Feraiz İlminin Tarifi
İlim birşey gerçek olarak hangi sıfatta ise onu o şekilde idrak etmektir. Ayrıca zihnin gerçeğe mutabık olarak hükmetmesine de bazen ilim denir. Nitekim belli kaidelere, açıklanmış fenlere de ilim denilmektedir.
Feraiz kelimesi, fârize kelimesinin çoğuludur ve farzedilmiş anlamına gelir; yani Allah tarafından takdir edilmiştir. Çünkü burada şer´an takdir edilmiş şeyler vardır. Farz kelimesi lügatte takdir etmek anlamına gelir. Şu ayette bu mânâda kullanılmıştır:
Onlara farzettiğimizin (takdir ettiğimiz mehirin) yansı vardır. (Bakara/237)
Farz, şer´an varis olanlar için şeriatta takdir edilen pay demektir. Feraiz ilmi şer´an mirasların fıkhı ve her hak sahibine terekeden ne kadar -pay düşeceğini bildiren ilim demektir. Bazıları feraiz ilmini şöyle tarif etmişlerdir: ´Fıkhî ve hesabî kaidelerle mirasçının terekedeki hakkının ne kadar olduğunu gösLeren bir ilimdir´. Feraiz ilmine, mirasların ilmi de denir. Çünkü terekeden varise düşen paya miras denir. Bu isim şu sözden alınmıştır: ´Falan başkasına mirasçı oldu´; yani ´onun terekesinden bir pay elde etti veya adam onu vefatından sonra bir iş hususunda varis kıldı´ demektir. Şu ayet-i kerîmede böyledir:
Göklerin ve yerin mirası Allah´ındır.
(Âlu İmran/180)
Varis ölen bir kişinin mülkünde ona halef olmaktır.
Mirasçı Olmanın Meşruiyeti
Mirasçı olmanın, miras almanın İslâm´da meşru olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Bu Kur´an, Sünnet ve İcma ile sabittir. Mirasın meşruiyetini inkâr eden bir kimse kâfir olur.
Ana, baba ve yakınların bıraktıkları terekede erkeklerin hissesi vardır. Ana, baba ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da pay vardır. O terekenin az veya çoğundan, bu, farz kılınmış bir paydır. (Nisa/7)
Miras hususundaki ayetler hem mâruf, hem de mirasın meşrûyetini takrir hususunda açıktır
Bu hususta Hz. Peygamber´den birçok hadîs nakledilmiştir. Onlardan bazılarını zikredelim:
Miras paylarını (Kur´an´da bildirildiği gibi) ehline veriniz. Bu paylardan geri kalan herhangibir şey de hyha iarafından en yakın ofan erkeğe aittir.[1]
Feraiz (ilmini) öğrenin ve halka öğretin…[2]
Mirasın meşru olduğu hususunda, ümmet icma etmiştir, hiçbir müslüman buna muhalefet etmemiştir.
–
Feraiz İlminin Dindeki Yeri *
İslâm şeriatında miras hükümleri önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü miras meselesi, İslâm nizamının mal hususundaki bir parçasıdır. Neredeyse bunlar Kur´an´da varid olan hükümlerin hepsinden daha fazladır. Hatta bazıları şöyle demişlerdir: ´UsuVid-Din (=akaid ilmi) hariç, feraiz ilmi diğer ilimlerin hepsinden üstündür´.
Feraiz İlmini öğrenmek ve Öğretmekle İlgili Teşvikler
Hz. Peygamber, müslümanlan miras ilmini öğrenmeye teşvik etmiş, onu ihmal edip ondan yüz çevirmekten de sakındirmıştır. Bu hususta şöyle buyurmuştur:
Feraiz ilmini öğrenin ve halka öğretin. Ben ölümlü bir kişiyim. Bu ilim gelecekte ortadan kalkacak, fitneler başgösterecektir. Hatta feraiz hakkında iki kişi ihtilafa düşecek, aralarında bu ihtilafı halledecek bir kişi bulamayacaklardır.[3]
Feraizi öğrenin. Çünkü feraiz ilmi dininizdendir, ilmin yarısıdır ve ümmetimden kaldırılacak ilk ilimdir[4]
Bazıları ´Feraiz ilmi, ilmin yansıdır´ demişlerdir; yani insanın biri hayat, diğeri de ölüm olmak üzere iki hali vardır. Hayat hali namaz, zekât gibi hususlarla, ölüm hali ise miras, vasiyet ve benzeri hususlarla ilgilidir.
Sahabe ve Fakihlerin Feraiz İlmine Verdikleri Önem
Ashab-ı kiram feraiz ilmine çok büyük önem vererek hem öğrenmiş, hem de öğretmişlerdir.
Hz. Ömer ´Feraiz ilmini öğrenin, zira o dininizdendir´ demiştir. Sahabîler arasında Ali b.Ebî Talib, Abdullah b- Abbas, Abdullah b. Mes´ud, Zeyd b. Sabit gibi zatlar feraiz ilmini iyi bilmekle tanınmışlardır.
Hz. Peygamber, Zeyd b. Sabit´in feraiz ilmindeki bilgisine şahitlik etmiş ve onu bu ilimde herkesin önüne geçirerek şöyle buyurmuştur:
İçinizde feraizi en iyi bilen Zeyd b. Sabit´tir.[5]
Hz. Ömer ´Kim feraiz ilmini öğrenmek istiyorsa Zeyd b. Sabite başvursun1 demiştir.
Zeyd b. Sabit vefat ettiğinde Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: ´Bugün Medine´nin âlimi vefat etti´.
Tâbiin-i kiram da bu hususla ashabın izini takip ederek feraiz ilmine önem verip onu hem öğrenmiş, hem de öğretmişlerdir. Tabiin arasında meşhur olan yedi fakih vardır: Said h. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Kasım b. Muhammed, Harice b. Zeyd, Ebubekir b. Haris b. Hişam, Süleyman b. Yesar, Ubeydullah b. Abdullah b. Mcs´ud. Bunlar Medine´nin yedi fakihi olarak bilinmektedir. Bunların arkasından da birçok fakih yetişmiştir. Allah hepsinden razı olup geniş cennetlere yerleştirsin. Bizi de onların yolundan gitmeye, hidayetlerinden faydalanmaya müyesser eylesin.
Mirasın Meşruiyetinin Hikmeti
Mirasın meşru kılınmasının birçok hikrru-i´ vardır ve bunlar apaçıktır. Onlardan bazılarını şöyle zikredebiliriz:
A. Miras, insan fıtratını mutmain eunek içjn meşru kılınmıştır.
Çünkü Allah Teâlâ insanda çocuk sevgisi yaratmıştır. Bu nedenle insan, çocuğunu hayatının zîneti, neslinin devamı olarak görür ve onun için bütün gücüyle çalışır yorulur, her türlü meşakkate katlanır. Bu çalışma neticesinde hayat gelişir ve birçok hayır meydana gelir. Eğer din, mirası haram kılsaydı, insanın çalışma isteği yok olur, ruhu daralır, hayatı kararır, çalışmasının anlamsız olduğunu ve çalışmasından sevdiklerinin değil belki sevmediklerinin faydalanacağını düşünerek çalışmaktan vazgeçerdi. Oysa bu durum fıtrata aykırıdır. Miras haram kıltnsaydı ve insanlar bu durumda olsalardı, dinin fıtrata aykırı davranarak insanın saadetini yok ettiği söylenirdi.
Mal ve oğullar dünya hayatının zînetidir.
(Kehf/46)
Nitekim Kur´an´ın ifade ettiği gibi; kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşlerden, salma ve güzel atlardan, hayvanlar ve ekinlerden meydana gelen arzulara karşı aşırı sevgi beslemek insana gü/el gösterilmiştir.
B. Ailede sosyal dayanışmayı güçlendirmek için meşru kılınmıştır.
Bunun en etkili sebeplerinden biri de mirastır, yardımlaşmadır. Bundaki maslahatlar şayan-i takdirdir.
C. Akrabalık bağlarını güçlendirmek için meş´û kılınmıştır.
Miras sayesinde akrabalık bağlan güçlenir, aralarındaki sevgi ve saygı artar.
Feraiz İlminin Kaynağı
Feraiz ilminin kaynağı; Kur´an, Sünnet, İcma-ı ümmet ve ashabın ictihadlarıdir.
Feraiz İlminin Gayesi
Feraiz ilminin gayesi, her mirasçıya terekeden ne kadar pay düşeceğini belirtmektir.
Feraiz İlminin Konusu Feraiz ilminin konusu terekedir. Terekenin Tarifi
Vefat eden kişinin geride bıraktığı menkul gayr-ı menkul mallar, altın, gümüş ve diğer paralar, eşyalar ve benzeri şeylerin tümüne tereke denir. Bunları hak sahiplerine paylaştırmak farzdır.
