Nafakalarla İlgili Hükümler
Nafaka kelimesi, infak kökünden gelmektedir. Lugatta nafaka, çıkarmak, bitirmek mânâsına gelir. İnfak sadece haya için kullanılır, şer için kullanılmaz.
Nafakanın ıstılahı mânâsı ise, insanın muhtaç olduğu yiyecek, içecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bunlara nafaka denmiştir; zira bu ihtiyaçlar insanın malını bitirir.
Nafakanın Çeşitleri
Beş çeşit nafaka vardır;
1. İnsanın kendi nafakası
2. Çocuklarının nafakası
3. Babalarının nafakası
4. Karısının nafakası ´
5. Diğer nafakalar
Şimdi bunların hükümlerini sıra ile beyan edelim:
1. İnsanın Kendi Nafakası
Gücü yeten kişinin, herkesten önce kendi nafakasını temin etmesi gerekir. Bu, başkalarına nafaka vermenin başlangıcıdır. Nafaka, elbise, mesken, yiyecek ve içecek ihtiyaçlarına şâmildir. Bu ihtiyaçlar, malı olan kişi üzerine vacibdir.
Bunun delili, Cabir´den rivayet edilen şu hadîstir: “Uzre oğullarından bir zat bir kölesine kendisi öldükten sonra âzad olup hürriyetine mâlik olacağını söyledi. Bu haber Rasûlullah´a ulaştığında ona ´Senin bundan başka bir malın var mı ´ diye sordu. O ´hayır´ dedi. Rasûlullah köleyi ondan alıp ´Bunu benden kim satın alır ´ dedi. Bu sual üzerine Nuaym b. Abdullah el-Adevî o köleyi 800 dirhem mukabilinde satıh aldı. Akabinde bu bedeli Rasûlullah´a getirdi. Rasûlullah da o parayı Uzre oğullarından olan o zâta verdi ve şunları söyledi: ´Önce kendinden başlayıp zâtı ve nefsî ihtiyaçların ile vazifelerine sarfet. Birşey artarsa bunu ev halkın için sarfet. Ailenden birşey artarsa bunu da sana yakınlığı ve hısımlığı bulunanlara sarfet. Bunlardan birşey artarsa onu da şöyle şöyle sadaka yap´. Bu son kısmı söylerken; önündeki sağındaki solundaki ihtiyaç sahiplerine diye işaret ediyordu”.[1]
2. Kişinin Çocuklarına Nafaka Vermesi
Ne kadar aşağı inerse insin baliğ olmayan çocukların nafakası, babaların üzerine vacibdir. Eğer çocukların babası yoksa, nafaka vermek, babanın babası üzerine vacibdir. Bunun delili şu ayettir:
Şayet sizler için (çocuklarınızı) emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (Talak/6)
Çocuğun emzirilme ücreti babanın üzerine olduğuna göre, giyecek, yiyecek ve mesken gibi ihtiyaçları da babanın üzerinedir.
Anneler, çocuklarını emzirmeyi tamamlatmak isteyen kimse (baba) için tam iki sene emzirirler. Bu müddet zarfında (emziren annelerin) yiyeceği ve giyeceği mârufen çocuğun babasına aittir. (Bakara/233) Çocuğun babaya ihtisasının lâm harfiyle nisbeti vardır. Allah Teâlâ´nin lehu (=onundur) sözü, ihtisas sahibi olan babanın, çocuğunun nafakasından ve diğer ihtiyaçlarından sorumlu olduğunu ifade eder. Çocuğu emziren kadının yiyeceği ve giyeceği de baba´nın üzerine vacibdir.
Bunun Sünnet´ten delili Hz. Aişe´den rivayet edilen şu hadîstir: “Hind binti Utbe b. Rabia´nın bir kere RasûluIIah´ın huzuruna girip ´Ey Allah´ın Rasûlü! (Kocam) Ebu Süfyan çok cimri bir kimsedir. O bize, bana ve çocuklarıma yetecek miktarda nafaka vermiyor. Ben, ona ait olan maldan onun haberi olmaksızın alsam, bu alma işi hususunda benim üzerime bir günah var mıdır ´ diye sordu. Rasûlullah ´Sen onun malından örfe göre sana ve oğullarına yetecek kadar al´ buyurdu”.[2]
Bu hususta torunlar da çocuklara ilhak edilmiştir. Çünkü çocuklarla torunlar arasındaki nisbet aynıdır.
Babaların, Evlatlarına, Nafaka Vermesinin Vâcib Olmasının Şartları
.
