Peygamber efendimiz Hz. Ebu Bekir´in elini tutarak kalktı ve oradan ayrılıp gitti,
El-Bidaye vennihaye adlı eserinde tbn Kesir bu haberi aktardıktan sonra şöyle diyor: “Bu, gerçekten garip bir hadistir. Biz bunu, içinde nübüvvetin delilleri ve ahlaki güzelliklerle arabi fesahat bulunduğu için yazdık.”[1]
Bu haberde anlatıldığına göre Peygamber (sav) efendimiz, davet ettiği kimselere, yakında İranlılara galip gelecekleri müjdesini vermiştir. Gerçekten de onlar, İranlılara galip olmuşlardı. Peygamber (sav) efendimiz bu hususu ilan ederek sahabile-rine şöyle demişti:
“Allah´a çokça hamd edin. O, Rebia oğullarını İranlılara galip ve muzaffer kıldı.” Bu uzun haber bazı hususlara delalet ediyor:
a- Peygamber (sav) efendimiz ister İranlılara ister Şam´daki Rumlar´a sınırdaş olsunlar, bütün kabileleri hac mevsiminde İslam´a davet ediyor ve bu daveti onların arasında yayıyordu. Ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, herkese bu daveti ulaştırıyordu.
b- Peygamber efendimiz nahoş cevaplar ve inatçı davranışlarla karşılaşsa da bazı kimselerden güzel anlayış görüyordu. Bazıları her ne kadar ona karşı inatçı tavırlar takımyorduysa-lar da bunun sebebi şu idi: Onlar sadece bir defa Peygamber efendimizle buluşup görüşmekle eski dinlerini ve inançlarım bırakmak istemiyorlardı.
c- Kureyşi yoldan çıkaran şey; rekabetti,üstünlükle hükmetmek sevdasıydı. Rekabet olmasaydı, düşünerek iş yapacaklardı.
d- Peygamber (sav), Allah´ın izniyle ileride olacak şeyleri önceden haber veriyordu.
——————————————————————————–
[1] İbn Kesir el-Bidaye ven-nihaye, c.3, s. 144-145. –