Sayd (Avlanan Hayvanlar)
Avlanmak herhangibir hayvanı ansızın veya bir hile ile yakalamaktır. Burada sayd kelimesiyle ism-i mefuî (=avlanan) kasdedilmektedir. ´
İhramda iken av öldürmeyin. (Mâide/95)
Fakihlerin ıstılahında işe sadece eti yenen hayvanlar için avlanmak sözkonusudur.
Avlanmanın Meşruiyeti
Avlanmanın meşru olduğunun delili, ayetler ve hadîslerdir:
Ey iman edenler! Âkidlerinizi yerine getirin. Hac için ihramda olduğunuzda, avı helâl saymamanız şartıyla size hayvanlardan şu okunacaklardan başkası helâl kılındı. (Mâide/1)
İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. (Mâide/2)
Görüldüğü gibi birinci ayette ihramhyken avlanmanın haram; ikinci ayette ise ihramdan çıktıktan sonra ise helâl olduğu açıkça belirtilmektedir.
(Ey Muhammed!) Sana kendilerine neyin helâl kılındığını sorarlar. Onlara de ki: ´Bütün temiz şeyler size helâl kılındı. Allah´ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıp öldürdüklerinden de üzerlerine Allah´ın ismini anarak yeyin ve Allah´tan korkup sakının´. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir. (Mâide/4)
Avlanmanın Meşru Kılınmasının Hikmeti
Hayvanların etinin yenilmesinin helâl olması için Şârî tarafından tarif edilen avlanma ve benzeri vasıtalar belirli nedenlere dayanmayan ibadet]er kısmına girmektedir. Diğer muamelelerdeki maslahat ve nedenler, bunlarda yoktur. Fakat buna rağmen bazı hayvanların helâl, bazılarının da haram olmasından bazı hikmetler çıkarılabilir. Ayrıca avlanmanın meşru kılınmasından da, boğazlanmasından da birtakım hikmetler çıkarılabilir.
Avlanmanın meşruiyetinin hikmeti, tıpkı zaruri kesmenin meşruiyetinin hikmetine benzer. Arapların temiz kabul ettikleri, İslâm´ın da yenilmesini helâl kıldığı birtakım hayvanlar vahşidir. Onların normaî bir şekilde tutulup boğazlanması zordur. Allah Teâlâ, avlamak ve tuzağa düşürmek suretiyle bu tür hayvanların yakalanmasını kolaylaştırmıştır. Bu tür yakalamayı/öldürmeyi boğazlama, olarak kabul etmiştir. Tabii ki boğazlama imkânı bulunmadığı zaman bu sözkonusudur. Burada Allah´ın insanlara nasıl lütuf ve kolaylıklar gösterdiği açıktır.
Avlanması Helâl Olan ve Olmayan Hayvanlar
Avlanmada esas olan, her çeşit hayvanın avlanmasının helâl olmasıdır: Bunun delili, şu ayettir:
İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. (Mâide/2)
Ancak ayetin umumundan şunlar istisna edilmiştir:
1. Yenilmesi helâl olmayan hayvanları avlamak.
Hayvana eziyet veren aletlerle ve araçlarla avlamak haramdır.
2. Sadece eğlenmek veya vakit geçirmek için avlanmak da haramdır.
İster eti yenen hayvanlar olsun, ister yenmeyen hayvanlar olsun hüküm aynıdır.
3. İhramlı olan kişinin avlanması ve avladığı hayvanın etinin yenmesi haramdır. Bunun delili şu ayettir.-
İhramda iken av öldürmeyin. (Mâide/95)
İhramlı olmasa bile Harem dahilinde avlanmak haramdır. Bunun delili de şu hadîstir:
Allah Teâlâ şu beldeyi (Mekke´yi) harem kılmıştır. Onun dikeni ve otları kopanlmaz. Orada bulunan av hayvanı rahatsız edilmez ve avlanmaz.[1]
Harem´de, yerde bulunan birşey alınmaz. Ancak aldıktan sonra bir sene mescidde ilan etmek şartıyla alınabilir. Alıp ilan etmemek haramdır. Çünkü Allah Teâlâ Mekke´yi haram kılmıştır. Ayrıca bir de Mekke´nin hürmeti vardır.
