Fıkhî Hükümleri, Delilleri ve Sırları
Hacc´ın Mânâsı
Hacdın lügat mânâsı, kasdetmektir. Lügat âlimi Halil ´Tazim edilen bir insanı çokça kasdetmektir´ diyor.
Haccın şer´î (ıstılahı) mânâsı ise, özel şartlan ile özel birtakım ibadetleri yerine getirmek maksadıyla Kabe´yi kasdetmektir.
Umrenin Mânâsı
Umre´nin lügat mânâsı ise, ziyaret etmektir. Bazıları ´Mamur olan bir yeri kasdedip oraya gitmektir´ demişlerdir.
Umre´nin şer´î (ıstılah!) mânâsı da özel şartları ile özel birtakım ibadetleri yerine getirmek için hac vaktinden başka bir zamanda Kabe´yi kasdetmektir.
Hac ile Umre Arasındaki Fark
Hac, zamanı ve bazı hükümleriyle umre´den ayrılır. Çünkü hac, sadece belirli aylarda yapılır. Bu aylar ise Şevval, Zilkade ve Zilhicce´nin ilk on günüdür. Umre ise hac zamanı dışında senenin tüm aylarında yapılabilir. Haccın ahkâm bakımından umre´den ayrılmasına gelince, hac´da Arafat´ta vakfeye durmak, geceleyin Müzdelife ve Mina´da bulunmak, Mina´da cemrelere taş atmak bulunmaktadır. Umre´de ise bunlar yoktur. Bunları daha ilerde açıklayacağız. Umre´de yapılması gereken şeyler-, niyet, tavaf, saçın tamamını veya birazını kesmektir. Ayrıca hac, bütün âlimlere göre farzdır. Umre´nin ise vacib olup olmadığında ihtilaf vardır. Umre, Şafii mezhebine göre vacibdir.
Hac ve Umre´nin Teşrî Kılınma Zamanı
Hac ve umre´nin teşrî kılınma zamanı hakkında söylenen sözlerin en güçlüsü, hicretin dokuzuncu yılında vacib kılındığını söyleyenlerin görüşüdür. Bunun delili de hicretin dokuzuncu senesinde Hz. Peygam-ber´e gelip yapmakla yükümlü oldukları vacibleri soran Abdulkays heyetine, Hz. Peygamber´in söyledikleridir:
Önce Allah´a iman etmenizi, sonra namaz kılmanızı, zekât vermenizi, Ramazan orucunu tutmanızı ve ganimetlerin beşte birini vermenizi emrediyorum.
Eğer hac, bundan önce farz edilmiş olsaydı, Hz. Peygamber bu emirlerin arasında haccı da sayardı.
Haccin Hükmü ve Delili
Hac, müslü mani arın ittifakıyla farzdır. İslâm´ın rükûnl arından biridir. Müslümanlardan hiç kimse buna muhalefet etmemiştir. Delili de Kur´an, Sünnet ve İcma´dır.
Şüphesiz ki insanlar için ilk kurulan ev, Mekke´deki mübarek ve âlemler için hidayet vesilesi olan Kabe´dir. Orada apaçık alâmetler vardır, İbrahim´in makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur. Oraya (gitmeye) yol bulabilen kimseye Allah için Kabe´yi ziyaret etmek farzdır. Kim nankörlük eder (de imkânı olduğu halde haccetmez)se (bilsin ki) Allah âlemlerden müstağnidir. (Âlu İmran/96-97)
Sünnet´ten delili ise Hz. Peygamber´in şu sözüdür.-
İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah´tan başka ilah olmadığına ve Muhammed´in Allah´ın rasûlü olduğuna şehadet etmek, Namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kabe´yi haccetmek.[1]
İcma´ya gelince, müslümanlarm tümü haccin farziyetinde ittifak etmişlerdir. Onlardan hiç kimse haccin farz olmadığını söylememiştir. Bu yüzden haccin farziyetini inkâr eden kimsenin kâfir olduğuna hükme-dilmiştir. Çünkü bu Kitab, Sünnet ve İcma ile sabit olan bir hükmü inkâr etmektir.
Umre´nin Hükmü ve Delili
İmam Şafii´nin açık kavline göre umre de hac gibi farzdır. Umre´nin farz olduğuna dair İmam Şafii Kur´an ve Sünnet´ten delil getirmiştir. Kur´an´dan delili şu ayettir:
Hac ve umre´yi Allah için tamamlayın. (Bakara/196)
Sünnet´ten delili ise Hz. Aişe´den rivayet edilen şu hadîstir: Hz. Peygamber´e ´Ey Allah´ın Rasûlü! Kadınlara cihad var mıdır ´ diye sordum. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Evet vardır. Ama içinde savaş olmayan bir cihaddır. Bu cihad hac ve umre´dir.[2]
Bazı Mülâhazalar
1. Hac ve umre´nin farz olan adedi
Âlimler, hac ve umre´nin, gücü yeten bir kimseye hayatı boyunca bir defadan fazla farz olmadığında ittifak etmişlerdir. Ancak Allah için hac yapmayı adayan bundan müstesnadır. Onun adağım yerine getirmesi va-cibdir.
Bunun delili, Ebu Hüreyre´nin rivayet ettiği şu hadîstir: Hz. Peygamber bir hutbe esnasında ´Ey insanlar! Size, hac farz kılınmıştır, hac yapınız´ buyurdu. Bir kişi ´Ey Allah´ın Rasûlü! Her sene mi ´ diye sordu. Fakat Hz. Peygamber sustu. Kişi bunu üç defa tekrar edince, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Ben sizi terkettiğim zaman benim yakamı bırakın. Eğer ´evet´ desey-dim, her sene hac yapmanız vacib olurdu, sizin de buna gücünüz yetmezdi. Sizden önceki ümmetler peygamberlerine sual sorup da ihtilafa düştükleri için helak olmuşlardır, Size birşey emrettiğimde gücünüz yettiği kadar onu yerine getirin; size birşeyi yasakladığımda ise ondan kaçının![3]
Bir de Cabir b. Süraka´nın rivayet ettiği şu hadîstir: Cabir b. Süraka ´Ey Allah´ın Rasûlü! Bu umre bu sene için mi, yoksa ebediyyen geçerli mi ´ diye sordu. Hz. Peygamber şöyle dedi:
Umre haccın içine girmiştir, umre haccın içine girmiştir. Umre ebecİiyyen geçerlidir, umre ebediyyen geçerlidir.[4]
2. Hac ve umre´nin vacib olduğu kişi, onları tehir edebilir mi
İmam Şafii´nin mezhebine göre, hac ve umre´nin vacib olduğu kimsenin onları hemen yapması vacib değildir. İsterse onları tehir edebilir. Çünkü hac ve umre´nin zamanı, tüm hayat boyudur. Ancak kişi gelecekte hac ve umre´yi eda etmeye kararlı olmalıdır. Bu, beraat-i zimme kaidesine ve ibadeti hemen eda etmenin sünnet olmasına ters düşmez.
Artık hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah´adır. Hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri(n hakikatini) O size haber verecektir. (Mâide/48)
3. Hz. Peygamber´in yaptığı hac ve umre´Ierin sayısı.
Katade şöyle anlatır: Enes´e ´Hz. Peygamber kaç hac yaptı ´ diye sordum. Enes şöyle dedi: ´Hz. Peygamber, bir hac, dört umre yapmıştır. Umre´nin birini Zilkade, birini Hudeybiye´yi takip eden senede, birini yaptığı hac ile beraber, dördüncü umre´yi de Cirane denilen yerde ihrama girerek yapmıştır. Çünkü Huneyn Gazvesi´nde elde edilen ganimetleri orada taksim etmişti1.[5]
Nevevî Şerh-i Müslim´de şöyle demektedir: Hz. Peygamber´in yaptığı umre´Ierin biri Hudeybiye senesinin Zilkade ayında idi. Fakat o sene Mekke´ye girmeleri engellendiği için kurbanlarını orada keserek ihramdan çıktılar. Fakat bu umre sayıldı. İkinci umre hicretin yedinci senesinde Zilkade ayında yaptığı urnre´dir. Bu ´Gelecek sene umre yapacaksınız´ diye va´d edilen umre´dir. Üçüncü umre hicretin sekizinci senesinde Zilkade ayında yaptığı umre´dir. Bu da fetih senesinde yapılan umre´dir. Dördüncü umre ise Hz. Peygamber´in farz olan hac ile beraber yaptığı umre´dir´.
Hz. Peygamber´in, hicretten önce yaptığı hac ve umreler bu sayıya dahil edilmemiştir. Çünkü esas olan hac ve umre´nin farz kılınmasından sonra yaptığı hac ve umrelerdir.
Hac ve Umre´nin Hikmet ve Faydaları
Allah Teâlâ, kulları için şeriatlar vaz´etmiş, onların din ve dünya maslahatları için ahkâmı beyan etmiştir. Kur´an-ı Kerîm hac´dan bahsederken insanların maslahat ve faydalarına işaret ederek şöyle demiştir:
Gelsinler, kendilerine ait olan birtakım menfaatlere şahit olsunlar. (Allah´ın) kendilerine rızık olarak verdiği (deve, sığır, koyun gibi) dört ayaklı (kurbanlık) hayvanlar üzerine bilinen (teşrik) günlerde Allah´ın ismini zikred(erek onları kes)sinler. O hayvanların etinden yeyin ve ihtiyaç içindeki fakirleri de doyurun.
(Hac/28)
İbn Abbas, bu ayetin tefsiri hakkında şunları söyler: ´Bu ayetteki menfaatlerden maksat, dünya ve ahiret menfaatleridir. Ahiret menfaati, Allah´ın nzasıdır. Dünya menfaatleri ise insanların kurbanlardan yararlanmaları ve ticaret yapmalarıdır´.
İbn Abbas´ın bahsettiği dinî ve dünyevî menfaatlerin ayrıntılarına girecek olursak, onları şöyle sıralayabiliriz:
1. Müslümanların bir araya gelmesi.
Bu dinin binası, müslümanların bir araya gelmesi ve aralarının telif edilmesi temeli üzerine kurulmuştur. Bu nedenleAllah´ın teşrî kıldığı ibadetlerin en üstünleri, müslümanlar arasındaki birliği temin eden ibadetlerdir. Allah Teâlâ, aynı mahalledeki müslümanların bir araya gelmelerini sağlamak için beş vakit namazı cemaatle kılmayı teşrî kılmıştır. Müslümanların haftada bir defa tek bir yerde toplanmalarını sağlamak için Cuma namazını teşrî kılmıştır. Ayrıca senede bir defa müsîümanların bir araya gelmelerini sağlamak için Kabe´yi haccetmeyi emredip teşri kılmıştır.
2. İslâm kardeşliğini İhya etmek, onu görülür bir şekilde meydana çıkarmak, dillerin değişik olmasının, memleketlerin birbirine uzak olmasının hiçbir önemi olmadığını göstermek için Kabe´yi tavaf etmelerini, bir tek rabbe yöneldiklerini göstermek için hac ibadetini teşrî kılıp tanzim etmiştir.
3. Memleketleri ne kadar uzak olursa olsun tüm müslümanların, İslâm´ın merkezi ve tevhid nurunun fışkırıp bütün dünyaya yayıldığı
Mekke´ye yöneldiklerini görürsün. Bu, müslümanlann birliğinin manevî varlıklarının tecessümü olarak görünmesi için tanzim edilmiştir.
4. Hac, insanların eşit olduğunu gösteren bir ibadettir. Bu ibadet, insanları birbirlerinden ayıran elbise ve meskenlerde birbirlerine üstünlük taslamalarını ortadan kaldırmaktadır. Arafat´ta, Mina´da, cemrelere taş atmada, Kabe´yi tavaf etmede zenginlik ve fakirlik ortadan kalkar. Efendi ile köle eşit olur. Tüm müslümanlann üzerine ruhanî bir hava çöker; Allah´a yakın olma, O´nun rızasını neredeyse elle tutulur derecede hissetme halet-i nahiyesine girerler. Bu fevkalâde bir doğuştur. Çünkü insanlara, annelerinden eşit olarak doğdukları zamanı, hiç kimsenin kimseden üstün olmadığı o anı ve bütün insanların Allah´a hesap vermek üzere çıplak, yalınayak, soy ve sopun olmadığı günü hatırlatır.
5. Müslümanlara atalarının ve peygamberlerin hallerini hatırlatarak en büyük dersi vermektedir. Çünkü haccın her ameliyesi bir olaya bağlıdır ki hacıların şuurunda birçok hatıraları canlandırır. Meselâ hacı, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail´in Beyt-i Atiki yaparken çektiklerini hatırlar. Hacer´ül-Esvedi öptüğü zaman şuurunda Hz. Peygamber´in sureti, elinde sopa olduğu halde putları devirmesi canlanır. Safa ile Merve´ye çıkınca, Hz. Hacer´in, oğlu İsmail´e su bulmak için iki tepe arasında nasıl koştuğunu hatırlar. Mina´da cemrelere taş atarken, Hz. İbrahim´in, şeytanın vesveselerine nasıl karşı koyduğunu ve onu nasıl taşladığını ve rüyasında gördüğü kurban olayını ve Hz. İsmail´i kurban etmeye çalışarak Allah´ın emrini nasıl yerine getirmeye çalıştığını hatırlar. Arafat´ta, Allah´ın rahmet ve mağfiretine olan ümidi artar. Hz. Peygamber´in Veda Haca esnasında devesinin sırtında müslümanlara okuduğu şu hutbeyi hatırlar:
Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Hepiniz Ademdensiniz, Adem de topraktandır. Arab´ın Acem´e hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Dikkat edin! Benden sonra kâfir olup da birbirinizin boynunu vurmayın.
6. O mübarek mevsimde, o memleketin fakirleri kendilerine bir yıl yetecek kadar nzıklarını alırlar.
Bu, Hz. İbrahim´in duasının kabul edildiğine bir işarettir. Allah Teâlâ, Hz. İbrahim´in şöyle dua ettiğini bildiriyor:
Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Haram´ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (bunu yaptım). Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyleder kıl ve ürünlerinden onlara rızık ver, umulur ki şükrederler. (İbrahim/37)
7. Hac; bedenî meşakkatlere, hoşa gitmeyen şeylere tahammül etmeyi kolaylaştırır. İnsanlara tevazu göstermeyi, güzel münasebeti, eski şeylerle yetinmeyi öğretir. Kurban kesmeye, sadaka vermeye, ihsanda bulunmaya, kalbi temizleyip Allah´ı murakabe etmeye sevkeder.
Hac, bilinen aylar(da)dır. O aylarda (ihrama girmekle) haccı kendine farz kılan kimse için (hacda iken) kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Allah işlediğiniz her hayrı bilir. Kendinize azık hazırlayın! Şüphesiz ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Benden korkun. (Bakara/197)
Hac ve Umre´nin Farz Olmasının Şartlan
Aşağıdaki şartların kendinde bulunduğu kimseye hac ve umre farz olur:
1. Müslüman olmak.
Bu bakımdan müslüman olmayan kişiye hac vacib değildir. Çünkü hac ve umre sadece müslümanlardan istenilen ibadetlerdendir. Müslüman olmayan kişinin haccı sahih olmaz. Çünkü ibadetin sahih olmasının şartı müslüman olmaktır.
2. Akıllı olmak.
Hac ve umre, deliye farz değildir. Çünkü delide, iyi ile kötüyü ayıracak akıl yoktur. Sorumluluk ancak akıl ile olur.
3. Baliğ olmak.
Baliğ olmayan kişiye hac ve umre vacib değildir. Çünkü baliğ olmayan kişi mükellef değildir. Sorumluluk, ancak buluğ ile gerçekleşir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kalem üç kişiden kaldırılmıştır: Baliğ oluncaya kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, akıllanıncaya kadar deliden.[6]
4. Hür olmak.
Hac ve umre, köleye vacib değildir. Çünkü kölenin malı olmaz. Onun malı efendisinindir.
5. Yol emin olmalıdır.
Can ve mal güvenliği yoksa veya yolda savaş tehlikesi varsa, hac ve umre vacib olmaz. Çünkü insanın zarar görmesi sözkonusudur.
Sakın kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. (Bakara/195)
6. İstitaat (güç yetirmek).
Oraya (gitmeye) yol bulabilen kimseye Allah için Kabe´yi ziyaret etmek farzdır.
(ÂIi îmran/97)
İbn Ömer´den şöyle rivayet edilmektedir: “Bir kişi Hz. Peygamber´e ´Ey Allah´ın Rasûlü! Haccı vacib kılan nedir ´ dedi. Hz. Peygamber ´Azık ile binektir´ buyurdu”.
Kur´an-ı Kerim´de ´istitaat´ şeklinde varid olan kelime, azık ve binek ile tefsir edilmiştir.
Güç yetirmek (=istitaa, hac ve umre´yi eda etmek için binek ücretine, kendisinin gidiş geliş masrafına, bir de bugün pasaport, toprak bastı parası ve benzerleri gibi masrafları kaşılayacak mala sahip olmaktır. Ayrıca kişinin malı, borcundan fazla olmalıdır ve gidip gelinceye kadar ailesinin nafakasını da karşılayacak kadar olmalıdır.
İstitaat´m Çeşitleri İstitaat iki çeşittir:
I. Bilfiil istitaat
Kişinin hac ve umre´yi bizzat yapabilmesidir.
II. Dolaylı istitaat
Yaşlılık, hastalık ve benzeri şeylerden dolayı kişinin kendi yerine vekil göndermesidir.
İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: Cüheyne kabilesinden bir kadın Hz. Peygamber´e gelerek şöyle sordu:
– Ey Allah´ın Rasûlü! Annem hacca gitmeyi adamıştı. Fakat haccede-meden Öldü. Onun yerine ben hac yapabilir miyim
– Evet, sen onun yerine hac yap! Acaba annenin bir borcu olsa sen onu öder miydin
– Evet, öderdim.