Miras Hükümleriyle Amel Etmek Farzdır
Miras hükümleri; Kur´an, Sünnet ve İcma-ı ümmetle sabit olmuştur. Miras hükümleriyle amel etmek, tıpkı namaz, zekât ve benzeri emirler gibi farzdır. Bunlar Allah´ın kanunlarıdır. Allah bu kanunlarla hem havassın, hem de avamın maslahatını gözetmiştir. İnsanlar kendi, başlarına düşündükleri şeylerde hayır murad etseler de Allah´ın koyduğu hükümler onlar için daha hayırlıdır, daha yararlıdır.
İşte bunlar Allah´ın hududlandır. Kim Allah´a ve Rasûlü´ne itaat ederse, Allah o kimseyi (ağaçlarının) altından nehirler akan cennetlere yerleştirir. O cennetlerde ebedî kalıcıdırlar. Bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Kim Allah´a ve Rasûlü´ne isyan eder, Allah´ın hududunu (koyduğu yasaları) çiğnerse, Allah, ebedi kalmak üzere onu cehenneme sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa/13-14)
Allah ve Kasûlü bir işe ruıkiım verdikleri zaman mü´min erkekle mü´min kadın için kendi işlerinden “dolayı Allah´ın, ve Rasûlü´nün hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Rasûlü´ne isyan ederse şüphesiz o apaçık bir sapıklıkla yolunu sapıtmıştır.
(Ahzab/36)
Tereke´ye Bağlı Olan Haklar
Tereke´ye bağlı olan hakların bazıları diğerinden önce gelir. Bu haklan şöyle sıralayabiliriz:
1. Ölen kişinin borçlan
Alacaklı isterse teçhiz ve tekfinden önce alacağını tahsil edebilir. .
2. Ölen kişinin teçhiz ve tekfin masraftan
Ölen kişinin teçhiz ve tekfini, vasiyetini yerine getirmeden ve miras paylaşımından önce gelir. Zira ölünün teçhiz ve tekfini farzdır. Ancak bu hususta cimrilik ve israftan kaçınmak gerekir. Ölen kişinin hanımı veya çocuğu ondan birkaç dakika önce ölürse onların teçhiz ve tekfin masrafları da terekeden karşılanır. Ölen kişi fakir olur da malı teçhiz ve tekfin masraflarına yetmezse, hayatta iken nafakası kimin üzerine ise teçhiz ve tekfin masrafları da onun üzerinedir. Fiu da olmazsa, onun teçhiz ve tekfin masrafı beyt´ul-mal´dan karşılanır, eğer beytu´î-mal´dan da karışilanamazsa, onun teçhiz ve tekfin masrafları zenginlerden alınarak karşılanır.
Ölen Kişinin Zimmetine Bağlı Olan Borçlar
3. Ölen kişinin borçlan, teçhiz ve tekfinden sonra ödenir ve fakat vasiyetin yerine getirilmesinden ve miras dağıtımından önce gelir. Bu borçlar ister adak, kefaret gibi Allah hakkı olsun, ister para ve benzeri gibi kul hakkı olsun hüküm değişmez. Ancak AJlah hakkı, kul hakkından önce gelir.
4. Ölen kişinin vasiyetleri
Borçlar ödendikten sonra kalan malın üçte biriyle vasiyetler yerine getirilir. Vasiyet, Ümmet´in icmaına göre borçlardan sonra, miras dağıtımından önce yerine getirilir,
Kur´an-ı Kerim´de ´Ölünün yaptığı vasiyetten ve borcunun ödenmesinden sonra´ buyurularak vasiyetin borçtan önce zikredilmesi, vasiyetin borçtan önce yerine getirilmesi gerektiğine delâlet etmez. Belki buna önem verilmesi gerektiğini gösterir. Çünkü mirasçıların´ vasiyet konusunda gevşek davranmaları mümkündür.
Hz. Ali şöyle demiştir: ´Rasûlullah, borcun vasiyetten önce ödenmesine hükmetti, oysa siz (Kur´an´da), vasiyeti borçtan önce okumaktasınız´.[6]
5. Miras
Miras, terekeye bağlı olan hakların sonuncusudur, mirasçılar arasında paylaştırılması gerekir.
Mirası Paylaşmanın Şartları
Mirası paylaşmanın dört şartı vardır:
1. Mirası bırakan kişinin öldüğü kesin olarak bilinmeli veya hükmen ölü olduğuna karar verilmeli veya takdiren ölü olduğuna hükmedilmeli-dir.
Bir kişinin takdiren ölümüne hükmetmek şudur: Annesinden ölü doğmuş veya annesi hamile iken öldürülmüş çocuk da ölü olarak çıkarılmış olursa, çocuğun cinayetten önce diri olduğuna hükmedilir, bu da kadını öldürenin bir köle vermesini gerektirir.
Bir kişinin hükmen ölü kabul edilmesi de şudur: Hâkimin, kaybolan bir kişinin öldüğüne hükmetmesi, onun kesin olarak ölmesi gibidir.
2. Miras bırakan kişi öldükten sonra mirasçının bir an için olsa da hayatta olduğunun kesin olarak bilinmesi gerekir.
3. Mirasçının, ölen kişiye akrabalık yoluyla mı, nikâh yoluyla mı, velâ yoluyla mı bağlandığını bilmek gerekir.
4. Mirasa hak kazandıran durumların ayrıntılı olarak bilinmesi gerekir.
Bu, kadı´nm bilmesi gereken bir husustur. Kadı ´Falan adam mirasçıdır´ şeklindeki bir şahitliği kabul etmemeli, mirasçı olduğu söylenen kişinin, ölüye yakınlık derecesini tam olarak bilmelidir.
Mirasın Hükümleri Mirasın üç hükmü vardır:
A. Miras bırakan kişi
Başkasının kendisinden miras almaya hakkı olan ölü.
B. Varis – ´
Bu da mirasın sebeplerinden biriyle ölüye bağlanan.
C. Tereke ,
Ölen kişinin bıraktığı tereke.
Mirasın Sebepleri Sebebin Tarifi
Sebebin lügat mânâsı, kendisi vasıtasıyla başka birşeye yetişmektir. Istılahı mânâsı ise varlığından varlık, yokluğundan ötürü de yokluk lâzım gelen şeydir.
Miras Kelimesinin Tarifi
Miras ve irs kelimeleri aynı mânâyı ifade ederler. Miras kelimesinin lügat mânâsı ´baki kalan mal´ demektir. Masdar mânâsı ´birşeyin bir kavimden başka bir kavme intikal etmesi´ demektir. Bu, varise fiilinin mas-darıdır. İrs bazen mevrus yani ´miras olarak elde edilen şey´ mânasına da kullanılır. Turas mânâsında da kullanılır. Bunun lügat mânâsı ´geri kalan´ demektir.
Siz turası (^mirası) helâl-haram ayırmadan yer-yutarsmız. (Fecr/19) Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
Bulunduğunuz meşairde vakfelerinizi yapınız. Siz babanız İbrahim´in irs´i (=mİrası, âdeti, dininden bir bakiye) üzerinde bulunuyorsunuz.[7]
irs (miras) şer´î bir haktır ve tecezzi etmeye (bölünmeye, parçalanmaya) kabiliyeti vardır. Bu hakkın sahibi öldüğünde, onun hakkı başka . hak sahiplerine geçer.
Mirasın sebepleri dörttür.
1. Neseb (Soy)
Neseb vasıtasıyla anne-baba mirasçı oldukları gibi erkek ve kızkardeşler, ana-bababir kardeşlerin çocukları, bababir olan kardeşlerin çocukları gibi anne ve baba vasıtasıyla ölüye yakın olanlar da mirasçı olurlar.
2. Nikâh
Nikâh ´sahih olan evlilik akdi´ demektir. Bu evlilikte cinsî münasebet gerçekleşmese dahi eşler birbirleriyle evli sayılırlar. Ric´î talakla boşanan ve iddet bekleyen eşler de birbirine mirasçı olurlar. Fasid bir nikâhla evlenen eşler ise cinsî münasebette bulunmuş olsalar da birbirlerine mirasçı olamazlar. Buna binaen velisiz yapılan nikâh, şahiLs´ yapılan nikâh ve muta nikâhı fasid nikâhlardandır, mirasa sebep olmazlar.