Eti yenilmeyen ve eziyet veren hayvanın avlanması haram değildir. Eziyet vermeyen hayvanı avlamaksa haramdır. Eziyet vermeyen ve ihtiyaç duyulmayan hayvanın da avlanması haramdır.
Avlanmakta Meşru Olan Vesileler
Burada meşru olan vesilelerden maksat, avlanan hayvanın yenmesini caiz kılan şeylerdir. Meşru olmayan vesilelerden maksat da avlanan hayvanın etinin yenmesini caiz kılmayan şeylerdir. Avlanması meşru olan hayvanın etinin yenmesini caiz kılan vesileler şunlardır:
a. Hayvanı yaralayan kesici alet.
Bu alet; demir, bakır, kamış, cam veya hayvanı kesen herhangibir şey olabilir. Bunun delili şu hadîstir:
Kanı akıtılan ve üzerine Allah´ın ismi anılan her hayvanın etini yeyiniz.
[2]b. Avlanmada kullanılan alet veya araç, taş gibi kesiciliği olmayan birşey ise, hayvanı ağırlığı veya yakıcılığı sebebiyle öldürmüşse, o hayvanın etini yemek caiz olmaz.
Hayvan böyle bir sebeple Ölmemişse, meselâ kanadına veya ayağına taş isabet etmiş de avcı da ölmeden yetişmişse, onu şeriata uygun olarak boğazla malı dır. Şer´î boğazlamayı ileride izah edeceğiz. Fakat avcı, hayvana bıçak, ok ve benzeri gibi kesici bir afet kullanır da hayvan bundan dolayı ölürse yenmesi caizdir.
Av İçin Yetiştirilmiş Hayvanlarla Avlanmak
Av için yetiştirilmiş köpek, kaplan, arslan, doğan, şahin gibi hayvanların yakaladıkları avlar -aşağıdaki şartlar mevcutsa- mubahtır.
1. Sahibi tarafından bırakıldığında ava doğru gitmelidir.
Avlanması istenen hayvana doğru giderken başka birşey görüp ona doğru giden bir av hayvanının avladığı yenmez. Çünkü kendisinde avcılık şartı tahakkuk etmemiştir. Ancak onun tuttuğunu, sahibi yetişip boğazlarsa yenir.
2. Sahibi tarafından ava salındığında koşarak gitmelidir. Sahibi çağırıp durmasını emrettiğinde de hemen durmalıdır.
3. Sahibi tarafından ava salındığında ve sahibi gelmeden önce öldürdüğünde, o hayvandan birşey yememesi gerekir. Eğer avı getirip sahibinin önüne bıraktıktan sonra yerse onun avcılık vasfı düşmez.
4. Yukarıda sayılan üç şart, av için yetiştirilmiş hayvanda âdet halini almış olmalıdır.
. Av için yetiştirilmiş avcı hayvanlarla avlanmanın ve avlanan hayvanın helâl olduğunun delili şu ayettir:
Sana kendilerine neyin helâl kılındığını sorarlar. Onlara de ki: ´Bütün temiz şeyler size helâl kılındı. Allah´ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıp öldürdüklerinden de üzerlerine Allah´ın ismini anarak yeyin1.
(Mâide/4)
Ayette geçen ´mükellebîne´ kelimesi teklib kökünden gelmektedir ve bir hayvanı avcılığa alıştırmak demektir.
İmam Şafii bu kelimenin anlamını şöyle izah etmektedir: ´Emir verildiğinde emri yerine getiren ve yasaklanan şeye riayet eden köpek veya av için yetiştirilmiş başka bir hayvan, tam anlamıyla eğitilmiş demektir´.
Ayette geçen ´Avcı hayvanların sizin için yakaladıklarından´ ibaresinden maksat da avladığı hayvana dokunmamasıdır. Ayetin mefhum-u muhalifinden anlaşıldığı üzere ´Sahibi için avlanmamış ise, yani avladığından yemişse, o avın helâl olmadığım ve böyle hayvanın avcılığına şer´an itibar edilmeyeceğini´ gösterir.
