Rahman ve Rahim Olan Allah´ın Adıyla
Ey müslümanlar, mübarek kurban bayramınızı tebrik ediyorum. Cenab-ı Hak hem bize, hem size hem İslam Ümmetine bu bayramı, bu yüce fırsatı, bu münasebeti tekrar tekrar yaşamayı nasip eylesin.Cenab-ı Hak bu mübarek bayramı bütün müslümanların arasını birleştirmeye, dağınıklığını gidermeye, bir araya toplanmaya, düşmanlarının karşısında bir set olup, engel teşkil etmeye ve işgal edilmiş topraklarını siyonistlerin ve gasp edenlerin elinden kurtarmaya vesile eylesin. Birlik ve beraberlik içinde yaşamayı nasip ve müyesser eylesin.
Ey müslümanlar, Cenaba-ı Allah´tan diliyorum ki; bütün İslam ülkelerinin liderlerini birlik ve beraberlik içerisinde bulundursun. Onları kendilerine kast edenlere karşı koyan, dimdik ye taptaze bir kuvvet haline getirsin. Doğusundan batısına kadar bütün dünyadaki müminlerin kalplerine iman versin, iz ´an versin. İmanlarını güçlendirsin. Hz.Peygamberin dinine tekrar onları çevirsin. Cenaba-ı Hak onlara sahih ve selim bir akıl nasip eylesin. Ahirete hazırlanmayı, o dehşetli kıyamet gününe hazırlanmayı cümlemize, cümle müminlere nasip ve müyesser eylesin.
Öyle bir gün ki çok çetin ve çok zor. Cenaba-ı Hak kalbimize böyle sahih ve selim bir iman, böyle doğru bir akıl versin ki asıl mühim olanın taat, ibadet ve Allah´a dönüş olduğunu anlayalım. Cenab-ı Allah arz edilme günü olan, muhasebe günü olan, mahşer günü olan o kıyamet gününde, dehşetli gün olan o gün için hazırlanmayı, hazırlanmak için gerekli olan akli istidat ve kabiliyeti cümlemize nasip eylesin. Müminlerin kelimesini, sözlerini, kalplerini bir kılsın ve Cenaba-ı Hak bize öyle bir akıl versin ki, aslında dünya lezzetleri etrafında dolaşmanın abes olduğunu, boş olduğunu, önemli olanın Allah´a dönmek olduğunu anlayalım. Önemli olan o kıyamet günü için hazırlanmaktır. Cenab-ı Hak cümlemize böyle bir inanç, böyle bir gayret, böyle bir şuur nasip eylesin.
Ben daha önce söylediğim gibi dün söylediğim gibi, bu gün de size hitap ederken ´´Ey Şeyh Hazretlerinin evlatları´´ diye sizlere sesleniyorum. Ey Müslümanlar! Ben bu hitapla sizleri kast ediyorum. Uzaktan gelen sizleri Avrupa´dan, Almanya´dan ve daha başka memleketlerden, Şeyh Hazretlerinin camisine, dergahına, merkadine gelen sizleri kast ediyorum. Ben sizlere şeyhin çocukları derken bunu kendim söylemiyorum. Şeyh Hazretlerinden duydum ki o şöyle buyuruyordu: Nakşibendi sadatları, müridi şeyhin oğlu olarak görmüşlerdir. Ehli veya akrabası olarak değil, çok daha yakın bir makamda oğlu olarak görmüşlerdir. İnsana evladından daha yakın birisi bulunabilir mi ey müslümanlar ?
