Emaneti taşımak zor ve pahalıdır. Emanetin hakkını vermek de bir o kadar önemlidir. Allah Teala, emanete hainlik yapmamızı yasaklayarak şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler, Allah’a ve peygamberine hainlik etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olursunuz.” (Enfal, 27)
Allah Teala bu ayette müminlere hitap ediyor, Allah’a ihanet etmeyin buyuruyor. Yani Allah’ı inkar etmeyin hainlerden sayılırsınız, Allah’ın emirlerine isyan etmeyin ve Resulullah’a ihanet etmeyin, diyor.
Kendimizi Allah ve Resulü’ne hainlikten nasıl koruruz ey kardeşlerim? Allah’ın emirlerine uyduğumuzda, Allah’ın Resulü’nün ahlakıyla ahlaklandığımızda bu hıyanetten korunuruz. Allah Resulü’nün, Allah Teala tarafından getirdiği bu hanif İslam dininin emirlerini, yerine getirerek koruduğumuzda Allah ve Resulü’ne hıyanetten kurtuluruz. Bu şeriatla amel ettiğimizde hayrı, felahı ve kurtuluşu elde ederiz.
Efendimiz Muhammed’in (sav) Allah katından getirdiği emirlere uyduğunda, o zaman sen güvenilirsin! Fakat bu yüce dini basit ve değersiz bir şey olarak görürsen o zamanda Allah’ın ve Resulü’nün önünde hainlerden olursun. Allah korusun herhangi birimiz, Allah ve Resulü’nün önünde hain olmaya razı oluruz? Hayır, bunu kesinlikle istemeyiz.
Allah Teala bize emanete hıyanet etmeyi yasaklıyor ve siz biliyorsunuz diyor, yani siz hıyanetin çok çirkin olduğunu biliyorsunuz, hıyanetin günahını biliyorsunuz, diyor. Hıyanet insanların yanında kötü ve iğrençtir, haininse insanlar yanında bir itibarı yoktur. İnsan, İslam’ın ve imanın erkanını yerine getirmezse, Allah ve Resulü’nün yanında emanete hıyanet etmiş kabul edilir.
Emanet nedir ey kardeşlerim? Emanet sadece birisinin sana belirli bir müddet için mal bırakıp sonra da geri istemesi değildir. Senin sorumlu olduğun her şey sana bırakılmış emanet kabul edilir. Hatta alimler, nefsin bile sana emanettir, nefsini korumazsan, Allah’tan korkmazsan, haramdan uzaklaşmazsan, bu emanete hıyanettir. Eğer nefsini salih amel yapmaya yöneltmezsen emanete hıyanet ediyorsun, derler.
Fısk u fücurdan, harama bakmaktan, gıybetten, laf taşıyıcılıktan ve Allah’ın kutsallarına saygısızlık yapmaktan uzaklaşırsan o zaman sen güvenilir birisin ve emanetin hakkını da eda ediyorsun demektir. Eşin de bir emanettir, kız ve erkek çocukların emanettir. Onları hayırlı işlere ve Allah’tan korkmaya yönlendirirsen, güzel eğitirsen, kötü arkadaşlardan korursan emanetin hakkını vermiş olursun. Böyle yapan kimse kıyamet günü Allah katında sorumluluktan kurtulmuş olur. Erkek çocuklarının terbiyesini ihmal eder, kız çocuklarını da sınırlama koymadan kendi hallerine bırakır ve istedikleri gibi hareket etmelerine izin verirsen emanete hıyanet etmiş olursun.
Kız ve erkek çocuklarımızı küçüklüklerinden itibaren terbiye etmemiz gerekir. Onları din sevgisiyle yetiştirip, onlara Muhammedi ahlakı öğretmeliyiz. Onların kalplerine hayır ve muhtaçlara yardım etme tohumlarını ekmeliyiz. Kalplerine kin ve öfke tohumları ekmememiz gerekir. Küçük çocuk her türlü yönlendirmeye açıktır, aynı beyaz bir sayfa gibi; onun terbiyesinden sorumlu olan kimse bu sayfaya istediğini yazar. Anne babalar eğer çocuklarını güzel bir şekilde yetiştirmek isterlerse, önce kendilerini ıslah etmeleri gerekir. Allah’ın emirlerini yerine getirmeleri, ahlaklarının nebevi ahlak olması gerekir ki çocuklarına her fazilet ve ahlakta güzel örnek olsunlar. Çünkü küçük çocuk erkekse babasını taklit etmeyi, kızsa annesini taklit etmeyi sever.