Bu hususta Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
Sen öğretilmiş av köpeklerini, üzerlerine besmele çekerek saldığın zaman onlar öldürmüş olsalar bile, onların senin için tuttukları avdan ye! Ancak köpeğin o avdan yemesi hali müstesna! Şayet köpek avdan yerse sen o avdan yeme. Çünkü o takdirde köpek o avı (senin için değil de) sadece kendisi için tutmuş olabilir.[3]
Avlamanın Boğazlama Yerini Tutması
Avda kullanılan aletler avın etinin yenmesini caiz kılacak türden olursa ve avcı da hayvana yetişemeden önce ölürse, o hayvan boğazlanmış gibi kabul edilir. Ancak avcı, ölmeden hayvana yetişirse onu -ileride zikredeceğimiz gibi- şer´î ölçülere uygun olarak boğazlaması gerekir. Avcı, canlıyken yetişip de hayvanı boğazlamazsa, o hayvanın eti necis olur. Avcı koştuğu halde hayvan ölmeden yetişmezse, o hayvan boğazlanmış sayılır. Buna zaruri boğazlama denir.
Bunun delili, Râfi b. Hadîc´den rivayet edilen şu hadîstir: Biz deve ve davar türünden ganimetlere nail olduk. Bu sırada develerden biri kaçtı. Derken mücahidlerden biri ok atıp onu vurdu da bu suretle hayvanı durdurdu (veya öldürdü). Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Vahşi hayvanların firarileri olduğu gibi bu hayvanların da muhakkak firar edip kaçanları vardır. Bunlatdan biri böyle yaparsa, siz de ona işte böyle muamele ediniz.[4]
Ebu Sa´lebe el-Huşem den şöyle rivayet edilmiştir: Ben Hz. Peygamgamber´e geldim ve ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben yetiştirilmiş av köpeğimle de, yetiştirilmemiş av köpeğimle de avlanıyorum. Bu bakımdan bunlardan Dize helâl olacakları haber ver´ dedim. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Öğretilmiş köpeğinle her ne avlarsan onun üzerine Allah´ın i an, sonra ye! Öğretilmemiş olan köpeğinle avladığın avı diri in yetişip de boğazlarsan onu da ye![5]
Zebaih (Boğazlanan Hayvanlar)
Zebaih, zebh´in çoğuludur. Zebiha. ´boğazlanmış hayvan´ demektir. Buradaki boğazlamadan maksat, ileride zikredeceğimiz şartlan haiz, şer´î bir şekilde boğazlanan ve-eti yenen hayvanların boğazlanmasıdır.
Zebh ve Tezkiye Kelimeleri Arasındaki Fark
Tezkiye hayvanı boğazından veya boğazının altından kesmek demektir. Bu, insanın elinin altında olan ve gücünün yettiği hayvanlar için sözkonusudur. Eğer hayvan kaçıyor veya saldınyorsa, av hayvanı gibi kesici, öldürücü bir aletle avlamak/boğa2İamak gerekir.
Zebh ise, ister -ileride gelecek- şartları haiz olsun, ister olmasın, hayvanı boğazından kesmektir. Bu durumda zebh, tezkiye´nin bir çeşidi olmaktadır. Ancak şer´î olmakla mukayyeddir. Tezkiye hem zebh´i, hem de diğer şekilleri kapsamaktadır; yani şer´î şartlara uygun olarak boğazlanan her çeşit boğazlamaya tezkiye denir.´
Tezkiye´nin Şart Olmasının Hikmeti
Hayvanın helâl olması için tezkiye´nin emredilmiş olmasının asıl sebebi taabbudîdir. Nitekim bunu daha önce meşruiyetinin hikmetini izah ederken söylemiştik. Ancak tezkiye´nin taabbudî olmasından başka hikmetleri de vardır. Bu hikmetleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Bütün dinler, murdar hayvanın (=leşin) necis olduğunu bildirmiştir. Ölüsü necis olan ve olmayan hayvanların arasını ayırmak gerekir. İşte tezkiye, şeriat´a göre bunları belirleyen şeydir.
2. İslâm şeriatı kanın necis olduğuna ve ondan sakınılmasına hükmetti. Çünkü kanda birtakım zararlar sözkonusudur. Kesmek ise bu zararlı kanı dışarı atarak hayvanın etini temizlemektedir. Bunu ileride izah edeceğiz. Boğarak veya benzeri şekillerle hayvanı öldürmek ise, kanın içeride kalıp pıhtılaşmasına sebep olur.
