Abdestin Mahiyeti
Abdest belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadet ve itaattir. Abdeste, güzel oluşundan ve temizliğe yardımcı olmasından dolayı “Vuzu” adı verilmiştir. Abdestin manevî birçok faydaları ve sevabları olduğu gibi, maddî olarak da pek çok yararları vardır. Vakit vakit abdest alan bir müslüman temizliğe riayet etmiş, temizliği alışkanlık haline getirerek kendisini, birçok hastalıklara sebebiyet verecek kirli hallerden korumuş olur.
“Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur.” buyurulmuştur. Bir hadis-i şerif de şu anlamdadır: “Her kim emrolunduğu gibi abdest alırsa geçmiş günahları bağışlanır.”
Namaz gibi bir kısım din görevlerini yerine getirmek için abdest almaya gerek vardır. Bu görevlerden her birinin yapılması, abdestin bir sebebidir. Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, tavaf edemez, bir mahfaza içinde olmaksızın Kur´an´ı tutamaz, Kur´anın tam bir âyetinin veya bir kısmının yazılı bulunduğu bir levhaya el süremez. Bunları yapmak haramdır. Fakat Kur´an-ı Kerimi ezber olarak veya karşıdan mushaf´a bakarak abdestsiz okuyabilir. Aklı olan ve büluğ çağına eren ve suyu kullanmaya gücü yeten her müslüman, gerektiği zaman abdest almakla yükümlüdür.
Abdestin Farzlari
Abdestin farzları dörttür: Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez silmek (meshetmek)tir. Şöyle ki:
Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saç biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kere yıkamak farzdır.
Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez. Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir.
Dirseklere gelince, bunlara “Mirfak” denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve “Topuk” denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez.
Başa meshe gelince: Alından arkaya doğru başın ön kısmına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine meshedilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz.
(Malikî ve Hanbelîlere göre, başın tamamını meshetmek vacibdir. Şafiîlere göre en az bir parmak mesih yeterlidir.)
Abdestin Sünnetleri
Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:
1) Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise farzdır. Böylece diğer organlar kirlenmiş olmaz.
2) Abdeste “Eûzü Besmele” ile başlamak. Abdest arasında okunacak Besmele ile bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.
(Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında Besmele okumak vacibdir; kasden terk edilirse, abdest batıl olur. Yanılarak veya bilmeyerek terk edilmesi abdesti geçersiz kılmaz.)
3) Niyet etmek: Abdesti, namaz kılmaya veya abdestsizliği gidermeye veya Yüce Allah´ın emrini yerine getirmeye niyet ederek almak.
Niyet kalb ile olur, Dil ile “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” denilmesi güzel görülmüştür. Niyetin vakti, elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.
(Malikîlerle Şafıîlere göre, abdestin başında niyet etmek farzdır. Hanbelîlere göre de, niyet abdestin sıhhatının şartıdır.)
4) Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su çekmek). Şöyle ki: Elleri yıkadıktan sonra; önce üç kez ağıza dolusunca su alınır ki, buna “Mazmaza” denir. Sonra üç kez de burnun yumuşağına kadar gidecek şekilde burnuna su verilir ve sümkürülür. Buna da “İstinşak” denir. Her su verişte su yenilenir. Bunları yapmakla hem ağzın, hem de burnun içi yıkanmış ve kullanılacak suyun tadı ve kokusu anlaşılmış olur.
5) Mazmaza ve istinşakı aşırı derecede yapmak. Şöyle ki: Mazmazada su, boğaza kadar iner. İstinşakta su, burnun katı yerine kadar çıkarılır. Fakat oruçlu olanlar mazmaza ve istinşakı böyle aşırı yapmazlar.
6) Misvak kullanmak. Şöyle ki: Misvak, arak denilen ağacın dalından yapılan ve dişleri temizlemek için kullanılan bir fırçadır. Böyle lifleri olan diğer ağaç dallarından da yapılabilir. Misvak, parmak kalınlığında ve bir karış boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır ve serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmak ve işaret parmağı ile tutularak ıslak olan ağzın sağ tarafından enine olarak dişler fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez.