Babaların, evlatlarına nafaka vermesinin vacib olması için şu şartlara
sahip olması gerekir:
A. Baba zengin olmalıdır.
Buradaki zenginlik, kendisinin ve hanımının 24 saatlik nafakasından fazla bir mala sahip olmaktır. Kendisinin ve hanımının nafakasından başka malı olmayan babanın, çocuklarına nafaka vermesi vacib değildir. Bunun delili yukarıda naklettiğimiz ´nefsinden başla´ (Müslim/997) şeklindeki hadîstir.
B. Evlat fakir olmalıdır.
Ayrıca şu üç vasıftan birine de sahip olmaları gerekir:
a. Fakir ve küçük olmalıdır.
b. Fakir ve sakat olmalıdır.
c. Fakir ve deli olmalıdır.
Fakir ve küçük olan evladın nafakasıyla babası mükelleftir, eğer babası yoksa dedesi mükelleftir. Fakir ve sakat olan veya fakir ve deli olan evladın durumu da aynı şekildedir.
Buradaki fakir kelimesiyle kasdedilen, kişinin geçimini kazanmaktan aciz olmasıdır.
Buluğ yaşına gelen evlat, çalışmaktan aciz değilse -bizzat çalışmıyor olsa bile- nafakası babasının üzerine vacib değildir.
Evlat, akide ve ibadet gibi şahsî vaciblere taalluk eden ilimlerle uğraştığından ötürü çaiışamıyorsa nafakası babasının üzerine vacib olur.
Evlat tıb, sanat ve benzeri gibi toplumun ihtiyaç duyduğu kifayî ilimlerden biriyle meşgul oluyorsa, onun bu tür bir ilimle meşguliyeti kendisini ´geçimini sağlamaya muktedir olma´ vasfından çıkarmaz. Dolayısıyla babası, onun bu tür bir ilimle meşguliyetini sağlamak ve nafakasını vermek ile nafakasını kesip onu çalışmak durumunda bırakmak arasında muhayyerdir.
Nafakanın Miktarı
Bu nafakanın -yeterlilik dışında- belirli bir sınırı yoktur. Yeterlilik ise
örfe ve nafaka verecek kişinin durumuna bakılarak tayin edilir.
Genişliği olan genişliğine göre infak etsin, rızkı dar olan da Allah´ın ona verdiğinden infak eylesin. Allah bir nefse, verdiğinden başkasını teklif etmez. Allah her zorluğun arkasından bir kolaylık kılar.
(Talak/7) .
Bu Nafaka Zamanın Geçmesiyle Baba Üzerinde Borç Olarak Kalır mı
Evlada verilecek nafaka, zamanın geçmesiyle nafakayı verecek olan kişi üzerinde borç olarak kalmaz.:Çünkü´bu nafaka, asil´dan (baba´dan) fer´e (evîad´a) bir iyilik sayılır. Bu, yerine getirilmesi zorunlu olan birşey değildir. Zira bu, yakınlıktan ötürü verilen bir nafakadır. Evladın ihtiyacı biterse veya unutkanlık gibi sebeplerden ötürü nafakasını zamanında almazsa, bu nafaka baba üzerinde borç olarak kalmaz. Bu hüküm, baba ile evlat arasındaki tabii durumlarda sözkonusudur.
Baba ile evlat arasında ihtilaf çıkarsa, kadı meseleye müdahale ederek babayı, belli bir miktar malı, belli bir zamanda evlada vermeye mecbur kılar veya evlada, baba hesabına borç etme yetkisi verir. Bu durumda babanın zamanında vermediği nafaka, üzerinde borç olarak kalır. Zamanın geçmesiyle de borç düşmez. Çünkü zamanında verilmeyen nafaka, kadı´nın hükmüyle temlik´e (mülk edinmeye) dönüşmüştür.
3. Baba ve Dedelerin Nafakası, Evlatların Üzerinedir
Yukarıda zikrettiğimiz delil ve şartlar ´dahilinde çocukların nafakasının baba ve dedeler üzerine olduğu gibi, babanın, annenin, dedenin, ninenin nafakası da evlatların üzerinedir. Bunun delil ve şartlan daha önce zikredilmişti.
Anne, Baba, Dede ve Ninelerin Nafakalarının Evlatların Üzerine Vacib Olduğunun Delili
Annenin, babanın, dede ve ninelerin nafakasının, evlatların üzerine vacib olduğu Kur´an, Sünnet ve Kıyas ile sabittir. Bunun Kur´an´dan delili şu ayetlerdir:
Onlarla (anne ve baban ile) dünyada iyi geçin (=mârufen). (Lokman/15)
Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı,(ihsan etmenizi) emretti. (İsra/23)
Birinci ayetteki ma´rufen (=iyi geçinmek) ibaresinden maksat, nafakalarını normal şekilde vermektir. İkinci ayetteki ihsan etmekten. maksat da ihtiyaç anında nafakalarını vermek mesuliyetini ifa etmektir.