Tezkiye´nin Çeşitleri
Tezkiye zebh, natır ve aArolr.-.ak üzere üçe ayrılır:
1. Zebh hayvanın -daha önce zikrettiğimiz şartlar dahilinde- hulku-iiıunu kesmektir. Huîkunı boynun en üst noktasıdır. Zebh, insanın kesmeye güç yetirdiği hayvanlar için sözkonusudur.
2. Nahr boynun en alt kısmıdır. Dolayısıyla hayvanı boynunun en alt noktasından kesmeye nahr denir.
Öyle ise rabbin için namaz kıl ve kurbân kes! (Kevser/2)
Fakihler, buradaki nahr´ın deveye nisbeten olduğunu söylemişlerdir. Çünkü deveyi böyle kesmek, deve için daha rahattır. Zebh ile nahr, birbirlerinin yerine geçer. Bunun delili şu hadîstir:
Kesim, boynun üst ve alt noktasından yapılır.[6]
Fakat sünnet olan, deveyi nahr; sığır, kovun ve benzeri hayvanları zebh etmektir.
3. Âkr, zaruret halindeki boğazlamaya denir; yani ´hayvanın ruhunu çıkaracak bir yara açmak´ demektir.
Hayvan vahşileştiği, sahibinin de onu tutup normal şekilde boğazlaması mümkün olmadığı durumlarda akr suretiyle boğazlamak caiz olur. Ayrıca av hayvanları için akr, boğazlamak demektir. Bunu daha önce izah etmiştik. Bunun delili şu hadîstir:
Vahşi hayvanların firarileri olduğu gibi, evcil hayvanların da muhakkak firar edip kaçanları vardır. Bunlardan biri böyle yaparsa, siz de ona işte böyle muamele ediniz; (ok veya benzeri bir aletle akr yapın/kanını akıtınız).[7]
Zebh´in Sahih Olmasının Şartları
Bu şartlar; kesenle, kesilen hayvanla ve kesimde kullanılan aletle ilgili olmak üzere üç kısma aynlır:
Kesenle İlgili Şartlar
Kesen kişi, müslüman veya ehl-i kitab olmalıdır. Ehl-i Kita&dan . sat yahudiler ve hristiyanlardır. Kesen kişi müşrik, mürted veya mecuj olursa, kesilen hayvanın eti helâl olmaz. Müslümanın kestiği hayvan etinin helâl olduğunun delili şu ayettir:
Henüz canlı iken kestiğiniz müstesna… (Mâide/3)
Ayetteki hitab müslümanlaradır. Ehl-i Kitab´m kestiğinin helâl olduğunun delili de şu ayettir:
Kendilerine kitab verilenlerin yiyeceği size helâldir. (Mâide/5)
Ayetteki taam´dan (yiyecekten) maksat, kestikleridir. Zira tüm insan-) ların ekmeği, helvası, çorbası yenir. Yahudiler ve hristiyanlar dışında! kâfirlerin kestiklerinin helâl olmadığının delili de Hz. Peygamber´in Hac mecusİlerine yazdığı mektuptur. Bu mektupta onlara İslâm arzedilmiş müslüman olanlarının İslârnının kabul edileceği, müslüman olmayan lanndan cizye alınacağı, onlara kız verilmeyeceği ve kestiklerinin yenm yeceği belirtilmiştir.[8]
Mecusîlerle ilgili bu hüküm, müşrik, mürted ve mülhidler için evvel yetle sabit olur. Çünkü onların küfrü daha derindir.
Ehl-i Kitab´dan maksat, kendisi veya atalarından birisi tahrif nesh´ten sonra ehl-i kitab olmayandır. Hristiyanlaşan mülhid´in kestiği yej nilmez. Hristiyan veya yahudi birinin atalarının müşrik olduğu bilinîyorş veya Hz. Peygamber´in bi´setînden sonra hristiyan olmuşsa, onun kesti| yenmez. Bunun delili, Şehr b. Havşeb´den rivayet edilen şu hadîstir: “Fi; Peygamber Bahra, Tenuh ve Tağlib kabilelerinin kestiklerini yemekten menetti. Bunlar hristiyanlık tahrif edildikten sonra hristiyanlaşan Arap kabileleriydi”.