– Öyleyse Allah´ın borcu ödenmeye daha layıktır.1
Neseî´nin rivayetinde ise şöyledir: Bir kişi Hz. Peygamber´e şöyle sordu:
– Ey Allah´ın Rasûlü! Babam haccetmeden öldü. Ben onun yerine haccedebilir miyim
– Eğer babanın bir borcu olsaydı, sen onu öder miydin ,- Evet!
– Allah´a olan borç ödenmeye daha lâyıktır.
Buharî ve Müslim´in rivayet ettiği hadis de şöyledir: Husam kabilesinden bir kadın Hz. Peygamber´e şöyle sordu:
– Ey Allah´ın Rasûlü! Allah´ın kullarına farz kıldığı hac, çok yaşlı olan babama da farz oldu. Fakat babam binek üzerinde duramıyor. Ben onun yerine haccedebilir miyim
– Evet, yapabilirsin. Bazı Mülâhazalar
I. Mülâhaza
Ticarî bir mala sahip olan kimseye hac ve umre farz olduğunda onu satıp hac ve umre´ye gitmesi gerekir. Yine nafakasını temin ettiği bir arazisi olan -hac ve umre´nin de kendisine vacib olduğu- kimseye, onu satıp hac ve umre´ye gitmesi farzdır. Çünkü bir başkasına borçlu olsaydı, ticaret malını veya tarlasını satıp o borcu ödemesi gerekirdi. Hac ve umre
Buharîde zenginin üzerine bir borç olduğu için, malını satıp hac ve umre´yi eda etmesi gerekir. Bu görüş, (Şafii mezhebinin) en sahih görüşüdür. Şafii âlimlerinden bazıları “Ticaret malı ile nafakasını temin ettiği tarlanın satılması gerekmez. (Çünkü bunlar onun geçim kaynağıdır)” demişlerdir.
II. Mülâhaza
İçinde oturulan ev ve ev eşyalarının, hac ve umre için satılması vacib değildir. Çünkü bunlar zaruri ihtiyaçlardır. Bu nedenle bunların satılması teklif edilemez.
III. Mülâhaza
Mekke´ye iki konak veya daha az bir mesafede oturan ve yürüyebilen bir kişinin, yürüyerek hacca gitmesi vacibdir. İki konak, eğer bineği veya binek kiralayacak parası yoksa yirmidört saatlik bir mesafedir.
IV. Mülâhaza
Hac masrafını karşılayacak mala sahip olan kişi, evlenmek istediğinde iki durum sözkonusudur:
a. Evlenmediği takdirde zina yapmamaktan emin olan kişinin haca öne alması gerekir.
b. Evlenmediği takdirde zinaya düşmekten korkan kişinin ise evliliği öne alması daha efdaldir.
V. Mülâhaza
Hac ve umre´nin kadına farz olması için sözkomısu şartlardan başka şu iki şartın da bulunması gerekir:
1. Kocasının da kadınla beraber olması veya yanında bir mahremi olması.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kadın iki günlük bir yolculuğa ancak kocası veya bir mahremiyle çıkabilir.[7]
Kadın, ancak mahremiyle beraber sefere çıkabilir.[8]
2. Yanında iffet sahibi güvenilir iki kadının olması.
Böyle üç kadın olursa, kocası veya mahremi olmadan yolculuğa çıkabilirler. Çünkü onların bir araya gelmesi güvenlik ve emniyet için yeterlidir. Kendisiyle beraber hac ve umre´ye giden bir mahremi olmayan kadının, eğer parası varsa bir mahreminin ücretini vererek onunla beraber gitmesi gerekir. Bu, hacca gitmenin vacib olmasının şartıdır. Caiz olmasının şartı ise yanında en az iki kadının olmasıdır. Yol emniyeti sağlandığı takdirde tek başınada hacca gidebilir. Ancak bu, sadece farz olan hac için sözkonusudur. Farz olmayan hac´da ve diğer yolculuklarda kocası veya bir mahreminin yanında bulunması şarttır. Kadının tek başına hacca gitmesinin caiz olduğunun delili, Hz. Peygamber´in Adîy b. Hatem´e söylediği şu sözdür.
Eğer benden sonra yaşarsan, bir kadının tek başına Allah´tan başka kimseden korkmadan Hire´den kalkıp Kabe´yi tavaf ettiğini göreceksin.[9]
Kadında bulunması gereken diğer şart, kocasının vefatı dolayısıyla iddet içinde bulunmamasıdır.
Rabbiniz olan Allah´tan korkun (da boşanan kadınların iddetlerini uzatmayın). Onları evlerinden çıkarmayın. (İddetleri bitinceye kadar) kendileri de çıkmasmlar. Meğer ki açık bir edepsizlik etmiş olsunlar. (Talak/l)
VI. Mülâhaza
Kadın, ancak kocasının izniyle hacca gidebilir. Eğer kocası gitmesine izin vermezse, kadının hacca gitmesi caiz olmaz. Kocasının izin vermemeşinden ötürü hacca gidemeyen kadın günahkâr olmaz. Onun yerine hac yapılır.
Kendilerine Haccın Sahih Olduğu Kimseler
Haccın farziyetinin şartlarını daha önce zikretmiştik. Bu şartlara sahip olmayan kişilerin hac ile mükellef olmadığını da zikretmiştik. Ancak bu şartlar, haccın sahih olup olmamasıyla ilgili değildir. Çünkü genellikle hac vacib olmadığı halde sahih olur. Bazen de haccın farz olmasının şartlan mevcut olduğu halde hac sahih olmaz. Bu bakımdan haccın sahih olmasının şartlarını beyan edelim:
1. Müslüman Olmak
Müslüman olmayan bir kimsenin haca sahih olmaz. Eğer kâfir olan bir kişi hac yapar, sonra müslüman olursa ve hac kendisine vacib olursa, daha önce yaptığı hac, farz olan haccın yerine geçmez, yeniden hac yapması vacibdir.
2. Mümeyyiz Olmak
Temyiz yaşına gelmeyen çocuğun haccı sahih olmaz. Temyiz´den maksat, çocuğun iyi ve kötüyü ayırabilme yeteneğine sahip olmasıdır. Bu, her çocuğa göre değişir.
3. Hac Aylarında İhrama Girmek
Hac aylan Şevval, Zilkade ve Zilhicce´nİn ilk on günüdür. Bu bakımdan hac için bu aylarda ihram´a girmek gerekir. Bu ayların dışında ihrama girilirse hac sahih olmaz. Kişinin yaptığı hac, sahih görüşe göre umre sayılır.
4. Haccın Rükûnlannı Yerine Getirmek.
Haccın sıhhatli olmasının şartı olan rükûnlardan, -Allah izin verirse-ileride bahsedeceğiz. Bu şartlara sahip olan kişinin haccı -hac kendisine vacib olsa da olmasa da- sahih olur. Bu durumda mümeyyiz olan çocuğun haccı, hac ile mükellef olmasa dahi sahih olur. Mümeyyiz olmayan çocuğun velîsi onun yerine ihrama girer, sonra çocuk velîsiyle beraber tavaf eder, sa´y yapar, cemrelere taş atar, Arafat´ta vakfeye durursa haccı . sahih olur.
İbn Abbas şöyle rivayet etmektedir: Hz. Peygamber, Revhâ denilen yerde bir kafileye rastladı ve şöyle sordu:
– Bunlar kimlerdir
– Biz müslumanlarız, ya sen kimsin
– Ben Allah´ın Rasûlü´yüm.
Bunun üzerine bir kadın küçük bir çocuğu kaldırarak dedi ki:
– Ey Allah´ın Rasûlü! Bunun için hac var mı
– Evet, ona hac, sana da sevap vardır.[10] ihram
İhram, haccın anahtarıdır, giriş kapısıdır. îhramla ilgili hükümleri; ihramın vakti, ihramın keyfiyeti ve ihramhya haram olan şeyler başlığı altında inceleyeceğiz:
I. Mîkat
Mîkat, zaman ve mekân bakımından iki kısma ayrılır. Zamandan maksat, hac için ihrama girilen Şevval, Zilkade ve Zilhicce´nİn ilk on günüdür. Mekân´dan maksat ise hacca niyet eden kişinin ihramsız olarak geçmesinin caiz olmadığı mîkatlardır. Şimdi bunların genel kaidelerini açıklayalım:
Zamanı Mikat
Bu Şevval, Zilkade ve Zilhicce´nİn ilk on gününden ibarettir. Bu belirtilen zaman, hac için ihrama girme zamanıdır. Bu zamandan önce ihrama giren kişinin haccı sahih olmaz. Allah Teâlâ ´Hac bilinen ay-lar(da)dır´ (Bakara/197) ayetinde bunu kasdetmektedir.
Mekânı Mikatlar
Bunlar Harem-i Şerifi her yönden kuşatan belli sınırlardır. Uzak memleketlerden gelenler için Hz. Peygamber bu sınırları tesbit etmiştir. Oraya gelenlerin -eğer ihrama girmernişlerse- orada ihrama girmeleri ve ihramın gereklerini yerine getirmeleri gerekir. Biz ihramın vaciblerinden ileride bahsedeceğiz. Bu sınırlar aşağıda belirtilmiştir:
A. Zu´1-Huleyfe
Bu, Medine´den hacca gelenler için tesbit edilen mîkattır. Buraya şu anda ´Ebyar-ı Ali´ (Ali´nin kuyuları) denilmektedir. Medine´de bulunan kişinin, Hz. Peygamber´in ihrama girdiği mescidden itibaren ihrama girmesi mendubdur.
B. Cuhfe
Burası Şam, Mısır ve Mağrib´den hacca gelenler için tesbit edilen mîkattır. Buralardan gelenlerin bu mekâna ulaştıklarında niyet edip ihrama girmeleri vacib olur.
C. Yelemi em
Burası, Yemen´in Tihame bölgesinden gelenler için tesbit edilmiş mî-katbr.
D. Karn
Burası, Yemen´den ve Hicaz´ın Necd bölgesinden gelenlerin mî-katıdır.
E. Zatu´Irk
Burası, Irak, Körfez ve benzerleri gibi doğu tarafından gelenlerin mî-katıdır.
F. Evi bu zikredilen yerler ile Mekke arasında bulunanların mîkatı ise kendi evleridir. Bunlar yolculuğa başladıkları yerde ihrama girebilirler. Mekke halkı da evlerinde, Mekke´nin içinde ihrama girerler.
Bunun delili, İbn Abbas´ın rivayet ettiği şu hadîstir: Hz. Peygamber, Medineliler için Zu´1-Huleyfe´yi, Şamlılar için Cuhfe´yi, Necidliler için Karn´i, Yemenliler için Yelemlem´i mîkat olarak tesbit etmiş ve şöyle buyurmuştur; ´Bu mîkatlar, onlar ve o cihetten gelenler içindir. Mekke´ye, bu inikatlardan daha yakın olanlar ise yolculuğa başladıkları yerde ihrama girsinler. Mekkeliler de Mekke´de ihrama girsinler´.[11]
Buralar, hac ve umre´ye gelenlerin mîkatlandır, Mekke´nin haricinden gelenler bu mîkatlardan girerler. Fakat umre yapmak isteyen kişi Harem dahilinde ise -Mekkeli bile olsa- ihrama girmek için Harem´e en yakın olan Hıll mevkiine gitmesi gerekir. Mekke´nin bir adım dışında da ihrama girse umresi sahih olur. Umre için Mekke´de niyet edip ihrama giren kişinin de umresi sahih olur, fakat bir kurban kesmesi gerekir. Bunu ilerideki bahislerde göreceğiz.
Bunun vacib olduğunun delili, Hz. Peygamber´in Hz. Aişe´yi haccı eda ettikten sonra Tenim´e göndermesi ve Hz. Aişe´nin orada umre için ihrama girmesidir. (Tenim, Harem hududunun dışında bir yerdir. Bugün Mekke sınırlan içinde bulunmaktadır).
II. Hac ve Umre İçin îhrama Girmenin Keyfiyeti
İhram, hac veya umre´ye veya ikisine birden niyet etmek demektir. Ayrıca bunu izleyen birtakım ameller ve tamamlayıcı âdab daha vardır.
1. Hac veya umre için niyet eden kişinin yapması gereken şeyler şunlardır:
a. Gusletmek
İhram için gusletmeye niyet etmek sünnettir. Eğer gusletmek mümkün olmazsa teyemmüm etmelidir.
b. Güzel koku sürmek.
Güzel koku da sünnettir. Bu koku, hac menasıklarım yerine getirinceye kadar devam etse bile zarar vermez. Çünkü Hz. Aişe şöyle rivayet etmiştir: ´Sanki Hz. Peygamber´in kokusunun keskinliğini duyuyorum. Kendisi o sırada ihramlıydı´.[12]
c. Erkeğin dikişli elbiselerini çıkarması vacibdir. Onların yerine bir izar ve bir rida bağlamahdır. Erkeğin peştemalinin beyaz olması sünnettir. Kadının ise elbiselerini değiştirmesi gerekmez. Fakat onun yüz ve ellerini açıkta bırakması vacibdir.
Bazı sahabîlerin, kadınların hacda ihramlıyken örtünmelerinin gerekli olup olmadığını sormalarına cevaben Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kadın ihramlıyken yüz ve ellerini kapatmaz.[13]
Kadının, ihrama girmeden önce ellerini kınalamaması sünnettir. Çünkü ellerini açık bırakmak mecburiyetindedir.
d. İki rekât namaz kılmak.
Bu namaz da sünnettir. Buna ihram sünneti diye niyet etmelidir.
2. Hacca gitmek isteyen kişi ister uçakla, ister başka vasıtalarla gitsin yola çıkacağı zaman kalbiyle hac veya umre´ye niyet etmelidir. Hacc-ı if-rad´a niyet edecekse sadece hacca, hacc-ı temettü yapacaksa sadece umre´ye, hacc-ı kıran yapacaksa hac ve umre´ye niyet etmelidir. Niyeti, diliyle söylemesi de sünnettir. Sonra Lebbeyk Allahumme Lebbeykl Lâ şerike leke lebbeyk! İnne´l-hamde ve´n-nimete leke ve´l-mulk lâ şerike
leke (Senin hizmetine koşuyorum ey Allahım senin hizmetine koşuyorum! Senin hizmetine koşuyorum, senin ortağın yoktur. Hamd ve nimet şenindir, mülk de senindir. Senin ortağın yoktur) demelidir.
Bütün bunlarda vacib olan kalben niyet etmektir. Niyeti, dil ile söylemek ve telbiye duası okumak sünnettir. Bunlardan sonra kişi hac veya umre´ye (veya her ikisine) başlamış olur. O kişiye, daha ileride bahsedeceğimiz birtakım şeyler vacib olur.
3- Niyet edip ihrama girmek isteyen kimse aşağıdaki durumlardan birini seçmelidir:
A. Sadece hac için ihram´a girmeye niyet etmek.
Haccın menasıkmı tamamladıktan sonra Harem hududundan çıkıp umre´ye niyet ederek umre yapmalıdır. Bu, ihram´ın en üstünüdür; yani bu tür hac, hacc-ı ifrad, hacc-ı temettü ve hacc~ı kıran´dan daha üstündür. Çünkü Cabir´den rivayet edilen sahih bir hadîste Hz. Peygamber´in bu şekilde ihram´a girdiği belirtilmiştir. Buna ifrad denir.
B. Sadece umre için ihram´a girmek.
Bu durumda umre´den sonra ihram´dan çıkmalı, Mekke´de veya nerede ihrama girdiyse orada hac için ihram´a niyet etmelidir. Buna, temettü denir. Bu, fazilet bakımından ikinci sıradadır.
C. Hac ve umre´ye birlikte niyet etmek.
Böyle niyet ettikten sonra haccın menasiklerini yerine getirdiğinde, umre´yi de tamamlamış olur. Böylece hem hac, hem de umre sevabını elde etmiş olur. Bu tür hacca kıran denir. Bu, fazilet bakımından üçüncü sıradadır. (İmam Ahmed b. Hanbel´e göre en üstünü hacc-ı femetfu´dur. îmam Ebu Hanife´ye göre en üstünü hacc-ı kıran´dır. İmam Şafii´ye göre en üstünü ise hacc-ı ifraddır).
İşte bunlar, ihram keyfiyetinin özetidir. Bu da hac veya umre´nin başlangıç noktasıdır.
III, İhramU Olan Kişiye Haram Olan Şeyler
Hac veya Umre niyetiyle ihrama giren kişiye şu on şey haram olur.
1. Dikişli veya tüm bedeni kaplayan bir elbise giymek.
Ayağın tümünü kapatan ayakkabı da dikişli elbise hükmündedir. Ayakkabı yerine nalın giyilmelidir. Çünkü ayağın arka tarafları kapanmamalıdır.
2. Özürlü olmak müstesna başın tamamını veya bir kısmını kapatmak.
Kapatmak dikişli elbise, sarık veya başka birşeyle de olsa hüküm değişmez. Başa birşey temas etmemek şartıyla, bir duvar veya şemsiye gölgesinde oturmak caizdir. Bu iki şey sadece erkeklere haramdır, kadınlara ise haram değildir.
Bunun delili, İbn Ömer´den rivayet edilen şu hadîstir: “Bir kişi Hz. Peygamber´e ´îhramlı bir kimse neler giyebilir´ diye sordu. Hz. Peygamber ´Sarık, gömlek, don, bornoz ve ayağı kapatan ayakkabı giyemez. Ancak nalın bulamayan kişi, ayakkabıların üst kısımlarını kesmek şartıyla ayakkabı giyebilir. Ayrıca ihrama giren bir erkek, zaferan veya vers denilen kokulardan sürmüş olduğu elbiseleri de giyemez” diye cevap verdi.1
3. Saçı taramak.
Tarak veya parmaklarla taramanın hükmü aynıdır. Ancak taramadan ötürü kıl dökülmeyeceğinden emin olunursa, taramak haram olmaz, sadece mekruh olur.
