Sayd (av), yaratılışında vahşi olup insandan kaçınan, eti yensin yenmesin, herhangi bir hayvandır ki, ele geçirilmesi ancak bir hile ile mümkün olabilir. Böyle bir av hayvanını kaçamaz bir hale getirip elde etmeye İstiyad (Avlamak) denir.
Bir av hayvanına karşı bir köpeğini salıvermeye “İrsal”, kışkırtıp sıçratmaya da “İğra” denir. İğra irsalden sonra olur.
Ava kendiliğinden varan öğretilmiş köpek gibi bir hayvanın arkasından yapılacak “İğra”, irsal hükmündedir.
Vahşi hayvanları avlamak caizdir. Bu mübah olan bir kazanç yoludur. Fakat diğer kazanç yollan bundan daha faziletlidir. Zevk ve eğlence için av avlamak uygun değildir. Kalbe katılık ve gaflet getirir. Yaratıklara karşı şefkat duygularını azaltır.
Bununla beraber Yüce Allah bu hayvanları insanlar için yaratmıştır. İnsanlar ya bir ihtiyaç veya kendi cesaretlerini denemek veya bir genişlik bulmak için bazı hayvanları avlayabilirler. Çok kez yenecek hayvanları yenmek için, yenmeyecek hayvanlar da derileri, dişleri veya zararlarını kaldırmak için avlanır.
Ancak bunları avlamak için başkalarının ekinlerini yok etmek, onları evlerinde rahatsız etmek caiz değildir.
Nelerle Av Yapılır
Av, ya öğretilmiş köpek, doğan, pars, atmaca ve şahin gibi bir hayvanla yahut yaralayan ve öldüren bir silâhla veya tuzak kurmakla, çukur kazmak, bıçak, kılıç ve kamış gibi keskin bir şeyi yere dikmekle yapılır. Bir hayvanın av için öğretilmiş hale geldiği, ya anlayış üstünlüğü ile veya bilen kimselere başvurarak sabit olur. Çünkü bu gibi hayvanların öğretim süreleri onların durumlarına göre değişir. Bunun için belirli bir süre yoktur. Bu, İmam Azam´a göredir. İki İmama ve İmam Azam´dan diğer rivayete göre de, azı dişleri olan hayvanların öğretilmiş hale gelmeleri de, salıverildikten sonra çağrıldıkları zaman hemen koşup gelmeleri ile bilinir.
Pars gibi hayvanların öğretilmiş bir hale gelmiş olmaları da, hem yemeyi terk, hem de çağrılınca dönüp gelmeleriyle belli olur. Çünkü bunların yaratılışlarında hem yırtıcılık, hem de ürküp kaçmak vardır.
Av için öğretilmeye elverişli olmayan aslan, kaplan ve ayı gibi hayvanlarla ve tamamen necis (pis) olan domuzla av yapmak caiz değildir.
Bir av hayvanının öğretilmiş olmadığı sonradan anlaşılsa, meselâ: Öğretilmiş olduğuna hükmedilen azı dişli bir hayvan, avladığı hayvanın etinden yese veya tırnaklı bir avcı hayvan çağrıldığı halde geri dönüp gelmese önceden ve sonradan avladığı hayvanın eti haram olur. Çünkü bu durumda hayvanın henüz öğretilmiş bir hale gelmedikçe, avlayacağı hayvanlar yenilmez.
Av Hayvanında Aranılan Şartlar
Bir av etinin yenilebilmesi için şu şartlar gereklidir:
1) Av, dinimizce eti yenen hayvanlardan olmalıdır.
2) Avcı, hayvan boğazlamaya ehil bir müslüman veya kitab ehlinden olmalıdır. Bunlardan Besmeleyi bilen ve av kasdinde bulunan bir çocuğun veya delinin veya bir sarhoşun avladığı av helaldır. Fakat hac veya umre için ihramda bulunan bir müslümanın Harem Bölgesi dahilinde ve haricinde avlayacağı av helal olmaz.
Yine, bir Mecûsî, putperest veya mürtedin (hak dinden çıkmışın) avladığı hayvanın eti de haramdır, bunlar yenmez.