Kesilen hayvan Allah´tan başkası için ve Allah´tan başkasının ism anılarak kesilmemelidir. Bir put için veya peygamber için veya bir müs lüman için kesilen hayvanın eti yenmez. Bunun delili şu ayettir:
Size leş, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına kesilenler haram kılınmıştır. (Mâide/3)
Saydığımız bu şartbr kesim yapan kişide bulunursa onun kestiği helâl olur. Kesicinin erkek veya kadın olması durumu değiştirmez. Hatta mümeyyiz olmaması, sarhoş veya deli olması bile durumu değiştirmez.
Kesilen- Hayvanla İlgili Şartlar Bu şartlan şöyle sıralayabiliriz:
1. Kesecek olan kişi hayvana yetiştiğinde hayvanda hayat-ı mustakırre olmalıdır. . .
Hayat-ı mustakırre1 d&n maksat, bir yaradır veya hayvanın bir hastalıktan ötürü ölüm haline girmemesidir. Eğer normal durumda ise kesilme esnasında birtakım çırpınmalar olur. Hayvan kesilmeden önce hayat-ı mustakırre durumunu kaybetmişse, onun eti helâl olmaz. Kesildikten sonra kan akması da onda hayat-ı rhustakırre´nin bulunduğuna delil olmaz.
2. Hulkum´un tamamı ile yemek borusu kesilmelidir.
Hulkum, nefes borusudur. Yemek borusu ile nefes borusu tamamen kesilmez de küçük bir parça kalırsa kesilen hayvan murdar t)lur. Bunun delili, Râfi b. Hadîc´den rivayet edilen şu hadîstir:
Kan akıtıldıktan ve Allah´ın ismi zikredildikten sonra yeyin. Ancak diş veya tırnak ile kesilen hayvan yenmez.[9]
Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, kesmede ´kan akıtılması´nı şart” koşmuştur. Bu da ancak nefes ve yemek borusunun tamamen kesilmesiyle mümkün olur. Onlar kesildiğinde hayat yok olur. Onlar tamamen kesilmezse hayat var demektir.
3. Keserken süratli, mümkünse bir tek hareketle kesilmelidir.
Eğer kesmede gevşeklik gösterilir de yemek ve nefes borusu kesilmeden canlılığını kaybederse, hayvan murdar olur. Kesilen hayvandaki hayat-ı mustakırre, kesildikten sonra hareket etmesiyle bilinir. Kişi yavaş davranır ve kestikten sonra hayvanda herhangibir hareket görülmezse, bu, hayvanın kesimi tamamlanmadan ondaki hayat-ı mustakırre´nin yok olduğuna delâlet eder ve onun yenmesi helâl olmaz.
Kesimde Kullanılan Aletle İlgili Şartlar
Kesimde kullanılan aletle ilgili şartları da şöyle sıralayabiliriz:
1. Alet keskin olmalıdır.
Bu alet; demirden, bakırdan, kalaydan, camdan, kamıştan ve benzeri maddelerden olabilir. Bu bakımdan keskin olmayan, sadece ağırlığı nedeniyle hayvanı öldüren taş ve benzeri maddeler kesim aleti olarak kullanılamaz ve bu tür maddelerle öldürülen hayvan boğazlanmış sayılmaz. Bunun delili daha önce geçen şu hadîstir:
Kanı akıtan birşey ile kesilen ve üzerine Allah´ın adı anılan hayvanın etinden yeyin.[10]
2. Diş ve tırnak gibi şeyler kesim aleti olarak kullanılmamalıdır.
Bu bakımdan diş veya tırnakla kesilen hayvanın kanı tamamen aksa dahi, eti helâl olmaz. Çünkü Hz. Peygamber diş ve tırnağı kesim aletlerinden istisna etmiştir.
… Diş ve tırnak kesim aleti olarak kullanılmaz.[11]
Diş ve tırnağın hükmüne, insanın ve diğer canlıların kemikleri de dahildir. Bu istisnanın nedeni ise Hz. Peygamber´in böyle emretmiş olmasıdır. Çünkü bu taabbudî bir ibadettir. Dolayısıyla taabbudî hususlarda neden ve niçinini sormadan emirlere uymak gerekir. Daha önce söylediğimiz gibi kesim, birtakım maslahat ve nedenler üzerine bina edilmemiştir. Bu bakımdan bu istisnanın nedenini araştırmamak en güzelidir. Allah hakikati daha iyi bilir.