4. Bedendeki kıl ve tüyleri traş etmek veya yolmak.
Ancak zaruret olursa haram olmaz. Makasla kıl veya tüyün yarısını kesmek de haramdır.
Kurban, yerine varmadıkça başlarınızı traş etmeyin. (Bakara/196)
Fakihler, bedendeki kıl ve tüyleri de saça kıyas etmişlerdir. Çünkü kıl ve tüylerin arasını ayırmayı gerektiren bir neden yoktur.
5. Tırnaklan kesmek.
Bundan kasıt bir veya yarım tırnak değil, cinstir. Bu da kıl ve tüylere kıyas edilmiştir. Kişi ancak özürden dolayı tırnağını kesebilir. Meselâ kırılıp eziyet veren bir tırnağı kesmek haram değildir.
6. Bedene koku sürmek.
Kokuyu, yemek veya suya katıp bu şekilde alması, kokulu bir yatak veya toprağın üzerine çarşafsız yatması da haramdır. Kokulu bir sabunla yıkanmak da haramdır. Fakat gül veya gül suyunu koklamak haram değildir.
Bunların haram olduğu icma ile sabittir. Ayrıca bunlar, haccın hikmetine aykırıdır. Çünkü bunlar müreffeh hayatın en bariz örnekleridir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Hacı tozlu-topraklı, kirli-paslıdir.
7. Avlanmak.
Hayvanın herhangibir parçasını, hatta tüyünü kesmek de haramdır. Kara avının haram olması, deniz avının haram olmadığını gösterir. İhramlıyken deniz avı yapmak helâldir. Vahşi hayvanları öldürmek veya evcil hayvanları kesmek haram değildir. Kara avının haram olduğunu bildiren ayet şudur:
Ey iman edenler! İhramda iken avı öldürmeyin. (Mâide/95)
8. Nikâh akdetmek.
İster kendisi için, ister başkası için olsun, ihramlı kişinin nikâh akdi yapması haramdır. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
İhramlı bir kişi ne nikâhlanabilir, ne de başkasına vekil olabilir.[14] Bunu yapan kişinin akdi batıldır.
9. Cima yapmak.
Hac, bilinen aylar(da)dır. O aylarda (ihram´a girmekle) haccı kendine farz kılan kimse için, (hacda iken) kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur.
(Bakara/197)
Ayette geçen refes kelimesinden maksat, cinsî münasebettir. Refes kelimesi, birçok şekilde tefsir edilmişse de en bariz mânâsı cinsî münasebette bulunmaktır.
10. Kadına şehvetle dokunmak ve öpmek.
El ile veya başka bir şekilde meniyi akıtmak da haramdır. Bütün bunlar, Allah Teâlâ´nın sözkonusu ayette yasakladığı refes kelimesinin muhtevasına dahildir. İşte hac veya umre için ihram´a giren kişiye haram olan şeyler bunlardır. Ancak kişi bunları bilmeyerek veya bir zaruretten dolayı yaparsa haram olmaz. Meselâ bir hastalıktan ötürü başını kapatmaya veya saçlarını kesmeye mecbur olan kişinin bunu yapması haram olmaz. Ancak ileride bahsedeceğimiz gibi ona fidye vermek vacib olur.
Hac ve Umre´nin Amelleri
a. Haccın Amelleri
Haccın vucûbiyetinin ve sıhhatinin şartlarım, haccın başlangıç yeri olan mîkatları ve ihramın keyfiyetini zikretmiştik. Şimdi haccın amellerini açıklamaya başlayalım. Bu amellerin bir kısmı vacib, bir kısmı rükün, bîr kısmı sünnet, bir kısmı da müstehab olan dualar, Hz. Peygamber´in kabrini ve mescidini ziyaret etmek gibi haccın tevabîleridir. Şimdi bunları teker teker ele alıp inceleyelim:
Haccın Vacib (Farz) Olan Amelleri
Haccın vacibleri ile rükûnları arasındaki fark şudur: Vaciblerin de, rükûnların da mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Ancak vacibler terke-dildiği takdirde, bir kurban kesmekle o vacib yerine getirilmiş sayılır. Bunu ileride göreceğiz. Rükûnlar ise haccın kendileriyle tamamlandığı ameller olması dolayısıyla, terkedildiğinde kurban veya başka birşeyle yerirîe getirilmiş sayılmaz. (Bu nedenle o haccın kaza edilmesi gerekir). Haccın vacibleri şunlardır:
1. Mîkatta İhrama Girmek
Hacca gitmek isteyen kişinin -zamanî ve mekânî- mîkatta ihrama girmesi vacibdir. Zamanî ve mekânî mîkatlann ne olduğunu daha önce beyan etmiştik. Mekâni mıkatı ihramsız olarak geçip haram hududuna giren kişi haccın vaciblerinden birini terketmiş olur. Fakat mekânî mîkata gelmeden önce evinde veya başka bir yerde ihrama girmenin bir mahzuru yoktur. Zamanî ve mekânî mîkatlann delillerini ve yerlerini daha önce açıklamıştık.
2. Müzdelife´de Gecelemek
Güneş battıktan sonra Arafat´tan çıkan hacı, Arafat ile Mina arasında bulunan Müzdelife´de gecelernelidir. Ancak bunun fecre kadar devam etmesi vacib değildir. Orada gecenin birinci yarısının sonuna kadar durması veterlidir. (Hanefîlere göre sabah namazını Müzdelife sınırları içinde kılıp, taş toplamak gerekir). Çünkü Cabir´in rivayet ettiği hadîste Hz. Peygamber´in böyle yaptığı nakledilmiştir.
3. Cemrelere Taş Atmak
Hacı, Arafat´tan ayrılıp Müzdelife´de geceledikten sonra Cemretu´l-Akabe´ye doğru yönelmelidir. Cemretu´l-Akabe, Mina´nın Mekke tarafının son sınırıdır. Burada cemrelere yedi taş atmalı, bu taşlar sınırlandırılmış yere düşmelidir. Cemrelere taş atmak, bayram gecesinin yansından sonra başlayıp bayram gününün güneşi batıncaya kadar devam eder.
Hz. Peygamber´in haccı ile ilgili Cabir´in rivayet ettiği hadîste şunlar bulunmaktadır: “Sonra Hz. Peygamber, ortadaki yola girdi. O yol Cemre-tu´1-Akabe´ye çıkıyordu. Ağacın yanındaki cemreye geldi ve yedi taş attı. Her taş atışında da tekbir getirdi. Taşların büyüklüğü yaklaşık olarak nohut kadar veya biraz daha büyüktü”.1
Bayram günlerinden sonra gelen teşrik günlerinde Mescid-i Hife yakın olan birinci cemreden başlayıp sonra orta cemreye, sonra da Cemretu´l-Akabe´ye yedişer taş atmak vacibdir. Mina´daki bu cemrelerin yerleri bellidir. Cemrelere taş atmanın vakti, güneşin batıya doğru kayması ile başlayıp güneş batıncaya kadar devam eder. Hacı, bugün atması gereken taşları yarına erteleyebilir. Bunun için fidye gerekmez.
Bir Mülahaza
Eğer hacı, Mina´dan Mekke´ye Teşrik Günleri´nin ikinci gününün güneşi batmadan önce taşlarını atıp çıkıyorsa, Teşrik Günleri´nin üçüncü günündeki taş atma üzerinden kalkar. Bu, acele gitmek isteyen kimse için bir ruhsattır. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Kim (bu zikri) aceleyle iki günde yapıp (Mina´dan Mekke´ye dönerse) ona (bundan dolayı) bir günah yoktur. (Bakara/203) Teşrik Günlerfnin ikinci gününün taşlarını attıktan sonra güneş batmadan Önce oradan gitmeyen kişiye, Mina´da gecelemek ve üçüncü günün taşlarını atmak vacib olur.
IV. Teşrik Günleri´nde Mina´da Gecelemek
Hacı Teşrik Günleri´nde cemrelere taş atıp Mekke´de geceleyemez. Hacı´nın, birinci ve ikinci teşrik günlerinde Mina´da kalması vacibdir. Fakat üçüncü günün güneşi batmadan önce Mina´yı terketmesi şartıyla
Müslim bu ruhsattan yararlanabilir. Güneş batarken hâlâ Mina sınırları içinde olan kişinin, o geceyi de -gecenin çoğunu- Mina´da geçirmesi gerekir. Sonra çıkıp sabah namazında Mekke´ye gidebilir. Sonra taşlan atmak için tekrar Mina´ya dönebilir. Çünkü bu durumda üçüncü günün taşlarını atmak vacibdir. Bütün bunların delili, Cabir´in Hz. Peygamber´in haccınin keyfiyeti hususunda rivayet ettiği Müslim ve başka muhaddislerin tahric ettiği hadîstir.
V. Veda Tavafı .Yapmak
Hac menasıklarını bitirip Mekke´den çıkmak isteyen kişinin veda tavafı yapması vacibdir. Bu hususta sahih olan görüş budur. Nitekim Enes´ten şöyle rivayet edilmiştir: ´Hz. Peygamber hac menasikini bitirdikten sonra, veda için tavaf yaptı´.[15]
Ancak veda tavafı, hayızh kadından sakıt olur. (Çünkü hayızlı kadın cünüp hükmündedir. Cünüp bir kimse de Kabe´yi tavaf edemez). Veda tavafını yapan kişi, Mekke´de uzun zaman kalamaz. Hemen Mekke´den çıkmalıdır. Eğer yaşlı veya hasta bir kimseyi ziyaret etmek için gecikirse, tekrar veda tavafı yapması vacib olur. İşte bu beş şey, haccın vacibleridir. Özürsüz olarak bunları terkeden kişi günahkâr olur. Fakat bunlar, haccın esasını teşkil eden ameliyeler olmadığı için, bunları terkeden kişinin haccı batıl olmaz. Çünkü bunlar kurban kesilerek telafi edilebilir. Bu hususu sonraki fasıllarda daha geniş izah edeceğiz.
Haccın Rükûnları
Birşeyin rükûnlarının, o şeyi meydana getiren esaslar olduğunu söylemiştik. Haccın rükûnları da haccı meydana getiren esaslardır ki onlardan biri ihmal edilirse, hac sahih olmaz. Herhangibir kefaret ve fidye ile de telafi edilemez. Haccın rükûnları şunlardır:
1. İhrama girmek.
Daha önce ihrama girmekten maksadın, hacca niyet etmek olduğunu söylemiştik. İhramın keyfiyetini âdab ve şartlarını da zikretmiştik. Niyet, nasıl namazın esas olan rükûnlarından biriyse, aynı şekilde haccın rükûnlarından da biridir.
2. Arafat´ta vakfeye durmak.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Hac, Arafat´ta vakfeye durmaktır. Kim cem´i gecesi fecirden önce Arafat´ta bulunursa hacca yetişmiştir.[16]
Arafat, Mekke´nin güneyinde olup Mekke´ye 25 km. uzaklıkta, Mina´ya doğru uzanan bir dağın ismidir.
Arafat´ta Vakfe´nin Şartları
A. Arafat´ta vakfeye durmak, Zilhicce´nin dokuzuncu gününün öğle namazından bayram gecesinin fecrine kadar olan zamanın bir parçasında olmalıdır.
Zilhicce´nin dokuzuncu gününden önce veya bayramdan sonra Arafat´ta vakfeye duran kişinin haccı sahih olmaz. Sözkonusu zamanın, gece veya gündüz herhangibir parçasında -isterse bir saniye olsun-Arafat´ta vakfeye durmak yeterlidir. Fakat efdal olan hem gece, hem gündüz vakfeye durmaktır. Güneş batmadan önce Arafat´tan çıkıp harem sınırına giren kişinin bir kurban kesmesi müstehabdır. Fakat bu, zorunlu (vacib) değildir. Bunun nedeni, Hz. Peygamber´in fiiline aykırı davranmış olmasıdır.
B. Vakfe, Arafat sınırları içinde olmalıdır.
Arafat sınırları içinde herhangibir yerde vakfeye durmak yeterlidir. Çünkü Hz. Peygamber´in Arafat´ta vakfeye durduğu nakledilmiştir.
Urne denilen ve Arafat´a sınır olan bu yerde vakfeye durmak yeterli olmaz. Burada akşam namazı tehir edilerek Müzdelife´de yatsı namazı ile beraber kılınmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmıştır ve böyle yapılmasını da emretmiştir.
C. Veda tavafı, tavaful-ifaza´dır.
Allah Teâlâ´nın ´Onlar Beyt-i Atik´i tavaf etsinler1 ayeti bunu belirtmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber´in de böyle yaptığı rivayet edilmiştir. Tavafın sahih olmasının şartları şöyle özetlenebilir:
ı. Namazın sahih olması için gerekli olan şartlar, tavafın sahih olması için de gereklidir. Meselâ niyet etmek, abdestli olmak, cünüplükten temiz olmak, bedende, elbisede veya tavaf edilen yerde necasetin bulunmaması, avret yerinin örtülü olması gibi şartlar tavaf için de gereklidir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Tavaf da bir salât´tır. Ancak Allah Teâlâ tavafta konuşmayı helâl kılmıştır. Kim tavaf esnasında konuşursa hayırdan başka birşey konuşmasın.[17] ıı. Farz olan tavaf (tavaful-ifaza) yapılırken, bedenin herhangibir parçasıyla Kabe´nin sınırına girilmemesi gerekir. Kişinin, Hicr sınırlarının dışından tavaf yapması vacibdir. ÇHicr, Kabe´nin şimal tarafına düşen duvarının yanından kısa bir duvar ile yarım daire şeklinde çevrilen bölgenin adıdır). Çünkü Hicr, Kabe´nin sınırlan içindedir. Hicr´in içinden tavaf edip onun kapısından geçmek caiz olmaz.
m. Tavaf yaparken Kabe sol tarafa alınarak Haceru´I-Esvedden başlanmalıdır.
Haceru´l-Esved´den önce başlanan tavaf, Hacer´ul-Esved´e varıncaya kadar tavaf sayılmaz. Çünkü Hz. Peygamber tavafa Haceru´l-Esved´den başlamıştır. Müslümanların da ona uyması gerekir.
iv. Tavaf, yediye tamamlanmalıdır.
Kabe´nin etrafında yedi defa dönmek, bir tavaftır. İşte bunlar tavafın şartlarıdır. Ayrıca tavafın birtakım sünnet ve âdabı da bulunmaktadır. Onlardan ileride bahsedeceğiz.
D. Safa ile Merve arasında sa´y etmek.
Safa ile Merve, Kabe´nin yakınında bulunan iki tepedir. Onların arasında sa´y etmek, Safa´dan Merve´ye, Merve´den Safa´ya gidip gelmek demektir. Sa´y, önce Safa´dan başlamalıdır ve yedi kere yapılmalıdır. Bu rüknün delili, Hz. Peygamber´in şu sözüdür:
Ey insanlar! Sa´y yapınız.
Ayrıca Cabir´den rivayet edilen hadîste şu kısım da bulunmaktadır: “Sonra Hz. Peygamber Safa kapısından çıkıp Safa´ya vardı ve şu ayeti okudu: ´Şüphe yok ki Safa ile Merve, Allah´ın (dininin) nişanelerin-dendir´.
(Bakara/158) Sonra da ´Ben Allah´ın başladığından başlayacağım1 dedi”.[18]
Sa´y Etmenin Şartları
1. Sa´y» tavaftan sonra yapılmalıdır.
Sa´y, ister kudüm tavafı olsun, ister ifaza tavafı olsun, tavaftan sonra yapılmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmıştır.
2. Sa´y, yedi şavttan meydana gelmelidir. Safa´dan başlayıp Merve´de bitmelidir.
Safa ile Merve arasındaki her sa´y, bir şavt´ür.
3. Safa ile Merve arasındaki mesafenin tümünün katedilmesi gerekir. Eğer bu mesafeden bir karış eksik kalırsa, şavt sahih olmaz. Bu bakımdan sa´y yapan kişinin, topuğunu Safa duvarına bitiştirmesi ve yürüyüp parmaklarım Merve duvarına bitiştirmesi vacibdir. (Bugün Safa ve Merve´deki bu duvarlar yoktur).
4. Sa´y peşpeşe yapılmalıdır.
Sa´yların arasında örfen uzun sayılan bir ara verilirse, tekrar Safa´dan başlayarak yedi defa gidip gelmek gerekir. E. Traş olmak.
Saçların tamamını veya bir kısmını kesmek, hatta saçtan üç kıl kesmek traş sayılır, Bu, Şafii mezhebinin en sahih görüşüne göredir. Bunun delili Buharı, Müslim ve başka nıuhaddislerin rivayet ettiği hadîstir.
Traşın şartlan şunlardır.-
1. Traş, vaktinden önce olmamalıdır.
Traşın vakti, Kurban Bayramı gecesinin yarısından itibaren başlar. Bundan önce traş olan kişi günahkâr olur ve fidye vermesi gerekir.
2. Üç kıldan az olmamak şartıyla saçın bir kısmını veya tamamını kesmek.
Sahih görüş budur.
Başlarınızı kazıtarak ve kırparak… (Fetih/27)
Ayetteki er-ruûs (başlar) kelimesinden maksat saçlardır. Çünkü baş kesilmez. Bazı müfessirler ´eş-şaar kelimesi cemîdir. Cem´in en azı ise üç olduğundan, başlan üç kıît kesmek yeterlidir´ demişlerdir.
3. Kesilen veya koparılan kıllar, başın sınırları içinde bulunanlardan olmalıdır.
Sakal, bıyık veya kılları kesmek yeterli olmaz. Kadının saçını tamamen kesmesi haramdır. Kadınların saçlarını biraz kısaltmaları en efdalidir.
Bir Mülahaza
Başında saç olmayan kişinin, usturayı başının üzerinde gezdirmesi sünnettir.
