Selem´in Tarifi
Selem, lugatta ´takdim etmek´ anlamına gelir. Istılahta ise ´zimmetle vasıflandırılmış birşeyi selem veya selef lafzı ile satmak´ demektir. Selem bir satış çeşididir. Kişinin olmayan veya yanında bulunmayan birşeyi satması bâtıldır, fakat selem akdi bundan istisna edilmiştir.
Selem´in Meşruiyeti
Selem akdinin, ´olmayan birşeyin satılması bâtıldır´ kaidesinden istisna edildiğini söylemiştik. Çünkü insanlar selem akdi gibi akidlere muhtaçtır.
İbn Abbas´tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) Medine´ye geldiğinde Medineliler meyvelerinde bir sene, iki sene vâde ile selem suretiyle alışveriş yapıyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu
Kim hurmada selem yoluyla satış yaparsa, ölçüsü ve tartısı malum olarak belli bir vâdeye kadar selem akdi yapsın![1]
Abdullah b. Ebî Evfa şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber ile beraber elde ettiğimiz ganimet mallarını Şam köylülerinden buğday, arpa, zeytinyağı gibi yiyecek maddeleri karşılığında selem akdi yapıyorduk. Abdullah´a ´O malların köylülerde olup olmadığını soruyor muydunuz ´ denilince, Abdullah ´Hayır, biz onlara sormuyorduk1 dedi.[2]
İbn Abbas´tan rivayet edildiğine göre ´Şehadet ederim ki Allah tazminat altında olan selem´i helâl kılmış ve selem hakkında en uzun ayeti indirmiştir´ dedikten sonra ´Ey iman edenler! Birbirinize belirli bir zaman için borç verdiğiniz de onu yazın´ (Bakara/282) ayetini okumuştur.[3]
Ayetin selem akdinin meşruiyetine delâiet etmesi şu açıdandır: Selem de bir tür borçtur. Ayet de borç vermeyi caiz kılmıştır.
Selem´in Meşruiyetinin Hikmeti
Selem´in kıyasen gayr-ı meşru olduğuna işaret etmiştik. Çünkü selem, olmayan birşeyi satmaktır. Fakat insanlar buna muhtaç olduğu için meşru kılınmıştır.. Sanatkârlar, esnaflar, arazi sahipleri ve diğerleri selem akdine ihtiyaç duyarlar. Bunların kiminin paraya, kiminin de mala ihtiyacı vardır. Bunlara genellikle borç da verilmez. İşte bu nedenle şeriat selem akdine müsade etmiştir. Böylece selemin meşruiyetinin nedeni anlaşılmıştır. Selem akdi sayesinde mallar kolayca elde edilir, ticaret hayatı canlanır, mallar korunur, insanlar para ve mal ihtiyaçlarını karşılar.
Selem Akdinin Rükün ve Şartlan
Seiem akdinin dört rüknü vardır:
1. Akdi yapacak iki kişinin bulunması
2. Siga
3- Selem malının karşılığı olan para 4. Zamanı geldiğinde verilecek mal Bu rükûnların herbirinin de birtakım şartları vardır.
1. Akdi Yapacak İki Kişinin Bulunması
Taraflardan biri malını bir eşya mukabilinde selem yoluyla veren alıcıdır ki buna aynı zamanda muslim, yani selem yapan da denir. Diğeri ise malı selef yoluyla alan ve mukabilinde zamanı gelince yetiştirdiği malı verecek o!an kişidir. Buna da musiemuiieyh denir, yani kendisine selem parası verilen kişi demektir. Selem akdi yapan kişilerde de alışveriş akdi yapanlarda bulunması gereken şartlar aranır. Bunlar âkil-bâliğ olmak, temyiz sahibi olmak ve diğer şartlardır. Ancak selem akdinde görmek şart değildir; kör olan kişi de selem akdi yapabilir; Kör olan kişinin alışveriş yapamayacağını belirtmiştik, çünkü alışverişte satılan malın alıcı ve satıcı tarafından görülmesi gerekir. Selem akdinde ise satılan mal zimmetle vasıflandırılmış bir maldır ve işitmek suretiyle satanı tanımak mümkündür. Mal teslim edileceği zaman kör olan kişi bir vekil tutar, vekil malda şart koşulan özelliklerin bulunup bulunmadığına bakar.