Misvakın pek çok yararları ve sevabı vardır. Dişleri temizler, ağız kokusunu giderir, sağlığa yararlı olur. Bir hadis-i şerifte: “Misvak, ağzı, temizleyici ve Rabbin rızasını kazandırıcıdır,” buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: “Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım, her abdest için misvak kullanmalarını onlara emrederdim.” buyurulmuştur.
Misvak bulunmaz veya kullanıldığında dişleri kanatırsa, onun yerine parmak kullanılabilir. Şöyle ki: Baş parmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına salınarak üst ve alt dişler ovalanır. Misvak kullanmak yalnız namazlara özgü değildir, kullanılması her zaman iyidir; çünkü temizliğe yardımcıdır. Kıl fırçalarla yapılan diş temizlemelerine de üstünlüğü vardır.
Kadınlar oruçlu olmadıkları zaman çiğnedikleri sakız misvak yerine geçer.
7) Sıra gözetmek: Abdest alırken önce yüz, sonra kollar yıkanır. Bundan sonra başa meshedilir ve arkasından da ayaklar yıkanır. Ayaklarda mest varsa, mestlerin üzeri meshedilir. Bu şekilde sıra gözetilmezse, yine abdest sahih olur, ancak sünnete uyulmuş olmaz.
(Şafiî ve Hanbelîlere göre, abdest alırken bu sıraya uymak farzdır.)
8) Abdeste sağ tarafdan başlamak: Sağ kol, sol koldan önce ve sağ ayak sol ayakdan önce yıkanır. Sağ taraf daha şerefli olduğu için böyle yapılır.
9) Abdest organlarını üçer kez yıkamak. Bunlardan biri farz, diğer ikisi sünnettir. Üçten fazla veya üçten az yıkamak sünnete aykırıdır. Şüphe sebebiyle veya su azlığı dolayısıyla bu sayılar azaltılıp çoğaltılabilir.
10) Elleri ve ayakları yıkamaya başlarken parmak uçlarından başlanır.
11) Eller ve ayaklar yıkanırken parmakların arasını yoklayıp yıkamak (hilallamak): El parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları da el parmaklarından biri ile yapılır. Sol elin serçe parmağı ile sağ ayağın altından ve serçe parmağın arasından hilallamaya başlayarak sıra ile sol ayağın serçe parmağında sona erdirilmesi iyidir. Parmakları akar suya koymak da hilallama yerine geçer.
12) Abdest suyunu, bıyıkların ve kaşların altlarına ve yüzün çevresinden sarkmış bulunan fazla kıllara eriştirmek.
13) Sakalın çeneden aşağıya uzamış kısmını meshetmek ve sık olan sakalı bir avuç su ile alt tarafından el parmakları ile hilallamak. Bu, iki İmama göredir; İmam-ı Azam´a göre müstahabdır.
14) Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna “Kaplama Mesih” denir. Sünnet üzere kaplama mesih şöyle yapılır: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin baş parmakları ile işaret parmaklarından sonra gelen üç parmak birbirine bitiştirilir. Bu ellerin ayaları yukan kaldırılıp o bitişik parmaklar uç uca gelmek üzere birbirine yaklaştırılır.
Böylece bitişik halde olan iki elin parmakları başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra ellerin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Böylece bütün başın meshi bitmiş olur. Sonra başa değdirilmeyen baş parmakların içi ile kulakların dışları ve şehadet parmakları ile de kulakların içleri meshedilir. Parmakların arkaları ile de boyun meshedilir. Bununla beraber başın her tarafı istenildiği bir şekilde meshedilebilir.
(Şafiîlere göre, meshi üç kez tekrarlamak sünnettir.)
15) Kulakları meshetmek. Bu mesih bir su ile yapılabileceği gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir. Serçe parmaklarını kulak deliklerine sokarak kımıldatmalıdır.
(Hanbelîlere göre, kulakları ve içlerini meshetmek farzdır; çünkü bunlar da baş kısmına dahildir.
16) Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid´attır.
17) Abdest organlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak.