Dolayısıyla eğer anne baba salih kimselerse onlar da salih olur, salih değillerse çocukları yine onları örnek alır. Eğitici nasıl olursa terbiye edilen de öyle olur. Merhum babam, şeyh hazretleri şu sözü hep tekrar ederdi: “Ev sahibi davul çalarsa evdekilerin yapacağı iş dans etmek olur.”
Babalar her zaman çocuklarının sıhhatli olmasına gayret eder, onların yiyecek ve içeceklerini, elbiselerini, uyumalarını kontrol ederler ve çocuklarıyla bu yönüyle de ilgilenirler. Fakat bütün bunlardan daha önemli bir şey vardır, o da çocuklarının ahlakıyla ilgilenmektir, çocuklarının arkadaşlarının ve dostlarının ahlaklarıyla ilgilenmektir. Eğer onların ahlakları kötü ise bu çocuklarına da bulaşır, Allah korusun, onların ahlakını da bozar. Bu hususta babam şöyle derdi: “Bir babanın, çocuklarının terbiyesiyle ilgilenmesi ve en yüksek derecede onları kontrol etmesi gerekir. Hatta çocuklarını kontrol etmekte istihbaratçı gibi olmalıdır.”
Allah’ın bize verdiği bu emanetler konusunda ihmalkarlık yapmamalıyız. Eğer bir insan bize emanet bırakırsa bu konuda ihmalkarlık yapmamak ve emaneti zayi etmemek için büyük gayret gösteririz. Söz konusu emanetleri bize tevdi eden ve korumamızı isteyen Allah ise, nasıl davranmamız gerekir? Allah’ın emanetine nasıl hıyanet edebiliriz? Allah Teala bize emanet olarak kız ve erkek çocuklar bıraktı, hanımımızı emanet verdi, malları emanet bıraktı. Allah’ın emanetlerine hainlik yapmaktan korkmuyor muyuz?
Birisi diğerine hain dese, kendine hain denilen kişi buna razı olur mu? Kesinlikle hayır, kendisine hıyanet kelimesinin yöneltilmesinden hoşlanmaz. Allah Teala hıyanet içinde olan kimse için şöyle diyor: Eğer dinin senin yanında önemli bir şey değilse ve bu dinin gereklerini yapmadıysan, Allah’tan korkmadıysan, çocuklarının terbiyesini, hanımını gözetmeyi ihmal ettiysen sen Allah’ın önünde bir hainsin.
Emanete hıyanet etmek, insanın, hem insanların hem de Allah’ın yanındaki değerini düşürür. Hatta böyle kimsenin toplumda da bir kıymeti olmaz. Bunun karşısında, eğer insan güvenilir biriyse Allah Teala onun derecesini yükseltir, insanlar arasındaki şanını yüceltir ve bu kişinin insanların kalplerinde saygın bir yeri olur.
Efendimiz Muhammed’i (sav) insanlar, peygamberlikten önce de, O’nda gördükleri güvenden dolayı “sadık” ve “emin” olarak çağırıyorlardı.
Efendimiz Lokman (ra) insanların koyunlarını otlatan siyahi bir çobandı. Bir zaman yoldan geçen bir adam, Lokman’ın etrafında toplanmış, onun nasihat ve vaazlarını dinleyen insanlar gördü. Lokman’a, “Sen filan yerde çoban değil miydin?” dedi. Lokman, “Evet.” dedi. Adam “Seni şu anda gördüğüm konuma getiren nedir?” dedi. (Yani seni insanlara vaaz ettiğin bu yüksek konuma getiren şey nedir?) Lokman şöyle cevap verdi: “Sözde doğruluk, emaneti yerine getirmek ve beni ilgilendirmeyen şeyleri terk etmek.”