Mülâhazalar
Birinci Mülâhaza
Karnında yavrusu olan hayvanın kesilmesi, yavrusunun da kesilmesi demektir. Fakat hayvan kesilip karnı yarıldıktan sonra yavru diri olursa onun da ayrıca kesilmesi gerekir.
Bunun delili, Ebu Said el-Hudrî´den rivayet edilen şu hadîstir: Hz. Peygamber´e annesinin karnındaki yavrunun durumunu sorduk. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Onun etini yiyebilirsiniz. Çünkü annesinin kesilmesi, onun da kesilmesi demektir.[12]
İkinci Mülâhaza
Diriyken hayvandan kesilen parça, murdar hayvan hükmündedir. Ancak hayvanın çeşitli yerlerde kullanılan kıl ve tüyleri bundan müstesnadır. Bu husus ileride izah edilecektir. Fakat diriyken balıktan kesilen parça murdar değildir. Çünkü balığın ölüsü de helâldir.
Diriyken koyundan bir parça kesilirse -koyunun ölüsü murdar/necis olduğundan- o parça yenmez. Diri bir insandan kesilen parça ise temizdir. Çünkü insanın ölüsü de temizdir. Hayvandan kesilen parçanın necis olması, onun ölüsünün necis olmasındandır.
Bunun delili, Ebu Said el-Hudrî´den rivayet edilen şu hadîstir: Hz. Peygamber´e, develerin hörgüçlerinden, koyunların butlarından kesilen parçalar hakkında sorulduğunda, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Bir diriden kesilen parça ölü hükmündedir.[13]
Ebu Vâkid el-Leysîden de şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber Medine´ye geldiğinde Medineliler develerin hörgüçlerinden, koyunların butlarından parçalar keserek yiyorlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: ´
Hayvan diriyken ondan kesilen parça, kesilmeden ölmüş hayvan eti hükmündedir.[14]
Hayvanların yünü, kılı, tüyü bundan istisna edilmiştir. Ancak bunların da birtakım şartları vardır. Onları şöyle sıralayabiliriz:
1. Şer´an eti yenen hayvanlardan olmalıdır.
2. Hayvan diriyken veya şer´an kesildikten sonra kırpılmış olmalıdır.
3. Diri hayvandan kesilmiş bir azanın üzerinde olmamalıdır.
İnsanın kılları temizdir. Murdar olan hayvanların kılları ise necistir ve temizlenmesi de mümkün değildir. Murdar olmayan hayvanların tüylerinin, kıllarının, yünlerinin temiz olduğunun delili şu ayettir:
Allah evlerinizi sizin için huzur ve sükun (yeri) yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç zamanı, gerekse konaklama zamanında sizin için taşınması kolay evler (çadırlar) kıldı. Onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) ev eşyaları ve ticaret metaı varetti. (Nahl/80)
Bu ayet, hayvanların yünlerinin, yapağılarının, kıllarının ve tüylerinin kullanılmasının caiz olduğuna delâlet ettiği gibi, aynı zamanda bunların temiz olduğuna da delildir.
Üçüncü Mülâhaza
Ne şekilde ölmüş olursa olsun, murdar hayvanın yenilmesi haramdır. Murdar hayvan´dan maksat, şeriata uygun olmayan şekilde kesilen veya Ölen hayvandır.
Akan kan, hangi hayvandan akarsa aksın içilmesi haramdır. Bunun delili şu ayettir:
Size leş, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksekten düşmüş, boynuzlanmış, canavar tarafından parçalanmış hayvanlar -henüz canlı iken kestiğiniz müstesna- dikili taşlar üzerinde kesilenlerdi yemeniz) ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılınmıştır. (Mâide/3)
Bu ayet; murdar hayvanın, kanın, domuzun, Allah´tan başkası adına kesilen hayvanın, dikili taşlar üzerinde kesilen hayvanın haram olduğuna delâlet eder.