Bu Rükûnlar Arasındaki Tertibi Gözetmek
Bu rükûnlann çoğunun arasındaki tertibe riayet etmek vacibdir. Bu tertip şöyledir: Önce ihrama girilir, sonra Arafat´ta vakfeye durulur, sonra tavaf yapılır, sonra sa´y edilir. Traş, tavaftan önce de sonra da yapılabilir. Fakat bu tertibin bir rükün mu, yoksa rükûnları yerine getirme keyfiyetinin şartı mı olduğunda Şafiî mezhebinde ihtilaf vardır. Burada önemli olan bu tertibin gerekli olduğunu bilmektir.
b. Umre´nin Amelleri
Umre´nin amellerini şöyle özetleyebiliriz:
a. Hac ihramı yerine, umre ihramına girmek. Umre ihramının şartlarını daha önce zikretmiştik.
b. Umre yapmak isteyen kişi, Mekke´ye girerek umre tavafını bizzat yapmalıdır.
Yani kudüm tavafı, umre tavafının yerine geçmez.
c. Safa ile Merve arasında sa´y etmek.
d. Saçın tamamını veya bir kısmını traş etmek.
Haccın Sünnetleri
Bunlar, Hz. Peygamber´in tatbik edip öğrettiği haccı tamamlayan şeylerdir. Fakat hac ibadetlerine dahil değildir. Terki günahı gerektiren vaciblerden de değildir. Haccın sünnetleri çoktur. Bunlar haccın çeşitli amellerine dağılmıştır. Biz bunların en önemlilerinden bahsedeceğiz.
İhram´ın Sünnetleri
Hac için ihram´a girmek isteyen kişinin riayet etmesi gereken sünnetler şunlardır:
1. Gusletmek.
Gusletmek imkânı bulunmadığı takdirde teyemmüm edilmelidir. Etek ve koltuk altı traşı olmak, bıyığı kısaltmak, tırnakları kesmek de buna dahildir. Bu gusül erkek veya kadın -temiz olsalar da- herkese sünnettir.
2. Dille niyet etmek ve telbiye okumak.
Telbiye şöyle yapılır: Lebbeyke Allahumme îebbeyke. Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyke. İnne´l-hamde ve´n-nimete leke ve´1-mülke lâ şerike leke.
Erkek, bu duayı ayakta, oturarak veya yürüyerek okuyabilir. Ancak yüksek sesle okumalıdır. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Cebrail bana gelerek ashabıma, yüksek sesle telbiye okumalarını emretmemi söyledi.[19]
Bu, müstehab olan bayram günü sabahından Cemretu´l-Akabe´ye taş atincaya kadar devam eder. İhram´a girdiğinde kıbleye yönelip şöyle demelidir: Allahumme ehreme leke şaarî ve beşşerî ve lahmî ve demi (Yârab! Bedenim; etim, kanım ve her tüyüm senin için ihrama girdi).
Kadın ise kendi duyacağı şekilde telbiye okumalıdır.
3. Hacı, ihram´a girdikten sonra dünya hâdiselerinden ve insanı meşgul eden mubah şeylerden uzaklaşmalıdır.
Mekke´ye Girmenin Sünnetleri
Hac için Mekke´ye girmek üzere olan kişinin, riayet etmesi gereken sünnetler şunlardır:
1. Mekke´ye, Arafat´ta vakfe´ye durmadan girip Mekke´den Arafat´a gitmek.
2. Mekke´ye girmeden önce Zi-Tuva kuyusunun yanında yıkanmak.
Hz. Peygamber, Mekke´ye her girişinde burada yıkanırdı. Bugün bu kuyu belirgin bir durumda olmadığı gibi, oraya girip yıkanmak da zordur.
3- Seniyetui-Keda denilen yoldan Mekke´ye girmek. Bu yol, Mekke´nin üst tarafındadır.
4. Mekke´ye girildiğinde Kabe´ye gidip Kudüm Tavafı yapmak.
Bu tavaf, Beyt-i Haram´ın hediyesidir. Hz. Peygamber Kudüm Tavafı yapmayı sever ve ihmal etmezdi.
5. Mescid-i Haram´a, Benî Şeybe kapısından girmek ve Kabe görüldüğünde elleri kaldırarak şu duayı okumak:
Yârab! Şu beytin (Kabe´nin) şeref, azamet, kerem ve mehabetini artır. Onu hac ve umre niyetiyle ziyaret edip şereflendiren ve ona tazim eden kimselerin de şerefini, tazimini, tekrim ve iyiliklerini artır. Yârab! Selâm sensin, selâm sendendir. Ey rabbimiz! Bizi selâm ile hayata kavuştur.
Tavafın Sünnetleri
Tavafın vaciblerini ve sahih olmasının şartlarını beyan etmiştik. Tavafın sünnetlerini ise kısaca şöyle sıralayabiliriz:
1. Tavafı, yürüyerek yapmak.
Kadın ve erkeklerin yürüyerek tavaf yapması sünnettir. Ancak hastalık veya başka nedenlerden dolayı binekli olarak tavaf etmek mekruh değildir.
Ümmü Selma hasta olduğu halde Mekke´ye geldi. Hz. Peygamber; ona şöyle dedi: ´Halkın arkasında binekli olarak tavaf et!´[20]
2. Tavafa başlarken Hacer´ul-Esved´i öpmeli veya ona dokunmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapardı.[21] İzdiham veya benzeri bir nedenden dolayı Hacer´ul-Esved´e yaklaşma imkânı bulunamazsa, ona uzaktan işaret edilmelidir. Bu da erkeklere mahsus bir sünnettir. Kadınların, Hacer´ul-Esved´i öpmeleri, ona dokunmaları sünnet değildir. Ancak tavaf yeri boş olduğunda kadınlar bunu yapabilirler. Hacer´ul-Esved´i öpmek veya ona dokunmak halka eziyet verecekse, erkeklerin de ona dokunup öpmeleri müstehab olmaktan çıkar, mekruh veya haram olur Bu halka verilen eziyete göre değişir. Bu hususta Hz. Peygamber Hz Ömer´e şöyle demiştir:
Ey Ömer! Sen güçlü bir kişisin. Hacer´ul-Esved´e dokunup öpmek için insanlarla itişme, çünkü zayıf bir kimseye eziyet verebilirsin. Bunu, tenha olduğu zaman yap. Tenha değilse uzaktan teşbih ve tehlil getirip ona işaret etmen yeterlidir.[22]
3. Her şavt´ta Hacer´ul-Esved´e dokunup öpmek.
Tavaf ve namazdan sonra da Hacer´ul-Esved´e dokunup öpmek sünnettir.
4. Tavafın başlangıcında şöyle demelidir:
Allah´ın ismiyle. Allah en yücedir. Yârab! Sana iman etmek, kitabını tasdik etmek, va´dini yerine getirmek, peygamberin Muhammed´in sünnetine tâbi olmak üzere bunu yapıyorum.
Selef imamları bunda ittifak etmişlerdir. Kabe´nin kapısının karşısına geldiğinde de şu duayı okumalıdır:
Yârab! Şüphe yok ki Kabe. senin beytindir, harem senin haremindir, emniyet senin emniyetindir. Bu da ateşten sana sığınanın makamıdır.
Rükn-ü Irakînin hizasına geldiğinde de şu duayı okumalıdır:
Yârab! Ben sekten, şirkten, nifaktan ve kötü. ahlâktan, ailemden, malımdan, çocuklarımdan ve kötü nazardan sana sığınıyorum.
Kabe´nin oluğunun altına geldiğinde şu duayı okumalıdır:
Yârab! Senin arşının gölgesinden başka gölgenin olmadığı bir günde beni gölgelendir. Peygamberin Muhammed´in kadehiyle bana hoş ve içildikten sonra artık susuzluk hissedilmeyen bir içki ikram et, ey celâl ve ikram sahibi!
Şâmî ve Yemanî rükünleri arasında da şu duayı okumalıdır:
Ey Allahım! Haccımı mebrûr, günahımı mağfur, sa´yimi meşkûr, amelimi makbul eyle, ticaretimi zarar etmeyen bir ticaret kıl ey aziz ve gafur!
Yemanî rükünle Hacer´ul-Esved´in bulunduğu rükün arasında da şu duayı okumalıdır:
Ey Allahım! Bize dünyada bir hasene ver, ahirette bir hasene ver. Bizi ateşin azabından koru!
Tavaf esnasında başka dualar da okunabilir. Fakat Hz. Peygamber´ den rivayet edilen duaları okumak daha efdaldir.
5. Birinci, ikinci ve üçüncü şavtlarda adımlarını yakın atarak canlı, diğer şavtlarda ise normal yürümek.
Bu yürüyüşe remel denir. Tavaftan sonra sa´y var ise remel yapmak sünnettir, yoksa sünnet değildir. Remel esnasında abanın ortasını sağ omuza, iki tarafını da sol omuza atmalıdır. Buna izdiba. denir, Hz. Pey-gamber´in, Hudeybiye´nin ikinci senesinde kaza umre´si yaparken böyle yaptığı ve ashabına da böyle yapmalarını emrettiği rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber şöyle demiştir: ´Bugün, Mekke müşriklerine kuvvetli olduğunu gösteren kişiden Allah razı olsun´. (Müşrikler ´Muhammed´in arkadaşları zayıf ve güçsüzdür. Biz onları bir çırpıda altederiz´ diyorlardı. Hz. Peygamber, onların bu düşüncelerinin yanlış olduğunu, aksine müslümanların güçlü olduğunu gösterip onları korkutmak için ashabına canlı ve koşarak tavaf yapmalarını emretti ve bu bir sünnet olarak kaldı).
6. Tavaftan sonra namaz kılmak.
Bu namaz Makam-ı İbrahim´in arkasında iki rekât olarak kılınmalıdır. Birinci rekâtında Kâfkûn, ikinci rekâtta ise İhlas sûresi okunmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber´in böyle yaptığı ve halka da böyle yapmalarını emrettiği ve ´Siz de Makam-ı İbrahim´den bir namazgah edinin´ ayetini okuyarak onları teşvik ettiği rivayet edilmiştir.[23]
Say´in Sünnetleri
1. Herhangibir tavaftan sonra sa´y edildiği zaman, başka bir tavaftan sonra sa´y etmemek.
Meselâ sünnet olan kudüm tavafı´ndan sonra sa´y yapılmışsa, hac´da rükün olan tavaf-ı ifaza´dan sonra sa´y yapmak mekruhtur.
2. İlk sa´ycte Safa tepesinin üzerine çıkmak.
Safa tepesine çıktıktan sonra kıbleye yönelerek şöyle demelidir:
Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Hamd Allah´a mahsustur. Allah en büyüktür. Bize hidayet ettiği için Allah´a hamdediyorum. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. Allah bir´dir, ortağı yoktur. Mülk Allah´ındır, hamd Allah´ındır. O diriltir ve öldürür. Hayr O´nun elindedir. O herşeye kadirdir.
Bu duayı okuduktan sonra yürüyerek Merve tepesine çıkmalı ve aynı duayı tekrar etmelidir.
3. Mümkün olduğunca yaya olarak sa´y etmek.
Malum olan iki gün ve yeşile boyanmış iki mil´de herveie yapmak da sünnettir. Hacı herveie yaparak Safa ve Merve tepelerine çıktığında her seferinde kendisine, arkadaşlarına ve mü´minlere dilediği şekilde dua edilebilir.
Arafat´a Çıkmanın Sünnetleri
Arafat´ta vakfe´ye durmanın, haccın en önemli rükûnlarından biri olduğunu söylemiştik. Mekke´den önce Arafat´a gitmek de caizdir. Ancak sünnet olan şöyle yapmaktır:
a. Mekke´ye girip kudüm tavafı´nı yaptıktan sonra Arafat´a gidilmelidir.
b. Müslümanların idarecisi veya ileri gelen bir kişi, Zilhicce´nin yedinci günü öğle namazından sona bir hutbe trad ederek halkı yarın sabah Mina´ya çıkmaya teşvik etmeli ve Mina´dan sonra neler yapacaklarım, Arafat´a nasıl gideceklerini onlara beyan etmelidir.
c. Zilhicce´nin sekizinci gününün sabahında Mina´ya çıkılmalı, orada dokuzuncu günün sabahına kadar durulmalıdır. Beş vakit namaz, Mescid-i Hayfda eda edilmelidir. Çünkü Hz. Peygamber namazlarını orada kılmıştır.
d. Dokuzuncu günün sabahı güneş doğduktan sonra Arafat´a doğru yola çıkılmalı, Arafat yakınında Nemire denilen yerde durup güneşin batıya doğru kaymasını beklemelidir. Öğle ile ikindi namazı burada (Arafat Camii´nde) cem-i takdim yapılarak cemaatle kılınmalıdır. Sonra Arafat´a gidilip güneş batmcaya kadar orada durulmalıdır. Orada Allah´ı zikredip dua etmeli ve tehlil getirilmelidir. Çünkü Hz. Peygamber ve ashabının böyle yaptığı rivayet edilmiştir.
Müzdelife´de Gecelemenin Sünnetleri
Arafat´ta gecelemenin vacib olduğunu belirtmiştik. Arefe gününün güneşi battıktan sonra Müzdelife´ye gidip orada gecelemenin sünnetleri şunlardır:
a. Fecr´e kadar Müzcielife´de kalıp fecr´den hemen sonra sabah namazını kılmak.
b. Miizdelife´de, cemrelere atılacak taşlan topladıktan sonra Mina´ya hareket etmek.
Her cemre için yedi taş toplanmalıdır. Bu taşlar nohuttan biraz büyük, bakladan da küçük olmalıdır. Çünkü Fadl b. Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber, bayram sabahı bana ´Benim için taş topla´ dedi. Ben de nohut büyüklüğünde taşlar topladım”.[24]
c. Meş´ar´ul-Haram´ın yanında durmak.
(Meş´ar´ul-Haram, Müzdelife´nin sonunda küçük bir dağın adıdır). Burada seher vaktine kadar durulup ´Rabbena âtina fi´d-dünya haseneten ve fi´l-ahireti haseneten ve kına azabe´n-nâr´ ayeti çokça okunmalıdır.
Meş´ar´ul-Haram (Kuzah Dağın)da Allah´ı anınl-O´nu, size nasıl hidayet ettiyse öyle zikredin. Çünkü O´nun hidayetinden önce dalâlette olanlardandınız.
(Bakara/198)
Sonra Mina´ya doğru yola devam edilmelidir. Şiarları ´Lebbeyk Allahumme lebbeyke´; zikirleri de ´Lâ ilahe illallah´ olmalıdır. Yolculuklarını, güneş doğduktan sonra Mina´ya varacak şekilde ayarlamalıdırlar.
Şeytan Taşlamanın Sünnetleri
Cemretu´l-Akabe´de şeytan taşlarken dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
a. Mina´da, Cemretu´l-Akabe´ye taş atmadan hiçbir şey yapılmamalıdır.
Çünkü Mina´nın hediyesi, bayram gününde Cemretu´l-Akabe´ye yedi taş atmaktır.
b. Birinci taşı attıktan sonra telbiye etmeyi bırakmalıdır.
Çünkü Hz. Peygamber, birinci taşı atıncaya kadar telbiye´ye devam eder, birinci taşı attıktan sonra keserdi ve onun yerine Allahu ekber derdi. ,
c. Her taş atılırken Allahu ekber denilmelidir.
Erkek taşlama esnasında kolunu, koltuk altının beyazlığı görünecek kadar kaldırmalı ve sağ eliyle atmalıdır. Kadın ise kolunu fazla kaldırmamalıdir. Atılan taşlar en fazla bakla kadar olmalıdır.
Teşrik Günleri´nde Cemrelere Taş Atmanın Sünnetleri
a. Taşlama, güneş batıya doğru kaydığı zaman yapılmalıdır.
Şiddetli izdiham olduğu zaman, taşlamanın tehir edilmesinde bir mahzur yoktur.
b. Birinci ve ikinci cemreye taş atılırken yüz kıbleye dönük olmalı ve taşlar ´Allahu ekber´ denilerek atılmalıdır.
c. Taşlan attıktan sonra, halkın attığı taşların kendisine değmemesi için biraz durmalı, cemreyi arkasına alarak yüzünü kıbleye çevirmeli, kendisi, arkadaşları ve bütün mü´minler için Allah´a niyaz etmelidir. Bu duanın Bakara sûresini okuyacak kadar sürmesi sünnettir. İkinci cemrede de aynısı yapılmalıdır. Halk arasında Büyük Şeytan denilen Cemretu´l-Akabe´de şeytan taşlarken de birinci ve ikinci cemrelerdeki gibi yapılmalıdır. Ancak buradaki taşlamadan sonra orada durulmamalı ve dua edilmemelidir. Bütün bunların delili, Hz. Peygamber´in böyle yaptığının rivayet edilmesidir.
Haccı Tamamlayıp İhramdan Çıkmanın Keyfiyeti
Hacca başlayan kişinin neler yapması gerektiğini ve nelerden kaçınması gerektiğini beyan etmiştik. Şimdi de hac´dan dolayı kendisine yasak olan şeyleri yapmak için hacının neler yapması gerektiğini beyan edeceğiz.
Hac´dan çıkışın zamanı, bayram gecesinin yarısından sonra başlar, Arafat´tan gelip Müzdelife´de geceleyen kişinin yapması gereken üç şey vardır:
1. Cemretu´l-Akabe´ye taş atmak
2. Traş olmak
3. Kabe´yi tavaf etmek
Bu üç şıktan ikisini yerine getiren kişi hac´dan birinci çıkışa hak kazanmış olur. Buna ´küçük tahallüP denir. Bu durumda olan hacıya, hac´da haram olan herşeyi yapmak helâl olur. Ancak nikahlanmak ve cinsel ilişkiye girmek bundan müstesnadır.
