Muhterem müslümanlar, bu büyük bayramda, bu muhteşem ve kutlu bayram gününde yüce Allah’ın, Arafat’tan dönen kullarını Harem’ine kabul edip rahmet, bereket ve mağfiretiyle kuşattığı bu kutlu zaman diliminde, sizleri selamlamak ve tebrik etmek beni ne kadar da memnun ediyor; bunun için gerçekten çok mutlu oluyorum. Cümlenizi ve bütün İslam ümmetini bu mübarek bayram dolayısıyla, tebrik ifadelerinin en güzeliyle tebrik ediyor, yüce Mevla’dan bayramı yeryüzündeki bütün müminlere hayırlı kılmasını diliyorum.
Bu bayram vesilesiyle yüce Allah, müslümanları muzaffer kılsın. Bütün İslam diyarlarında hak, adalet, hürriyet, emniyet ve selamet bayrağı dalgalansın. Rabbim Müslümanlara huzur ve esenlik bahşedip kendi memleketlerinde onları aziz ve onurlu kılsın. Emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınmış ve Resulü’nün ahlakıyla ahlaklanmış olarak bir dahaki bayrama kavuşmamızı nasip etsin. Yeryüzünün dört bir yanındaki müslümanların arasında gönül birliği meydana getirsin. Yüce Mevlam, müslümanların yöneticilerini, haklarını koruyan, İslam’ı yükselten, birlik ve beraberliklerine sahip çıkan kimseler haline getirsin. Rabbimizin her şeye gücü yeter.
Kardeşlerim, Şeyhimizin eşiğindeki bu muhteşem kalabalığı seyretmek, dünyanın çeşitli yerlerinden şeyhin dergahını dolduran bu görkemli topluluğu temaşa etmek beni ne kadar da memnun ve mutlu kılıyor. Bu muhteşem kalabalık Şeyhin gölgesinde ve kanatları altında yaşadığımız o mutlu günleri hatırlatıyor. Ben aciz ve fakir kul, omuzlarıma yüklenen sorumluluğu bütün ruhum, kanım, bedenim ve duyularımla hissediyorum. İtimat, ihlas ve vefa dolu bakışlarınızı bütün zerrelerimle fark ediyorum. Babam Şeyh Hazretlerine olan bu bağlılığınızı bütün duygularımla idrak ediyorum. Bu bizim Şeyhimizin oğludur, Şeyh Hazretlerinin yerine geçmiştir, diyorsunuz. Bunu hissediyorum. Bu muhteşem sevgiyi kardeşlerimin, Şeyh Hazretlerinin çocuklarının takdirlerine sunuyorum.
Bu mübarek günde Şeyhimizin eşiğinde bulunmak suretiyle gösterdiğiniz bu olağanüstü sevgi, vefa ve samimiyet dolayısıyla sizleri tebrik ediyorum. Malumunuzdur ki değerli kardeşlerim, insan bu tür önemli günleri akraba ve yakınları arasında geçirmek ister. Siz ise muhterem müslümanlar, akraba, dost ve yakınlarınızı bir kenara bırakıp Şeyhin dergahını tercih ettiniz, bu önemli günü Şeyhin eşiğinde geçirmeyi yeğlediniz. Neden? Çünkü siz biliyorsunuz ki, Şeyhiniz ile aranızdaki bağ, kan bağından daha güçlü ve daha kuvvetlidir. Şeyhiniz ile aranızdaki bağ, sadece Allah’ın rızasına dayanan dini bir bağdır. Aslında bir bakıma siz bu davranışınızla din bağının en kuvvetli bağ olduğunu bütün dünyaya ilan ediyorsunuz. İman kardeşliğinin bütün bağlardan daha değerli, daha onurlu ve daha kuvvetli olduğunu bütün kainata duyuruyorsunuz. Kim bilir, bu şanlı topluluğun içinde kaç ülkenin kaç vilayetinden insanlar vardır. Hatta kaç devletten, kaç uyruktan müslümanlar toplandı buraya! Şu halde, her müslümanın hatta her insanın, insanlığa ve ülkesine iyilik düşünen her vicdan ve insaf sahibinin bu kutlu gündeki şu muhteşem manzaraya sevinmesi lazım.