18) Abdest organlarını, arada kesinti yapmadan yıkamak. Bir organ henüz kurumadan diğerini yıkamaya geçmek. Buna “Vilâ” denir. Havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan organın hemen kuruması vilâya engel değildir.
Bazı alimlere göre vilâ: Abdest alırken araya başka bir iş sokmamaktır.
(Malikîlerle Hanbelîlere göre, abdest organları yıkanırken hemen birbiri ardından yıkanmaları ve araya başka bir iş sokulmaması farzdır.)
Abdestin Edebleri
Abdestin bir çok edebleri vardır. Başlıcaları şunlardır:
1) Henüz vakit girmemişken abdest alıp namaza hazır bulunmak. Ancak özür sahibleri abdestlerini vakit girdikten sonra alırlar.
2) Kıbleye yönelerek abdest almak.
3) Abdest sularının elbiseye sıçramaması için, yüksek bir yerde durmak.
4) Abdest için başkasından yardım istememek. Ancak bir özür sebebi ile başkasından yardım istemelidir. Başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması veya abdest alana su dökmesi edebe aykırı olmaz.
5) Abdest alma sırasında zaruret olmadıkça dünya lâkırdısı yapmamak.
6) Abdestin başından sonuna kadar niyeti unutmayıp kalbde tutmak ve her organı abdest niyeti ile yıkarken Besmele çekmek ve dua etmek, Salât ve selâm getirmek.
7) Elleri yıkarken dar olmayan yüzükleri oynatmak. Eğer yüzük dar ise, muhakkak surette yüzükleri oynatıp altına su geçmesini sağlamak gerekir.
8) Abdest alırken ağıza ve buruna sağ el ile su vermek ve sol el ile sümkürmek.
9) Yüzü yıkarken göz pınarlarını yoklamak, abdest suyunu dirseklerin ve topukların yukarılarına eriştirmek.
10) Abdest için yeterinden fazla su harcamamak. Organlardan su damlamayacak kadar da kısıntı yapmamak. Deniz kenarında bulunulsa bile, gereksiz su harcamak kerahet olur.
11) Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamalıdır.
12) Abdest için toprak ibrik kullanmak ve bunu sol tarafta bulundurmak. Kullanırken de, ağzından değil, kulpundan tutmak ve ibriği kendine özel yapmamak. Desteyi boş bırakmayıp diğer bir abdest için dolu bulundurmak.
13) Abdest tamamlanınca kıbleye karşı şehadet kelimelerini okumak. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: “Sizden biriniz abdest alır da, abdestini noksansız tamamlar ve sonra:
“Şahidlik ederim ki, Yüce Allah´dan başka ibadet edilecek varlık yoktur; Hazret-i Muhammed de O´nun kulu ve Resulüdür; derse ona cennetin sekiz kapısı açılır. Artık dilediği kapıdan cennete girer.”
14) Artan abdest suyundan ayakta kıbleye karşı biraz içip:
“Ya Rabbî! Beni, her günah işledikçe tevbe eden ve günahdan kaçınıp tertemiz bulunan iyi kullarından et,” diye dua etmek.
Şöyle de dua edilebilir:
“Allah´ım! Senin şifanla beni şifalandır, senin ilacınla beni tedavi et. Beni korkudan, hastalıklardan ve ağrılardan koru.”
15) Abdestin sonunda bir veya birkaç defa “Kadir” sûresini okumak,
16) Abdest aldıktan sonra, eğer kerahet vakti değilse, iki rekat namaz kılmak. Bu saydıklarımız, din ve sağlık yönünden çok yararlı oldukları için abdestin edebleri olmuşlardır. Abdestin sünnet ve edeblerine aykırı olan şeyler ya tahrimen, ya da tenzihen mekruhtur.
Abdestin Duaları
Abdeste ait önceki alimlerden zamanımıza kadar gelmiş dualar vardır. Her abdest uzvu yıkanırken onunla ilgili uygun bir dua okunur.
Bunlar okunmasa da, yine abdest tamam olur; fakat okunmaları iyidir. Şöyle ki:
1) Abdest alacak kimse, abdeste başlarken “Eûzü ve Besmele” çektikten sonra:
“Yüce Allah´a hamd olsun ki, suyu temizleyici ve İslâmı nur yapmıştır” der.