Diğer üçüncü şıkkı yaptıktan sonra, kişi hac´dan tamamen cıkmıs hac´da kendisine haram olan bütün şeyler -cinsî ilişkide bulunmak da dahil- helâl olur. Bunun delili, Hz. Aişe´nin rivayet ettiği şu hadîstir:
Siz Cemre tu´1-Akabe´ye taş attıktan ve traş olduktan sonra, size güzel koku sürünmek ile haccın diğer yasakları -kadınlar müstesna- helâldir.[25]
Hac Duaları
Dua ibadettir. Hem de ibadetin özüdür. Dua, kalp ve şuurun Allah´ın yardımına muhtaç olduğunun fiilî bir ifadesidir. Bu nedenle Kur´an ve Sünnet´te dua emredilmiştir.
Yalvararak ve için için dua ederek rabbinizi çağırın. (A´raf/55) Bana dua edin, size icabet edeyim. (Mü´min/60) Ve şayet kullarım sana benden sual ettilerse, muhakkak ki ben (onlara) çok yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına icabet ederim. (Bakara/186)
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
Kazayı, ancak dua geri çevirir.
Dua ibadetin ta kendisidir.
Duanın kabul edilmesinin nedenlerinin; kalbin ihlası, nefsin temizliği, kazancın helâl oluşu ve dünyadan yüz çevirmek olduğunda şüphe yoktur. İnsan bu vasıflara hac esnasında daha fazla sahip olur. Bu nedenle hac günlerinde dua meşru kılınmıştır. Allah´ın rahmetine kavuşmak, azabından korunmak için korku ile ümit arasında dua edilmelidir. Duanın en efdali ise Allah´ın Kitabı´nda olan duadır. Onlardan biri şudur:
Ey rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru. (Bakara/)
Sonra da hadîslerde varid olan dualardır. Onlardan biri şudur: Hz. Peygamber, yolculuğa çıkmak için devesine bindiğinde üç defa tekbir getirir ve şöyle derdi:
Bu hayvanı bize müsahhar kılan Allah ortaktan münezzehtir. Biz Allah Teâlâ´ya gereği gibi ibadet edemiyoruz. Biz rabbimize döneceğiz. Ey Allahım! Biz senden bu seferimizde birr ve takva´yi; seni razı eden ameli istiyoruz.
Ey Allahım! Bu seferi bize kolaylaştır, uzaklığını kısalt. Ey rabbimiz!
Seferde arkadaş sensin. Ailemi sen koru!
Ey Allahım! Seferin şiddetinden, kabrin dehşetinden, aile ve malımın fitnesinden sana sığınıyorum.[26]
Hac menasıkları hakkında birçok dua varid olmuştur. Fakat bunların tümünün Hz. Peygamber´e nisbeti sahih değildir. Hatta bunların çoğunun Hz. Peygamber´den gelmediği kesindir. Ancak âlim ve salihlerin çoğu bunları okumanın müstehab olduğunu söylemişlerdir. Bunları dua niyetiyle okumak caizdir ve fakat şart değildir. İnsan, hoşuna giden her-hangibir duayı okuyabilir. Hac menasiklarını izah ederken hadîslerle varid olan birtakım duaları zikretmiştik. Şimdi zikredeceğimiz duaları ise kimseye nisbet etmeden zikredeceğiz.
1. İhram´da
İmam Razi şöyle der: “Lebbeyke´den sonra hacı ´Ey Allahım! Nefsim, etim, kanım, derim ve tüylerim senin için ihrama girdi´ demelidir”.
2. Hoşa Giden Birşey Görüldüğünde
Hoşuna giden bir şey gördüğünde hacı Rasülullah´a uyarak şöyle Dua etmelidir
Senin hizmetine koşuyorum ey rabbim. Hayat, ahiret hayatıdır.
3. Mekke Sınırlarına Vasıl Olunduğunda
Hacı, Mekke haremine vardığı zaman şöyle dua etmelidir:
Ey Allahım! Bu, senin haremindir, senin emniyetindir. Beni ateşe haram kıl, kullarını hasrettiğin günde azabından emin kıl. Beni ibadet eden velî kullarından eyle!
4. Kabe Görüldüğünde
Mekke´ye girip Kabe görüldüğünde de şöyle dua etmek müstehabdır:
Ey AUahım! Bu beytin (Kabe´nin) şeref, azamet, kerem ve yüceliğini artır. Ey Allahım! Bu beyti şereflendiren, yücelten kullarının da şeref ve keremini artır. Selâm sensin, selâm sendendir. Ey rabbimiz! Bizi selâmla yaşat!
5. Tavaf Esnasında
Tavaf yaparken de şöyle demelidir:
Allah´ın ismiyle! Allah en büyüktür. Allahım! Sana iman ederek, tazim ve tasdik ederek, ahdini yerine getirerek, peygamberinin sünnetine uyarak bu işi yapıyorum. Allah´ın salât ve selâmı peygamberinin üzerine olsun.
Birinci, ikinci ve üçüncü şavtlarda remel yaptığında hacı şu duayı okumalıdır: ´Yarabbi! Haccımızı mebrur, sayımızı makbul, günahımızı mağfur kıl´.
Dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci şavtlarda şu dua okunmalıdır: ´Yâ rabbî! Affet, merhamet et. Biz kullarını bağışla! Sen hem aziz hem kerimsin. Ey rabbimiz! Bize dünyada bir hasene, ahirette de bir hasene ver. Bizi ateş azabından koru´.
6. Sa´y Yaparken
Safa üzerinde kıbleye yönelip şöyle dua edilmelidir:
Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Bize hidayet, eden Allah en büyüktür. Hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. O´nun ortağı yoktur, mülk O´nundur, hamd O´nundur. Ha}/ O´nun elindedir. O herşeye kadirdir. Allah´tan başka ilah yoktur. O tektir. Sözünü yerine getirmiş, kuluna yardım etmiştir. Ahzab´ı (Düşman
ordularını) tek başına kaçırmıştır. Allah´tan başka ilah yoktur. Biz ancak O´na ibadet ederiz. Kâfirlerin hoşuna gitmese de dini yalnız O´na has kılarız. Yârab! Sen ´Bana dua edin icabet edeyim´ buyurdun. Sen asla sözünden caymazsın. Beni İslâm´a hidayet ettiğin gibi, dünyadan müslüman olarak çıkıncaya kadar da hidayetini benden esirgeme!
Merve tepesinin üzerinde de aynı dua tekrar edilmelidir.
Sa´y yaparken okunması müstehab olan dualardan biri de şudur:
Ey kalpleri evirip çeviren Allah! Kalbimi dinin üzerinde sabit kıl. Allahım! Senden rahmetini gerektiren şeyleri, mağfiretini, azimetini, cenneti istiyorum. Her günahtan selâmeti istiyorum. Ateşten kurtuluşu istiyorum. Ey Allahım! Senden takvayı, zenginliği ve namuslu olmayı istiyorum.
7. Arafat´ta
Arafat´ta çok dua etmek müstehabdır. Bir hadîste ´Duanın en makbulü, Arafat´ta yapılan duadır´ buyurulmuştur. Hz. Peygamber, ´Benim ve benden önceki peygamberlerin yaptığı duaların en güzeli şudur´ diyerek şu duayı okumuştur:
Allah´tan başka ilah yoktur. O tektir, O´nun ortağı yoktur. Mülk O´nundur. Hamd O´na mahsustur. O herşeye kadirdir.
Hz. Ali´den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber´in, Arafat´ta vakfede en fazla okuduğu dua şudur: ´Ey Allahım! Hamd ancak sanadır; bizim hamdımız ve bizden daha hayırlı hamdler… Ey Allahım! Namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm senin içindir. Dönüş sanadır. Ey rabbim! benim mirasım senindir. Ey rabbim! Rezilliğin şerrinden sana sığınıyorum1.
8. Müzdelife´de ve Meş´ar´ul-Haram´da
Meş´ar´ul-Haram (Kuzah Dağın)da Allah´ı anın! O´nu, size nasıl hidayet ettiyse öyle zikredin. Çünkü O´nun hidayetinden önce dalâlette olanlardandınız. (Bakara/198)
Şu duayı okumak müstehabdır: [Ey Allahım! Senden tüm hayırları ve kötülüklerimi ıslah etmeni istiyorum ve bütün serleri benden uzaklaştırmanı istiyorum. Çünkü bunu senden başkası yapamaz. Bunu sadece sen yapabilirsin´.
9. Kurban Günü Mina´da
Meş´ar´ul-Haram´dan çıkıp Mina´ya gelindiğinde şöyle dua edilmelidir:
Hamd Allah´a mahsustur. O Allah ki beni afiyet içinde Mina´ya getirdi. Ey Allahım! Burası Mina´dır. Ben senin kulunum, senin elinin altındayım. Velî kullarına minnet ettiğin gibi bana da minnet etmeni istiyorum. Ey Allahım! Rezillikten ve dinim hususunda fitneye düşmekten, musibetlere duçar olmaktan sana sığınıyorum yâ erha-merrahîmin!
10. Teşrik Günlerinde Mina´da
Hz. Peygamber ´Teşrik günleri, yeme-içme ve Allah´ı zikretme günleridir´ buyurmuştur. Teşrik günlerinde Allah´ı çokça zikretmek müstehabdır. Zikrin en efdali de Kur´an okumaktır. Her cemrenin yanında durup Kabe´ye yönelmek, Allah´a hamdetmek, teşbih, tehlil ve tekbir getirmek, ümit ve korku arasında Allah´a yalvarmak müstehabdır.
11. Zemzem Suyu İçerken
Hz. Peygamber ´Zemzem suyu, ne için içilirse, onun için şifa olur* buyurmuştur. Zemzem içilirken şu duayı okumak müstehabdır:
Ey Allahım! Senin peygamberinin ´Zemzem, ne için içilirse, onun için şifa olur´ buyurduğunu işittim. Ben de beni affetmen ve şöyle şöyle yapman için içiyorum. (Veya ne istiyorsa onu söylemelidir).
Hülasa
Bunlar birtakım dualardır. Bunları İmam Nevevî´nin Ezkar isimli kitabından seçtik. Bunların çoğu malum olduğu üzere selef-i salihînin ve âlimlerin dualarındandır. Onlar bu duaları yapmışlar, halka, özellikle de halkın avamına bunları öğretmek istemişlerdir. Böylece halkın o temiz mekânlarda, o huşûlu hallerde dua etmelerini arzu etmişlerdir. Onlar, bu hususta Hz. Peygamber´den gelen duaların az olduğunu bilirler. Onun için bu duaların, Hz. Peygamber´den geldiğine, onun sözleri olduğuna inanmak doğru olmaz. Bunlar, mürsel dualardır ve onlarla dua etmek caizdir. Ayrıca bunların dışında diğer dualar da okunabilir. Allah´tan dileğimiz, razı olduğu duaları bize ilham etmesi ve dualarımızı kabul etmesidir.
Haccı İhlâl
Haccm ihlâlini gerektiren şeyler şunlardır:
1. Emredilen birşeyin, Şârî tarafından -fidye vermek şartıyla- terkedil-mesine izin verilmesi.
2. Sözü geçen beş vacibden birini terketmek.
3. Haccın rükûnlarından birini terketmek.
4. İhramlıyken yapılması haram olan şeylerden birini yapmak.
Haccı ihlâl eden şeyler bunlardır. Ancak bunların bazısı fidye ile telafi edilebilir, bazısı ise edilemez. Şimdi bunları teker teker inceleyelim:
1. Emredilen birşeyin, Şârî tarafından -fidye vermek şartıyla- terkedilmesine izin verilmesi.
Bu, Kıran veya Temettü haccına niyet edildiğinde sözkonusu olur. Çünkü Şafii mezhebinde emredilen şey, hacca veya umreye gitmek için ihrama girmektir. Fakat buna rağmen Kıran veya Temettü haccına da niyet edilebilir. Ancak bu durumda bir kurban kesme şartı vardır. Eğer kurban bulunmazsa, onun bedeli verilmelidir. Eğer bedelini verme imkânı da yoksa, üç gün hac´da iken, yedi gün de memlekete döndükten sonra oruç tutmalıdır.
Hac zamanına kadar umre ile faydalanmak isteyen kimse, kolaylıkla elde edebileceği bir kurban kessin. Fakat bunu bulamayan kimse, hac´da üç gün, hac´dan sonra (memleketine döndüğünde) yedi gün oruç tutsun.
(Bakara/196)
Eğer hac´da üç gün oruç tutmazsa, memleketine döndükten sonra üç gün tutmalı, sonra dört gün ara verip yedi gün daha tutmalıdır.
2. Sözü geçen beş vacibden birini terketmek.
Bu beş vacib; mîkatta ihrama girmek, şeytan taşlamak, Müzdelife´de gecelemek, Mina´da gecelemek ve veda tavafı yapmaktır. Bunlardan birini terkeden kişi, haccı ihlâl etmiş sayılır. Bu ihlâli telafi etmek için bir kurban kesmesi gerekir. Eğer bunu yapamazsa üç gün hac´da, yedi gün de memleketine döndükten sonra oruç tutmalıdır.
3. Haccın rükûnlarından birini terketmek.
Meselâ haccm rükûnlarından biri olan Arafat´ta vakfe´ye durmayı terkeden kişinin yapması vacib olan şeyler şunlardır:
a. Tıpkı Temettü haccında olduğu gibi bir kurban kesmesi gerekir. Eğer kurban kesemezse üç gün hac´da, yedi gün de memleketine döndükten sonra oruç tutmalıdır,
b. O haccı, umre´ye çevirerek ihramdan çıkmalıdır. Bu umre, onun üzerine farz olan umre yerine geçer.
c. Bu haccı, daha sonra kaza etmesi gerekir. Bu haccın, farz veya nafile olması hükmü değiştirmez ve her halükârda kaza edilmesi gerekir. Bu kazanın da hemen ertesi sene yapılması lâzımdır. Ancak bir özür sözkonusu olursa, kaza tehir edilebilir. Haccın rükûnlarından birinin uyku veya unutkanlık gibi bir sebepten ötürü terkedilmesi de” hükmü değiştirmez.
Tavaf, sa´y ve traş olmak gibi rükûnların telafi edilmesi sözkonusu değildir. Bunlardan birini ihlâl eden kişinin, terkettiği rüknü yerine getirmesi şarttır. Meselâ haccı yaptığı halde tavafı unutan kişi, üç veya beş sene sonra Mekke´ye gidip o tavafı yaparak haccını tamamlar.
4. İhramlıyken yapılması haram olan şeylerden birini yapmak.
İhramlıyken yapılması haram olan şeyleri daha önce beyan etmiştik. Meselâ saçı traş etmek, tırnağı kesmek veya dikişli bir elbise giymek bunlardandır. Bunlardan birini yapan kişinin bu ihlâli şu şekilde telâfi etmesi vacibdir:
I. Eğer yaptığı haram, traş olmak, tırnak kesmek, dikişli elbise giymek, koku sürünmek, başı kapatmak, cinsî ilişkide değil de cinsî ilişkinin mukaddimelerinde bulunmak olursa aşağıdaki hususlardan birini yerine getirmek vacib olur:
a. Bir koyunu kurban kesmek.
b. Altı fakiri doyurmak.
c. Üç gün oruç tutmak.
Kişi bunlardan birini seçebilir. Ancak kestiği kıl veya tırnağın sayısı üçten az olmaması halinde böyledir. Eğer üçten az olursa her kıl veya tırnak için 1 müdd yiyecek vermelidir.
II. Eğer hac veya umre yapan kişinin işlediği haram, cinsî ilişkide bulunmak ise, o zaman bir deve kesmesi vacib olur. Eğer kesecek deve bulunmazsa, devenin bedeli fakirlere verilmelidir. Bu bedel, Mekke piyasasının fiyatlarına göre takdir edilir. Bu da yemeğe göre takdir edilir, yemekler de sadaka olarak fakirlere verilir. Eğer deve bulunamaz, devenin bedeli de verilemezse, bu bedel müdd´e göre takdir edilir ve her müdd için 1 gün oruç tutulur.
III. Eğer kişinin işlediği haram, hayvan avlamak ise aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gerekir:
a. Eğer avlanan hayvanın evcil hayvanlar arasında benzeri varsa, ceza olarak o benzerini kesmek vacib olur, Meselâ deve kuşu avlayan kimse, bir deve kesmelidir. Avlanan hayvan yabanî bir sığır veya eşekse, bir inek kesilmelidir. Avlanan hayvan geyikse, bir keçi kesilmelidir. Diğerleri de buna kıyas edilir.
b. Eğer avlanan hayvanın cezası hakkında sahabeden birşey nakle-diîmemişse, avlanan hayvanın, evcil hayvanlardan benzeri de bilinmiyorsa, iki adil şahidin hakemliğine başvurulmalıdır.
.İhramda iken av öldürmeyin. Sizlerden avı kasden öldürenin cezası (evcil hayvanlardan) onun bir benzeridir. Kabe´ye ulaşmış bir kurbanlık olarak bu cezaya sizden olan İki adaletli kişi hükmedecektir.
(Mâide/95)
c. Şayet öldürülen hayvanın misli bulunamamışsa o günün değerinden kıymeti takdir edilir ve bedeli fakirlere dağıtılır. Kıymet takdirinde ise adil iki kişinin hükmüne müracaat edilir.
d. Güvercin ve benzeri kuşlar bu hükümlerden müstesnadır. Bir güvercin avlamak ceza olarak bir koyun veya bir keçi kesmeyi gerektirir. Sahabeden böyle nakledilmiştir. Bu hususta delil sahabeden yapılan nakildir. Çünkü sahabe bunları Hz. Peygamber´den duymuştur.