3. Velâ
Velâ lugatta yakınlık anlamına gelir. Burada köle âzad etmekten. gelen velâ kasdedilmektedir. Zira bir köleyi âzad eden kişi onun velisi
olur, yani köle ile onun arasında velâ vardır. Bu, bir asabe´dir, sebebi de âzad edenin, âzad ettiği kişi üzerindeki hakkıdır. Âzad eden kişi bu haktan, âzad ettiği kişiye bağışladığı nimetten ötürü, âzad ettiği köleye -İster erkek, İster kadın olsun- mirasçı olur. Ayrıca âzad eden kişinin asabeleri de âzad edilen köleye mirasçı olabilirler.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ve/â nedeniyle olan yakınlık, neseb nedeniyle olan yakınlık gibidir.[8] Fakat âzad edilen köle, hiçbir durumda âzad edenin mirasçısı olamaz.
4. İslâm
Bir müslüman ölür de yukarıda zikredilen şartlan haiz bir mirasçısı da olmazsa, onun terekesi beyt´ut-mal´a kalır. Bunun deiili şu hadîstir:
Kim bir yük (çocuk, borç) bırakırsa, o bana aittir. Kim bir mal bırakırsa, o mirasçilannındır. Ben mirasçısı olmayanın mirasçısıyım ve diyetini de ben veririm.[9] .
Yani onun borçlarını öder, diyetini veririm. I iz. Peygamber´in bu mirası şahsı için almadığı malumdur. Hz. Peygamber, mirasçısı olmayanın mirasını alıp onu müslümanların maslahatı için sarfederdi. Halife, mirasçısı olmayanın terekesini beyt´ul-mal´a koyabileceği gibi, uygun gördüğü bir kişiye de verebilir; ancak beyt´ul-rnal mukaddemdir.
Şafii Mezhebinin Müteahhir Uleması´nın Beyt´ul-Mal Hakkındaki Görüşleri
Şafii mezhebinin müteahhir uleması, mirasçısı olmayan kişinin terekesinin beyt´ul-mal´a devredilemeyeceği görüşündedir. Beyt´ul-mal´ın mirasçı olarak kabul edilebilmesi için muntazam olması, yani beyt´ul-
mal´da bulunan malların şer´î ölçülere uygun olarak sarfedilmesi gerekir. Oysa bugün beyt´ul-mal muntazam değildir. Hatta onun Hz. İsa gelinceye kadar intizama sokulacağından da ümitsizdirler. Bu nedenle ölen kişinin terekesinin uzak akrabalara verilmesi ve beyt´ul-mal´a devredil-memesi gerektiğini söylemişlerdir.
İmam Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Hüseyin er-Râhi -ki İbn Muvaffakuddin diye şöhret bulmuştur- Rahabiyye isimli . manzumesinde şöyle diyor: ´Mirasın sebebi üçtür: Nikâh, velâ ve neseb. Bunların üçünden başka mirasın sebebi yoktur´.
Dikkat edilirse Beyt´ul-MaJ o zaman bile mirasçı olarak sayılmamıştır. Mirasın Mânileri
Lugatta mâni iki şeyin arasına giren duvar, perde gibi engele denir. Istılahı mânâsı İse ´varlığı yokluğu gerektiren, fakat yokluğu ne varlık, ne de yokluk gerektirmeyen şey´ demektir. Bunun misali köleliktir. Bir kişide kölelik varsa, köleliğin varlığından ötürü mifasçihğın olmaması gerekir. Fakat kölelik yoksa, mutlaka miras verilmesi veya verilmemesi diye birşey sözkonusu olmaz.
Mirasın mânileri üçtür.
A. Köleliğin her çeşidi
Bu, hükmî bir aczdir; zira kişi küfrü sebebiyle bu duruma düşmektedir.1 Nitekim bu durum mirasçı olmaya iki taraftan da engeldir; yani köle hiç kimseye mirasçı olamaz. Çünkü mirasçı olması halinde aldığı miras efendisinin olacaktır. Oysa efendisi mirası bırakan kişinin ya-bancisidır. Diğer taraftan başkası da köleye mirasçı olamaz, çünkü kölenin malı olmaz. Onun malı efendisinindir. Ancak kısmen hür, kısmen de köle olan kişi bu hükümden istisna edilmiştir, çünkü o hür olduğu zamandaki çalışmasıyla mülk edinebilir ve bu tür köleye mirasçı olunduğu gibi, o da mirasçı olabilir.
B. Katil
Birisini öldüren kişi -ister kasden, ister kazaen öldürmüş olsun- öldürdüğü şahsa mirasçı olamaz. Hatta onun ölümü için emir (hüküm) vermiş, ölümüne sebep olan bir konuda şahitlik etmiş veya onun aleyhine şahitlik yapanı tesviye etmiş olsa da o kişiye mirasçı olamaz. Çünkü
kati, nesebi (akrabalığı, yakınlığı) keser, yok eder. Muvalat ise irs´in sebebidir, o kesildi mi mirasçılık ortadan kalkar.
Kâfirler savaş esnasında esir düştüklerinde köle edilirlerdi. (Yayıncm.n notu)
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Akrabasını öldüren kişiye (mirastan) birşey yoktur.[10]
Yakınını öldüren katil vâris olamaz.[11]
Fakat maktul (öldürülen kişi) katile mirasçı olabilir. Meselâ çocuk babasını yaralasa, bu yara da babasının ölümüne sebep olsa, fakat çocuk babasından önce ölse, babası kendisini öldüren evladına mirasçı olabilir. Çünkü babayı mirastan menedecek bir durum sözkonusü değildir.
C. İslâm ve küfür olmak üzere ayrı dinlere mensup olmak
Bir kâfir bir müslümana, bir müslüman da bir kâfire mirasçı olamaz. Çünkü aralarındaki velâ kesilmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olmaz.[12]
İslâm´dan irüdî.t eden kişi, hiçbir müslümandan miras alamaz, hiçbir müslüman da ondan miras alamaz. Onun malı -ister mürted olduktan sonra kazanmış olsun- ganimet sayılır ve beyt´ul-mal´a aktarılır. Kâfirler ise dinleri değişik de olsa birbirlerine mirasçı olabilirler. Meselâ bir hristiyan bir yahudiye, bir yahudi bir mecusiye, bir mecusi bir putpereste mirasçı olabilir. Zira küfür tek millettir.
Artık haktan sonra sapıklıktan başka ne var O halde nasıl döndürülüyorsunuz
(Yunus/32)
Fakat fakihler, bu hükümden zımmî kâfiri istisna etmişlerdir; yani zımmî kâfir harbî kâfirden, harbî kâfir de zımmî kâfirden miras alamaz, isterse ikisi de yahudi veya hristiyan olsun. Çünkü aralarındaki yakınlık kesilmiştir.
Erkeklerden Mirasçı Olanlar
Erkeklerden nikâh, ncseb ve velâ yoluyla mirasçı olanlar on kısımdır:
1. Ölen kişinin oğlu
2. Ölen kişinin -ne kadar aşağı inerse insin- oğlunun oğlu
3. Ölen kişirnn-babası
4. Ölen kişinin -ne kadar yukarı çıkarsa çıksın- baba tarafından dedesi
5. Ölen kişinin -ana-bababir veya bababir veya anabir- kardeşi
Her ne kadar paylan değişik olsa da Allah Teâlâ kardeşleri mirasçı kılmıştır. –
6. Ölen kişinin ana-bababir olan kardeşinin ve bababir olan kardeşinin oğlu
Ölen kişinin anabir kardeşinin oğlu ise zevi´l-erham (uzak akraba) olduğundan miras payı yoktur.
7. Ana-baba bir olan ve bababir olan amca Anne tarafından olan amca ise uzak akraba sayılır.
8. Ana-bababir olan amcanın ve bababir olan amcanın oğlu
Ana tarafından olan amcadğlu uzak akraba sayıldığından mirastan pay alamaz.
9. Öien kişi kadınsa, onun kocası
10. Köleyi âzad eden efendi ve onun asabeleri Maddelerdeki sınıflar aynhrsa onbeş sınıf olur.
Kadınlardan Mirasçı Olanlar
Kadınlardan nikâh, neseb ve velâ sebebiyle mirasçı olanlar yedi sınıftır. Maddelerdeki sınıflar ayrılırsa on sınıf olur. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
1. Ölenin kızı
2. Ölenin -ne kadar aşağı inerse insin- kızının kızı
3. Ölenin annesi
4. Ölenin -baba veya anne tarafından- nineleri
6. Ölenin hanımı veya hanımlan .
7. Öleni âzad eden kadın.
Tüm Erkek Mirasçıların Birarada Bulunması
Sözkonusu tüm erkek mirasçılar birarada iseler onlardan ancak üç sınıf mirasçı olur. Çünkü bu üç sınıf hiçbir zaman terekeden tamamen mahrum olacak şekilde hacbedilemezler. Bu üç sınıf olduğunda, diğer mirasçılar icma-ı ümmetle sakıt olurlar, çünkü onlar hacbolurlar. Bu üç sınıf ise baba, oğul ve kocadır.