Hadîs´ten delili ise Hz. Peygamber´in şu sözleridir:
Kişinin yediğinin en hayırlısı kendi kazancından olandır. Kişinin çocuğu da onun kazançındandır.[3]
Amr b. Şuayb´ın babasından, onun da dedesinden rivayet ettiğine göre, bir zat Hz. Peygamber´e gelerek ´Ey Allah´ın RasûlüîaBenim annem-babam var, malım da var. Babam benim malıma muhtaçtır´ dedi. ´Rasûlullah ´Sen ve malın babanındır. Sizin çocuklarınız sizin en güzel kazançlarınizdandır. Öyle ise çocuklarınızın kazancından yeyin´ buyurdu.[4]
Tarık el-Muhâribî şöyle anlatıyor: Medine´ye geldik, baktık ki Rasûlullah ayağa kalkmış minberde cemaate şöyle hitap ediyordu: Li. üstün el verenin elidir. Geçimini sağlamak için anneden, babadan, kız ve erkek kardeşlerinden başla, daha sonra yakınlık derecesine. et´[5]
Kuleyb b. Menfea´dan, o da dedesinden rivayet ettiğine göre Rasûlullah´a gelerek şöyle dedi: ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben kime iyilik edeyim ´ Rasûlullah ´Annene, babana, kızkardeşine, erkek kardeşine ve onu takip eden yakınlarına… Bu bir sıla-yı rahimdir´ buyurdu.[6]
Atalar aciz olduklarında nafakalarının evlatları üzerine vacib olduğunun kıyas ve ietihad´dan delili ise şudur: Evlatlar aciz olduklarında nafakalarının ataları üzerine vacib olmasına kıyas edilerek, aciz olan ataların nafakalarının da evlatlar üzerine vacib olduğuna hükmedilir. Çünkü biri diğerinin parçasıdır..
Ataların Nafakalarının Evlatlar Üzerine Vacib Olmasının Şartları
Ataların nafakalarının evlatlar üzerine vacib olması için şu şartlara sahip olmaları gerekir:
1. Evladın, kendisine ve karısına yirmidört saat yetecek maldan fazla mala sahip olması gerekir.
Eğer kendisine ve hanımına 24 saat yetecek maldan başka bir yoksa, anne ve babasına nafaka vermesi vacib değildir. Çünkü fakirlerin nafakası, başka bir fakirin üzerine vacib olmaz. Eğer zaruri nafakasından başka bir malı varsa anne ve babasına vermesi gerekir. O mal ikisine kâfi gelmeyecekse önce annesine vermelidir. Çünkü ´tamamı elde edilemeyen birşeyin tümünden vazgeçilmeyeceği1 bir kaidedir. ,
2. Ata, fşkir olmalıdır.
Ata´nın fakir olmasından maksat, zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olmasıdır. Ata´nın kazanıp kazanmamaya gücünün yetmesi hükmü değiştirmez. Ama ata´nın, çocuklarına nafaka vermesinin vacib olması farklıdır. Zira çocukların nafakasını vermenin ata´ya vacib olması için fakirlikle beraber çocukluk, kötürümlük veya delilik bulunması gerekir.
Bu iki hükmün şartlan arasındaki fark şudur: Baba, gücü olan çocuğunu çalışmaya zorlayabilir ve bu çirkin sayılmaz. Fakat evladın babasını çalışmaya zorlaması çirkin bir harekettir. Zira baba çocuklarını büyütmek için en zor işleri bile yapmıştır. Hele baba yaşlanmış olursa, çocuk da onu çalışmaya zorlarsa bu çok daha çirkin bir hareket olur.
3. Annenin, baba tarafından nafakası, fiilen veya hükmen karşılanamıyor olması gerekir.
Bu şart, annenin nafakasının iki durumda çocuğu üzerine vacib olduğu anlamına gelir:
a. Baba (koca), annenin (karısının) nafakasını karşılamaktan aciz olduğunda, annenin nafakası evladı üzerine vacib olur.
b. Baba ölmüş de anne yalnız kalmışsa, annenin nafakası evladı üzerine vacib olur. ´
Kadın evlenecek durumda . olduğu halde evlenmiyorsa, evlat annesini evlenmeye zorlayamaz.