Şeyh Hazretleri buyuruyorlardı ki: ´´Her hangi bir mürşidin bir oğlu var. Nesebi oğlu. Fakat ona sadık değil, onun izinden gitmiyor.Bir de çok uzaklarda ona bağlanmış, gönül vermiş bir müridi var. Şeyhin adabını tatbik ediyor, onun izinden yürüyor. İşte o uzak olan şeyhin oğludur. Nesebi oğlu ise ondan uzaktır.´´
Şu şerefe ve şu haysiyete bakın ki bizler, sizler hepimiz Şeyh Hazretlerinin çocuklarıyız, evlatlarıyız. Sizler benim kardeşlerimsiniz. Aşıkların sultanı Ömer bin Fariz bir şiirinde: ´Aşkın, muhabbetin aramızda tesis ettiği, kurduğu kardeşlik bir ana babadan olan iki kardeşin birbirine olan münasebetinden daha yakındır´´ demiştir. Şevkin, muhabbetin, aşkın, tarikatın aramızda tesis ettiği şu yakınlığa bakın, şu mesafeye bakın, şu kurbiyete bakın ki sizler benim kardeşlerimsiniz ve hepimiz Şeyh Hazretlerinin manevi evlatlarıyız. Cenab-ı Allah cümlemizi Şeyh Hazretlerine bağlı, tertemiz ve dosdoğru evlatlar eylesin. Ben Allah´a nasıl şükredeyim ki bu kardeşliği, bu kurbiyeti, bu yakınlığı, bu yüce nimeti bize nasip eylemiş. Ben ne söyleyeyim, bu şükrü nasıl eda edeyim bilemiyorum. Kaldı ki sizler beni seviyorsunuz. Sevgiden öte benden beklentileriniz var. Umudunuz ve emelleriniz var. Cenab-ı Allah sizin benden olan bu beklentilerinizi, Şeyh Hazretlerinin bana olan güvenini, bana olan umudunu boşa çıkarmasın.
Şeyh Hazretlerinin rahmeti Rahman´a kavuştuğu günden beri gördüğümüz bu ihtişam, bu kalabalıklar, bu gelip gitmeler, her şey ama her şey onun bereketidir. Onun gayreti, onun diktiği agaçların meyve vermesidir. Ne varsa hepsi onundur. Ben ne yapayım, aciz olan ben ne diyeyim ! Bu yükü nasıl eda edeyim. Sadece ve sadece şunu söylüyorum, ne mutlu Şeyh Hazretlerine. Başka bir şey demiyorum.
Bütün bu gördüklerinizin esas kaynağı Şeyh Hazretlerinin davetidir. Öyle bir davet ki Hz. Peygamberin izini takip ediyor. Ashab-ı Kiramın yolunun takipçisidir. O izi takip ediyor. Bu öyle bir davettir ki, dünyadan, menfaatlerden, art niyetlerden, siyasetten bütün bunlardan uzaktır. Kaldı ki bazı şeyhler, bazı alimler, bazı davetçiler, bazı mürşitler bu saydığımız tehlikelerin maalesef içindedirler. Ama Şeyh Hazretleri Elhamdulillah bunlardan uzak bir yolda seyretti. O bu şekilde yapanların hallerine üzülüyordu.
Şeyh Hazretlerinden bahsederken sanılmasın ki ben bir asabiyet noktasından hareket ederek konuşuyorum. Yani babam olduğu için değil. Hayır onun yolunu, onun adabını, onun usulünü, irşadını sizler de gördünüz. Sizler de biliyorsunuz. Şeyh Hazretleri o muazzam ve dehşetli kalabalıkların içinde şöyle demiyor muydu: ´´Vallahi ben aranızda kendimden daha aşağı birisini göremiyorum. Ey insanlar kalabalıklara aldanmayın. Yanınıza gelen insanlara aldanmayın. Kendinizi herkesten aşağıda görün.´´ Cenab-ı Allah bu topluluğu, bu kalabalığı rızasına uygun ve arzu ettiği istikamette muvaffak eylesin.
Ben Şeyh Hazretlerini nasıl anlatayım ki o bir terbiyeci idi, bir mürebbi idi, bir mürşid idi. Çok yüce bir insandı. Ben onun hangi yönünü size anlatayım bilemiyorum. O bazen ´´Yarabbi ! Beni affet, bana mağfiret et. Eğer benden razı değilsen, beni affetmiyeceksen beni ama olarak haşret ki benim hakkımda hüsnü zan edenleri görmeyeyim. Onlar da beni görmesin ve ben rezil olmayayım.´´ diye dua ediyordu. Ey kardeşlerim! Sizler de bana dua edin, Allah beni Şeyh Hazretlerinin yanında rezil etmesin. Ben onu aldatmış ve ona ihanet etmiş olmayayım. Sizin duanız daima bu olsun. Ey kardeşlerim! Ben etimle, kanımla, vücudumla her şeyimle hissediyorum ki sizin bana olan iltifatınız, buraya gelişiniz aslında benden dolayı değil, Şeyh Hazretlerinden dolayıdır. Ben sizden çok kendimi tanıyor ve ne olduğumu biliyorum. Benim halim şairin dediği gibidir.
Ey Allah´ım insanlar benim hakkımda hayırlı bir zanda, hüsnü zanda bulunuyorlar.
Fakat sen beni affetmez isen ben insanların en kötüsü, en aşağısıyım.