Tüm Kadın Mirasçıların Birarada Bulunması
Mirasçı olan kadınların tümü birarada iseler, onlardan ancak beş sınıf mirasçı olabilir. Bunlar ölenin kızı, oğlunun kızı, annesi, ana-bababir kızkardeşi ve hanımıdır.
Erkek ve Kadın Mirasçıların Tümünün Biraradâ Bulunması
ölen kişinin erkek ve kadın mirasçılarının tamamı birarada iseler, onlardan yalnız beş sınıf mirasçı olur, diğerleri miras alamazlar. Mirasçı olan beş sınıf işe ölenin oğlu, kızı, babası, annesi ve ölen erkekse hanımı, ölen kadınsa kocasıdır.
Bir Mülâhaza
.
Fakihler Şöyle demişlerdir: Erkeklerden tek bir mirasçı olursa, mirasın tamamını alır, fakat koca ye anabir olan kardeş bundan istisnadır (ölen kişiyi âzad eden kadın tek başına mirasın tamamınralır),
İrs´in Çeşitleri
İrs farz ve asabe yoluyla olmak üzere iki çeşittir.
Farz´ın Lügat ve Istılahı Mânâsı
Farz lugatta kesmek, takdir etmek anlamına gelir. Farz´ın ıstılahı mânâsı ise mirasçı için şer´an takdir edilen paydır. Bu pay ancak reâ ile yani geride kalan mirası tekrar vermek suretiyle artar, avl ile de eksilir.
Mirasçı İçin Allah´ın Kitabı´nda Takdir Edilen Paylar.
Allah´ın Kitabı´nda takdir edilen pay; terekenin yarısı (1/2), 1/4´i, 1/8´i, 2/3´si, 1/3´i ve 1/6´i olmak üzere altı tanedir. Şöyle de denebilir: ´Terekenin yansı, 2/3´si, onların yarısı, onların yarısının yarısı´. Şöyle de denilebilir: ´Terekenin 1/4´i, 1/3´i ve bunların herbirisinin iki misli ve her-birisinin yarısı´. Başka şekilde de ifade edilebilir.
İctihad ile Takdir Edilen Pay
Âlimler, Kur´an´da bildirilen bu altı paya bir pay daha eklemişlerdir. Geri kalan rhaiın 1/3´ine, dede ölen kişinin kardeşleriyle, anasıyla, babasıyla, eşlerden birisiyle beraber mirasçı olur. Bunun izahı -Allah´ın izniyle- ileride gelecektir.
Ta´sib´in (-Asebe´nin) Mânâsı
Asebe´nin lügat mânası ´baba tarafından gelen akraba1 demektir. Bu akrabalara asabe denilmiştir, çünkü bunlar ölen kişinin etrafını çevirenlerdir. Birşeyin etrafını çeviren herşey için bu tabir kullanılır. Meselâ başın etrafım saran, çeviren sarığa asabe denir. Bazıları ´Baba tarafından gelen akrabalara asabe denilmesinin sebebi, onların birbirleriyle takviye edilmesidir´ demişlerdir.
Asabe´nin ıstılahı mânâsı ise tek olduğunda terekenin tümünü alan, tek olmadığında ise pay sahiplerinden geri kalanların paylarını alan akrabadır. Ancak pay sahipleri paylarını aldıktan sonra geriye birşey kalmazsa kendisi sakıt olur.
Pay Sahipleri Mirasta Öne Alınır
Mirasta asabeler ve pay sahipleri olmak üzere iki sınıf vardır. Pay sahipleri diğerlerine takdim edilir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Miras paylarını (Kur.´an´da bildirilen) sahiplerine veriniz. Bu paylardan geri kalan herhangibir şey de baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir.[13]
Terekenin Yarısını Alan Kişiler ve Onlarda Bulunması Gereken Şartlar
Terekenin yarısını alan kişiler ve onlarda bulunması gereken şartlar şunlardır: Kadın ölürse kocası onun terekesinin yarısını alır. Ancak ölen karısının -ne kendisinden, ne bir başkasından, hatta ne de zinadan-çocuğu olmaması şartıyla malının yansını alabilir. Bu hükmün delili şu ayettir:
Eğer çocukları da yoksa hanımlarınızın bıraktığı maiın yarışı (sizindir).
(Nisa/12.
1. Oğulun oğlu -icma-ı ulema´ya göre- oğul gibidir.
Veled kelimesi, hem öz oğulu, hem de torunu kapsar. Lafız burada hem hakikî hem de mecazî mânâda kullanılmıştır.
2. Öİen kişinin kızı
Ölenin kızının terekenin yarısını alması için iki şart vardır:
a. Tek kız olmalıdır.
b. Beraberinde onu asabe yapacak kardeşi bulunmamalıdır.
Bu şartlara sahip olan kız, terekenin yarısını alır. Bunun delili şu ayettir:
Eğer (kız çocuk) bir tane ise ona (terekenin) yarısı düşer. (Nisa/11)
3. Ölenin oğlunun kızı
Bu da üç şartla terekenin yarısını alır:
a. Tek olmalıdır.
b. Beraberinde onu asabe yapacak kardeşi bulunmamalıdır.
c. Onunla beraber ölen kişinin -erkek veya kız- çocuğu olmamalıdır.
Ölen kişinin oğlunun kızı bu şartlara sahip olduğunda icma ile terekenin yansını alır.
Şöyle denmiştir: ´Oğulun evladı ister erkek, ister kız olsun, mirasta babalarının yerine kaim olurlar´.
4. Ölenin ana^bababir olan kızkardeşi Bu da dört şartla terekenin yarısını alır:
a. Ölenin oğlu, kızı, oğlunun oğlu veya kızının kızı gibi çocukları olmamalıdır.
b. Ölenin, babası ve dedesi gibi mirasçısı olmamalıdır.
c. Tek olmalıdır.
d. Beraberinde onu asabe yapacak kardeşi olmamalıdır. Ölenin kızkardeşinin terekenin yarısını alacağının delili şu ayettir:
Eğer bir erkek çocuksuz olarak vefat ederse, yalnız (ana-bababir veya sadece bababir olan) bir kızkardeşi varsa, ona, bıraktığı malın (terekenin) yarısı verilir. (Nisa/176)
5. Ölenin bababir olan kızkardeşi
Ölenin bababir olan kızkardeşinin terekenin yarısını alabilmesi için şu beş şarta sahip olması gerekir: Bu beş şartın dördü yukanda (ana-bababir olan kızkardeşin şartlarında) geçmişti. Beşinci şart ise ölenin anabababir erkek veya ana-bababir kizkardeşi olmamasıdır. Ölenin bababir kızkardeşinin bu şartlara sahip olduğunda terekenin yarısını alacağının delili, yukarıda ana-bababir olan kızkardeşin terekenin yansını alacağına dair zikrettiğimiz ayettir. Çünkü ayette geçen kızkardeş, icma-ı ulema ile hem ana-bababir olan, hem de bababir olan kızkardeşe delâlet eder.
Terekenin 1/4´ini Alan Kişiler ve Bunlarda Bulunması Gereken Şartlar
Terekenin 1/4´ini -gerekli şartlara sahip olduktan sonra- alan iki sınıf şunlardır:
1. Ölenin kocası .
Kocanın, ölen hanımının terekesinin 1/4´ini alabilmesi için, ölen hanımının, kendisinden veya bir başkasından erkek veya kız çocuğu olmalı veya erkek çocuğunun evladı olmalıdır. Bunun delili şu ayettir: .
Eğer (hanımlarınızın) çocukları varsa, (bıraktığı terekenin) 1/4´i sizindir.
(Nisa/12) ´
Daha önce miras ve hacb meselesinde, oğulun evladının oğul gibi olduğunu belirtmiştik,
2. Ölenin karısı veya karılan .
Ölenin karısı veya kanlan, kocaları çocuksuz olarak öldüğünde terekenin 1/4´ini alırlar. Bunun delili de şu ayettir:
.. Eğer çocuğunuz yoksa bıraktığınız malın 1/4´i eşinizindir.