Bu şarttan, annenin nafakasının iki durumda evlat üzerinden düşeceği anlaşılır;
a. Babası, annesinin nafakasını´ karşılayabiliyorsa, evladın üzerine nafaka vacib olmaz.
b. Babası ölür de annesi fakir veya zengin başka birisiyle evlenirse, annesinin nafakası evlat üzerinden düşer.
Ataların ve Evlatların Nafakaları, Dinlerinin Ayrı Olmasından Etkilenmez
Evlatların nafakalarının atalar üzerine vacib olmasının, ataların nafakalarının da evlatlar üzerine vacib olmasının şartları incelendiğinde, birbirleri arasında din birliğinin bulunmasının şart olmadığı anlaşılır.
Müslüman bir evlat, müslüman olmayan anne veya babasına infak etmekle mükelleftir. Müslüman bir baba da müslüman olmayan evlatlarına -yukarıda zikredilen şartlar tahakkuk ettiğinde- infak etmekle mükelleftir. Fakat mürted (sonradan dinini değiştiren) bu hükümden istisna edilmiştir. Mürted ister baba olsun, ister evlat olsun, ona nafaka verilmez. Bunun dışında anne veya baba müşrik de olsa, evlat onlara nafaka vermek zorundadır.
Esma binti Ebubekir şöyle anlatıyor: ´Rasûlulîah Kureyş ile antlaşmalı bulunduğu vakit, annem müşrik olduğu halde bana ziyarete geldi. Ben (hediyelerini kabulden ve kendisini evime almaktan çekinerek bu hususta) Rasûlullah´m fikrini sordum:
– Ey Allah´ın Rasûlü! Annem beni görmek için yanıma geldi. Anneme yakınlık göstereyim mi (sıla-yı rahimde bulunayım mı)
– Evet! Annene yakınlık göster!´[7]
Evlatların, Atalarına Vermesi Gereken Nafakanın Miktarı
Evlatların, atalarına vermesi gereken nafakanın sınırı belirlenmemiştir. Bu, örf ve âdete göre takdir edilir. Eğer anne veya baba nafakayı vaktinde almazsa, evlat borçlu sayılmaz. Ata ile evlat arasında nafaka hususunda ihtilaf çıkarsa, kadı belli bir zamanda belli bir miktar nafakayı evlat üzerine zorunlu kılar. Bu durumda zamanında ödemediği nafakadan ötürü borçlu olur.
Nafakada Ataların ve Evlatların Tertibi
Anne ve baba muhtaç iseler, çocuklarının tümü onların nafakalarını vermekle mükelleftirler. Çünkü nafakanın onlar üzerine vacib olmasının illeti hepsini kapsamaktadır. Kız çocuklar, mirasta erkeklerin yansı kadar aldıkları için, nafaka verirken de erkek çocukların verdiklerinin yarısı kadar verirler.
Muhtaç olan anne-babanın bir oğlu, bir de torunu varsa, nafaka oğulun üzerine vacib olur. Oğulun varis olup olmaması hükmü değiştirmez. Anne-babanın bir kızı, bir de erkek torunu olsa, nafaka kızın üzerine vacib olur. Zira nafaka hususunda yakınlığı itibara almak en güzelidir. .
Evlat muhtaç olur da annesi veya babası zengin olursa, çocuğun nafakası babasına aittir. Çünkü baba, çocuğunun nafakasını vermekle mükellef kılınmıştır. Bunun delili şu ayettir:
Şayet sizler için (çocuklarınızı) emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (Talak/6)
Muhtaç ve yaşlı olan kişinin nafakası, babası da evlatları da zengin olursa, evlatlarının üzerinedir. Çünkü evladın babaya yakınlığı, babanın evlada yakınlığından daha fazladır. Bu yüzden babanın nafakasını evlat vermelidir. Çünkü babanın evladı üzerindeki hürmeti daha fazladır. Ata ve ev!stiardan muhtaç olanlar birkaç kişi İse, kişinin de zaruri ihtiyacından artan mali onlara yetmiyorsa, şu tertibe göre biri diğerine takdim edilir:
A. Kişi kendisinden sonra, önce karısına nafaka vermelidir.
Çünkü karısının nafakası her durumda kendisinin üzerinedir, karısının nafaka hakkı zamanın geçmesiyle üzerinden düşmez. Fakat atalarının veya evlatlarının nafakası böyle değildir. Onların nafakası -daha önce de belirttiğimiz gibi- zamanla düşer.