2. Siga
Siga icab ve kabul demektir. Meselâ para sahibinin ´Şu 1000 dinarı sana şu vasıflardaki bir elbiseyi üç ay sonra teslim etmek üzere selef yaptım´ demesi, kendisine paranın teslim edildiği kişinin de ´Kabul ettim´ veya ´Selef olarak teslim aldım´ demesiyle siga tamamlanır. Alışveriş siga -sındaki şartlar burada da geçerlidir. Bunlar icab ve kabul´ün aynı mecliste olması, kabul´ün İcab´a muvafık olması ve diğer şartlardır. Şunu da ilave edelim ki selem akdinin sigası selem veya selef lafzıyla olmalıdır; bu iki lafızdan başka lafızlarla -meselâ sattım ve aldım lafızlarıyla-: olmaz. Ayrıca akid kesin olmalıdır, çünkü akidden cayma, sadece mutlak alışverişler için meşru kılınmıştır. Başka muameleler alışverişe kıyas edilemez. Selem akdinde, parayı akid meclisinde teslim etmek de şarttır. Bunu ileride beyan edeceğiz. Oysa akiclde bulunan hıyar´uş-şart, parayı mecliste vermeye mani olur. Çünkü akidde hıyar´uş-şart bulunması, kendisine selem yapılmış kişinin paradaki mülkiyetinin sabit olmasına mânidir. Kişi ondan malı sureten almaktadır ve akid tamamlanmadan (mal teslim edilmeden) tarafların ayrılmalarına yo! açacağından, bu caiz değüdir. Bu bakımdan içinde.hıyar´uş-şart olan selem akdi bâtıldır.
Hıyar´ul-Meclis ise selem akdinde geçerlidir, zira o tarafların ayrılmasıyla sona erer. Böylece akid yapanların ayrılması, akdin tamam lan-masından sonra olur, hıyar´ul-meclis ile selem akdinin şartlan arasında muaraza olmaz.
3. Sermaye (Para)
Bu para alıcının selef yoluyla satıcıya teslim ettiği paradır. Ancak şu şartlar dahilinde verilmelidir:
a. Paranın miktarı alıcı ve satıcı tarafından bilinmelidir. Meselâ parayı veren kişi ´1000 dinar veriyorum´ veya ´1000 dirhem veriyorum´ demelidir. Eğer alacağı mala karşılık para değil de birşey verecekse onun cinsini ve miktarını belirtmelidir. Meselâ ´Şu kadar kg. buğday veriyorum1 veya ´Şu kadar ölçek şeker veriyorum´ demelidir. Bu malların cinsi, miktarı, kalitesi, ölçeği veya kilosu belirtilmelidir. Bunların belirtilmesi halinde malın görülmesi gerekmez, çünkü bunları belirtmek, gözle görmenin yerine geçer.
b. Malın parası ve sermaye akid yapılan mecliste teslim edilmelidir, bu teslim birbirlerinden ayrılmadan önce yapılmalıdır. Çünkü teslim işlemi hem selem akdinde asıldır ve hem de selem´in mânâsının aslıdır. Teslim yoksa akid de yoktur. Teslim olmadığında selem akdi, borcu borç ile satmak olur ki bunun yasak olduğunu söylemiştik.
Malda hakiki akdin şart olması, yani aslî akid şarttır. Meselâ selem´in sermayesinin, -selem yapan kişinin kabzetmesi maksadıyla- havale edilmesi sahih değildir; zira havale (bilfiil) kabz´ın yerini tutmaz.
4. Selem Akdi Yapılan Mal
Yani sahibinin, para karşılığı müşteriye vermeyi taahhüd ettiği maldır ve selem akdi de bu mal üzerine yapılmaktadır. Burada bulunması gereken şartlar şunlardır: .
a. Mal tarif edildiğinde tayini mümkün olmalıdır.