Eğer avlanan hayvanın bir benzeri varsa, avlayan kişi onun benzerini kesmek, bedelini vermek; onun karşılığı olarak fakirlere yiyecek dağıtmak veya her müdd için 1 gün oruç tutmak arasında muhayyerdir. Bunun delili şu ayet-i celüe´dir:
Ey iman edenler! İhramda iken av öldürmeyin. Sizlerden avı kasden öldürenin cezası, (evcil hayvanlardan) onun bir benzeridir -Kabe´ye ulaşmış bir kurbanlık olarak bu cezaya sizden olan iki adaletli kişi hükmedecektir- veya (cezası), fakirlere yedirmek suretiyle kefaret vermektir veya onun dengi oruçtur. (Mâide/95)
Misli olmayan av hayvanın kıymeti iki adil kişi tarafından takdir edilir ve o, fakirlere sadaka olarak verilir. Veya her müdd için 1 gün oruç tutulur. Şimdiye kadar ki açıklamalanmızdan vacib olan birşeyi terketmenin cezasının şu tertibe göre yapılması gerektiği anlaşılmıştır: Cezanın bedeli olarak kurban kesilir, eğer bu yoksa sadaka verilir, bu da yoksa oruç tutulur. Ancak bu hususta kişi muhayyerdir; isterse kurban keser, isterse yemek yedirir, isterse oruç tutar. Allah hakikati daha iyi bilir.
Hacı için olduğu gibi, başkası için de kurban kesmek sünnet´tir. (Şartlan oluştuğunda kurban kesmek Hanefî mezhebine göre vacibdir). Hac´da kurban kesmenin vakti, şeytan taşlamadan sonra başlayıp teşrik günlerine; yani bayramdan üç gün sonraya kadar devam eder.
Hac´da Vacib Olan Kurbanlar ve Onların Yerine Geçen Şeyler
Hac´da vacib olan kurbanlar beş kısımdır:
1. Takdir edilmiş kurban
Bu kurban, haccın vaciblerinden biri terkedildiğinde vacib olur. Bu vacibleri daha önce zikretmiştik. Bu bakımdan haccın vaciblerinden birini terkeden kişinin bir koyun kesmesi veya kurban edilecek bir sığır veya deveye ortak olması gerekir. Eğer bunlardan birini yapamazsa, üç gün hac´da, yedi gün de memleketine döndükten sonra oruç tutması gerekir. Buna, temettü haccı için kesilen ve umre için tahallül´den sonra Arafat´ta vakfe´ye durulmamasi sebebiyle vacib olan kurban da dahildir.
2. Takdir edilen cezalar arasında muhayyer olmak
Kişi, takdir edilen cezalardan istediğini seçebilir. Bu durum, saç veya tırnağın kesilmesi gibi şeylerde sözkonusu olur. Bunlardan birini yapan kişinin, bir koyun kesmesi veya üç gün oruç tutması veya altı fakiri doyurması gerekir. Bu fidyenin vacib olması için, üç kıl veya üç tırnağın kesilmesi yeterlidir.
3. Muhayyer ve muaddel ceza
Bu, kişinin cezada muhayyer olması ve tadilat yapabilmesidir. Bu, bitki kopanldığında veya bir av hayvanı öldürüldüğünde vacib olur. Eğer avlanan hayvanın benzeri varsa harem´de kesilmesi veya onun bedeliyle yiyecek alınıp fakirlere verilmesi veya her müdd için 1 gün oruç tutulması gerekir. Avlanan hayvanın benzeri yoksa, kişi yemek yedirmekle oruç tutmak arasında muhayyerdir. Fakat güvercin öldürürse, bir koyun kesmek vacib olur.
4. Takdir edilmiş ve muaddel olan ceza
Bu da ihrama girdikten sonra vacib olan kurbandır. Bu bakımdan harem´e girdikten sonra hac´dan menedilen kişiye, menedildiği yerde bir koyun kurban etmesi vacibdir. Eğer koyun bulamazsa, onun bedelinin tutarınca fakirlere yemek yedirmeli, bunu da yapamazsa her müdd için 1 gün oruç tutmalıdır.
5. Yine aynı şekilde takdir edilmiş ve muaddel olan ceza
Bu, özellikle cinsî ilişkide bulunan kişinin yerine getirmesi gereken bir cezadır. İhramdan çıkmadan önce cinsî ilişkide bulunan kişinin bir deve kesmesi vacibdir. Eğer deve bulamazsa bir sığır kesmelidir. Sığır da bulamazsa yedi koyun kesmelidir. Eğer bunu da bulamazsa, bir deve bedeli tutarında harem halkına yemek yedirmeli, bunu yedirmekten acizse her müdd için 1 gün oruç tutmalıdır.
Ancak bu cezalar -kurban kesmek veya sadaka vermek gibi- harem´de olmalıdır. Hacının bunları memleketinde yapması yeterli olmaz. Hatta hacı bunları Medine´de bile yerine getirse geçerli olmaz. Mutlaka harem sınırlan içinde -meselâ Cidde´de- yapılmalıdır. Fakat orucu istediği yerde tutabilir. Buradaki takdir ve tertib´den maksat, birinci şıkka gücü yetmeyen kimsenin, ikinci şıkkı yerine getirmesidir. Bu da muhayyerliğin zıddıdır. Çünkü muhayyerlikte kişi istediğini yapabilir. Fakat burada birincisini yapamazsa, ikinciye, ikincisini yapamadığı takdirde de üçüncüye geçebilir. Burada takdirin mânâsı, şeriatın birincinin yerine -olmadığı takdirde- ikinciyi takdir etmesidir. Tadil´in mânâsı ise, kişinin takdir edilenle onun kıymetini vermek arasında muhayyer olmasıdır.
Hz. Peygamber´in Haccı
Hac bahsinin sonunda Hz. Peygamber´in haccıyla ilgili Cabir´in rivayet ettiği hadîsi nakletmekle Hz. Peygamber´in ve ashabının bu farzı nasıl yerine getirdiklerini görerek müslümanlann sevinmesini arzuladık.
Cabir b. Abdullah´tan şöyle rivayet edilmiştir:
Hz. Peygamber hac yapmaksızın (Medine´de) tam dokuz sene bekledi. Sonra onuncu senede ´Rasûlullah hac yapacak´ diye halk arasında ilan ettirdi. Bu ilanı müteakib Medine´ye pek çok insan geldi. Hepsi de Hz. Peygamber´i imam edinmeyi ve onun ameli gibi amel etmeyi arzu ediyordu. Nihayet onunla beraber yola çıktık, Zu´1-Huleyfe´ye geldik. Burada Esma binti Umeys, Muhammed b. Ebî Bekr´i doğurdu. Hz. Peygamber´e haber göndererek nasıl hareket edeceğini sordu. Hz. Peygamber ´Yıkan, bir bez tutun ve ihrama gir´ diye emir buyurdu,
Hz. Peygamber Zu´l-Huleyfe mescidinde namaz kıldırdı. Sonra Kusvâ´ya bindi. Devesi onu Beydâ üzerine doğrulttuğunda ben de onun önünde gidiyordum. Gözümün yetiştiği kadar uzaklara baktım. (Sanki) o geniş saha atlı ve yaya bir insan ormanı olmuştu. Mevkibin sağına, soluna, arkasına da geçip ayrı ayrı baktım. Her tarafta bir insan selinin dalga dalga akıp gittiğini gördüm. Hz. Peygamber aramızda gidiyor, zaman zaman ona Kur´an nazil oluyor ve o da onun tevilini bildiriyordu. O her ne yaparsa biz de onu yapıyorduk. Hz. Peygamber ´Lebbeyk Allahumme lebbeyk. Lebbeyk lâ şerike leke lebbeyk. İnne´l-hamde ve´n-nimete leke ve´I-mulke lâ şerîke leke´. (Yârab! Davetine sözümle, özümle tekrar tekrar icabet ettim, böylece emrine boyun eğdim. Allahım! Davetine icabet borcumdur. Senin saltanatında eşin ve ortağın yoktur. Allahım! Bütün varlığımla sana yöneldim. Şüphesiz hamd sana mahsustur, nimet senindir, mülk senindir, bütün bunlarda senin şerikin yoktur) sözlerini yüksek sesle söyledi. İnsanlar da öteden beri söyleyegeldikleri işbu telbiyeyi yüksek sesle tekrarladılar. Rasûlullah onlara bundan hiçbir şeyi reddetmedi, Hz. Peygamber telbiyesine devarn etti.
Biz hac´dan başka birşeye niyet etmiyorduk. Çünkü hac aylarında, hacla birlikte umreyi tanımıyorduk. Nihayet onunla birlikte Beyt´e geldik. O, Hacer´ul-Esved´i isti´lâm etti. Üç defa koşar adımlarla, dört defa´da mu-tad yürüyüşle tavaf yaptı. Sonra kalabalık içinden geçerek Makam-ı İbrahim´e ulaştı ve hemen ´Siz de İbrahim´in makamından bir namazgah edinin´ (Bakara/125) ayetini okudu. Makamı, kendisi ile Beyt arasına alarak iki rekât namaz kıldı. Birinci rekâtta Fatiha´dan sonra İhlas, ikinci rekâtta Fatiha´dan sonra Kâfttûn sûrelerini okudu. Sonra tekrar Hacer´ul-Esved´e döndü ve onu isti´Iâm etti. Sonra (Safa kapısından) Safa´ya doğru çıktı. Safa´ya yaklaşınca ´Şüphe yok ki Safa ile Merve Allah´ın şeairin-* dendir´ (Bakara/158) ayetini okuyup ´Allah´ın başladığı ile başlıyorum´ dedi ve Safa´dan başladı. Beyt´i görünceye kadar Safa üzerinde yükseldi, kıbleye döndü. Müteakiben şu sözlerle Allah´ı birleyerek tekbir getirdi:
Allah´tan başka ilah yoktur, O tektir, O´nun ortağı yoktur. Mülk O´nundur. Hamd O´nundur. O diriltir ve öldürür. Hayır O´nun elindedir. O herşeye kadirdir. Allah´tan başka ilah yoktur. O tektir. Va´dini yerine getirmiş kuluna yardım etmiştir. Tek başına Ahzab ordularını mağlup etmiştir.
Sonra bu arada dua etti. Bu sözleri üç defa söyledi. Daha sonra Merve´ye doğru indi. Ayakları vadinin içinden yukarıya çıkınca yürüdü, Merve´ye geldi. Merve üzerinde de, Safa üzerinde yaptığı gibi yaptı. Nihayet tavafının (sa´yının) sonu Merve üzerinde tamam olduğu zaman ´Eğer ben sonra yapacağımı önceden bilseydim kurbanlık sevketmezdim. Haccımi da umre kılardım (yani hac aylarında umre´nin caiz olacağını önceden bilseydim, kurbanlık sevketmez, haccımi da umre kılardım). Kimin yanında kurbanı yoksa ihramdan çıksın, haccını da umre kılsın´ dedi. Bunun üzerine Surâka b. Mâlik b. Cu´şum ´Ey Allah´ın Rasûlü! Yalnız bu yılımıza mahsus mu, yoksa ebedî olarak mı ´ diye sordu. Hz. Peygamber parmaklarını birbirine geçirerek iki kere ´Hayır, ebedî olarak, ebedî olarak umre hacca dahil olmuştur´ buyurdu.
Hz. Ali, Yemen´den Peygamber´in develeri ile gelmişti. Fatıma´yı ihramdan çıkanlar arasında, boyalı elbise giyinmiş ve gözlerine sürme çekmiş olarak buldu. Hz. Ali, Fatıma´nın ihramdan çıkmasını ayıpladı. Fatıma da ´Bunu bana babam emretti´ dedi.
Hz. Ali, Irak´da şöyle anlatırdı: Yaptığı şeyden dolayı Fatıma´yı huzurunda ayıplamak ve Peygamber´den naklettiği ihramdan çıkma emri hususunda fetvasını sormak için Rasûlullah´a gittim. Bunu, Fatıma´ya karşı inkâr ettiğimi kendisine haber verdim. Bunun üzerine Rasûlullah ´Fatıma doğru söyledi, Fatıma doğru söyledi. Sen haca, niyetle kendine farzettiğin zaman ne diyerek niyet ettin ´ buyurdu. Ben de ´Yârab! Ben, Rasûlünün ihrama girdiği gibi ihramlanmaya niyet ediyorum1 dedim. Hz. Peygamber ´Benim yanımda kurban var (onun için ihramdan çıkmıyorum), bu bakımdan sen de ihramdan çıkma´ buyurdu.
Hz. Ali´nin Yemen´den getirdiği kurbanlarla Peygamber´in Medine´den sevkettiği kurbanların toplamı 100 oldu. Peygamber ile yanında kurbanı bulunanlar müstesna, insanların hepsi ihramdan çıktılar ve saçlarını kısalttılar. Nihayet Terviye Günü (Zilhicce´nin 8. günü) olunca hacca niyetle ihrama girip telbiye okuyarak Mina´ya yöneldiler. Rasûlullah da devesine binip hareket etti. Öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını Mina´da kıldırdı. Sabah namazından sonra biraz daha bekledi. Nihayet orada iken güneş doğdu. Sonra Nemire´de kendisi için kıldan bir çadır kurulmasını emretti. Müteakiben Rasûiullah da hareket etti. Kureyş, kendilerinin cahiliyye devrinde yapageldikleri gibi, Peygamber´in de Meş´ar´ul-Haram yanında vakfe yapacağını (ileriye geçmeyeceğini) düşünüyorlardı. Fakat Rasûlullah Müzdelife´yi geçip Arafat´a geldi. Çadırını Nemİre´de kurulmuş olarak buldu, oraya indi. Güneş batıya meyledince Kusvâ´nın getirilmesini emretti. Kendisi için Kusvâ´nın üzerine semeri konuldu. Sonra Arafat vadisinin ortasına geldi. Orada insanlara hitap ederek şunları söyledi:
Muhakkak ki kanlarınız ve mallarınız bu beldenizde, bu ayınızda gününüzün hürmeti gibi sizlere haramdır. Dikkat ediniz! Cahiliyye işlerinden olan herşey ayaklarımın altındadır, lağvedilmiştir. Cahiliyye devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır. Kan davalarımızdan kaldırdığım ilk kan davası Benû Rabia b. Hâris´in kan davasıdır. O, Benû Sa´d´dan çocuğu için süt anası aramakta iken Huzeyl onu katletmişti. Cahiliyye ribası da kaldırılmıştır. Ribalarınızdan ilk kaldırdığım riba da Abbas b. Abdulmuttalib´in rîbasıdır. O tamamıyla lağvedilmiştir. Kadınlar hakkında Allah´tan sakının! Çünkü sizler onları Allah´ın emanı ile aldınız ve ferclerini Allah´ın kelimesiyle helâl kıldınız. Sizin onlar üzerinde hakkınız, hoşlanmayacağınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir, Eğer bunu yaparlarsa onlan şiddetli olmayacak şekilde dövünüz. Onların sizin üzerinizdeki hakları da mâruf veçhile rızıklandırılmaları ve giydirilmeleridir. Ben size öyle birşey bıraktım ki eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asîâ dalâlete düşmezsiniz. O, Allah´ın Kitabı´dır. Sizler benden sorulacaksınız. O zaman ne diyeceksiniz
´Senin tebliğ ettiğine, vazifeyi îfa ettiğine ve nasihat verdiğine katiyetle şehadet ederiz´ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah şehadet parmağını semaya kaldırıp insanlara işaret ederek üç defa ´Yârab! Şahid ol!´ dedi. Sonra ezan okuttu, sonra ikâmet ettirdi ve öğle namazını kıldırdı. Sonra yine ikâmet ettirdi ikindi namazını kıldı. Bu iki farz arasında başka namaz kılmadı. Sonra Rasûlullah devesine bindi vakfe yerine geldi. Devesi Kusvâ´nın karnına kaya parçalan değmeye başlayıncaya kadar tepenin eteğine yanaştı. Yayalar topluluğunu önüne aldı ve kıbleye döndü. Sonra güneş batmcaya kadar vakfe yapmakta devam etti. Sarılık biraz gidip güneş kaybolunca Rasûlullah, Usame´yi terkisine bindirdi ve yavaş yavaş hareket etti. Kusvâ´nın dizginini, hayvanın başı semerin mevrikine isabet edecek şekilde ve elinde kamış olduğu halde sağ eliyle işaret ederek ´Ey insanlar! Sekinetle, sekinetle´ diyordu. Kum tepeciklerinden herbirine uğradıkça oraya çıkması için Kusvâ´nın dizginini biraz gevşetti. Nihayet Müzdelife´ye geldi. Orada akşam ile yatsı´yi bir tek ezan ve iki kametle kıldırdı. Aralarında hiçbir nafile de kılmadı. Sonra Rasûlullah fecr vaktine kadar yattı. Sabah belli olunca bir ezan ve bir kamet ile sabah namazını kıldırdı. Sonra Kusvâ´ya bindi. Meş´ar´ul-Haram´a geldi, kıbleye döndü. Allah´a dua etti, tekbir, tehlil ve tevhid okudu. Ortalık tamamen ağarıncaya kadar vakfe yaptı. Sonra güneş doğmadan önce Müzdelife´den hareket etti. Fadl b. Abbas´ı terkisine bindirdi. Fadl güzel saçlı, beyaz şimali güzel bir gençti. Rasûlullah deve üzerinde giderken, binekli kadın hacılara rastladılar. Fadl kadınlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasûlullah elini Fadl´ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü diğer tarafa çevirip bakmaya devam etti. Rasûlullah elini diğer taraftan Fadl´m yüzüne koyup onun yüzünü baktığı taraftan çeviriyordu. Nihayet Muassir vadisinin ortasına geldi. Burada bineğini biraz hareket ettirip süratlendirdi. Sonra büyük cemreye çıkan orta yola girdi. Sonunda ağacın yanındaki cemreye (Cemretu´l-Akabe´ye) geldi. Ona yedi küçük taş attı. Attığı her bir taşla birlikte tekbir getiriyordu. Rasûlullah bu çakılları, vadinin içinden iki parmağı ile atıyordu.