B. Kazançtan aciz olan çocuk ile deliye nafaka vermelidir.
C. Annesine nafaka vermelidir.
Çünkü nafaka temininde anne de acizdir. Ayrıca annenin çocuk üzerindeki hakkı daha fazladır. Zira dokuz ay karnında taşımış, acılarla doğurmuş, emzirmiş ve büyütmüştür.
D. Babanın nafakasını vermelidir.
Babanın da çocuğu üzerinde hakkı büyüktür.
E. Büyük oğulun nafakasını vermelidir.
F. Dedenin nafakasını vermelidir.
Çünkü dedeye hürmet, babaya hürmettendir.
4. Kadının Koca Üzerindeki Nafakası
İleride zikredeceğimiz şartlar dairesinde kadının nafakasının koca üzerine vacib olduğunda icma vardır.
Kadının Nafakasının Kocası Üzerine Vacib Olduğunun Delili
Kadının nafakasının kocasının Ü7erine vacib oldueu Kur´an ve Sünnet´le sabittir. Bunun Kur´an´dan cıciı”H şU ayetlerdir:
Erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Çünkü Allah onların bazılarını (erkekleri) bazılarına (kadınlara) üstün kılmıştır. Çünkü erkekler mallarından harcarlar (kadınların nafakasını verirler).
(Nisa/34)
Anneler, çocuklarını emzirmeyi tamamlatmak isteyen kimse (baba) için tam iki sene emzirirler. Bu müddet zarfında (emziren) annelerin yiyeceği ve giyeceği mârufen çocuğun babasına aittir. (Bakara/233)
Ayetteki ´çocuğun babası´ ifadesiyle koca kasdedilmektedir. ´Annelerin´ ibaresi de kocanın hanımı olan kadına işaret etmektedir. Bu durumda ayetin mânâsı ´Karısının nafakası koca üzerine vacibdir´ demek olur.
Kadının nafakasının, kocası üzerine vacib olduğunun Sünnet´ten delili, Cabir´den rivayet edilen şu hadîstir:
Kadınlar hakkında Allah´tan sakının! Çünkü sizler onları Allah´ın emanı ile aldınız ve ferderini Allah´ın kelimesiyle helâl kıldınız. Sizin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmayacağınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir. Eğer bunu yaparlarsa onları şiddetli olmayacak şekilde dövünüz. Onların sizin üzerinizdeki haklan da mâruf veçhile yedirilmeleri ve giydirilmeleridir. Ben size öyle birşey bıraktım ki eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asla dalâlete düşmezsiniz. O, Allah´ın Kitabı´dır.[8]
Kadının Nafakasının Kocası Üzerine Vacib Olmasının Hikmeti
Evlilik hayatı, ancak şu üç temelden biri üzerine bina edilebilir:
1. Ailenin nafakasından, korunmasından ve idare edilmesinden kocanın sorumlu olması.
2. Ailenin nafakasından, korunmasından ve idare edilmesinden kadının sorumlu olması.
3. Ailenin nafakasından, korunmasından ve idare edilmesinden karı ile kocanın eşit bir şekilde sorumlu olması.
Eğer biz İslâm´ın hükmü olan birinci esasa uymaz da ikinci veya üçüncü esasa uyarsak, şu meselelerle karşılaşırız;
a. Kadın, kocasına mehir verecek veya bu hususta ortak hareket edeceklerdir.
Bunun, doğal ve kaçınılmaz neticeleri şunlardır: Kadın, Allah Teâlâ tarafından şerefli kılındıktan sonra, koca arayan bir duruma düşmekle kendi değerini düşürmüş olur. Erkeklerin oyuncağı´haline gelerek batağa sürüklenir.
b. Kadın, rızkını temin etmek için erkeklerle omuz omuza çalışmak zorunda kalır.
Böyle olunca da kötü yollara düşmemesi mümkün olmaz. Bugün görünen durum da bunun delilidir. Kadın evin idarecisi olup çalışmak zorunda kaldığında, evi çekip çevirecek, çocukları büyütecek kimse olmayacaktır. Hatta çocuk yapmaktan kaçınacağı için evin huzuru da olmayacaktır. Bu durumun ardından da boşanma gelecektir. Bugün görünen manzara, bunun en açık kanıtıdır.
c. Boşama yetkisi kadına ait olacak veya koca ile aynı yetkiye sahip olacaktır. Çünkü iktisadî ve içtimaî kanunlar, nafakayı verenin idareci olmasını zorunlu kılmaktadır.
Özel durumlar dışında boşama yetkisinin erkeğe verilmesinin hikmetini Talak bahsinde beyan etmiştik.