2) Ağzına su alırken:
“Allah´ım! Peygamberinin Kevser Havuzundan bana öyle bir kâse içir ki, ondan sonra asla susamayayım” der.
3) Burnuna su verirken:
“Allah´ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme” der.
4) Yüzünü yıkarken:
“Allah´ım! Bazı yüzlerin aklanacağı ve bazı yüzlerin kararacağı günde benim yüzümü ak yap” der.
5) Sağ kolunu yıkarken:
“Allah´ım! Kitabımı sağ elime ver ve benim hesabımı kolay yap” der.
6) Sol kolunu yıkırken:
“Allah´ım! Benim kitabımı soldan ve arka tarafımdan verme ve beni zor bir hesaba çekme” der.
7) Başını meshederken:
“Allah´ım! Beni rahmetinin içine koy, üzerime de bereketlerinden indir”der.
8) Kulaklarını meshederken:
“Allah´ım! Beni, hak sözü işitip dc onun en güzeline uyanlardan yap”der.
9) Boynunu meshederken:
“Allah´ım! Bedenimi cehennem ateşinden azad et” der.
10) Ayaklarını yıkarken:
“Allah´ım! Birtakım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı Sırat köprüsü üzerinde sabit kıl” der.
Vasıf Bakımından Abdestin Nevileri
Abdestler, vasıfları ve gerekli olmaları bakımından üç kısma ayrılır:
1) Farz olan abdestler: Bunlar, müslümanların namaz kılmak, tilâvet secdesi yapmak veya Kur´an-ı Kerimi elleriyle tutmak için alacakları abdestlerdir.
2) Vacib olan abdestler: Kâbe´yi sadece tavaf etmek için alınan abdestlerdir.
3) Mendub olan abdestler: Bunlar sırf temiz bir hal üzere bulunmak, ezbere Kur´an okumak, ezan okumak, kamet getirmek, din ilimlerini okuyup okutmak, din kitablarını tutmak, cenazeyi yıkamak ve ardından yürümek veya öfkeyi sindirip yok etmek için alınan abdestlerdir. Herhangi bir hata arkasından alınan abdestler de bu kısımdandır. Bu gibi maksadlarla alınan abdest ile namaz kılınabilir, Kur´an ele alınabilir.
Abdestin Sıhhatına Engel Olmayan Şeyler
Dudaklar âdet üzere yumulduğu zaman, görülmeyen kısımlarını yıkamak abdest için gerekli değildir. Bunların kuru kalması abdeste zarar vermez; çünkü bunlar ağız kısmındandır.
İyileşip de henüz kabuğundan ayrılmamış olan bir çıbanın içini yıkamak gerekmez.
Şehir ve köy halkinin tirnaklarinda olan kirler ve vücudlarindaki kirler, pire ve sinek tersleri, abdestin sihhatina engel olmaz.
Boyacıların tırnaklarında kalan boyalar, zaruret gereği tırnakların üzerinde ince bir tabaka teşkil eden ve altlarına su işlemesine engel olan boyalar, abdeste manidir. Abdest organlarına yapışan hamur, mum, çapak, balık pulu gibi şeyler de böyledir.
Abdest organlarından birinin bir zarurete dayanarak yıkanamaması veya meshedilememesi, abdestin sıhhatına engel olmaz. Örnek: Bir yarayı veya ayakta bulunan bir yanık yerini yıkamak eğer sahibine zarar verirse bunlar meshedilebilir, mesh de zarar verirse terk edilir.
Yine, bir yaranın üzerinde bulunan ilâç, yara yerini taşmış olursa, bu taşan kısım yıkanır; fakat yıkanması zarar verirse, mesh ile yetinilir.
Abdest alırken veya abdestten sonra, bir abdest organının yıkanıp yıkanmamış olmasında şübheye düşülürse bakılır: Eğer şübheye düşen kimse, her zaman şübhelenmiyorsa, o organını (uzvunu) yıkar. Fakat vesveseli bir kimse ise yıkamaz, onun şübhesine bakılmaz.