(Nisa/12)
Terekenin l/8ini Alan Kişiler ve Bunun Şartlan
Ölen kişinin terekesinin 1/8´ini sadece hanımı veya hanımları alabilir. Bunun şartı da ölen, kişinin erkek veya kız çocuğunun olması veya çocuğunun evladı olmasıdır. Bunun delili de şu ayettir:
Eğer çocuğunuz varsa (bıraktığınız malın) sekizde biri eşinizindir. (Nisa/12)
Terekenin 2/3´sini Alacak Kişiler ve Bunun Şartları
Terekenin 2/3´sini alacak olanlar dört sınıftır. Her sınıfın da birtakım şartları vardır:
1. Ölen kişinin iki veya daha fazla kızı
Ölenin iki veya daha fazla olan kızlarının terekenin 2/3´sini almalarının şartı, onları asabe yapacak kimsenin, yani ölenin oğlunun olmamasıdır. Bu şarta sahip olan. kızların terekenin 2/3´sini alacaklarının delili şu ayettir:
Eğer kız çocukları ikiden fazlaysa terekenin 2/3´si onlarındır. (Nisa/İl)
Kızlar, iki de olsa, ikiden fazla da olsa terekenin 2/3´sini alırlar. Hz. peygamber, Sa´d´ın iki kızına babalarının terekesinin 2/3´sini vermiştir.[14]
2. Ölenin oğlunun iki veya daha fazla kızı Bunlar iki şartla malın 2/3´sini alırlar:
a. Onları asabe yapacak bir kardeşleri olmamalıdır.
b. Ölenin erkek veya kız çocuğu olmamalıdır.
Ölenin oğlunun iki veya daha fazla kızlarının terekenin 2/3´sini alacaklarının delili kıyastır; yani ölenin kız torunları, ölenin kızlarına kıyas edilmiştir veya bunlar benat kelimesinin kapsamına girerler. Çünkü bu lafız hem hakikî hem de mecazîmânâda kullanılmaktadır.
3. Ölenin ana-baba bir olan iki veya daha fazla kızkardeşi Bunlar üç şartla terekenin 2/3´sini alırlar:
a. Onları asabe yapacak bir kardeşleri olmamalıdır,
b.´Ölenin erkek veya kız çocuğu olmamalıdır.
c. Ölenin baba veya dede gibi bir mirasçısı olmamalıdır.
Ölenin ana-bababir olan iki veya daha fazla kızkardeşlerinin, terekenin 2/3´sini alacaklarının delili şu ayettir:
Eğer kızkardeşleri iki ise, onlara, bıraktığı malın 2/3´si düşer.
4. Ölenin bababir olan iki veya daha fazla kızkardeşi
Bunlar da dört şartla terekenin 2/3´sini alırlar: Üç şartı, yukarıda ana-bababir olan kız&ardeşler hakkında geçmişti. Dördüncü şart işe ölenin ana-bababir olan erkek, kardeşinin veya ana-bababir olan bir kızkardeşinin olmamasıdır. Ölenin bababir olan iki veya daha fazla kızkardeşinin, terekenin 2/3´sini alacağının delili icma´dır; zira icma´ya göre sözkonusu ayet sadece ana-hababir ve bababir olan kızkardeşler hakkındadır, anabir olan kızkardeşler hakkında değildir.
Cabir b. Abdullah şöyle anlatıyor: “Ben hastalanmıştım, Rasûlullah ziyaretime geldiğinde beni baygın vaziyette buldu. Sonra beraberinde Ebubekir olduğu halde yaya olarak (tekrar) bana geldiler. Rasûlullah ab-dest aldı ve abdestinin suyundan (bir miktar) benim baştma döktü. Hemen ayıldım. Sonra ´Ey Allah´ın Rasûlü! Malım hakkında ne karar vereyim veya servetimi ne yapayım ´ dedim. Bana hiç cevap vermedi”. Cabir´in dokuz tane kızkardeşi vardı. Nihayet miras ayeti denilen şu ayet nazil oldu;
Senden (kelâle hakkında) fetva isterler. Onlara de ki: ´Allah size kel-âle hakkında fetva veriyor: Eğer bir erkek çocuksuz olarak vefat ederse, yalnız (ana-bababir veya sadece bababir olan) bir kızkardeş varsa, ona, bıraktığı malın yarısı verilir. Kızkardeşi çocuksuz ölürse, erkek kardeş onun mirasçısı olur (malın hepsini alır). Eğer kızkardeşleri iki tane ise, onlara, bıraktığı malın 2/3´si düşer. Eğer erkek ve kızkardeşler mirasçı kalmış ise, erkek, kadının iki hissesi kadar alır. Allah sapıtmamanız için size hükümleri açıklıyor. Allah herşeyi bilendir.
(Nisa/176)
Cabir b. Abdullah ´Bu ayet benim hakkımda nazil oldu´ demiştir.[15]
Terekenin 1/3´ini Alacak Olanlar ve Bunun Şartları
Terekenin 1/3´ini alacak olanlar iki sınıftır:
1. Ölenin annesi
ölenin annesi iki şartla terekenin 1/3´ine sahip olur:
a. Ölen kişinin erkek veya kız çocuğu olmamalı, erkek veya kız çocuğa torunlar da dahildir.
b. Ölenin ana-bababir veya bababir veya anabir kardeşi olmamalıdır.
Ölenin annesinin, zikredilen şartlara sahip olduğunda terekenin 1/3´ini alacağının delili şu ayettir:
Eğer (ölenin öz) çocuğu yoksa ve ana-baba mirasçı olursa, annesine 1/3 vardır. (Nisa/11)
. 2. Ölenin birden fazla olan anabir kardeşleri
Ölenin birden fazla olan anabir kardeşleri -ister erkek, ister kız olsun- terekenin 1/3´ini eşit şekilde paylaşırlar. Burada erkek ile kız arasında fark yoktur. Ölenin birden fazla olan ana bir kardeşlerinin, terekenin 1/3´ini alabilmeleri için şu şartların bulunması gerekir:
a. Ölenin oğlu, kızı, oğlunun oğlu, oğlunun kızı gibi bir mirasçısı olmamalıdır.
b. Ölenin baba ve dede gibi mirasçı olacak kimsesi olmamalıdır.
Ölenin birden fazla olan anabir kardeşlerinin, terekenin 1/3´ini alacaklarının delili şu ayettir:
Eğer kardeşler birden fazla iseler, hepsi vasiyet ve borç çıktıktan sonra zarara uğratılmış olmaksızın terekenin 1/3´inde ortaktırlar.
(Nisa/12)
Ayette geçen ´1/3´inde ortaktırlar´ ibaresinin zahirinden, 1/3´in aralarında eşit bir şekilde paylaştırılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Ölenin kardeşleri bulunduğu halde dede bazen terekenin 1/3´ini alır. Bunun tafsilatı dede ve kardeşler bahsinde -Allah´ın izniyle- beyan edilecektir.
Terekenin 1/6´ini Alacak Olanlar ve Bunun Şartları
Terekenin 1/6´ini alacak olanlar yedi sınıftır ve herbirinin şartlan vardır:
1. Ölenin babası
Ölenin babası, ölenin oğlu veya kızı veya oğlunun oğlu veya oğlunun kızı gibi mirasçıları olduğunda terekenin 1/6´ini alır. Eğer pay sahiplerinden birşey artarsa onun tamamını alır. Bu hususu -Allah´ın izniyle- ileride açıklayacağız.
2. Ölenin annesi
Ölenin annesi iki şartla terekenin 1/6´ini alır:
a. Ölenin varis olacak dalı (çocukları veya torunları) olmalıdır. (Bunu daha önce de belirtmiştik.)
b. Ölenin kardeşleri olmalıdır.
Ölenin annesi ile babasının -zikredilen şartlar olduğunda- terekenin 1/6´İni alacaklarının delili şu ayettir:
(Ölenin) ana ve babasından herbirine, eğer ölenin çocuğu varsa, terekenin 1/6´i vardır. (Nisa/11)
Annenin terekenin 1/6´ini alabilmesinin şartlarından biri de şu ayette zikredilmiştir:
Eğer (ölenin) kardeşleri varsa, terekenin 1/6´i annesinindir. (Nisa/İl)
3. Ölenin baba tarafından dedesi
Ölenin baba tarafından dedesi, şu şartla terekenin l/6rine sahip olur:
a. Ölenin çocuğu olmalıdır.
b. Ölenin babası olmamalıdır.
Çünkü baba olursa, dedeyi mirastan mahrum eder. Çünkü ölen kişiye baba dededen daha yakındır. Dedenin terekenin 1/6´ini alacağının delili, icma ve ´Ölenin ana ve babasından herbirine, eğer ölenin çocuğu varsa, terekenin 1/6´i vardır´ (Nisa/l 1) ayetidir. Çünkü bazen dedeye de 1/6 verilir. ,
4. Ölenin ninesi veya nineleri
Nine, ister baba, ister ana tarafından olsun, bir şartla terekenin 1/6´ini alır. O şart ise hine ile beraber, ölenin annesinin bulunmamasıdır. Eğer birisi ölür de nineleri (babasının annesi ve annesinin annesi) hayatta olursa, terekenin 1/6´ini eşit şekilde paylaşırlar. Ancak baba tarafından olan nine, oğlu (öienin babası) hayattayken mirastan pay alamaz. Zira ´Ölüye bir vasıta ile bağlanan kişi, o vasıta ortada oldukça mirastan mahrum kalır´ kaidesi vardır.