Yani mal tarif edildiği zaman cinsi, sıfatları, sayısı anlaşılmalı ve bu hususta ihtilafa yer kalmamalıdır. Ancak bu tarifte küçük farklar olabilir. Bunun delili Abdullah b. Ebî Evfa´dan rivayet edilen şu hadîstir: ´Biz Hz. Peygamber, Ebubekir ve Ömer´in zamanlarında buğday, arpa, hurma ve . kuru üzümde selem akdi yapıyorduk´.[4]
İbn Abbas´ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: ´Metre´si ve teslim edilme zamanı belli olan kumaşta selem yapılır´.
Ebu Nadir, Hz. Ömer´e ´Serreka denilen kumaşta selem yapılır mı ´ diye sorulduğunu, Hz. Ömer´in ise ´Bunda bir beis yoktur1 dediğini nakletmiştir.
Zikredilmeyen eşyalar da adı geçen eşyalara kıyas edilir. Tarif suretiyle durumu anlaşılan malların tümünde selem caizdir. Tarif suretiyle durumu anlaşılmayan mallarda ise selem caiz değildir, çünkü bu, belli olmayan bir mali satmaktır ki ihtilaf ve kavgalara sebep olur. Fakihler buna misal olmak üzere deriyi örnek vermişlerdir. Zira deriler incelik ve kalınlık bakımından değişik olurlar. Kıymetli madenler de bunun gibidir, onların değeri de saflıklarına ve parlaklıklarına göre değişir ve tarifle özelliklerinin bilinmesi mümkün olmaz. Günümüzdeki benzen şeyler de aynı hükümdedir. Tarifle bilinmesi mümkün olmayan maddeleri birtakım işlemlerden geçirmek suretiyle selem akdinde kullanmak caiz değildir. Ancak yağ -ve bal gibi ateşe konup tortu ve mumu ayırılan maddelerde selem caizdir, çünkü ateşin bunlara tesiri pek azdır.
b. Malın cinsi, çeşidi, miktarı ve sıfatları taraflarca bilinmelidir.
Malın buğday mı arpa mı, yerli mi ithal mi, 1000 sa´ mı, 1000 kg. mı olduğu bilinmelidir. Mal sayı ile satılan mallardan ise kaç adet olduğu, metre ile satılan mallardansa kaç metre olduğu bilinmelidir. Aynı şekilde özellikleri de bilinmelidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Her kim selef yaparsa belli ölçek, belli hacim ve belli tartıda selef yapsın.
c. Selem yoluyla satılan mal karışık olmamalıdır.
Meselâ arpa ve başka maddelerle karıştırılmış hayvan yemi veya misk anber ve başka kokularla karıştırılmış koku gibi olmamalıdır. Ancak her cinsten ne kadar karıştırıldığı belli ise ve tarif suretiyle bilinmesi mümkünse selem akdi caiz olur. Yünden veya pamuktan yapılan elbiselerde selem caizdir, çünkü ne kadar yünden veya pamuktan elbise yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca kendisine maslahat gereği başka maddelerin karıştırıldığı mallarda da selem caizdir.
d. Hakkında selem icra edilen malda selem borç olmalıdır.
Meselâ Zeyd´in, Amr´a özellikleri belli olan 100 elbise için 1000 dinar vermesi gibi. Eğer Zeyd, Amr´a ´Sana selef olarak şu 1000 dinarı şu 100 elbise karşılığında veriyorum´ dese, elbiseler de muayyen ve mevcut ise selem sahih olmaz. Çünkü selem, zimmette özellikleri belirlenmiş bir-şeyin satışı içinde meşru kılınmıştır. Onun lafzı da zaten buna delâlet eder. Bu aynı zamanda bilinen bey´ (alışveriş) de değildir, çünkü selem lafzı satılan malın borç olmasını gerektirir. Oysa buna mukabil ´Bu elbiseler´ ifadesi, satılacak malın aynen bulunmasını gerektirir ki bu takdirde iki lafız arasında tenakuz meydana gelir ve akid sahih olmaz.
e. Üzerinde selem akdi yapılan malın teslim edilmesi kudret dahilinde olmalıdır.
