– Ebu Talib hastalandığında Kureyş’ten içlerinde Ebu Cehil’in de bulunduğu bir grup Ebu Talib’in yanına girerek şöyle dedi: “Senin kardeşinin oğlu (Rasûl-ü Ekrem’i kastediyorlar) bizim tanrılarımıza sövüyor, şöyle diyor, böyle yapıyor… Eğer çağırır da, bu işi yapmaktan onu nehyedersen çok iyi olur”. Bunun üzerine Ebu Talib Hz. Peygamber’i çağırdı. Hz. Peygamber Ebu Talib’in yanına geldi, eve girdi. Kureyşliler ile Ebu Talib arasında bir kişinin oturabileceği kadar bir mesafe vardı. Ebu Cehil, Hz. Peygamber’in Ebu Talib’in yanına oturması halinde Ebu Talib’in ona daha şefkatli olabileceği korkusuyla kalkıp o yeri kapattı. Hz. Peygamber de amcası Ebu Talib’e yakın oturabileceği bir yer bulamadı, kapı yanında oturdu. Ebu Talib Hz. Peygamber’e
“Ey yeğenim, nedir bu durum Kavmin senden şikâyet ediyor. İddialarına göre sen tanrılarına küfrediyor, onlar hakkında ileri-geri konuşuyormuşsun ”. Meclistekiler birçok şeyler söylediler. Sonra Hz. Peygamber konuşmaya başladı ve şöyle buyurdu:
“Amca! Ben onları sadece bir tek kelime üzerindeanlaşmaya davet ediyorum. O kelimeyi söylerlerse şayet, Araplar onlara baş eğerler, acemler de cizye verirler”. Kureyşliler Rasûlullah’ın bu sözleri üzerine sevinerek şöyle dediler:
“Bir kelime mi istiyorsun Babanın başı üzerine yemin olsun ki sana on kelime bile veririz. Söyle nedir o kelime ” Ebu Talib de
“Ey yeğenim! o istediğin kelime nedir ” dedi. Rasûl-ü Ekrem de
‘’O kelime Lâilâheillallah’dır” dedi. Bunun üzerine onlar ürkerek ayağa kalktılar, elbiselerini silkerek şöyle dediler: “O mabudları bir mabud mu kıldı Kesinlikle bu hayret verecek bir şeydir” (Sa’d: 38/5). Bunun üzerine bu surenin beşinci ayetten sekizinci ayetine kadar olan kısmı nazil oldu.[1]
——————————————————————————–
[1] İbn Cerir (İbn Abbas’tan); İmam Ahmed, Nesai, İbn Ebi Hatim; Tefsir-i İbn Kesir, 4/28; Beyhaki, 9/188; Hakim, 2/432; (Bu rivayetin senedi sahih ise de Buhari ve Müslim nakletmemişlerdir. Ancak Zehebi de sahih olduğunu söylemektedir)
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/39-40.