Ölenin ninesinin veya ninelerinin, şartlar bulunduğunda terekenin 1/6´İni alacaklarının delili şu hadîstir: ´Hz. Peygamber, (ölenin) iki ninesine terekenin 1/6´ini verdi´.[16]
Kabisa b. Züveyb şöyle rivayet etmektedir: “Bir nine Ebubekir´e gelerek ondan mirasını istedi. Ebubekir ona ´Allah´ın Kitabı´nda sana hiçbir hisse yok, Rasûlullah´ın Sünneti´nde de sana hiçbir hisse yok; maamafih sen dön de ben (meseleyi) bazı kişilerden soruşturayım´ dedi. Ebubekir, (meseleyi) bazılarına sorunca Mugire b. Şube, ´Rasûlullah´ın yanında bulundum; nineye 1/6 hisse verdi´ dedi. Ebubekir ´Seninle beraber (bunu duyan) başkası var mı ´ diye sordu. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme ayağa kalkarak Mugire b. Şübe´nin sözlerini tekrarladı. Bunun üzerine Ebubekir nineye terekeden 1/6 hisse verdi.
Sonra başka bir nine, Ömer b. Hattab´a gelerek ondan mirasını İstedi. Hz. Ömer ona şöyle dedi: ´Allah´ın Kitabı´nda sana hiçbir hisse yok. Fakat (senin alacağın) işte o altıda birdir. Eğer ikiniz bir araya gelirseniz aranızda müşterektir ve hanginiz tek başına bulunursa onundur”.[17]
Evet âlimler, bir nineye 1/6 hisse verileceği, eğer nine iki tane olursa l/S hissenin ikisine paylaştırılacağı hususunda icma etmişlerdir.
5. Ölenin oğlunun kızı veya kızları
Ölen kişinin oğlunun kızı veya kızları, üç şart mevcut olduğunda terekenin İ/6´ini alırlar:
a. Ölen kişinin oğlunun kızı veya kızları, ölenin kızıyla beraber olmalıdır (ölen kişinin kızı olmamalıdır).
b. Ölen kişinin erkek çocuğu olmamalıdır.
c. Ölen kişinin oğlunun kızını veya kızlarını asabe yapacak biri, meselâ oğlunun oğlu olmamalıdır.
Bu ş/artlar bulunduğunda oğulun kızı veya kızları terekenin 1/6´ini alırlar. Rivayet edildiğine göre Ebu Musa´ya Ölünün kızına, oğlunun kızına ve kızkardeşine ait miras hisseleri sorulduğunda Ebu Musa şöyle demiştir: ´Terekenin yarısı ölünün kızına, diğer yarısı da kızkardeşine aittir. Abdullah b. Mes´ud´a git (bu meseleyi ona da sor), sanırım o da benim gibi hüküm verecektir!´
Mesele İbn Mes´ud´a sorulup, Ebu Musa´nın cevabı ve onun tarafından gönderildiği haberi verilince, Abdullah b. Mes´ud ´Eğer ben oğulun kızını mirastan mahrum edersem, elbette dalâlete düşmüş olurum, hidayete erenlerden olmam!´ (diye bir mukaddime ile söze başlayıp şöyle devam etti): ´Bu meselede ben Peygamber´in hükmettiği şekilde hükmederim (ki o da şudur): Ölünün kızı terekenin yansını alır, oğulun kızı da iki 1/3´i tamamlamak için 1/3 alır. Geri kalan (1/3) de kızkardeşin payı olur!´
Ravi Huzeyl şöyle dedi: “Biz Ebu Musa´ya gelip İbn Mes´ud´un fetvasını kendisine haber verince ´Aranızda bu hıbr (=büyuk âlim) bulunduğu sürece bana birşey sormayınız´ dedi”.[18] /
6. Ölen kişinin bababir olan bir veya daha fazla kızkardeşleri
Ölenin bababir olan bir veya daha fazla kızkardeşleri şu şartlar bulunduğunda terekenin 1/6´ini alırlar:
a. Ölen kişinin oğlu, oğlunun oğlu, oğlunun kızı gibi mirasçısı olmamalıdır.
b. Ölen kişinin babası, babasının babası gibi mirasçısı olmamalıdır.
c. Ölen kişinin ana-bababir olan erkek kardeşi olmamalıdır.
d. Ölen kişinin ana-bababir olan bir kızkardeşi olmamalıdır.
e. Ölen kişinin bababir olan erkek bir kardı *si olmamalıdır.
Bu şartlar bulunduğunda ölen kişinin bababir olan bir veya daha fazla kızkardeşleri terekenin 1/6´ini alırlar. Bu hükmün delili icma ve kıyastır. Ölen kişinin tek kızıyla beraber, oğlunun kızlarının da miras almalarına kıyas edilmiştir.
7. Ölen kişinin anabir erkek kardeşi veya kızkardeşi
Ölen kişinin anabir erkek veya kızkardeşinin terekeden 1/6 hisse alabilmeleri için şu iki şartın bulunması gerekir:
a. Ölen kişinin, anabir erkek veya kızkardeşini hacbedecek bir yakını olmamalıdır.
b. Ölen kişinin anabir erkek veya kızkardeşi tek olmalıdır.
Eğer birden fazla -iki, üç, dört- olurlarsa, daha önce de belirttiğimiz gibi terekenin 1/3´ini alırlar. Bunun delili şu ayettir:
Babası, annesi ve evladı olmadığı halde vefat eden bir erkek veya kadının erkek veya kızkardeşi varsa, vasiyeti ve borcu çıktıktan sonra onların herbirine terekenin 1/6´i düşer. Eğer kardeşler birden fazla iseler; hepsi vasiyet ve borç çıktıktan sonra zarara uğratılmış olmaksızın terekenin 1/3´inde ortaktırlar. (Nisa/12)
Mirasçılardan Terekenin 1/3´inin Sahipleri ve Terekeden Artan Malın 1/3´ini Alacak Olanlar
Terekeden artan malın 1/3´ini şu iki sınıf alır:
I. Ölenin baba tarafından dedesi
Dede, ölenin ana-bababir olan veya bababir olan erkek veya kizkardeşleriyle beraber olduğunda, terekeden artan malın 1/3´ini alır.
II. Ölenin annesi
Ölenin annesinin, terekeden artan malın 1/3´ini alması, umeriyyeteyn ve ğareviyyeteyn isimli iki meselede olur. Bu iki meseleye umeriyyeteyn denmesinin sebebi, Hz. Ömer´in terekeden artan malın 1/3´ini ölenin annesine vermiş olmasıdır. Buna ğareviyyeteyn denmiştir, çünkü bu meselese-Ager denilen yıldız gibi parlak ve meşhur olmuştur. Umeriyyeteyn denen İki mesele şudur:
a) Bir kadının geride kocasını, annesini ve babasını bırakarak ölmesi,
b) Bir erkeğin geride karısını, annesini ve babasını bırakarak ölmesi.
Birinci mesele´de koca terekenin yarısını, anne kalan yarının 1/3´ini alır. Geriye kalan ise babanın olur. Meselâ terekenin tamamı 6 lira olsa, 3 lirasını koca, 1 lirasını anne, 2 lirasını da baba alır.
İkinci mesele´de ise hanım terekenin 1/4´ini, anne geriye kalanın 1/3´ini, baba da geri kalanı alır. Meselâ terekenin tamamı 12 lira olsa, 3 lirasını hanım alır, 3 lirasını da anne alır, geriye kalan 6 lirayı da baba alır.
Anne, birinci meselede 1/6, ikinci meselede 1/4 almaktadır. Fakat fakihler 1/6, 1/4 yerine, Kur´an´in ibaresine ters düzmemesi için “geriye kalanın 1/3´i” ifadesini kullanmışlardır.
Eğer (ölenin öz) çocuğu yoksa, ana ve babası mirasçı olursa, annesine 1/3 vardır. (Nisa/11)
Bu iki meselede anneye, geri kalan malın 1/3´inin verilmesinin sebebi şudur: Anneye terekenin 1/3´i verilirse, ölen kişinin ilk nesebi olan babadan fazla almış olur; yani baba bir pay alırken anne iki pay almış olur.
İkinci meselede ise baba fazla alır; anne 4 pay alır ki bu terekenin, üçte biridir, baba ise 5 pay alır, bu da terekenin geri kalanıdır.
