lügatte iddet, saymak mânâsına gelir. İddet´in ıstılahı mânâsı ise kadının kocasından ayrılmasından sonra başkasına varmadan beklemesi gereken müddettir. Bu, kadının hamile olup olmadığının bilinmesi, ric´î talakta evlilik hayatına tekrar dönme imkânının verilmesi (ve boşamayı kötüye kullanmalardan korumak) içindir.
İddet´in Meşruiyetinin Delili
İddet´in meşru olduğu, Kur´an, Sünnet ve İcma ile sabittir. Aşağıda bu hususla ilgili ayet ve hadîsler zikredilecektir. Bunlar, iddet´in hükümlerini beyan ederek meşruiyetine delâlet etmektedir.
İddet´in Meşruiyetinin Hikmeti
Kocası ölen kadın şu sebeplerden ötürü iddet bekler:
A. Ölen kocanın hakkını yerine getirmek, hakka karşı vefakârlık göstermek.
Allah Teâlâ kadına, kocasına vefakâr olmayı, güzel muamele yapmayı farz kıldığından ötürü, kocasının ölümünden hemen sonra kocasını terketmesi uygun düşmez.
B. Arapların cahiiiyye dönemindeki âdetini yerine getirmek.
Cahiliyye döneminde Araplarda, kocası ölen bir kadının kendini bir yıl eve kapatması, yüzüne kömür sürmesi, siyah, yırtık ve pis elbiseler giymesi âdet idi.
İslâm, aşın olan bu âdeti kaldırarak eski adetin de güzel yanlarını alıp normal ve yeni bir âdet geliştirmiştir.
Ayrılık ya Nikâh´ın Feshiyle veya Boşama ile Gerçekleşir
Hayız gören veya hamile olan kadına iddetin vacib olmasının hikmeti, neseblerin korunması, hakların korunması ve hamile olup olmadığının bilinmesidir. Bu husus gayet açıktır,
Buluğa ermemiş veya hayızdan kesilmiş kadına iddetin vacib olmasının hikmeti ise şöyle beyan edilebilir:
a. Bu durumdaki kadınlara İddetin vacib olması öncelikle taabbudî-dir.
Yani Allah emrettiği için, zahirî bir fayda aramadan Allah´ın emrine itaat etmek burada daha zahirdir. Ayrıca iddetin diğer çeşitlerinde de bu mânâ vardır.
b. Nikâh´ın ciddiyet ve önemine uygun olan şer´î ehemmiyeti vermek.
Bununla beraber, kocasından aynlan kadın küçük de olsa, hayızdan kesilmiş de olsa, hamile olup olmadığının kesin olarak bilinmesi için iddet vacib kılınmıştır.beklemeden evlenmek, nikâh´ın önem ve ciddiyetini ortadan kaldırır, ortaya zinaya benzer bir durum çıkar. Çünkü kadın dün birinci kocanın, bugün ikinci kocanın yatağındadır.
c. Kadının hamile olup olmadığının kesin olarak bilinmesi için iddet şarttır. Zira bazen olağanüstü şeyler olabilir, insan bunun olup olmayacağından emin olamaz.
İddet´in Çeşitleri
İddet vefat iddeti ve ayrılma iddeti olarak iki kısma ayrılır: A) Vefat îddeti
1. Vefat iddeti, kocası ölen kadının beklemesi gereken iddet´tir. Kocası ölen kadın hamile ise, onun iddet´i çocuğunu doğuruncaya kadardır; meselâ kocası öldükten yarım saat veya bir saat sonra doğum yapan kadının iddeti bitmiş sayılır.
2. Kocası ölen kadın hamile değilse veya vefat eden kocasından olmayan bir hamilelik varsa; meselâ kocası baliğ olmadan ölmüşse veya kocası dört senedir kayıpsa, bu durumdaki kadının iddeti dört ay on
-gündür. Kocasının onunla cinsî münasebette bulunup bulunmaması hükmü değiştirmez. Bunun delili şu ayetlerdir:
Gebe olanların iddeti doğumlarıyla tamamlanır. (Talak/4)
Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşler, kendi kendilerine dört ay on gün iddet beklerler. Müddetlerinin sonuna vardıklarında, o kadınların kendi haklarında uygun olanı yapmalarından dolayı, size herhangibir sorumluluk yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Bakara/234)
İkinci ayet amm´dır; hamile olan ve olmayan kadınların tümünü kapsar. Birinci ayet ise ikinci ayetin umum olan mânâsından hamile kadınları istisna ederek onlara özel bir hüküm getirmiştir. Bu hüküm, kocası Ölen ve hamile olmayan kadının iddeti ile kocası Ölen ve hamile olan kadının iddeti arasında ayırım yapmaktadır.
Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmiştir: ´Subey´a el-Eslemiyye, kocasının ölümünden birkaç gün sonra doğum yaptı. Akabinde Rasûlulfah´a gelerek bir başkasıyla evlenmek için izin istedi. Rasûlullah ona izin verdi, o da başkasıyla evlendi´.[1]
B) Ayrılma iddeti
Ayrılma iddeti, cinsî münasebetten sonra nikâhın fesholunması veya boşanma suretiyle ayrılan kadının beklemesi gereken iddet´tir. Eğer bu durumdaki kadın hamile ise onun iddet´i doğurması ile biter. Bu hükmün delili, Talak/4 ayetidir. Eğer hamile değilse ve hayız görüyorsa, onun iddeti kocasından ayrıldıktan sonra üç defa temizlenmektir. Bunun delili de şu ayettir:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç temizlik süresi beklerler. Eğer Allah´a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah´ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl değildir. (Bakara/228)
Eğer kadın buluğa ermemiş veya hayızdan kesilmiş ise, onun iddeti, kocasından ayrıldıktan itibaren üç aydır. Bunun delili şu ayettir:
(Ey mü´minler!) Kadınlarınızdan ay hali görmekten kesilenler ile henüz ay hali görmemiş olanların iddetleri konusunda şüpheye , düşerseniz (bilmiş olun ki) onların iddeti üç aydır.
= (Talak/4)
Cinsî Münasebetten Önce Boşanan Kadın
Cinsî münasebetten önce boşanan veya nikâhı fesholan kadının İddet beklemesi sözkonusu değildir. Bunun delili şu ayettir:
Ey mü´minler! Mü´min kadınları nikahlayıp da onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için onlar üzerine sayacağınız bir iddet . yoktur. Ancak bu takdirde onlara hemen nikâh haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın. (Ahzab/49)
İddet´in Hükümleri
İddet´ten dolayı farz olan birtakım hükümler vardır ki onları şöyle beyan edebiliriz: Boşanmadan ötürü iddet bekleyen kadın ya ric´î, ya da bain talak ile boşanmıştır. Ric´î talak ile (bir veya iki talak ile) boşanan karı-kocaya vacib olan şeyler şunlardır:
A. Mesken (barınacak yer) vermek.
Efdal olanı ise, kocasının evinde barındırmaktır. Eğer böyle olursa, kocasının herhangibir engel olmadan girip çıkması kolaylaşır.
B. Nafaka vermek.
Kadın ister hamile olsun, ister olmasın, yiyeceği giyeceği, içeceği kocanın üzerinedir. Bunun nedeni, kocanın hâlâ o kadının üzerinde hükmü olmasıdır. Zira koca her an -iddet süresi içinde- onunla cinsî münasebette bulunabilir, onu nikâhı altına alabilir.
C. Zaruret olmadıkça kadının, meskeninden ayrılmaması gerekir. Bu hükümlerin delili şu ayetlerdir:
(Boşadığımz) kadınları gücünüz nisbetinde, oturmakta olduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları darlık ve sıkıntıya sokmak maksadıyla kendilerine zarar vermeyin. Eğer gebe iseler, yüklerini bırakmcaya kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuklarınızı) emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (Talak/6)
Onları evlerinden çıkarmayın. (İddet´leri bitinceye kadar) kendileri de
çıkmaşınlar. Meğer ki açık bir edepsizlik etmiş olsunlar
(Talak/l)
D. İddet bekleyen kadının, başka erkeklerin kendine talip olması için herhangibir imada bulunması ve söz söylemesi haramdır. Çünkü bu durumdaki kadın, hâlâ birinci kocanın hükmü altındadır, birinci kocası onu almaya, diğer erkeklerden daha fazla hak sahibidir.
İddet süresi içinde arayı düzeltmek istemeleri durumunda, kocaları onları geri aimaya daha çok hak sahibidirler.