Murdar Hayvanlardan ve Kan´dan İstisna Edilenler
Murdar hayvanlardan, balık ve çekirge istisna edilmiştir. Bunlar murdar da olsalar yenir. Kandan da, ciğer ile dalak istisna edilmiştir. Bunun delili, Hz. Peygamber´in şu sözüdür:
İki murdar ile iki kan bize helâl kılındı. Bunlar balık ile çekirge ve ciğer ile dalaktır.[15]
Hayvan Kesmenin Sünnetleri
1. Keserken Allah´ın ismini anmak. Kesimi yapan kişi meselâ ´Bismillah´ demelidir. Bunun delili şu ayettir:
Üzerine Allah´ın ismi anılandan yeyin. (En´âm/118) Ayrıca Hz. Peygamber de daha önce geçen bir hadîste şöyle buyurmuştur»
Kanı akıtılan ve üzerine Allah´ın ismi anılandan yeyin.
Av hayvanına ok atan avcının okunu atarken veya yetiştirilmiş hayvanı avın üzerine salarken besmele çekmesi sünnettir.
Şeriata uygun olarak kesilen ve fakat besmele çekilmeyen hayvanın eti helâldir. Çünkü ayetteki ve hadîsteki besmele, İmam Şafii´ye göre farz değil, mendub´dur.
2. Nefes borusunun aralarında olan verid denilen damarları kesmek sünnettir.
Çünkü bu damarların kesilmesi, hayvanın çabuk ölmesini sağlar.
3. Kesim yapan kişinin, kesim aletini iyice bileyip keskinleştirmesi sünnettir.
Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:-
Allah Teâlâ herşeye karşı ihsanı (güzelliği, iyiliği) yazmış (vacib kılmış)tır. Bunun için öldürürseniz o öldürmede iyi tarzı seçin. Hayvan boğazlarsanız o boğazlamayı güzeî yapın. Sizden hayvan boğazlayacak olan kişi bıçağını iyice keskini eş tirsin, kurbanını rahatlatsın.[16]
4. Kesilecek hayvanı sol tarafı üzerine yatırmak, sağ ayağını serbest bırakmak sünnettir.
Hayvanın ayağı serbest bırakılırsa, kesilme esnasında rahat hareket eder ve rahatlar.
Deve ise sığır ve koyundan farklı şekilde kesilir. Deve kesiminin en efdali, deveyi ayakta ve so! dizi bağlı olduğu halde, boynunun en alt noktasından kesmektir. Bunun delili şu ayettir:
Biz kurban edilen büyükbaş hayvanları (develeri de) sizin için Allah´ın (şeriatın) alâmetleri kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. O halde onlar ayaklan üzerinde durup kurban edilirken onların üzerine Allah´ın adını anın. (Hac/36)
İbn Abbas bu ayetin tefsirinde ´Üç ayak üzerinde ayakta oldukları halde kesiniz´ demiştir.[17]
5. Kesim esnasında hayvanı kıbleye çevirmek sünnettir.
Çünkü kıble, cihetlerin en sere fi is id ir. Böylece kesim yapan kişi de kıbleye dönmüş olur. . ´
——————————————————————————–
[1] Buharî/1510, (İbn Abbas´tan)
[2] Buharî/5167, Müslim/1929
[3] Buharî/2356, Müslim/1968
[4] Buharî/5190, Müslim/1968
[5] Buharî/5170, Müslim/1930
[6] Darekutnî, IV/283, Buharı, Kitab´uz-Zebâih vc´s-Sayd
[7] Buharî/5190, Müslim/1968, (Râfi b. Hadîc´den)
[8] Beyhâki, DC/285´de ´Bu hadîs mürseldir. Fakat ümmetin çoğunluğu bunu tevsii etmektedir´ demiştir.
[9] Buharî/2356, Müslim/1968
[10] Buharı ve Müslim
[11] Buharîve Müslim, (Râfi b. Hadîc´den)
[12] Ebu Dâvud/2827
[13] Hâkim, Müstedrek, IV/239
[14] Ebu Dâvud/2858, Tirmizî/1480, Hâkim, IV/239
[15] İmam Ahmed, 11/27 ve başka muhaddisler
[16] Müslim/1955
[17] Hakim, Müstedrek, IV/233