3) Avcı ava silâh atarken veya hayvanı salıverirken gerçekten veya hükmen Besmele çekmiş olmalıdır. Besmeleyi unuttuğundan dolayı terkeden bir avcı, hükmen besmele getirmiş olur. Besmele kasden terk edilmiş olursa, avın eti yenmez, haramdır.
(İmam Şafiîye göre, Besmele getirmek şart değilir, fakat bunu terk mekruhtur.)
4) Avlanan hayvan, avcının henüz eline geçmeden almış olduğu yaradan dolayı ölmüş olmalıdır. Onun için henüz ölmeden ele geçirilirse, boğazlanması gerekir. Bu durumda boğazlanmadan ölürse, eti yenmez.
5) Avcı silâhı ile vurduğu veya öğretilmiş av hayvanı ile tutturup yaraladığı avı durdurmaksızın ele geçirmek için peşine koşmalıdır. Çünkü bu durumda avı daha ölmeden yakalayıp boğazlaması mümkündür. Bu boğazlama mümkün oldukça hükmen boğazlama yeterli olmaz. Onun için bir süre durduktan sonra veya başka bir şeyle uğraşıp av gözden kaybolduktan sonra gidip de avı ölmüş bulsa, onun eti yenmez. Çünkü bu halde başka bir sebeble ölmüş olması, düşünülebilir. Fakat böyle beklemeksizin hemen gidip de avı yaralı olarak ölmüş bulsa, eti yenebilir. Buna göre hükmen bir boğazlama bulunmuş olur.
6) Ava saldıran öğretilmiş hayvan da, bir süre durmayıp hemen ava doğru yürümelidir. Buna öğretilmemiş başka bir hayvan da eşlik etmelidir.
Pars gibi öğretilmiş bir hayvanın, salıverildikten sonra dinlenmek için değil de, avını avlamak için hile olarak bir yere saklanıp duruvermesi, zarar vermez.
7) Av köpekleri gibi öğretilmiş azı dişli av hayvanları, tuttukları avların etinden kendileri hiç yememelidir. Eğer bu avcı hayvanlar, tuttukları avları parçalayıp etlerinden yiyecek olurlarsa, artık avlanan hayvanların etleri yenmez. Fakat tırnaklı olan öğretilmiş hayvanların tutup etlerinden yedikleri hayvanlar, insanlar tarafından da yenir. Çünkü bu ikinci kısım hayvanların öğretilmiş olmaları, yemeyi terk suretiyle değildir; çağrıldıkları zaman geriye dönüp gelmeleri iledir.
Avla İlgili Çeşitli Meseleler
Avlanacak birçok hayvan için bir Besmele yeterlidir. Şöyle ki: Avcı silâh atarken veya öğretilmiş hayvanı salıverirken bir kez “Bismillâhi Allahü Ekber” dedikten sonra bir kaç hayvan aldığı yara sebebiyle ölmüş olsalar, hepsinin etleri yenebilir.
Yine, bir kimsenin belli bir av hayvanına Besmele ile attığı ok veya kurşun, diğer bir avı yaralayarak öldürse, onun da eti yenebilir. Çünkü bu şekilde yapılan Besmele, o belli ava değil, atılan alete veya salıverilen hayvana aittir. Bununla beraber yükümlülük, güce göredir. Avcının gücü ise, yalnız atmayadır, yoksa dilediği ava isabet ettirmek değildir.
Bir ava karşı öğretilmiş bir köpeği veya doğan gibi diğer bir hayvanı Besmele ile salmak da bu hususta kurşun atmak hükmündedir. Fakat avcı bir alet üzerine Besmele okuduğu halde, diğer bir aleti atacak olsa, bu aletin isabet edeceği avın eti, o av Besmele ile kesilmedikçe yenmez.
Aynı şekilde, bir kimse boğazlamak üzere olduğu bir hayvanı, Besmele okuduktan sonra bırakıp da onun yerine önceki Besmele ile başka bir hayvanı boğazlayacak olsa, bunun eti helal olmaz. Çünkü bu ikinci hayvan üzerine Besmele yapılmamıştır.
Atılan bir kurşundan aldığı bir yara sonunda henüz elde edilmeden ölen veya bir av köpeğinin açtığı yaradan dolayı hemen ölen bir av yenebilir. Fakat atılan taşın ve diğer bir merminin sadece ağırlığından dolayı yara bulunmaksızın ölen veya bir av köpeğinin sadece çarpmasından veya boğmasından dolayı ölen bir av, yenmez. Çünkü yaralama, hükmen bir boğazlamadır. Yara bulunmayınca, boğazlama da yapılmamış olur. Kabul edilen fetva budur.