Bir kimse abdest aldığını sağlam olarak bildiği halde, abdestini bozup bozmadığı üzerinde şübheye düşse, o kimse abdestli sayılır. Kesin olarak bilinen bir şey şübhe ile ortadan kalkmaz. Aksine abdestini bozmuş bulunduğunu kesinlikle bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığından şübhe eden kimse de abdestsiz sayılır.
Abdest organlarından birini veya birkaçını yitirmiş olan kimse, mevcut bulunan organlarını yıkar. Ayakları kesilmiş olan kimseden bunları yıkamak farziyeti düşer ve bu durum abdestin sıhhatine engel olmaz.
Abdesti Bozan Şeyler
Aşağıdaki hallerin her biri abdesti bozar:
1) Önden veya arkadan kan, irin, meni, sidik, gaita (necaset) gibi bir pisliğin veya herhangi bir sıvının çıkması, abdest ve gusülde yıkanması farz olan yere kadar taşmasa bile, abdesti bozar.
2) Arka taraftan yel çıkması.
3) Ağızdan ve burundan, ön ile arkadan başka, herhangi bir organdan sıvı halinde kan çıkması. Şöyle ki: Akıcı bir halde ağızdan çıkan kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise, abdesti bozar, değilse, bozmaz. Bu renginden anlaşılır. Diğer yerlerden çıkan kan ise, çıkış yerinden yanlarına taşınca abdesti bozar. İğne ucu gibi çıkıp da yerinde kalan kan damlası abdeste engel olmaz. El veya parmak ile silinmesi de zarar vermez. Yaradan çıkan irin ve sarı sular da hüküm bakımından aynıdır.
Vücuttaki kabarcıklardan çıkan saf su da, sahih görüşe göre, kan hükmündedir. Diğer bir görüşe göre böyle bir suyun çıkması abdesti bozmaz. Bu görüşe uyulduğu takdirde, çiçek ve uyuz hastalıklarına tutulmuş olanlar için bir kolaylık vardır. Zaruret halinde bu görüşle amel etmekte bir sakınca olmadığı, İmam Hulüvanî´den nakledilmiştir.
(Şafiîlere göre, önden ve arkadan başka diğer herhangi bir yerden gelen kan, irin ve sarı su sebebiyle abdest bozulmaz.)
4) Ağız dolusu kusmak. Şöyle ki: Kolaylıkla yutulamayacak kadar ağızdan yemek, su ve safra gibi şeylerin gelmesi abdesti bozar. Bu maddeler bir mecliste azar azar gelip de bir ağız dolusu miktarına ulaşmış olsalar yine hüküm aynıdır. Abdest bozulur. Bu, İmam Ebû Yusuf´a göredir. İmam Muhammed´e göre, kusuntu başka başka meclislerde gelse bile, sebeb aynı olduğu takdirde yine abdest bozulmuş olur.
5) Az veya çok bir zaman bayılmak, çıldırmak, yürürken irade dışında sallanacak şekilde sarhoş olmak. Bu sarhoşluk bir zorlama sonucu olsa, yine hüküm değişmez.
6) Rükulu ve secdeli bir namazda iken mükellef bir insanın kasden veya sehven (yanılarak) uyku halinde olmaksızın, yanındakiler işitecek kadar kahkaha ile gülmesi, hem abdestini, hem de namazını bozar. Çocuğun veya uyuyanın kahkaha ile gülmeleri, sadece namazı bozar; abdesti bozmaz.
7) Çocuk doğurmak. Çocuğun doğması ile kan görülmese bile abdest yine bozulur.
8) Erkeğin hanımı ile aşırı derecede oynaşması da abdesti bozar. Kendilerinden bir sıvı çıksın veya çıkmasın hüküm aynıdır. Fakat Muhammed´e göre, bu durumda mezî gibi bir yaşlık çıkmadıkça abdest bozulmuş olmaz.