Erkek ile kadın aynı derecede eşit olurlarsa, şeriatta esas olan kadına erkeğin payının yarısı kadar verilmesidir. Meselâ ölen kişinin hem oğlu, hem de kızı olursa erkek 2, kız ise 1 hisse alır. İşte bu kaideye binaen anneye, baki kalanın 1/3´i verilmiştir. Nitekim Hz. Ömer böyle hükmetmiş, ashabın cumhuru da ona muvafakat etmiştir.
Ta´sib´le (Asabe´de) Miras
Daha önce asabe´nin, kişinin erkek akrabaları olduğunu, onlara bu ismin verilmesinin kişiyi çepeçevre sarmış olmalarından, ona kuvvet yerip destek olmalarından kaynaklandığını söylemiştik. Yine asabe tek olduğunda terekenin tümünü, pay sahipleriyle beraber olursa pay sahiplerinin paylarından geri kalanı alacağını söylemiştik.
Asabe çoğuldur, tekili ise asib´diT. Fakat fakihler çoğul olan asabe kelimesini tekil yerine kullanmışlardır. Çünkü asabe tek olduğunda, bir topluluk gibi terekenin tamamını alır.
Asabe Yoluyla Mirasın Meşruiyeti
Asabe yoluyla mirasın meşru olduğuna hem Kur´an, hem de Sünnet delâlet etmektedir.
Allah çocuklarınız hakkında, erkeğejki kadının payı kadar pay vermenizi tavsiye eder (emreder). (Nisa/11)
. Eğer erkek ve kadın kardeşler mirasçı kalmış ise erkek kadının iki hissesi kadar alır. (Nisa/176)
Bu iki ayet ölen kişinin oğlunun ve kardeşinin asabe yoluyla mirasçı olduğuna ve bunlardan birinin bulunması halinde ölenin kızkardeşini de asabe yapacağına delâlet eder.
Asabe yoluyla mirasın meşruiyetinin Sünnet´ten delili ise şu-hadîstir:
Mirası (Kur´an´da bildirildiği gibi) sahiplerine dağıtın. Geriye kalanı da ölenin en yakın erkek akrabasına verin.1
Asabe´nin Kısımları
Asabe biri ncseb´den, diğeri de sebeb´den olmak üzere iki kısımdır. Sebep nedeniyle asabe olmak, köleyi âzad etmekle olur. Köleyi âzad eden kişi veya kişiler ortada olmadığı zaman onların asabeleri köleye asabe olurlar. Fakat bunlarla köleyi âzad eden kişinin arasındaki nesebe bir kadın girmemelidir. Ancak burada bu konuya dalmayacağız; zira bu” hususun hemen hemen hiçbir örneği mevcut değildir. Bu, geçmiş tarihlerde kalmış bir meseledir ve insanların çoğu bu mesele hakkında bilgiye ´ muhtaç değildir.
Neseb´den Gelen Asabeler
, .
Neseb´den gelen asabeler, erkek varisler bahsinde saydığımız kişilerdir. Ancak onlardan ölen kadın ise kocası ve ölenin anabir olan kızkardeşi istisna edilmiştir. Bunlar pay sahibidirler. Bu bakımdan ölen kişinin babası, dedesi, oğlu, oğlunun oğlu, ana-bababir olan kardeşi, ba-babir olan kardeşi, ana-bababir olan kardeşinin oğlu, bababir olan kardeşinin oğlu, ana-bababir olan amcası, bababir olan amcası, ana-ba-
Daha önce geçmişti. Bababir olan amcasının oğlu, bababir olan amcasının oğlu o kişinin asa-besi´dir. Ölen kişinin mirasçısı olmaz da asabelerinden biri olursa, terekenin tümünü alır. Eğer ölen kişinin mirasçıları olur, bir de asabesi olursa, asabe terekeden artan malı alır. Asebelerden bir kısmının ise -baba, dede gibi- miras paylan vardır.
Neseb´den Gelen Asabe´nin Kısımları
Neseb´den gelen asabe üç kısımdır:
I. Bizzat asabe olan
II. Başkası vasıtasıyla asabe olan
III. Başkasıyla beraber asabe olan Şimdi bunları teker teker inceleyelim.
î. Bizzat Asabe Olan
Bizzat asabe olan, ölünün nesebinden gelen, fakat ölü ile arasında herhangibir kadın bulunmayan kişidir. Bunların bahsi daha önce geçmişti.
Bizzat Asabe Olan Kişinin Neseb Cihetleri
A. Oğulluk ciheti
Bunlar Ölen kişinin dallarıdır (evlatlarıdır). Ölen kişinin oğlu, oğlunun oğlu gibi ne kadar aşağı inerse insin erkek soyu onun asabesidir.
B. Babalık ciheti
Bunlar da ölen kişinin babası, dedesi, dedesinin dedesi gibi asıllarıdır.
C. Kardeşlik ciheti
Bunlar da ölünün babasının dallarıdır. Fakat bunlarla ölen kişi arasındaki nesebe- bir kadın girmez. Meselâ ana-bababir olan kardeş, bababir olan kardeş, ana-bababir olan kardeşin oğlu, bababir olan kardeşin oğlu gibi.
D. Amcalık ciheti
Bunlar ölen kişinin dedesinin dallandır. Yine onlarla ölen kişi arasında herhangibir kadın yoktur. Meselâ ana-bababir olan amca, bababir olan amca, ana-bababir olan amcanın oğlu, bababir olan amcanın oğlu gibi.
Bizzat Asabe Olan Kişinin Mirasçı Olması Şu Temeller Üzerine Bina Edilir
a. Geride kalan cihetin herhangibir ferdi, kendisinden önceki cihetin bir ferdi olursa mirasçı olamaz.
Çocuklar ve çocukların çocukları varken baba ve dede, babaları varken erkek ve kızkardeşler, erkek kardeş varken amcalar asabe yoluyla mirasçı olamazlar.
b. Akrabaların tümü baba ve dede, oğul ve oğulun oğlu, kardeş ve kardeşin oğlu, amca ve amcanın oğlu gibi aynı cihetten olursa asabe yoluyla mirasçı olamazlar.
Meselâ ölen kişinin dedesi ve babası hayatta ise dede torunun mirasından asabe yoluyla pay alamaz. Oğulun oğlu, oğulla beraber olursa asabe yoluyla birşey alamaz. Diğer asabeler de bunlara kıyas edilir. Diğer bir ifadeyle ölen kişiye bir vasıta ile yetişen kişi, o vasıta mevcut oldukça asabe yoluyla mirasçı olamaz.
c. Asabeler, akrabalık yönünden aynı olur da akrabalığın kuvvet derecesinde değişik olurlarsa, miras hususunda en kuvvetlisi diğerlerine takdim edilir.
Meselâ ana-bababir olan kardeş, bababir olan kardeşten, ana-bababir olan amca, bababir olan amcadan önce gelir.
Câberî, bu kaideyi şöyle ifade etmiştir: ´Önce takdim edilen cihet yoluyla, sonra akrabalık yoluyla, sonra akrabalığın kuvvet derecesiyle, sonra asabe yoluyla mirasçı olur1.
d. Mirasçılar hem cihet, hem derece, hem de derecenin kuvveti açısından eşit olurlarsa, hepsi asabe yoluyla mirasçı olur.
Bu durumda asabelerin tümü -ölen kişinin geride.kalan üç oğlu veya ölen kişinin geride kalan dört erkek kardeşi gibi- terekeyi aralarında eşit bir şekilde paylaşırlar.
II. Başkası Vasıtasıyla Asabe Olmak
Mira.sıan payı olup da kendisiyle beraber bir erkek kardeşi olan ;adın asabe olur ve pay sahipliğinden asabeliğe geçer. Meselâ ölen İşinin kızı, erkek kardeşiyle beraber olursa veya Ölen kişinin ana–ababir olan kızkardeşi, ana-bababir olan erkek kardeşiyle beraber »lursa asabe olur. Anabir olan kızkardeşler bu kaideden istisnadır, onlarla beraber olan erkek kardeş bizzat asabe olmadığı için kızkardeşlerini de asabe yapamaz. Başkası vasıtasıyla asabe olanların akrabalık derecesi, akrabalık kuvveti açısından eşit olmalıdır. Bu bakımdan ana-bababir olan kızkardeş bababir olan kızkardeşiyle beraber olursa asabe olmaz, yalnız mirasta pay sahibi olur. Çünkü o, bababir olan kardeşinden akrabalık bakımından daha kuvvetlidir. Ölen kişinin kızı, oğlunun oğluyla beraber olursa asabe olmaz, çünkü onun derecesi torundan daha kuvvetlidir.