Sonra kurban kesme yerine gitti. Kurban edilmek üzere hazırlanan 100 deveden 63 tanesini kendi eliyle kesti. Sonra (bıçağı) Ali´ye verdi. O da geri kalan devleri (37) kesti. Ali´yi kendi kurbanında ortak etmişti. Sonra her bir deveden bir parça et alınıp pişirilmesini´ emretti. Onlar bir tencereye konuldu ve pişirildi. Rasûlullah ile Ali onların etlerinden yediler, suyundan da içtiler. Sonra Hz. Peygamber devesine binerek Mekke´ye geldi ve ifaza tavafı yaptı. Mekke´de öğle namazını kıldırdı. Zemzem suyu dağıtan Muttaliboğullarına geldi ve ´Sulayınız ey Muttalib oğulları! insanların, (hac rnenasikinden sanarak) sizlere, sulamanızda galebe etmelerinden korkmasaydım sizinle beraber ben de su çekerdim´ buyurdu. Ona bir kova uzattılar, o da kovadan içti.[27]
Hz. Peygamber´in Mescidini ve Kabr-i Şerifini Ziyaret Etmenin önemi ve Delili
Hz. Peygamber´in mescidini ziyaret etmenin müstehab olduğuna, şu hadîs delâlet etmektedir:
Develer, ancak üç mescid için hazırlanır; Mescid-i Haram, benim şu mescidim ve Mescid-i Aksa.
Hz. Peygamber´in kabrini ziyaret etmenin müstehab olduğunda ve bunun ecrinin büyüklüğünde sahabe ve tâbiûn icma etmişler ve Hz. Peygamber´in kabrini ziyaret etmenin müstehab olduğunu söylemişlerdir. Nitekim buna ´Kabirleri ziyaret etmek müstehabdır1 demeleri de delâlet etmektedir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sizleri kabirleri ziyaret etmekten nehyetmiştim. Artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz.
Kabirleri ziyaret etmenin müstehab olduğu, Hz. Peygamber´in bu sözüyle sabit olduğu gibi, fiiliyle de sabittir. Çünkü Hz. Peygamber zaman zaman Baki mezarlığını ziyaret etmiştir. Ziyaret edilen kabir Hz. Peygamber´in kabri olunca bu daha da güçlenir. Nitekim Hz. Peygamber´in, Muaz´ı Yemen´e gönderirken söylediği şu söz de buna delâlet eder:
Ey Muaz! Bundan sonra görüşemeyeceğini izi tahmin ediyorum. Artık benim mescidimi ve kabrimi ziyaret edersin.[28]
Hz. Peygamber´in Mescidini Ziyaret Etmenin Âdabı
Kz. Peygamber´in mescidini ve kabrini ziyaret etmenin önemini belirttiğimize göre, hac veya umre´yi tamamlayan kişinin Medine´ye yönelip Hz. Peygamber´in kabrini ve mescidini ziyaret etmesi gerekir. Bu ziyaret esnasında şu hususlara dikkat edilmesi gerekir:
1. Hacı, Medine´ye yöneldiğinde, Hz. Peygamber´in mescidini ve kabrini ziyaret etme azminde olmalıdır ki ikisinin ecri de kendisine yazılsın. Aynca Medine´ye gelirken Hzr Peygamber´e çokça salât u selâm getirilmelidir.
2. Medine´ye girmeden önce gusül almak müstehabdır.
Bu mümkün olmadığı takdirde, mescide girmeden önce gusledilmeli ve Hz. Peygamber´in huzuruna çıkmak için en güzel elbiseler giyilmelidir.
3. Mescidin kapısına varıldığında sağ ayakla girilmeli ve ´Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah´a, kerîm olan vechine, yüce saltanatına sığınıyorum´ demelidir.
İmam Nevevî Bu duanın her mescidde okunması müstehabdır demiştir. Bu hususta Sahiheyn´öe ve başka kitaplarda hadîsler varid olmuştur.
Kişi, Hz. Peygamber´in evi ile minberi arasında bulunan kabrin yanına gelerek minberin kenarında tehiyyetu´l-mescid namazı kılmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber´in vakfe yaptığı yerin orası olduğu kuvvetle muhtemeldir.
4. Ravza´nın içerisinde tahiyyetu´l-mescid namazı kılındıktan sonra Hz. Peygamber´in kabrine gelerek yüz kabir´e, sırt da kıbleye çevril mel idir. Kabirden dört zira kadar uzakta durarak kabir duvarının bulunduğu kısmın alt bölümüne bakmalıdır. Kalbini dünya işlerinden uzaklaştırıp kimin huzurunda bulunduğunu düşünmeli ve sonra şöyle demelidir:
Selâm sana olsun ey Allah´ın Rasûlü! Selâm sana olsun ey Allah´ın nebisi! Selâm sana olsun ey halkın en hayırlısı! Selâm sana ey rabb´ul-âleminin yaratıkları arasında en hayırlı olanı! Allah, herhan-gibir peygamber´e ümmetinden ötürü verdiği mükâfatın en üstününü bizden ötürü sana versin. Şehadet ederim ki Allah´tan başka ilah yoktur, O´nun ortağı yoktur. Şehadet ederim ki sen O´nun halkın arasından seçilerek gönderilen kulu ve rasûlüsün. Şehadet ederim ki sen risalet görevini ifa ettin, emaneti yerine getirdin, ümmetine nasihat ettin. Allah´ın huzurunda gerçek manâsıyla cihad ettin.
Sonra biraz sağa kayarak ´es-Selâmu aleyke yâ Ebubekir´. ve biraz daha sağa kayarak ´es-Selâmu aleyke yâ Ömer´ demelidir.
Sonra ilk durduğu yere gelip sırtını Ravza-yı Mutahhara´ya, yüzünü de kıbleye çevirmeli, kendisi ve müslümanlar için dua etmelidir. Çünkü bu an -Allah´ın izniyle- duaların kabul edildiği andır.
5. Hz. Peygamber´in kabrinin etrafında, Kabe´nin etrafında dönüldüğü gibi dönmek caiz değildir. İmam Nevevî de bunun caiz olmadığını söylemiştir. Bedeni kabre yapıştırmak, kabri öpmek, elleri kabre sürmek de caiz değildir. Bugün birçok insan cahillikle böyle yapmaktadır. Uygun olan şudur: Hz. Peygamber hayatta iken ne kadar uzakta durmak gerekiyorsa, kabrinden de şimdi o kadar uzakta durmak gerekir.
6. Medine´de kalındığı süre içinde vakit namazları, Hz. Peygamber´in mescidinde cemaatle kılınmalıdır.
Baki mezarlığı hergün ziyaret edilmelidir. Başta Hz. Hamza olmak şartıyla diğer şehitler de ziyaret edilmelidir. Ayrıca Küba mescidini hergün ziyaret etmek de müstehabdır. Çünkü Hz. Peygamber´in her Cumartesi günü Küba mescidine gidip namaz kıldığı, Sahiheyn ve diğer hadîs kitaplarında rivayet edilmiştir.
Hac´dan Menedilen veya Vakfe Yapamayan Kişinin Durumu
Mekke´ye girip hac yapmasına engel olunan kişiye muhsar denir. Hac veya umre niyetiyle ihrama giren kişi, Mekke´ye girmekten , menedildiği veya hapsedildiği takdirde bulunduğu yerde bir koyun kesmeli, saçlarının tamamını veya bir kısmını traş etmelidir. Böylece ihramdan çıkmış olur.
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın! Eğer bunlardan ahkonulur-sanız, kolaylıkla elde edebileceğiniz kurbanı (kesin). Kurban yerine varmadıkça başlannızı traş etmeyin. (Bakara/196)
Bu ayet, müşriklerin Hz. Peygamber ve ashabını Kabe´yi ziyaret etmekten menettikleri zaman Hudeybiye´de nazil olmuştur. Bunun üzerine Hz. Peygamber umreye niyet etti. Menedildiği yerde kurbanını kestikten sonra başını traş ettirdi ve ashabına ´Kalkın kurbanlarınızı kesin, sonra da traş olun´ buyurdu.
Kurban bulunamazsa, bir koyun bedeli karşılığında fakirlere yemek verilir. Bunu yapamayan kişi, her müdd için 1 gün oruç tutar. Bu durumdaki bir kişi, orucun sonunu beklemeden ihramdan çıkar.
Hac veya umrenin tamam olmasına mâni olan sebeplerden biri de kocanın karısına izin vermemesidir.
Kocasının izni olmadan Hac veya Umre için ihrama giren kadını, -isterse bu hac veya umre farz olsun- kocası ihramdan çıkarabilir. Eğer koca karısına İhramdan çık, hacca gitmene izin vermiyorum´ derse, kadının ihramdan çıkması vacib olur. Bu, koca ihramda olmadığı durumda sözkonusudur. Zira koca ihramlı değilse, kadının ihramlı olması kocasının hakkını yok eder. Kadının ihramdan çıkması, hacdan menedi-len kişinin ihramdan çıkması gibidir; yani kurbanını kesip saçından biraz alması gerekir. Böylece ihramdan çıkmış olur. Ancak daha sonra hac yapması vacibdir.
Özürlü veya özürsüz olarak Arafat´ta vakfe yapmayan kişinin tavaf edip, sa´y yaparak traş olması gerekir. Böylece ihramdan çıkmış olur. Fakat bir kurban kesmesi vacibdir. Bu durumda olan kişinin, vakit geçirmeden haccını kaza etmesi vacibdir.
İmam Mâlik şöyle rivayet etmiştir: “Hz. Ömer kurbanını keserken Hebbar b. Esved gelerek ´Ey mü´minlerin emîri! Biz sa´yı yanlış yaptık. Bugün Arefe günü olduğunu zannediyorduk´ dedi. Hz. Ömer ´Mekke´ye dönün ve Kabe´yi tavaf edin. Safa ile Merve arasında sa´y yapın, eğer beraberinizde getirdiyseniz kurbanlarınızı kesin. Sonra saçınızı kesin veya kısaltın. Sonra memleketinize dönün. Gelecek sene tekrar hacca gelin ve kurban kesin. Kurban kesmeye gücü yetmeyen kişi üç gün hacda, yedi gün de evine döndükten sonra oruç tutsun´ dedi”.
Bir Mülâhaza
Hac veya umre için ihrama giren kişi ´Hac veya umrede ölürsem veya hastalanırsam ihramdan çıkacağım´ der ve böyle bir durumla karşılaşırsa ihramdan çıkmış sayılır.
Hz. Aişe´den şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber, hasta olan Duâba binti Zübeyr´in yanına girdi ve ´Sen hacca mı gideceksin ´ diye sordu. O da ´Allah´a yemin ederim, kendimi çok hasta hissediyorum´
dedi. Hz. Peygamber “Hac yap! Fakat ´Yâ rabbî! Hastalık nerede benim durmama sebep olursa, orası benim ihramdan çıkma yerimdir´ diyerek niyet et!” buyurdu.[29]
Böyle bir durumda ihramdan çıkmak, niyetle veya traş olmakla gerçekleşir. Böyle şart koşan kimsenin kurban kesmesi gerekmez. Ancak ´Kurban keserek ihramdan çıkacağım´ demişse, kurban kesmesi gerekir.
Hac Yapmadan Ölen Kimsenin Durumu
Üzerine hac veya umrenin vacib olduğu kişi, onları geciktirir ve bu arada ölürse âsi olarak ölmüş olur. Böyle bir kimsenin yerine hac veya umre yapabilecek bir kimseye bunu teklif etmek vacib olur. Onun hac veya umre masrafları, ölenin mirasından verilir. Bu tıpkı ölenin borcu gibi sayılır. Miras, hac veya umre masraflarından sonra mirasçılar arasında taksim edilir.
İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: Cüheyne´den bir kadın Hz. Peygamber´e gelerek şöyle sordu:
– Annem haccetmeyi nezretmişti (fakat hac yapamadan öldü). Onun yerine ben hac yapabilir miyim
– Evet, onun yerine hac yapabilirsin. Eğer annenin bir borcu olsaydı sen onu ödemez miydin
– Evet Öderdim..
– O halde Allah´a olan borcunu da öde! Çünkü Allah´ın borcu ödenmeye diğer borçlardan daha lâyıktır.[30]
Hz. Peygamber, haccı, ölümle üzerinden düşmeyen bir borca benzetmiştir.
Çeşitli Hükümler
Hacca bir mahremini de götüren kadın onun masraflarını da vermelidir. Ancak mahremi olan ´Ücret mukabili olarak seninle beraber gelirim´ derse, kadının da onun ücretini vermeye gücü yetiyorsa vermelidir. Fakat kadının bu ücreti vermeye gücü yetmiyorsa, hacca gitmeye de gücü yetmiyor demektir. Bu durumda da hac kendisine vacib olmaz.
İki gözü kör olan bir kimseyi hacca götüren kişinin durumu da mahremi tarafından hacca götürülen kadının durumu gibidir. Eğer kör olan kişi, ücret verebilecek durumda ise onun ücretini vermek kendisine vacib olur. Eğer ücret verebilecek durumda değilse, kendisi yerine haccedecek bir kimseyi göndermesi vacibdir. Eğer normal bir ücretle yerine haccedecek birini bulamaz, fazlasını verecek durumda da olmazsa, hac farizası üzerinden kalkar. Kendisini hacca götürecek kişinin ücretini oğlu veya başkası verecek olursa, o parayı kabul etmek mecburiyetinde değildir. Ancak oğlu veya bir başkası, onun yerine hacca gitmeyi teklif ederse, bu teklifi kabul etmesi farzdır.
Eğer hacılar, yanlışlıkla dokuzuncu gün yerine onuncu günde Arafat´ta vakfeye dururlarsa, o vakfe yeterli olur. Onların bu haccı kaza etmeleri farz değildir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Arefe günü, halkın Arefeye çıktığı gündür.
Hayız gören bir kadın, veda tavafı yapmadan Mekke´den çıkıp gidebilir. Nitekim İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: ´Hacıların en son Kabe´yi ziyaret edip gitmeleri emredilmiştir. Fakat hayızlı kadın bundan müstesnadır´.
İhramlı bir kimsenin av avlaması haram olduğu gibi, harem sınırlan içindeki bitkileri koparması da haramdır. Bir bitki koparıldığında fidye verilmesi gerekir. Büyük bir ağaç kesen kimsenin, bir deve kurban etmesi gerekir. Küçük bir ağaç kesen kimsenin bir koyun kurban etmesi gerekir. Ot koparan kişinin de ceza olarak sadaka vermesi gerekir.
Harem´in hayvanlarını avlamak haram olduğu gibi Medine´deki ha-rem´in hayvanlanm da avlamak haramdır. Ancak Medine hareminde bulunan hayvanların tazminatı yoktur.
Çocuk hac yaptığında, haccı sahih olur. Fakat farz olan hac yerine geçmez. Baliğ olduğunda yeniden hac yapması farzdır.
Hac Nasıl Yapılmalıdır
Daha önce hac ve umreden, farz olmasının şartlarından, vacibîerin-den, rükûnlanndan, haca bozan şeylerden, Hz. Peygamber´in haccmdan ve daha birçok meselelerden bahsettik. Şimdi hac yapmak isteyen kişiye kolaylık olması için haccm tüm fiillerini sırayla arzetmek istiyoruz.
Hac için yolculuğa çıkmak isteyen bir müslümanın, önce borçlarını ödemesi veya sahibinden müsaade alması, eziyet ettiği kimseden helallik istemesi ve yolculuk için salih arkadaşlar bulması gerekir. Dinde fakih olan kimseleri bulması daha evlâdır. Çünkü haccın mükemmel şekilde yerine getirilebilmesi için bu zaruridir.
Hacca gitmek isteyen kişi, yola çıkmadan önce hac hükümlerini öğrenmelidir. İmam Gazali bunun farz-ı ayn olduğunu söylemiştir. Hac yolculuğuna çıkan kişi evinde ihrama girebilir, isterse de mîkat´ta ihrama ´ girer. Ancak ister evinde, ister mîkatta ihrama girsin, ihrama girmeden yıkanmalıdır. Sonra ihram elbiselerini giymelidir ki bu, bir izar ile bir abadan ibarettir. Bunların biri göbekten aşağıya, diğeri de göbekten yukarıya bağlanır. Bunların dikişsiz olması gerekir. İhram elbisesini giydikten sonra iki rekât namaz kılmalı ve kıbleye karşı durarak şöyle demelidir: ´Lebbeyk Allahumme bihaccin´. (Yâ rabbî! Haccetmek suretiyle senin hizmetindeyim).
Bunlardan sonra ihrama girmiş sayılır. İhrama giren kişiye, harem sınırları dahilinde yapılması haram olan şeylerin tümü haram olur. Bu haramlardan birini işlediğinde daha önce zikrettiğimiz gibi fidye vermesi gerekir. Ancak bu haramlardan biri olan cinsel ilişki haccı ifsad ettiği gibi ayrıca fidye de gerektirir.
Uçakla hacca giden kişi, uçak kalktığında ihrama girmelidir. Çünkü uçak çok hızlı gittiğinden kendisini ihramsız olarak mîkat´tan geçirebilir. İhramsız olarak mîkat´tan geçen kişinin bir kurban kesmesi gerekir.
Hac için ihrama girildiğinde şöyle demelidir: ´Yâ rabbî! Bedenim, etim, kanım ve tüylerim senin için ihrama girmiştir´. Ayrıca ´Lebbeyk Allahumme lebbeyk´ duasını okumak da sünnettir. Yüksek bir yere çıktığında, bir vadiye indiğinde veya bir grupla karşılaştığında da telbiye yapmak sünnettir. Telbiye şu lafızlarla yapılır: ´Lebbeyk Allahumme lebbeyk. Lebbeyk Iâ şerike leke lebbeyk. İnne´l-hamde ve´n-nimete leke ve´l-mülke şerike leke´. (Ey Allahım! Senin hizmetine koşuyorum, senin hizmetine koşuyorum, senin hizmetine koşuyorum. Senin ortağın yoktur, senin hizmetine koşuyorum. Hamd sana mahsustur, nimet ve mülk senindir. Senin ortağın yoktur).