Ben, fakir kul olarak, sadece Allah rızası için bize geldiğinizden dolayı Rabbime şükrediyorum. Dünyalık bir amacınız yok, hamdolsun! Aramızda dünya menfaati yok, çıkar kavgası yok, siyasi yarış yok, şükürler olsun! Yüce Allah’a dua ve niyazım o ki, bu topluluğu güçlendirsin, beni ve sizleri doğru yolda istikrarlı kılsın. Son nefesimize kadar bizleri, gerçek İslam yolundan ayırmasın.
Kardeşlerim, dünyanın dört bir yanından Şeyhin eşiğine geliyorsunuz. Bir kısmınız binlerce kilometre mesafe kat ederek buraya ulaştınız. Allah hepinizden razı olsun. Bu fakire gösterdiğiniz güven, sevgi ve ilginin şükrünü eda etmekten acizim. Aczimle birlikte elimdeki sermayeyi paylaşmakta cimrilik yapmam. Zaten size dua edip Allah’ın rahmetine havale etmekten başka da bir sermayem yok. Bu yüzden Allah’a yalvararak diyorum ki, ya Rabbi, bu insanların senin rahmetinden ümitleri var, buraya sadece senin rızan için geliyorlar, herhangi bir dünyalık beklentileri yok; bir hayır ve bereketin varlığına inanarak Şeyhin eşiğine geliyorlar; bu fakirde bir iyilik ve güzelliğin olduğuna iman ediyorlar; ya Rabbi, Resul-i Ekrem’in hürmetine, evliyanın kerametine onları rahmet, ikram ve ihsanına teslim ediyorum, merhametine havale ediyorum! Sen en büyük ikram ve kerem sahibisin! Ya Rabbi, arzularını gerçekleştir, istediklerini ver, maksatlarına ulaştır!
Yapabildiğim budur kardeşlerim. Yine diyorum ki, ey Rabbim, falanca kişiler, şu insanlar uzun ve zorlu yollara katlandılar, evlad-ü ıyallerini, çoluk çocuk ve akrabalarını bırakarak, işlerini güçlerini bırakarak, kendi akraba ve ailelerinin bayramlaşmasını bırakarak Şeyhin eşiğinde bayramlaşmayı tercih ettiler. Şeyhlerini babaları ve en yakınları olarak kabul edip geldiler. Burada manevi bir fayda ümit edip geldiler. Gerçek yakınlığın Şeyhleriyle olan yakınlık olduğunun farkına vararak geldiler. Şeyhin, kendilerini doğruya yönelteceğini ve doğru eğitileceklerini umarak geldiler.
Kardeşlerim insanların sevgisinden, dinlerine olan bağlılıklarından ve Şeyhlerine olan olağanüstü irtibatlarından dolayı Rabbime şükrediyorum, hamd ediyorum. Aramızdaki bağı kuvvetlendirsin, dinimize ve tarikatımızın prensiplerine olan bağlılığımızı artırsın. Yine Allah’a hamd ediyorum ki, bu irtibatımız dünyalık değildir. Zaten bu birlikteliğimiz dünyevi bağla bağlı olsaydı çoktan dağılmış bitmişti. Biz sizleri Allah için bağrımıza bastığımız, siz de sadece Allah için geldiğiniz sürece, merak etmeyiniz ve endişe duymayınız, bu birliktelik devam edecek; Allah bu beraberliği koruyacak, kuvvetlendirecek ve sürdürecektir inşallah.
Kardeşlerim, bu nimetin sürmesini istiyorsak buna karşılık şükür görevimizi yerine getirmemiz gerekir. Şükür sayesinde Allah nimetini devam ettirecek ve artıracaktır, kat kat fazla verecektir.