(Bakara/228)
Eğer kadın talak-ı bain (üç talak) ile boşanmışsa, ya hamiledir ya değildir. Üç talak ile boşanmış hamile kadın ve kocası üzerine vacib olan hususlar şunlardır:
a. Kadına mesken vermek kocanın üzerine farzdır ve bunun delili de şu ayettir:
Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları (temizlenme) vakitlerinde (ve münasebette bulunmadan) boşaym ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah´tan korkun (da boşanan kadınların iddetlerini uzatmayın). Onları evlerinden çıkarmayın, (iddetleri bitinceye kadar) kendileri de çıkmaşınlar. Meğer ki açık bir edepsizlik etmiş olsunlar.
(Talak/l)
Bu ayet, ric´î talak ile de, bain talak ile de boşanan kadınlara şamildir.
b. Kocanın, kadının nafakasını vermesi vacibdir ve delili de şu ayettir:
Talak
Eğer gebe iseler, yüklerini ´bırakıncaya kadar onlara nafaka verin.
(Talak/6)
c. Zaruret olmadıkça kadının evden ayrılması haramdır.
Eğer su, yemek gibi şeylere ihtiyacı olursa, bunları yerine getirecek kimse de yoksa veya üzüntü ve sıkıntısını dağıtmak için dışarı çıkmaya ihtiyacı olursa, dışarı çıkabilir. Zaruret olmadan kadının dışarı çıkmasının haram olduğunun delili şu ayettir:
Onları evlerinden çıkarmayın. (İddetleri bitinceye kadar) kendileri de çıkmaşınlar. (Talak/l)
Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmektedir: “Benim teyzem boşanmıştı. Akabinde kendisi, kendi hurmalarının meyvelerini kesmek istedi.. Fakat bir kişi, onu dışarı çıkmaktan menetti. Bunun üzerine teyzenv Peygamber´e geldi. Peygamber ona ´Evet, sen kendi hurmalarını kes. Çünkü senin tasadduk etmen, yahut bir iyilik işlemen ümit edilir´ buyurdu”.[2]
Eğer boşanan kadın hamile değilse, nafaka hariç yukarıda söylediğimiz şeyler koca üzerine vacibdir.
Ubeydullah´tan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir; “Kocası, Fatıma binti Kays´ın kalan tek talakını (bir vekil ile) ona göndermiş boşanmıştı. Fatıma, Rasûlullah´a geldi. Rasûlullah ona ´Sana nafaka vermek gerekmez, ancak hamile olduğun için nafaka verilir1 buyurdu”.[3]
Vefat Nedeniyle İddet Beklemek
Kocasının vefatı nedeniyle iddet bekleyen kadına vacib olan hususlar: A. Kocası için matem tutmak.
Matem tutmaktan maksat, zînetlenmekten, koku sürünmekten, sürme çekmekten, renkli elbise giymekten, altın ve gümüş takılar takmaktan, kaçınmaktır. Bunlardan birini yapan kadın günahkâr olur.
. Ümmü Habibe, Hz. Peygamber´in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Allah´a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla koku sürünmeyi ve süslenmeyi terketmek helâl olmaz. Kadın ancak kocasının ölümü üzerine dört ay on gün süslenmeyi terkeder.[4]
Bu hadîs, kadının kocasından başkası için üç günden fazla matem tutmasının haram olduğunu ifade ettiği gibi, ölen kocası için de dört ay on gün matem tutması gerektiğini ifade eder. Hz. Peygamber, yakını ölen kadına üç gün matem tutma izni vermiştir. Çünkü insan ilk günde üzüntüsünü gizlemez.
Ümmü Atiyye el-Ensarî´den şöyle rivayet edilmiştir: ´Biz peygamber zamanında, koca dışındaki ölüler için üç günden fazla matem tutmaktan nehyedildik. Biz bu müddet zarfında sürme çekmez, koku sürünmez, süslü elbiseler giymezdik. Hayızdan temizlendiğimiz zaman, kust-u ez-fafâan biraz sürme ruhsatı aldık. Cenazelerin peşinden gitmekten de nehyedildik´.[5]