Av hayvanının yenebilmesi için, sadece yaralama yeterli değildir. Bununla beraber kan da akmış olmalıdır. Fakat bazı alimlere göre kan akması şart değildir. Diğer bazı alimlere göre de, yara büyük ise, kan çıkması gerekmez, değilse, gerekir.
İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiîye göre, aslında yara gerekli değildir. Yara bulunmasa da, öğretilmiş hayvanların öldürdükleri hayvanların etleri yenebilir.
Dişli öğretilmiş hayvanlar, tuttukları avların kanlarını içseler veya sahiblerinin kendilerine atacağı et parçalarını yeseler veya sahibleri avı elde ettikten sonra bunun etinden yiyecek olsalar, bu işler avlanmış olan hayvanın etinin yenmesine engel olmaz.
Yaralı olduğu halde henüz canlı iken elde edilen bir av, besmele ile boğazlanmazsa, eti yenmez. Ancak ele geçen bir hayvanın hayatı, yeni boğazlanmış bir hayvanın hayatı gibi hemen sönmek üzere ise, onun boğazlanması gerekmez. Bununla beraber boğazlanması daha iyidir.
Öğretilmiş bir av hayvanı, avladığı avı yaraladıktan sonra, yere çarpıp tekrar yaralayarak öldürse, eti helal olur. Çünkü tutacağı avı bir defa yaralayıp tekrar yaralamaması hayvana öğretilemez. Onun için bu bağışlanmıştır.
Avcı tarafından atılan bir şeyle yaralanan bir av, ilk önce yere düşüp de hemen ölse, yenebilir. Çünkü bundan kaçınmak mümkün değildir. Fakat suya, dam üzerine veya bir ağaç üzerine, oradan da yere düşerek ölse, eti yenmez. Çünkü su ile veya dama düşmekle veya ağaca çarpmakla ölmüş olması düşünülebilir.
Fakat başka bir görüşe göre, eğer aldığı ilk yara hemen öldürücü bir yara ise, eti yenebilir, değilse yenmez.
İki avcıdan biri silâh atarak bir avı yaraladığı halde, diğeri de silâh atarak öldürse, bakılır: Eğer bu iki avcıdan biri silâh atıp da avı kaçamaz hale getirdikten sonra, diğeri de silâh atarak onu öldürse, eti yenmez. Çünkü bu takdirde o avı tutup boğazlamak mümkündür. Artık ikinci avcı, bu avın yaralı durumundaki kıymetini birinci avcıya öder. Fakat bu av, ilk yaradan dolayı, artık yaşaması umulmayacak bir hale gelmişse, eti yenebilir. Çünkü bu durumda ölmesi, birinci avcının silâhına bağlanır, ikinci avcıya da kıymet ödemek gerekmez.
Yakınlık kazanmış olan av hayvanlarını da boğazlamak gerekir. Evde beslenen geyik gibi…
Aksine olarak koyun ve deve gibi ehil bir hayvan yabanileşip de ele geçirilmesi zor olsa veya kuyuya düşüp de boğazlanması mümkün olmasa, herhangi bir alet veya silahla yaralamak (mesela kurşun atmak) suretiyle öldürülmesi caiz olur. Böylece eti yenir. Çünkü o hayvanın gerçekten boğazlanması, imkansız olmuştur.
Bir kimse öğretilmiş hayvanı, Besmeleyle bir ava gönderdiği halde o hayvan, arka arkaya birçok av hayvanlarını avlayacak olsa, hepsi de yenebilir.
Yine, bir ava attığı ok veya kurşun birkaç av hayvanına isabet ederek bunları yaralasa ve öldürse, hepsi de yenebilir.
(İmam Malik´e göre, ilk avlanan yenebilir, diğerleri yenmez. Çünkü bu İmama göre, ava hayvanı göndermek veya silâh atmak halinde avı belirlemek şarttır. Bu belirleme ise, yalnız birinci av için olmuştur.)
“Doğrusunu en iyi bilen Allah´dır ve asıl güzel olan Allah katında güzel olandır.”