Yüce Allah buyuruyor ki, “Eğer şükrederseniz nimetlerimi sizin için artırırım.” (İbrahim, 7) Gerçek şükür sadece lafla olmaz kardeşlerim. Gerçek şükür ancak Şeyh Hazretlerinin gerçekleştirmek için gayret sarf ettiği hedeflerini ve yaymak istediği prensiplerini canlı tutmakla mümkün olur. Başka bir tabirle, Allah’ın emirlerini uygulayıp yasaklarından kaçınmak, Hazret-i Peygamberin ahlakıyla ahlaklanmak ve prensiplere bağlanmakla gerçek şükür tahakkuk eder. Kardeşlerim, Şeyh Hazretleri bütün hayatını bu adabı koruma uğruna harcadı. Bütün mübarek nefeslerini bu uğurda tüketti. Şu halde Şeyhimize layık hayırlı evlatlar olmak istiyorsak, Şeyh babamızın hedefleri doğrultusunda hareket etmemiz gerekir. Şeyh babamızın eserlerini canlandırmamız lazım. Böylece hem Rabbimizin hem Şeyhimizin hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
Kardeşlerim, insan çocuğundan herhangi bir yarar gördüğünde çok sevinir. Peki bizim Şeyh babamıza ne tür yararımız dokunuyor? Şeyhimize dokunan faydamız, Şeriat-ı Muhammediye’ye bağlılığımızdır. Hazret-i Peygamberin (a.s.) ahlakıyla ahlaklanıp, bu adaba bağlılığımız Şeyhimize dokunan faydamızdır. Dünya sevgisini kalbimizden attığımız, Allah’ın sevgisini kalbimize yerleştirdiğimiz oranda Şeyhimize faydamız olur. Her an Allah’ın huzuruna varmaya hazırlıklı olduğumuzda, büyüklerimizin öğütlerini dinleyip uyguladığımızda, Sadat-ı kiramın İlahi rızayı kazandıran sözlerine kulak verdiğimizde, hikmetli nasihatlarını dinlediğimizde Şeyhimize faydamız dokunur. Bütün bunlar Şeyhimizin istifade edeceği faydalardır.
Kardeşlerim, Şeyh Hazretlerinden şunları dinledim: İmam Ebu Hazım bir gün Ömer bin Abdülaziz’in yanına varır. Ömer bin Abdülaziz, Ebu Hazım’a der ki, “Bana bazı nasihatlarda bulun!” İmam Ebu Hazım, Emirü’l-Mü’minin Ömer bin Abdülaziz’e şöyle cevap verir, “Ben sana ne diyeyim! Şu an ölecekmiş gibi düşün, az sonra ölecek bir adam olarak neyi hatırlamak istersin ya da neyi unutmak istersin, düşün! Hatırlamak istediğin şeyleri ömür boyu yap. Hatırlamak istemediğin şeylerden ömür boyu uzak dur!”
Hangimiz ölüm döşeğindeyken fasık, haram yemiş, milletin namusuna göz dikmiş ve yalancı bir insan olmak ister? Böyle bir duruma düşmekten hangimiz hoşnut olur, bunu hiç kimse istemez, değil mi? Şu halde bizi, Allah’ımızdan, dinimizden uzaklaştıran ve Allah ile aramızda perde oluşturan bir etken vardır ki, o da dünya sevgisidir. Gerçekten de aziz kardeşlerim, dünya sevgisi aklımızı başımızdan alıyor, düşünme melekemizi yok ediyor. Çünkü dünya sevgisi bütün günahların başıdır yani dünya sevgisi pek çok günaha vesile olur. Bu dünyada bizden önce yaşamış insanlardan ders ve ibret almamız lazımdır. Bu dünyaya geldiler, yaşadılar sonra bırakıp gittiler, gitmek zorunda kaldılar. Özellikle Şeyhimizin vefatından büyük bir ibret almamız ve geri kalan ömrümüzü Allah yolunda harcamamız gerekir. Dolayısıyla takva dairesinde yaşayıp tarikatımızın adabını korumamız, vird, zikir, sohbet ve hatmelerimizi ihmal etmememiz lazımdır. Bizleri yalnız bırakan Şeyhimiz, babamız ve eğitimcimizden öğrendiğimiz çok kıymetli ilke, adap ve prensiplerimize sıkıca sarılmak zorundayız.
Yüce Allah’tan duam o ki, dünyayı kalplerimize değil elimize yerleştirsin. Kendi sevgisini kalplerimize doldursun. Sizleri razı ve hoşnut olduğu hususlarda başarılı kılsın. Dünyada çektiğimiz sıkıntıları iki cihan saadetine dönüştürsün. Şeyhin dergahına varıncaya kadar yaptığınız masrafların yerini kat kat doldursun!