Ancak derecenin eşit olması kaidesinden şu durumda olan kişi istisna edilmiştir: Ölen kişinin oğlunun kızları, oğlunun oğlunun´ oğluyla (erkek torunun oğluyla) beraber olursa, her ne kadar bu torunun akrabalık derecesi onlardan daha zayıfsa da torunun oğlu onları asabe yapar. Ayrıca ölen kişinin iki tane kızı ve oğlunun kızları varsa, iki kız terekenin 2/3´sini alır, oğulun kızlarına terekeden birşey verilmez. Bu durumdayken ölen kişinin oğlunun oğlunun oğlu olursa, oğlunun kızlarını (yani halalarını) asabe yapar; onlarla beraber terekeden geri kalanı paylaşırlar.
Başkası vasıtasıyla asabe olmanın şartı, terekenin 2/3´sini ve yarısını alan erkek kardeşleriyle beraber olmaktır. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
A. Ölen kişinin oğluyla beraber kalan kızları asabe olurlar.
B. Ölen kişinin kızlarıyla beraber, oğlunun oğlu olması halinde halalarını asabe yapar.
C. Ölen kişinin ana-bababir olan kızkardeşleriyle beraber ana-bababir olan erkek kardeşi bulunduğunda, kızkardeşlerini asabe yapar.
D. Ölen kişinin bababir olan kızkardeşleri, ölen kişinin bababir olan erkek kardeşiyle bulunursa asabe olurlar.
Başkası Vasıtasıyla Asabe Olmanın Delili
Başkası vasıtasıyla asabe olunabileceğinin delili şu ayetlerdir:
Allah çocuklarınız hakkında erkeğe iki kadının payı kadar pay vermenizi tavsiye eder (emreder). , (Nisa/11)
Eğer erkek ve kadın kardeşler mirasçı kalmışsa erkek kadının iki hissesi kadar alır. (Nisa/176)
Ölen kişinin oğlunun kızları, ölenin kızlarına kıyas edilmiştir. Erkek ve kızkardeşler ibaresi, hem ana-bababir, hem de bababir kardeşleri kapsamaktadır.
III. Başkasıyla Beraber Âsabe Olmak
Başkasıyla asabe, kişinin anabir kızkardeşleri veya kızıyla birlikte ba-babir kızkardeşleri veya oğlunun kızıdır (kız torunudur).
Ölen kişinin geride iki kızı ve onlarla beraber ana-bababif veya ba-babir olan kizkardeşi kalırsa, iki kız terekenin 2/3´sini pay olarak alırlar, . ana-bababir veya bababir olan kızkardeş ise geriye kalan malın 1/3´ini asabe yoluyla alır. Bunlar gibi ölen kişinin ana-bababir olan kızkardeşleri veya bababir olan kızkardeşleri, oğlunun kızıyla veya kendi kızlarıyla beraber kalırlarsa onlar da terekeyi aynı şekilde paylaşırlar.
Başkasıyla beraber asabe olmanın delili, ölen kişinin kızının, oğlunun kızının ve kızkardeşinin miras payları sorulduğunda İbn Mes´ud´un verdiği cevaptır.- ´Bu meselede ben Peygamber´in hükmettiği şekilde hükmederim (ki o da şudur): Ölünün kızı terekenin yansını alır, oğlunun kızı da iki 1/3´i tamamlamak için 1/3 alır. Geri kalan (1/3) de kızkardeşin payı olur´.[19]
” . .
Babanın Mirastaki Durumları
Babayı, miras hususunda pay sahipleri ve asabeler arasında zikretmiştik. Babanın mirastaki durumlarını şöyle özetleyebiliriz:
1. Babanın mirastaki birinci durumu, mirastan pay sahibi olmasıdır.
Ölen kişinin oğlu, oğlunun oğlu gibi erkek çocuğu olmadığında babası mirasta pay sahibi olur.
2. Babanın mirastaki ikinci durumu ise asabe yoluyla mirastan istifade etmesidir.
Ölen kişinin oğlu, kızı, oğlunun oğlu veya oğlunun kızı gibi evlatlan olduğunda babası asabe yoluyla mirastan istifade eder.
Birinci durumun delili şu ayettir:
Eğer (ölenin öz) çocuğu yoksa ve ana-babası mirasçısı olursa, annesine 1/3 vardır, (geri kalan da babanındır). (Nisa/11)
İkinci durumun delili ise şu ayettir:
Ölen kişinin) ana ve babasından herbirine, ölenin eğer çocuğu varsa, terekenin l/6(i vardır. (Nisa/11)
Anneye 1/3 hisse verildikten sonra, geriye kalan mal babaya aittir. Çünkü Kur´an-ı Kerim anneye 1/3 hisse verdikten sonra, babanın hissesi hususunda sükût etmiştir. Bundan anlaşılır ki geriye kalan malı, baba asabe yoluyla elde eder.
3- Babanın mirastaki üçüncü durumu ise, mirastan hem pay alması, hem de asabe yoluyla istifade etmesidir.
Meselâ ölen kişinin geride-kızı veya oğlunun kızıyla babası da kalırsa, baba mirastan 1/6 pay alır, terekeden artanı da asabe yoluyla alır. Bunun delili şu hadîstir:
M i ras% paylarını (Kur´an´da bildirilen) sahiplerine veriniz. Bu paylardan geri kalan birşey de baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir.[20]
Yukarıda zikrettiğimiz meselede baba, ölen kişiye en yakın erkek olduğundan terekeden 1/6 hisse alır, ölen kişinin kızı da payını aldıktan sonra geriye kalan mal asabe nedeniyle babaya ait olur.
Dedenin Mirastaki Durumları
Dedeyi de hem pay sahipleri, hem de asabeler arasında zikretmiştik. Dedenin de tıpkı baba gibi üç durumu vardır. Dede de bazen mirastan sadece pay alır, bazen sadece asabe nedeniyle mirastan istifade eder, bazen de mirastan hem payı olur, hem de asabe nedeniyle istifade eder. Dede, bu hususlarda aynen baba gibidir. Ancak bazı durumlarda babadan ayrılır,
Dedenin Babadan Ayrıldığı Durumlar
Dede, miıoa h\icu<;ıında babadan üç durumda ayrılır: 1. Ölen kişinin, dedesiyle beiabcr ana-bababir veya bababir olan erkek veya kızkardeşi varsa dedenin durumu babadan ayrılır. Baba aynı durumda olduğunda onları hacbeder (mirastan mahrum eder), dede ise onlarla beraber -ileride geleceği gibi- mirasa ortak olur. 2. Dede, Hz. Ömer´e nisbet edilen ve umeriyyeteyn diye bilinen iki meselede babadan ayrılır. Bu meselelerde anneyle beraber dede mirasçı olursa, anne malın 1/3´ini alır, fakat anneyle beraber baba mirasçı olursa, anne malın tümünün değil, geriye kalanın 1/3´ini alır. 3. Baba anneyi hacbeder, fakat dede anneyi hacbedemez. Ölen kişinin babası ve babaannesi kalırsa, babaanne oğlu (baba) tarafından hacbolunur, fakat dede onu hacbedemez. Çünkü babaanne ölüye dede vasıtasıyla bağlı değildir. Nitekim dedenin durumu da kendi annesini hacbetmek hususunda baba (=oğlu) gibidir. Çünkü onun (dedenin) annesi de -babaannenin babaya bağlı olduğu gibi- kendisine bağlıdır. En doğrusunu Allah bilir. -------------------------------------------------------------------------------- [1] Buhari/6351, Müslim/l6l5, (İbn Abbas´tan) [2] Hâkim, IV/333, (İbn Mes´ud´dan) [3] Hâkim, IV/333. (Hâkim hadîsin sahih olduğunu söylemiştir.) [4] İbn Mâce/2719, (Ebu Hüreyre´den hasen senedle) [5] Tirmizî/3794, İbn Mâce/154, İmam Ahmed, Müsned, 111/241 [6] Tirmizî/2123 [7] Ebu Dâvud/1919, Tirmizî/883, İbn Mâce/3011, Neseî, V/255 [8] İmam Ahmcd, Müsned, 1/191, 194 [9] Ebu Dâvud/2956, (Mikdarn b. Mâdikcrb´den sahih senedle) [10] Ebu Dâvud/4564 [11] Ebu Dâvud/4564 [12] Buharî/6383, Müslim/l6l4 [13] Buharî/6351, Müslim/1615, (İbn Abbas´tan) [14] Tirmizî/2093, Hâkim, İV/334 [15] Tirmizî/2098 [16] Hâkim, Müstedrek, IV/340 [17] Tirmizî/2102 [18] Buharî/6355 [19] Buharî/6355 [20] Buhari 351 Müslim/l6l5