Bu zarfın içinde vasiyetimin olduğuna ; Abdülaziz Atakul, Molla Ebu Zeyd, Molla Selim Dağ, Molla İzzeddin Ankara, Hacı Şevket ve Hacı Mustafa’yı şahit kıldım. )
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adı İle;
Yüce zatı şerifinden başka baki olmayan ve kendi mülkünden başka daim olmayan Allah’a hamd ; kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan Resul-ü Ekrem’ine ve O’nun mübarek izini takip ederek yoluna devam eden pak Ehl-i Beytine ve güzide Ashabına salat ve selam olsun.
İhtiyaçtan münezzeh olan Allah’a muhtaç,O’nun fakir kulu olan ben Şeyh İzzeddin El-Haznevi Hazretlerinin (k.s.) oğlu Muhammed, saygıdeğer babamın; ‘Tarikatın yükü büyüyüp ağırlaştıkça,vefatımdan sonra bu Nakşibendi Haznevi tarikatı aliyesinin durumunun nasıl olacağını düşünmekle fikrim sürekli meşgul olmuştur.’ diye buyurduğu gibi ; ben de aynı dert ve keder içerisinde,benden sonra bu ağır yükü kimin taşıyacağı hususunu fikretmeye tüm çaba ve gayretimle yöneldim.
Saygıdeğer babamın anısına ve kardeşliğin hukukuna sadakat göstergesi olarak,bu davayı sürdürecek olanların onun (Şeyh İzzeddin) oğullarından birisi olması için ne kadar çaba ve gayret sarf ettiysem de istediğim olmadı.Nitekim; ‘İnsanoğlu arzuladığı her şeyi elde edemez.Zira gemilerin istemediği yönden de rüzgarlar eser.’ buyurulmuştur.
Benden sonra kardeşlerimden birisini yerime halife tayin edebilmem için, onların benden el almalarının gerekliliği hususunu, çoğu zaman validem ve kız kardeşlerimle birlikte, bazen açıkça bazen de ima yolu ile onların gündemine getirdim.Fakat ne yazık ki tüm bu çabalar olumlu yönde bir netice vermemiştir.
Hatta onların aileleri bile benden tarikat alıp,ahitlerini yenilememişlerken benim onlara hilafet vermem, Nakşibendi tarikatının adabına aykırıdır.Ayrıca olayların bu şekilde cereyan etmesi beni derinden yaralamıştır. Ancak elden bir şey gelmeyince bize;’ İnna Lillah ve İnna İleyhi Raciun’ ( Bizler Allah’ın mülküyüz ve O’na döneceğiz.) demekten başka çare kalmamaktadır.
Ben Allah’ın fakir kulu olarak,tüm istihare ve istişarelerden sonra,iyilik olması temennisiyle,zaafıma rağmen ferasetimi kullanarak,bu hayli önemli ve tehlikeli (hassas) olan davanın, en iyi ve hayırlı şekilde Şeyh Hazretlerinin (k.s.) ailesinden de olması hasebiyle oğlum Muhammed Mutaa tarafından, emekliyerek de olsa yürütülmesini uygun gördüm.
Çünkü o başkalarına göre bana en çok refakat eden,benimle beraber en çok oturup kalkan olduğundan dolayı ahlakımı da en iyi bilendir.Şeyh Hazretlerinin fakirhanesi olan bu dergahın kadir ve kıymetinin yüceltilmesi yolundaki çalışma prensiplerimi en iyi kavrayanın o olduğunu bildiğim gibi, Şeyh Hazretlerinin aile fertlerinden sevgimi esirgemediğimi,onları nasıl idare edip,tüm zorluklara rağmen çilelerine nasıl katlandığımı da en iyi bilendir.Yukarıda sözü edilen tüm hususiyetlere ilave olarak kendisine,Yüce Allah’tan muvaffakiyetler diler; üstünlük gütmeden nefsini başkalarına göre en küçük görmesini ve halini daha iyiye değiştirmesini temenni ve niyaz ederim.
Bunlardan dolayı kendisine Nakşibendi Tarikatında halifelik verdim.Bu yolda irşad (yol gösterme), teslik (yetiştirip eriştirme) ve teveccüh (manevi yönlendirme) hususlarında vazifeli olmak üzere,kendim bu hususlarda ehil olmasam da oğluma izin vererek,benden sonra onu halife olarak tayin ettim.