Kadın da erkek gibi bunların tümünü yapmalıdır. Ancak kadının dikişsiz elbise giymesi vacib değildir. Kadın, telbiye okurken sesini yükseltmeme! idir. Kadının, yüzünü ve ellerini açıkta bırakması da vacibdir. Elleri veya yüzü 24 saat kapalı kalan kadının kurban kesmesi gerekir. Kadının ellerini kınalaması -daha önce geçtiği gibi- sünnettir.
İhramlı kişinin, Mekke´yi görecek bir yere geldiğinde durup Mekke´ye girmeden önce gusletmesi (yıkanması) sünnettir. En efdali, Zi Tuva kuyusunun yanında yıkanmasıdır.
Mekke´ye girilip eşyalar yerleştirildikten sonra Kudüm Tavafı yapmak için Kabe´ye gidilmelidir. Eğer umre yapıyorsa, umre tavafına niyet etmeT Iidir. Kabe´yi gördüğünde ellerini kaldırıp Allahu ekber demeli ve şu duayı okumalıdır:
Yârab! şu beytin şerefini, tazimini, kerem ve mehabetini artır. Hac ve umre niyetiyle gelip onu ziyaret eden kimsenin de şerefini, tazimini artır. Yârab! selâm sensin, selâm sendendir. Ey Rabbimiz! bizi selâmla dirilt!
Sonra Hz. Peygamber´in mescide girdiği Benî Şeybe kapısından girerek Hacer´ul-Esved´in bulunduğu yerden tavafa başlamalıdır. Hacer´ul-Esved´e eliyle dokunmak, eğer mümkünse öpmek sünnettir. Eğer dokunmak veya öpmek mümkün olmazsa, uzaktan eliyle işaret etmelidir. (Hacer´ul-Esved´i öpmek için insanları rahatsız etmek haramdır). Sonra Kabe´yi soluna alarak Hacer´ul-Esved´in yanından tavafa başlamalıdır. Hacer´ul-Esved´in hizasına her geldiğinde bir şavt olur. Bunu yedi kere tekrarlaması gerekir. Çünkü bir tavaf, yedi şavt´tan meydana gelir.
Tavafta, setr-i avret farzdır. Hadesten ve necasetten temiz olmak da farzdır. Tavaf esnasında abdesti bozulan kişi, abdest alarak bıraktığı yer-, den devam edebilir. Tavafın, Kabe´nin etrafında yapılması farzdır. Kişi Hicr-i İsmail´in bir kapısından girip diğer kapısından çıkarsa, bu tavaf sayılmaz. Çünkü Hicr-i İsmail, Kabe´den sayılır.
Tavafın ilk şavtında şu duayı okumak sünnettir:
Allah´ın ismiyle başlıyorum. Allah en büyüktür. Yârab! Sana iman ederim, kitabını tasdik ederim. Ahdini yerine getirerek ve peygamber´in sünnetine tâbi olarak bu İbadeti yapıyorum.
Kabe´nin kapısının hizasına gelindiğinde şu dua okunmalıdır:
Kabe, senin Kâbendir. Harem, senin haremindir. Emniyet, senin emniyetindir. Bu makam, ateşten sana sığınanın makamıdır.
îki rükün (Yemen ile Hacer´ul-Esved) arasında da şöyle denmelidir:
Ey rabbimiz! Bize dünyada bir hasene, ahirette de bir hasene ver ve bizi ateş azabından koru.
Tavaf esnasında istenildiği gibi dua edilebilir:
Birinci, ikinci ve üçüncü şavtlarda -eğer arkasından sa´y yapılacaksa-remel yapmak sünnettir. Remel, adımları kısa atıp süratli yürümektir. Dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci şavtlarda normal yürünmelidir. Remel yapıldığı zaman şu dua okunmalıdır:
Yârab! Haccımı mebrur, sa´yirm meşkur, günahımı mağfur kıl.
Arkasında sa´y olan tavaflarda izdiba yapmak sünnettir. İzdiba, abanın ortasını sağ koltuğun altına almak, diğer tarafını da sol omuza atmaktır. Remel ve izdiba, sadece erkekler için sünnettir.
Tavafta kişinin Beyt-i Haram´a yakın olması sünnettir. Kişiyle Beyt-i Haram arasındaki mesafe üç adım olmalıdır. Ancak halka eziyet vermek sözkonusu ise uzaktan tavaf etmek gerekir. Kadınların ise tavaf yerinin kenarından yürüyerek tavaf etmesi sünnettir. Kadınlar, erkeklerle sürtüşerek tavaf etmemelidir.
Mümkünse Rükn-i Yemanî´ye dokunmak sünnettir. Dokunmak mümkün değilse, uzaktan işaret etmek yeterlidir. Rükn-ü Yemanî´yi öpmek hususunda herhangibir hadîs rivayet edilmemiştir. Fakat Rükn-ü Yemanî´yi öpmek mekruh değildir.
Kabe´nin dört rüknü (köşesi) vardır. Hacer´ul-Esved´in bulunduğu rükne ´Hacer´ul-Esved rüknü´ denir. Hacer´ul-Esved´den sonra ´Rükn-ü Irakf, ondan sonra ´Rükn-ü Şamî, ondan sonra da ´Rükn-ü Yenıanî´ gelir.
Tavaf bittikten sonra -eğer yer varsa- Makam-ı İbrahim´in arkasında iki rekât namaz kılmak sünnettir. Birinci rekâtta Kâfirûn, ikinci rekâtta ise
İhlas sûresi okunmalıdır. Bu namazdan sonra -mümkünse- Hacer´ul-Esved´e giderek onu öpmek veya dokunmak gerekir.
Sonra sa´y yapmak için Safa kapısından çıkmalı, Safa tepesine gelerek sa´y yapmaya oradan başlamalıdır. Safa tepesine çıkıldığında şöyle denmelidir:
Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Hamd Allah´a mahsustur. Allah en büyüktür. Bize hidayet eden Allah´a dua ediyorum. Bize verdiği nimetlerden ötürü hamd Allah´a mahsustur. Allah´tan başka ilah yoktur. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O´nundur, hamd O´nundur. Dirilten ve öldüren O´dur. Hayr, O´nun elindedir. O herşeye kadirdir. Allah´tan başka ilah yoktur. O tektir. Va´dini yerine getirdi, kuluna (Hz. Muhammed´e) yardım etti. Ahzabı (çeşitli kabilelerden toplanıp Medine´ye saldıran orduları) tek başına perişan etti. Allah´tan başka ilah yoktur. Biz ancak O´na ibadet ederiz. Kâfirler hoşlanmasalar da din O´na mahsustur.
Sonra meşru şeyler için olmak şartıyla istenildiği şekilde dua edilebilir. Zikir ve dua´yı ikinci ve üçüncü defa tekrar etmek de sünnettir.
Sonra Safa´dan aşağıya inerek normal şekilde yürümeli birinci yeşil işarete gelindiğinde hızlı yürünmeli, ikinci yeşil işarete gelindiğinde tekrar normal yürüyerek Merve´ye çıkılmalıdır. Safa´dan Merve´ye gitmek bir şavt´tır. Safa ile Merve arasında yedi şavt yapmak farzdır. Bu şavtlarda da ´remel´ yapmak erkekler için sünnettir. Kadının ise hem tavafta, hem de sa´yda remel yapmaması sünnettir.
Sa´y yapan kişinin, sa´y esnasında şu duayı okuması sünnettir:
Yârab! Affet, merhamet et, hakkımda bildiklerini bağışla! Sen en aziz ve en kerîmsin.
Sa´yin Safa´dan başlanıp Merve´de bitirilmesinin vacib olduğu geçen açıklamalardan anlaşılmıştır. Sa´y, ancak Kudüm Tavafı´ndan veya rükün olan tavaftan sonra yapılır. Eğer umreye niyet edilmişse sa´y bittikten sonra Merve´de saçlar kesilmeli veya kısaltılmalıdır. Böylece umre tamamlanmış olur. Fakat hac için ihrama girilmişse ihramdan çıkmadan . Zilhicce´nin sekizinci gününe kadar Mekke´de kalınmahdır. O gün Mina´ya inmelidir, fakat Mina´ya gitmemek hacca zarar vermez. Çünkü Zilhiccenin sekizinci günü Mina´ya gitmek sünnettir. Dokuzuncu gün güneş doğduktan sonra Mina´dan Arafat´a yönelmelidir. Öğle vaktine kadar Nemire vadisinde durup Arafat´a öğleden sonra gitmek sünnettir. Nemire´de öğle ile ikindi namazını cem-i takdim yaparak kılmalıdır. Sonra Arafat´a gidip güneş batıncaya kadar orada vakfe yapmalıdır. Arafat´ta zikir ve tfthlili çok yapmalıdır. Dilediği şekilde dua da edilebilir. Arafat´ta vakfe yapmak, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir rükündür. Günlerin en büyüğü olan bu günde yapılması gereken birçok dua varid olmuştur ki onlardan bazıları şunlardır:
Ey Allahım! Kalbimde nur kıl, sözümde nûr kıl, kulağımda nûr kıl. Yârab! Göğsümü aç, emrini bana kolaylaştır.
Rabbimiz! Dünyada bize bir hasene, ahirette de bir hasene ver ve bizi ateş azabından koru. Yârab! Ben nefsime zulmettim, hem de çok! Günahlarımı ancak sen affedersin. Katından bana mağfiret yaz. Bana merhamet et. Sen affı ve merhameti bol olansın. Yârab! Beni günahların gölgesinden taatın izzetine götür. Helâllerin bana kâfi gelsin. Lütfunla beni başkasına muhtaç etme. Kalbimi ve kabrimi nür-landır. Beni hidayete ulaştır. Beni tüm eserlerden muhafaza eyle.
Tüm hayırları bana nasip eyle. Yârab! Ben senden hidayeti, takvayı, namus ve zenginliği istiyorum.
Yârab! Sen benim mekânımı görür, sözümü duyarsın. Gizli ve açıkta olan herşeyimi bilirsin. Hiçbir işim senden gizli değildir. Ben zarara uğramış, şaki olmuş yardım talep eden bir kulunum. Senden korkuyor, günahlarımı itiraf ediyorum. Bir fakirin sana yalvarıp yakardığı gibi yalvarıyorum. Zelil ve günahkâr bir kimsenin yakardığı gibi ya-karıyorum. Zarara uğramış, korku içinde olan bir kimsenin çağırışı gibi seni çağırıyorum. Senden korkan, senin azametin önünde zilleti kabul eden, senin için gözlerinden yaşlar akan, senin için yüzünü yerlere sürten kimsenin duasıyla sana dua ediyorum.
Güneş battıktan sonra Müzdelife´ye gitmek için hareket edilmelidir. Öğleden bayram gününün fecr vaktine kadar Arafat´ın herhangibir yerinde bir lahza kalan kişi Arafat´ta vakfeye durmuş sayılır. Fakat efdal olan, gündüzle gecenin bir parçasını bir araya getirmektir.
Müzdelife´ye varıldığında akşam ile yatsı namazı kasr edilerek ve cem-i tehir yapılarak yatsı namazıyla birlikte kılınmalıdır. Gece yarısına kadar Müzdelife´de kalmak vacibdir. Gece yansından önce Müzdelife´den ayrılan kişiye, bir kurban kesmesi vacib olur. Şeytan taşlamak için Müzdelife´den taş toplamak sünnettir. Bu taşlar küçük olmalıdır. Sabah namazı Müzdelife´de kılındıktan sonra Meş´ar´ul-Haram´ın yanına gelip vakfe yapılmalıdır. Meş´ar´ul-Hamm Müzdelife´nin sonunda küçük bir dağdır. Burada Allah´a dua edilmelidir. Yapılması güzel olan dualardan biri şudur:
Yârab! Bizi burada vakfe yapmaya muvaffak kıldığın, burayı bize gösterdiğin, bizi hidayete ulaştırdığın gibi, bizi seni zikretmeye de muvaffak kıl. Bizi bağışla, bize merhamet et. Çünkü sen bize “O halde Arafat´tan ayrıldığınızda, Meş´ar-i Haram (Kuzah Dağın)da Allah´ı anın! O´nu^ size nasıl hidayet ettiyse öyle zikredin. Siz, O´nun hidayetinden önce dalâlette olanlardandınız. Sonra siz de insanların Arafat´tan dağıldıkları yoldan dağılın. Allah´tan mağfiret dileyin! Muhakkak Allah, çokça affeden ve rahmeti bol olandır” (Bakara/198-199) diyerek va´dde bulundun. Senin sözün hakkın ta kendisidir.
Meş´ar-i Haram´ın yanında vakfe yapmak sünnettir. İnsanların birbirlerini tanıyabilecekleri kadar ortalık aydınlandıktan sonra, güneşin doğuşundan sonra Mina´ya varmak üzere yola çıkılmalıdır. Mina´da, Cemretu´l- Akabe ´ye yedi taş atmak vacibdir. Cemretu´l-Akabe Mina´nın batısında ve Mekke´ye açılan yolun tam kenarındadır. Taşlan atarken yüzü cemreye, Mina´yı sağ tarafa, Mekke´yi sol tarafa almak sünnettir. Taş atılırken telbiye yapılmamalıdır. Her taşı atarken ´Allahu ekber, Allahu ek-ber, Allahu ekber, lâ ilahe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi´1-hamd´ demek sünnettir. Taşların sağ elle atılması ve elin koltuk altı görünecek kadar yukarıya kaldırılması da sünnettir. Kadınlar ise ellerini kaldırmadan taşları atmalıdırlar.
Atılan taşların yerine düşmesi gerekir. Yerine düşmeyen taşlar hesaba katılmaz, onların yerine tekrar atılması gerekir. Beraberinde kurban getiren kişi taşlamadan sonra kurbanını kesmelidir. Sonra saçını kesmeli veya kısaltmalıdır. Erkeklerin, saçlarının tümünü, kadınların ise saçlarının ucunu kesmeleri sünnettir. Saçları kesmek veya kısaltmak haccın rükûnlarından biridir. (Hanefî mezhebinde rükün değildir).
Taşları atıp kurban kesen kişi için birinci tahallül gerçekleşmiş sayılır. Dolayısıyla hanımıyla cinsî münasebette bulunmak hariç, ihramlıya yasak olan şeylerin tümünü yapabilir. Traş olduktan sonra Mekke´ye gidip Kabe´nin etrafında yedi defa dolaşmahdır. Böylece farz tavafı yapmış olur. Tavaf da haccın rükûnlarından biridir, hac ancak bununla tamamlanır. Bundan sonra da -eğer kudüm tavafından sonra sa´y yapmamışsa-sa´y yapmalıdır.
Taşlamadan, traştan ve tavaftan sonra, ihramlıya haram olan şeylerin tümü -hanımıyla cinsî münasebet de dahil- hacıya helâl olur.
Sonra gecelemek için Mina´ya dönmelidir. Çünkü Mina´da gecelemek vacibdir. Mina´da gecelemeyi terkeden kişi bir kurban kesmek zorundadır.
Taşlama vakti güneşin batıya kaymasıyla başlar. Önce birinci cemreye, sonra ikinci cemreye, sonra da halkın büyük şeytan dediği cem-retu´l-akabe´ye yedişer tane taş atmalıdır. Taşlamada, yukardaki tertibi gözetmek vacibdir; yani önce küçük cemreden başlayıp büyük cemreye doğru gitmelidir. Sonra ikinci gece de Mina´da gecelemelidir. Üçüncü günün öğle vakti girdiğinde taşlama vakti başlamış olur. Önce birinci cemreye, sonra ikinci cemreye, sonra da üçüncü cemreye yedişer taş atılmalıdır.
Bu, teşrik günlerinin ikinci gününün taşlamasıdir. Teşrik günlerinin ikincisinin taşlamasından sonra, güneş batmadan önce Mina´dan çıkıp Mekke´ye gidilebilir ve böylece hac tamamlanmış olur. Ancak teşrik günlerinin İkincisinde, güneş batmadan önce Mina sınırlarından çıkmak şartıyla hac tamamlanmış sayılır. Eğer güneş batmadan önce Mina sınırlarından çıkılmazsa, teşrik günlerinin üçüncü günü de taşlama yapılması vacib olur. Öğle vakti girdiğinde bu taşlama yapılıp Mekke´ye inilmelidir.
Memleketine dönmek isteyen kişi veda tavafı yapmalıdır. Veda tavafını yapmayan kişinin bir kurban kesmesi gerekir. Hayızlı kadın veda tavafı yapmadığından ötürü kurban kesmek zorunda değildir, Çünkü veda tavafı, hayızlı kadının üzerinden kalkar. Veda tavafı yapan kişi Mekke´de fazla kalırsa, tekrar veda tavafı yapması gerekir. Zemzem suyu içmek sünnet´tir. Zemzem suyu içilirken, her içişte hayrı irade etmek gerekir. İçerken kıbleye dönmek de sünnet´tir.
——————————————————————————–
[1] Buharî ve Müslim, (Ebu Hüreyre´den)
[2] İbn Mâce, Beyhakî ve başka muhaddisler
[3] Müslim ve Neseî
[4] Müslim/1218
[5] Tirmizî, Buharı ve Müslim. (Tirmizî hadîsin hasen-sahih olduğunu söylemiştir).
[6] İbn Hibban ve Hâkim
[7] Buharî ve Müslim
[8] Buharı ve Müslim
[9] Buharî
[10] Müslim/1336
[11] Buharı ve Müslim
[12] Buharî ve Müslim
[13] Buharî ve başka muhaddisler
[14] Müslim ve başka muhaddisler
[15] Buharî
[16] Ebu Dâvud ve başka muhaddisler
[17] Tirmizî ve Dârekutnî
[18] Müslim
[19] Müslim
[20] Buharî ve Müslim
[21] Buharî ve Müslim
[22] ´ İmam Şafii ve İmam Ahmed
[23] Müslim
[24] Neseî ve Beyhakî
[25] İmam Ahmed ve Ebu Dâvud
[26] Müslim
[27] Müslim/1218
[28] İmam Ahmed
[29] Buharî ve Müslim
[30] Buharî