Eşlerin herbirinin diğeri için saadet kaynağı olması, ev işlerinin çeki-lip-çevirilmesi, kadının aziz olması, erkeğin kadının peşinden koşması, kadının ahlâksız kişiler tarafından rahatsız edilmemesi, erkeğin kadından yüzçevirmemesi için kadının ve çocukların geçimi koca üzerine farz kılınmıştır.
Kadının Nafakasının Kocası Üzerine Farz Olmasının Şartları
Kadının nafakasının kocası üzerine farz olmasının şartlan şunlardır:
1. Kadın kendini kocasından esirgememelidir.
Kadın, meşru olan her zevki kocasından men etmemelidir. Eğer kadın kocasını, bu zevklerin tümünden veya bir kısmından menederse, kadının nafakasını vermek koca üzerine farz olmaz.
2. Kocanın hazırladığı mesken hususunda kocaya tâbi olmalıdır.
Kadın, kocasının kendisi için hazırladığı evde oturmalıdır. Ancak ev, oturmaya elverişli olmalıdır. Eğer kadın, kocasının oturduğu beldeye şer´î bir özür nedeniyle gidemiyorsa, onunla beraber yaşayamıyorsa, o ev de ikâmete elverişli ise, koca karısının nafakasını vermekle yükümlü değildir. Çünkü kadın bu durumda naşize (=sının aşmış) sayılır.
Şartlar tahakkuk ettiğinde kadının tüm ihtiyaçlarını karşılamak koca üzerine farz olur. Kadının nafakasının neleri kapsadığını ileride beyan edeceğiz.
Kadının nafakasının, sadece nikâh akdiyle koca üzerine vacib olmadığı anlaşılmıştır.
Kadının Nafakası Kocanın İktisadî Durumuna Göredir
Kadının nafakası, kocanın iktisadî durumuna göre takdir edilir: Koca zengin ise çok, fakir ise az nafaka verir. Burada kadının zengin veya fakir olmasının hiçbir rolü yoktur., Çünkü nafakanın durumu verene göre değişir. Bunun delili şu ayettir:
Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin, eli dar olan kimse de Allah´ın kendisine verdiğinden versin. Allah bir kişiye ne vermişse ancak onu yükler. Allah her güçlükten sonra bir kolaylık ihsan eder.
(Talak/7)
Görüldüğü üzere Allah Teâlâ nafakayı, kocanın iktisadî durumuna bırakmıştır. Kadının zengin veya fakir olması dikkate alınmamıştır.
Kocanın iktisadî durumu şer´an şöyle tasnif edilir:
1. Zengin olan koca
2. İktisadî durumu normal olan koca
3. Fakir olan koca
Bir kişinin zengin, orta halli veya fakir olup olmadığını örf belirler. 1, Zengin olan koca´nın vermesi gereken nafakanın keyfiyeti:
a. Yaşadığı memlekette çoğunlukla yenen yiyecekten her gün için 2 müdd nafaka vermelidir. Ayrıca çocuğun yetişme masraflarını ile benzeri masrafları da kârşılamahdır veya bunu hazırlanmış ekmek olarak vermelidir.
b. Yaşadığı memleketteki zenginlerin yediği katık neyse onun benzerini vermelidir. Fakihler bu hususu ayrıntılı şekilde belirtmişlerdir. Fakat buradaki esas, yaşadığı memleketin örf ve âdetidir.
c. Yaşadığı memlekette zenginlerin hanımlarının giydiği elbiselerin benzerinden vermelidir. Elbisenin çeşitliliğini, güzelliğini örf belirler. Elbiselerin sayısı ise örfe göre değil, ihtiyaca göre belirlenir. Mobilya, sergi, kap-kacak gibi ev eşyaları da elbise hükmündedir. Yukarıdaki hususlarda örfün belirleyici olduğunun delili şu ayettir:
Bu müddet zarfında (emziren annelerin) yiyeceği ve giyeceği örf ve adet gereğince çocuğun babasına aittir. (Bakara/233)
2. Orta halli koca´nın vereceği nafakanın keyfiyeti:
a. Yaşadığı memleketin, çoğunlukla yediği yiyecekten her gün 1.5 müdd vermelidir.
b. Yaşadığı memlekette orta halli kimselerin yediği katığın benzerini vermelidir.
c. Yaşadığı memlekette, orta halli kişilerin hanımlarına giydirdikleri elbiselerin benzerini ve elbise hükmünde olan ev eşyalarını vermelidir.