B. îddet bekleyen kadının, zaruret olmadıkça evden çıkması haramdır.
Zeyneb binti Ka´b b. Ucre´den şöyle rivayet edilmiştir: Fureya binti Mâlik b. Sinan (bu kadın Ebu Said el-Hudrî´nin kizkardeşidir) Zeyneb´e şöyle haber verdi: “Rasûlullah´a giderek Benû Hudre´de bulunan ailemin yanına dönüp dönemeyeceğimi sordum. Kocam kaçan kölelerini aramak için çıkmıştı. (Medine´nin kenarında) Kadu´m denen yere vardıklarında onlara yetişti, köleleri onu öldürdüler. Rasûlullah´tan, ailemin yanına gitmek için izin istedim, kocam beni sahip olduğu bir mülkte bırakmadığı gibi, bana nafaka da bırakmamıştı. Rasûllullah ´Evet´ dedi. Ben de çıktım hücreye veya mescide geldiğinde beni tekrar çağırdı. Rasûllullah bana ´Nasıl söylemiştin ´ dedi. Ben de kocamın ´durumunu tekrar anlattım. Rasûluliah ´Farz olan iddet müddeti bitene kadar kocanın evinde kal´ buyurdu. Kocamın evinde dört ay on gün iddet bekledim. Osman b. Affan bana haber gönderdi ve bana bu meseleyi sordu, ona başımdan geçeni haber verdim. Rasûlullah´ın bana emrettiğine uydu ve onunla hükmetti”.[6]
Halktan birtakım kimselerin ´İddet bekleyen kadının konuşması caiz değildir, başkalarının da onun sözünü duyması caiz değildir´ şeklindeki sözlerinin hiçbir aslı yoktur. Bu durum, normal zamanlarda nasılsa, iddet zamanında da öyledir.
İddet Hükümleri Hakkında Bir Hülasa
Kısacası iddetin tüm çeşitleri müşterek bir hükümde birleşirler ki o da iddet bekleyen kadının zaruretler dışında evden çıkamayacağıdır.
Vefat nedeniyle iddet bekleyen kadın için özel bir hüküm vardır ki o da kocası İçin dört ay on gün matem tutmasidır.
Ric´î talak ile boşanan kadının iddeti de diğerlerinden bazı özel şartlarla ayrılır.
Talak-ı bain ile boşanan kadın eğer hamile ise, kocasının kendisine mesken ve nafaka vermesi vacib olur.
Talak-ı bain ile boşanan, fakat hamile olmayan kadın için ise, iddet müddeti boyunca mesken verilmesi gerekir. Nafaka vermek şart değildir.
Sonuç
Bu bahsi, önemli bir hususu tekrar vurgulayarak bitirmek istiyoruz. Bu husus, kadınların kocaları hariç, hiç kimse için üç günden fazla yas tutmaması gerektiğidir. Bu, cahiliyye döneminin çirkin âdetler indendir.
Cahiliyye döneminde yakını ölen bir kadın bir yıl boyunca yırtık siyah elbise giyer, hiçbir yere gitmez, kimseyle konuşmaz, yüzüne kömür-sürer, kendini eve hapsederdi. Böyle bir matem haramdır. Aslında kadın bu süre içinde sürekli üzüntülü olmadığı halde, halka karşı kendini üzüntülü gösterir, bununla da böbürlenirdi.
Böyle bir yas tutma, Hz. Peygamber´in sünnetine aykırıdır ve Peygamber´e karşı çıkmak demektir. Zira Hz. Peygamber -daha önce de , geçtiği gibi- şöyle buyurmuştur:
Allah´a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla (matem tutmak), koku sürünmeyi ve süslenmeyi terketmek helâl olmaz. Kadın ancak kocasının ölümü üzerine dört ay on gün süslenmeyi terkeder.[7]
Zeyneb binti Ebî Seleme´den şöyle rivayet edilmiştir: Ben Zeyneb´in yanına gittim. Babası vefat etmişti. Bir koku istedi ve o kokudan yüzüne biraz sürerek dedi ki: Allah´a yemin ederim ki benim kokuya ihtiyacım yok. Ancak ben Rasülullah´ın şöyle dediğini duydum: ´Allah´a ve ahiret gününe iman eden bir kadının bir ölü için üç günden fazla matem tutması haramdır. Ancak kocası için dört ay on gün matem tutma vardır1.[8]
Kadınların zoraki ve yapmacık üzüntüleri ile erkeklerin üzüntülü olduklarını göstermek için boyunlarına ip bağlamaları arasında fark yoktur. Böyle yapmak hem münker, hem de haramdır. Allah Teâlâ´dan, bizi sadece kendine kulluk etmeye muvaffak etmesini dileriz. Allah bizi rızasına erdirsin, rasûlü´nün sünnetiyle süslesin!
——————————————————————————–
[1] Buharî/5014
[2] Müslim/1483
[3] Ebu Dâvud/229
[4] Buharî/5024, MüsIim/1486-1489
[5] Buharî/307, Müslim/938
[6] Ebu Dâvud/2300, Tirmizî/1204
[7] Daha önce geçmişti
[8] Buharî/5024, Müslim/1486-1489