Allah Teala bize, emaneti korumayı, hainliği terk etmeyi emretti. Kendimizi cehennem ateşinden korumayı emretti. Çünkü can bir emanettir ve canın Allah’ın azabından korunması gerekir. Allah Teala, aynı şekilde bize, ailemizi de cehennem azabından korumayı emretti: “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Ateşin başında son derece katı, çetin mi çetin azap melekleri görevlidir. Allah kendilerine ne emrettiyse ona isyan etmezler, ve emir olundukları her şeyi yaparlar.” (Tahrim, 7)
Allah Teala kendimizi ateşten korumamızla yetinmedi, bize ailemizi, çoluk çocuğumuzu ve üzerimizde terbiye görevimiz olan herkesi ateşten korumamızı emretti. Bu ayette büyük bir tehdit vardır. Bu tehditten ders çıkarmamız ve onun için hazırlık yapmamız gerekir. Allah Teala, “Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun.” buyuruyor. Bu ateş dünya ateşi gibi değildir, dünya ateşinin yakıtı odunlar ve ateş alma kapasitesindeki maddelerdir. Cehennem ateşinin yakıtı ise, Allah korusun insanlar ve taşlardır. Dolayısıyla bu Allah’tan büyük bir tehdittir. Hatta bazı müfessirler şöyle demiştir; Bu taş kibrit taşıdır, çünkü o daha fazla yanar ve diğer taşlardan daha şiddetli sıcaklığı vardır. Bu tehditten daha büyük ve korkutucu olanı için Allah Teala şöyle diyor: “Üzerinde öyle azap melekleri vardır ki yoğun mu yoğun, çetin mi çetin, bu ateşle görevli olanların tabiatları serttir, zayıf değil bilakis çok güçlüdürler. Eğer onlardan biri en yüksek dağlardan birine vursa dağı kökünden söküp atar. Allah, kendilerine ne emrettiyse ona isyan etmezler ve her ne işle görevli iseler o işi yaparlar.”
O melekler hiç tereddütsüz Allah’ın emirlerini yerine getirirler. Onlar dünyadaki insanlar gibi değillerdir, hiç kimse onlara yalan söyleyemez veya onları kandırarak ve kaçamak üsluplarla ikna edemez. Bu yüzden kendimizi Allah’ın azabından kurtarmak için çabalamamız gerekir. Hanımımızı, çocuklarımızı ve terbiyesinden sorumlu olduğumuz herkesi korumak için çalışmalıyız.
Babamdan şunu duymuştum: Kıyamet günü sırtına haddinden fazla günah ve hatalar yüklenmiş bir adam hesap için getirilir, bunun üstüne bir de oğlu, hanımı ve terbiyesinden sorumlu olduğu herkes gelir. Allah’ın önünde ondan davacı olurlar ve her biri: “Ya Rabbi dünyada bu bizim sorumlumuzdu ve emanete hıyanet etti. Bizi güzelce terbiye etmedi, inancımızı korumadı, dinimizi korumadı, bize nasihat etmedi. O yüzden ey Rabbimiz, bizim hakkımızı ondan al.” derler. Allah da emanete hainlik yaptığı için onun ateşe atılmasını emreder.
Babam, “Bu büyük bir beladır.” dedi ve şöyle devam etti,“İnsan kıyamet günü kendisini ateşten koruyamıyor, kendi günahlarından kurtulamıyor, başkalarınınkinden nasıl kurtulsun? Ailesinin günahlarından nasıl kurtulsun?”
Malını nereden kazanıp nerede harcadığınla ilgilenmelisin, malının helal mi yoksa -Allah korusun- haram mı olduğunu düşünmeli, haramlarını terk etmelisin. Allah’ın sana emanet verdiği bu malları fakirler, yoksullar ve hayır projeleri gibi Allah’ı razı edecek hayırlı yerlere ve işlere harcamalısın. Şayet böyle yapmaz da, malını haramlara harcayarak zayi edersen, Allah’ı kızdıracak işlerde ve yerlerde malını harcarsan, Allah katında sen, emaneti koruyamamış, emanetin hakkını verememiş bir hain olursun.
Allah Teala’dan, lütuf ve keremiyle, bize rahmet nazarıyla bakmasını, bizi emanetin hakkını vermeye muvaffak kılmasını, bizi hainlerden etmemesini ve Peygamber Efendimizin sancağı altında şeyhlerimiz ve büyüklerimizle birlikte bizi haşir etmesini niyaz ediyorum. Rabbimizin her şeye gücü yeter.