3. Fakir kocanın vermekle mükellef olduğu nafaka:
a. Yaşadığı memlekette genellikle yenen yiyecekten 1 müdd vermelidir.
b. Yaşadığı memleketteki fakirlerin verdiği katığın benzerini verrneli-
c. Yaşadığı memleketteki fakirlerin, hanımlarına giydirdikleri elbisenin ve kullandıkları ev eşyasının benzerini vermelidir.
Kocanın durumunun dikkate alınmasının vacib olduğunun delili, Bchz b. Ilâkim´in babasından, babasının da dedesinden rivayet ettiği şu hadîstir: RasûluIIah´a ´Ey Allah´ın Rasûlü! Kadınlarımıza ne yapalım, ne yapmayalım ´ dedim. Rasûlullah ´Ekin -tarlana (hanımına) dilediğin gibi yakın ol, yediğinden onu da doyur, elbise aldığında ona da al, yüzüne karşı sen çirkinsin deme ve onu dövme´ buyurdu.[9]
Yukarıda Zikredilen Kocanın Hanımına Vermesi Gereken Nafakaya Şunlar da Dahildir
Kocanın durumuna göre karısına vermesi gereken nafakalara şunlarda dahildir:
a. Kocanın hanımıyla beraber oturmak için durumuna göre bir ev ve zaruri eşyalar.
b. Ev ve eşyaların temiz olması için gerekli olan temizlik alet ve araçları. Ayrıca koca hanımının süslenmesini istiyorsa süslenme malzemeleri
c. Eğer hanımı, babasının evinde hizmetçi kullanmaya alışmışsa, ona bir hizmetçi de tutulmalıdır. Koca fakir de olsa, karısına hizmetçi tutmak zorundadır. Hizmetçi, kadın veya buluğa ermeyen çocuk veya mahremlerinden biri olmalıdır.
Kocanın Hanımına Verdiği Nafaka, Kadının Mülkü mü Olur, Yoksa Tasarruf Hakkına Sahip Olduğu Bir Mal mı
Temlik (mülk edinme) ile temkin (tasarruf hakkına sahip olma) arasındaki farkı babanın nafakasının evladın, evladın nafakasının da babanın üzerine olduğunu anlatan bölümde izah etmiştik. Günümüzde olduğu gibi karı ile koca yemeği birlikte yiyorlarsa, bu nafaka temlik değil, temkin sayılır. Bu nafakanın zamanı geçerse, zamanında yerine getirilmezse, sonradan istenmez. Koca ile kadın belli bir miktar nafaka üzerinde anlaşmışlarsa veya kadı, kadın için belli bir miktar nafaka tayin etmişse, bu nafaka -vakti geçse bile- kocadan istenir. Çünkü bu, artık temlik (kadının mülkü) gibidir.
Nafaka Tayininde Örfün Etkisi
Daha önceki meselelerin izahından da anlaşılacağı üzere yiyeceklerde asıl olan katıkların miktarı örfe bağlı değildir. Ancak diğer durumlarda bu tahdid edilmiş ve 2 müdd zengin kocaya, 1.5 müdd orta halli kocaya, 1 müdd ise fakir kocaya vacib kılınmıştır. Bunların herbiri eşine bu miktarı pişirilmiş ekmek olarak veya bunun yerine öğütme ve pişirme ücretlerini verebilir; zira esas oLm yiyecektir ve örfün değişik olmasının bu hususta bir tesiri yoktur. Bunun dışında ve fazladan olarak yiyecek, giyecek ve benzerlerine gelince, bunları örf tayin ve tahdid eder; yani bu, bir memlekette -sert bir hükme ters düşmemek kaydıyla- o zamanın örfüne göre tayin olunur. Bu bakımdan örf israf sayılacak miktardaki nafakalara nisbeten veya -günümüzde olduğu gibi- bazı münasebetlere bağlı olarak insanları sıkıntıya sokacak şekilde nafakaları tayin edecek olursa, bu örfe bağlı olarak verilen hükümler bâtıldır.
Nafaka Veremeyecek Durumdaki Kocanın Üzerine Terettüb Eden Vazifeler
Koca, zenginlerin verdiği nafakayı vermekten acizse, orta halli veya fakir kabul edilir. Bu durumda karısının, kocasının durumuna tâbi olması gerekir. Fakat koca, fakirlerin verdiği nafakayı da vermekten aciz ise, kadın nikâhın feshini isteyebilir. Bu durumda kadı´nın nikâhı feshetmesi vacib olur. Ancak nikâhın fesholması için, kocanın en az üç gün nafakayı vermekten aciz olması şarttır. Acizlik, en az üç gün ile sabit olur; zira acizlik, bazen arızi bir nedenden dolayı olabilir.