Ancak ithal edilmesi âdet olan mallardan ise ve mevcudiyeti zann-ı galibe göre olursa selem caiz olur. Fakat teslim zamanında yetişmesi ve bulunması zor olan mallardan ise -hurma ve üzüm gibi- selem caiz olmaz. O memlekette çok nadir bulunan maddelerde de selem caiz olmaz. Çünkü teslim etme zamanı geldiğinde bu tür malları teslim etmek kudret dahilinde değildir. Eğer memlekette çok bulunan bir mal için para verilir de teslim zamanı geldiğinde mal bulunmazsa, para sahibi ister mal çoğa-hncaya kadar bekler, isterse de akdi feshederek parasını alır. Burada bir hususa işaret edelim: Belli bir rnal için verilen para karşılığında, o mal bulunmadığı takdirde başka mal alınmaz. Meselâ buğday.için para verilmişse, onun yerine yağ veya elbise için para verilmişse, onun yerine peynir alınmaz. Bu durumda para sahibi beklemek istemiyorsa, akdi feshedip parasını alır. Ancak ondan sonra istediği malı o adamdan veya başkasından alabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus daha vardır: Mal sahibi, para sahibi selem akdi yaptığı malı almadan önce o malı başkasına satamaz. Günümüzde ise tüccarların çoğu tam bunun aksine davranmaktadır. Bunlar ithal ettikleri malı, daha memlekete gelmeden ve teslim almadan önce satıyorlar. Oysa bunu sözkonusu şartlar dahilinde selem olarak satabilirler. Bu durumda ise satıcı, selem yapılan malı vakti geldiğinde teslim etmek mecburiyetindedir. Üzerinde anlaşılan şartlar mevcut oldukça, satıcının ithal ettiği malı vermesi gerekmez, aynı şartlan taşıyan başka bir malı alıp verebilir.
f. Üzerinde selem yapılan malın teslim edilme zamanı belli olmalıdır.
Meselâ akid yapan kişi ´Şu 1000 dirhemi sana, şu vasıfları taşıyan 10 elbise karşılığında veriyorum. Bu 10 elbiseyi akid tarihinden bir ay sonra bana teslim edeceksin´ demelidir. Zaman zikredilmezse veya şartlı ve sınırsız bir zaman zikredifirse, meselâ ´Falan adam seferden dönünceye kadar´ veya ´Hasat zamanına kadar´ denirse, selem sahih olmaz, çünkü burada zaman meçhuldür; adamın ne zaman döneceği belli değildir, hasat zamanı ise bir müddet devam eder. Malın teslim edilme zamanı -hasadın başlama zamanına kadar mı, hasadın ortasına kadar mı, yoksa hasadın bitimine kadar mı- belli olmadığı için taraflar arasında ihtilafa sebep olur. Zamanın belli olması gerektiğinin delili şu hadîstir:
… bilinen bir süreye kadar… ´
Burada şu noktaya da işaret edelim: Selem akdinde borçlu olan kişi va´dettiği malı zamanından önce teslim ederse, alıcı onu almak mecburiyetindedir. Ancak bu mecburiyet malın masraf ve külfetinin bulunmaması, alıcının malı zamanından önce almamakta bir özrünün bulunması halinde geçerlidir. Eğer malın masraf ve külfeti varsa veya alıcı onu özel bir zaman için ve husus için almışsa veya mallarının güvenlikte olmadığı bir durum sözkonusu ise malı almayabilir, kadı da onu mallan alması için zorlayamaz. Ayrıca alıcının o malı mevsiminde satmak için bir deposu veya emaneten bırakacağı bir yeri yoksa malları almak mecburiyeti yoktur, kadı da onu zorlayamaz.
g. Malın teslim edileceği yer belli olmalıdır,
Akid yapılan yer malın teslim edileceği yerdir. Ancak akdin yapıldığı yer malın teslim edilmesine uygun değilse veya malın orada teslim edilmesi masrafa neden oluyorsa başka bir yerde teslim edilebilir. Eğer teslim yeri hususunda ittifak edilir de başka bir yer daha uygun olursa orada teslim edilmelidir. Bu hususta bir ihtilaf olduğunda halkın örf ve âdetlerine başvurulmalıdır.