Vasiyetlerim konusunda bahsi geçen bütün hususlara sımsıkı sarılmasını, Allah’tan korkmasını,dini-dünyevi, küçük-büyük tüm işlerinde Allah’ın rızasını gözeterek niyetini halis tutup,Şeriat-ı Muhammediye’ye ve Sünnet-i Seniyye’ye bağlı olmasını,haram ve yasaklardan kaçınıp,mümkün oldukça nefsin heves ve arzularından uzak durmasını kendisine tavsiye ediyorum.
Nakşibendi Tarikatının adabında hiçbir değişiklik ve reformculuk yapmadan devam etmesini; ‘Bu zamanın ihtiyaçlarına göre falan adapta şöyle veya böyle değişikliklerin yapılması daha iyi olacaktır.’ diyenlerin sözlerini hiçbir şekilde dinlememesini de özellikle tavsiye ediyorum.
Ayrıca ilim öğrenip-öğretmekle iştigal etmesini,ilmi yaymakla ilgilenmesini, Şeyh Hazretlerinin dergahında ilim öğrenip-öğretmenin devam etmesi ve özellikle kardeşlerinin eğitimi konusunda gereği gibi titizlik ve özen göstermesini tavsiye ediyorum.
İnsan kalabalıklarının etrafını sarıp, toplandıklarını ve kendisinden istifade ettiklerini gördüğünde bu durumdan kendi nefsine bir paye çıkarmamasını da tavsiye ediyorum.İşin doğrusu; kendisinde zuhur eden bu gibi nimetlerin, şan ve şeref gibi şeylerin Şeyh Hazretlerinin(k.s.) teveccühünden ibaret olduğunu bilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde helak olup,kaybolanlardan olur.
Ayrıca Şeyh Hazretlerinin dergahına,tüm aile fertlerine ve özellikle amcalarına karşı son derece vefalı ve hürmetkar olmasını,onları ve kardeşlerini aşarak üstünlük gütmemesini tavsiye ediyorum.Kesin olarak bilmelidir ki benim ve babamın bu nasihat ve vasiyetlerimizle amel ederse;kendisi eksik dahi olsa Allah onu muvaffak edip,hayırlara vesile olan bir insan ve kamil bir örnek kılacaktır.
Şayet benim vasiyetimi yerine getirmezse; tarikatın kendisinden alınmasına, Şeyh Hazretlerinin adabının ölmesine ve bir çok memleketlerden silinip kaybolmasına sebebiyet vermiş olacaktır ki (Allah göstermesin) bu suçun ve felaketin vebalini tahmin ve takdir edemeyecek bir kişi değildir.Allah onu muhafaza buyursun.
Sözün hülasası; eğer şahsi menfaatlerini ön planda tutmasa,sadece kendi aklına ve idaresine güvenmese ve kendisini diğerlerine göre üstün görmese muhakkak ki Allah(c.c.) ve Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.) ve Nakşibendi Sadatları (k.s.) ve babam Şeyh İzzeddin (k.s.) hazretleri kendisine yardım edip,hem dünya hem de ahiret yükünü kolaylaştıracaklardır.Aksi halde onu kendi başına terk edip,hiçbir işi göremeyen ve yapamayan bir kişi durumuna düşüreceklerdir.
Buna göre kendisine tarikatta halife yetiştirmeye izin verdim.Ayrıca tarikatın murakabe, nefiy, isbat, tehliller, teveccüh ve diğer husus ve tanımlamalarını da Üstad Molla Abdullah’tan öğrenmesini ve babamız Şeyh Hazretlerinin (k.s.) bana olan vasiyeti ile amel etmesini kendisine tavsiye ederim.
Bu konuda alimler ve havas olanlardan ,Muhammed Mutaa ‘nın görevinde kendisine gerekli yardımın takdim edilmesi hususunu arz ve rica ederim. Muvaffakiyet Allah (c.c.) ‘ tandır.
15/ Aralık / 2004 Çarşamba
Şeyh İzzeddin’in oğlu Muhammed EL-HAZNEVİ
( İmzaları arapça orjinalinde mevcuttur.)