Hz. Peygamber, hanımının nafakasını karşılamayan kişinin hanımından ayrılmasını söylemiştir.[10]
Kadın, kocasının nafaka vermekten aciz olmasına rağmen onunla kalmaya razı olur da bir süre sonra ayrılmaya karar verirse, nikâhın feshini yine isteyebilir. Çünkü kadın zarar görmektedir. Ancak kocanın fakir olmasından ötürü kadının, nikâhın feshini istemesi caiz değildir. Meselâ koca ekmek veriyor da katık veremiyorsa, kadın nikâhın feshini isteyemez. Zira katık olmadan da yaşamak mümkündür veya koca hizmetçi tutamıyorsa, kadın nikâhın feshini isteyemez. Çünkü hizmetçi olmadan da yaşamak mümkündür. Ancak koca, nafaka olarak hiçbir şey veremeyecek durumda ise, kadın nikâhın feshini isteyebilir.
Sahibinin Bakmakla (Nafaka Vermekle) Yükümlü Olduğu Hayvanlar
İnsan, mülkünde olan hayvanların da nafakasını vermekle mükelleftir. Bunlar üç sınıfa ayrılır: .
1. Eti yenilen hayvanlar. .
2. Muhterem olmakla beraber eti yenmeyen hayvanlar.
3. Muhterem olmayan hayvanlar.
1. Eti Yenen Hayvanlar
Eti yenen evcil hayvanların ve eti yenen diğer hayvanların sahibi, bunlara bakmakla mükelleftir. Sahibi, o hayvanlara bakmazsa (yeterli miktarda yem ve su vermezse) kadı onu satmaya mecbur eder, satmadığı f takdirde kadı onun hesabına onları satar.
2. Muhterem Olmakla Beraber Eti Yenmeyen Hayvanlar
Av köpeği ve yırtıcı olmayan köpek, kedj, doğan, an, ipek böceği ve benzeri hayvanların sahibi, onlara bakmakla.mükelleftir. Eğer hayvanların sahibi onlara bakmazsa, kadı onu satmaya mecbur eder. Satmadığı
veya alıcı bulamadığı takdirde -hayvanları ölümden kurtarmak için-onlara bakacak birine vermesi vacib olur.
3. Muhterem Olmayan Hayvanlar
Yırtıcı köpek ve benzeri gibi zararlı olan hayvanların nafakalarını vermek gerekmez. Zira onları öldürmekte bir sakınca yoktur.
Eti Yenen Hayvanlarla, Muhterem Olan Hayvanların Yiyecek ve İçeceklerinin Verilmesi Gerektiğinin Delili
Bunun delili, Ebu Hüreyre´nin rivayet ettiği şu hadîstir:
Bir kadın kendine ait olan bir kediden dolayı cehenneme girmiştir: Kadın onu bağladı da artık ne yiyeceğini verdi, ne de yerin haşerelerinden tutup yemesi için salıverdi. Nihayet kedi açlıktan öldü.[11]
Kedi, muhterem olan hayvanlar için bir örnektir. Muhterem olmayan hayvanlar bu hükmün dışında kalırlar. Şu hadîs muhterem olmayan hayvanların bazılarına işaret etmiştir:
Beş nevi fasık hayvan hıll´de (her yerde) ve harem´de (Mekke dahilinde) öldürülürler: Yılan, sırtı ve karnı beyaz karga, fare, saldırgan köpek ve çaylaklar.[12]
Ağaç ve Ekinlerin Nafakası (Bakımı)
Ağaç ve ekinlerin nafakası, onları sulamak ve korumaktır. Zaruret .olmaksızın onları ihmal etmek -zayi edilen ma! hükmünde olduğundan- caiz değildir. Kişi ağaçların veya ekinin yerine ev yapmak isterse onları kesip biçebilir. Çünkü burada makul bir neden vardır
En doğrusunu Allah bilir.
——————————————————————————–
[1] Buharî/6763, Müslim/997
[2] Buharî/5049, Müslim/1714
[3] Ebu Dâvud/3,528, Tirmizî/1358
[4] Ebu Dâvud/3530
[5] Neseî, v/6l
[6] Ebu Dâvud/5140
[7] Müslim/1003, Buharî/5633
[8] Müslim/1218. Bu hadîs Uz. Peygamber´in Veda Haca ile ilgili hadîsinin bir parçasıdır.
[9] Ebü Dâvud/2144
[10] Dârekutnî, IH/297, (Ebu Hüreyre´den)
[11] Müslim/2619 ve Buharî/2236; Müslim/2242
[12] Buharî/1732; Müslim/1198