İstisna Akdi
İstisna akdi, bir sanatkâra birşey yapması karşılığında para vermektir. Burada yapılacak şeyin maddesi sanatkâra aittir. Bu akid günümüzde yaygın olarak yapılmaktadır. Bu nedenle de bu akdin mahiyetini izah etmek gerekir. Bunun hükmünü zikretmeden önce birkaç misal vermek istiyoruz:
A. Bir kunduracıya, bütün malzemeleri ona ait olarak bir veya birkaç kundura ısmarlayıp parasını ödemek.
B. Marangozların çalışması da bu akde dahildir.
Yani bir bina sahibinin marangoza ağaç veya alüminyumdan pencere ve kapı siparişi vermesi de istisna akdidir.
C. Mobilyacıların çalışması da bu akde dahildir.
Yani kişinin mobilyacıya koltuk ve benzeri eşyaları sipariş etmesi de istisna akdine dahildir. Bu hususta daha birçok örnek verilebilir. Fakihler bu akid hususunda ihtilaf etmişlerdir. Biz bu konuda şöyle diyebiliriz: Bu akidde, selem akdinin şartlan bulunduğunda -ki bu şartlar yukarıda zikredilmişti- akid sahih kabul edilir. Her ne kadar bu akid alışveriş ibareleriyle İfade edilirse de yine selem akdidir. Çünkü akidlerde asıl olan lafız ve ibareler değil, mânâlardır. Günümüzde yaygın olan bu akidlerde selem akdinin şartları bulunmazsa -ki çoğu zaman bulunmamaktadır- bu akidler sahih olmaz. Zira günümüzde sipariş verilen malların parası genellikle aynı mecliste verilmez; bazen bir kısmı verilir, bazen de hiç para verilmez ve taksitle ödenir. Bu şekildeki akid ise selem olmaz. Selem olmayınca da Şafii mezhebine göre akid sahih olmaz. Fakat Hanefî mezhebine göre bu tür akidler sahihtir. Allah onlardan razı olsun. Bu hususta örf ve teamüle dayanmışlardır, çünkü insanlar bu tür akid-lere muhtaçtır. Ancak akid yapanlar arasında ihtilafa yol açacak hususların izah edilmesi gerekir. Meselâ mobilyanın hangi ağaçtan, hangi ebatlarda yapılacağı (İstanbul veya Ankara mobilyası olacağı) belirtilmelidir. Şunu da belirtelim ki bu hususta Şafii mezhebine bağlı olanların Hanefî mezhebinin görüşünü taklit etmelerinde herhangibir mani yoktur. Şafii mezhebine bağlı olanlar bu tür akidlerin sahih´ olduğuna hükmetmelidir, çünkü bu tür akidlere halkın ihtiyacı vardır. Bugün halkın çoğu bu tür akidleri yapmaktadır.
İmamlar ve fakihler hakkın peşindedir ve hakkı bulmak için çaba sarfetmişlerdir. Allah´ın kullarının maslahatını -Allah´ın razı olacağı şekilde ve Rasûlullah´ın (s.a) sünnetine uygun olarak- gözetmişlerdir. Allah en doğrusunu bilir.
Harita Üzerindeki Evlerin ve Dairelerin Satılması
İsLisna akidlerine harita üzerindeki ev ve dairelerin satılmasını da dahil etmek istiyoruz. Eğer bu ev ve dairelerin vasıfları mazbut, sanattaki dahili miktarları malum, çimentosu, demiri taraflarca biliniyorsa ve para da akid esnasında veriliyorsa, bu selem akdi sayılır. Bu alışverişte selem akdinin şartları mevcut değilse -ki günümüzde paranın tümünün akid esnasında verildiğini görmediğimiz gibi, binalarda ne kadar malzeme kullanıldığı da bilinmemektedir- bu sanatkâr ile yapılan akid hükmünde olup halkın bu tür akidlere muhtaç olması nedeniyle sahih kabul edilir. Ancak binanın vasıflan alıcıya izah edilmelidir. Ayrıca şeriata aykırı şartlar bulunmamalıdır. Zira şeriata aykırı şartlar akdi bâtıl kılar.
——————————————————————————–
[1] Buharî/2125, Müslim/1604
[2] Buharî/2128
[3] Bkz. İbn Kesir´in bu ayet hakkındaki yorumu.
[4] Buharî/2128 –