9) Erkeğin tenasül organına kaybolacak şekilde tıkanmış olan bir pamuğun, üzerinde ıslaklık olmasa bile, sonradan dışarıya çıkmış olması veya çıkarılması abdesti bozar. Yine bu organa tıkanmış olan ve bir kısmı dışarda kalan pamuğa sidiğin sirayet etmiş olması da abdesti bozar. İç kısımdaki yaşlık abdeste zarar vermez. Ancak pamuk dışarıya çıkıp düşerse, o zaman abdest bozulur. Çünkü az bir ıslaklık pamukta bulunmuş demektir.
10) Kadının tenasül organı içine veya dışına tıkanan bez veya pamuğun yaş olarak dışarıya çıkması veya çıkarılması abdesti bozar. Şöyle ki: Bu organın dış kısmına tıkanan pamuğun iç tarafı ıslanmış olunca, abdest bozulmuş olur. Pamuğun dışına ıslaklığın geçmesi şart değildir. Fakat bu organın iç kısmına tıkanan pamuğun dışarısına kadar yaşlık gelmedikçe, abdest bozulmaz.
11) Yan üstü yatarak, bağdaş kurarak, dirseklere dayanarak, ayakları yan taraftan çıkarıp oturarak, namaz dışında secde haline geçerek uyumak abdesti bozar. Yine oturur vaziyette uyurken yere düşmese bile, kıçı yerden kesilip yükselmiş olsa abdesti bozulur.
12) Çıplak hayvan üzerinde yokuş çıkarken uyumak. Ancak düz yolda veya yokuştan aşağıya doğru inerken hayvan üzerinde uyumak abdesti bozmaz. Palanlı ve eğerli hayvan üzerinde, hangi şekilde olursa olsun uyumak zarar vermez.
13) Teyemmüm etmiş olan bir kimsenin abdest alabileceği bir suyu görmesi ile abdesti bozulmuş olur.
14) Özür sahibi olanlar için namaz vaktinin çıkmış olması…99. maddeye bakınız.
Abdesti Bozmayan Şeyler
Aşağıdaki haller abdesti bozmaz:
1) Bir hastalık olmaksızın gözden gelen yaş ve su veya ağlamak.
2) Yara ve benzeri yanklar içinde görülen ve dışarıya çıkmayan kan, irin ve sarı sular.
3) Bir yaradan kopan deri parçası.
4) Mayasıl ıslaklığı ve parmaklar arasındaki pişinti.
5) Yandan az olmak şartı ile donmuş kanın tükrük veya sümüğe bulaşmış olması.
6) Kulaktan, burundan veya yaradan kurt çıkması. Bu kurt temizdir; üzerindeki yaşlık ise azdır; onda akıcılık kuvveti yoktur.
7) Ağız dolusu olmayan kusuntu.
8) Baştan inen veya içeriden yükselip çıkan balgam, ağız dolusu olsa bile, abdesti bozmaz. Çünkü balgam yapışkan ve kaypak olduğundan pisliği içine çekmez. Üstündeki yaşlığı ise azdır. Bu hüküm İmam Azam ile İmam Muhammed´e göredir. İmam Ebû Yusuf´a göre, iç boşluğundan gelen ağız dolusu balgam abdesti bozar.
9) Kokusu olsun veya olmasın, erkek ve kadının tenasül organından çıkan yel.
10) Rutubetsiz ve kokusuz olarak arka taraftan çıkarılan şırınga. Bununla beraber uygun düşen, ihtiyat olarak abdesti yenilemektir.
11) Erkeğin tenasül organına damlatıldıktan sonra geri gelen yağ. Bu da İmam Azam´a göredir.
12) Pıhtılaşmış bir halde kusulan kan parçası.
13) Baştan buruna veya kulağa kadar akıp gelen, fakat gusülde yıkanması farz olan yere taşmayan kan.
14) Kullanılan misvak (ve fırça) üzerinde veya ısırılan sert meyvalar üzerinde görülen ve akıcılığı bilinmeyen kan izleri.
15) Pire, kene, sivri sinek, kara sinek gibi haşeratın karınları doluncaya kadar emdikleri kan.
Sülüğün karnı doluncaya kadar kan emdikten sonra düşmesi halinde kendisinden kan çıkarsa abdesti bozar.
16) Saçların tıraş edilmesi, bıyıkların kırpılması, tırnakların kesilmesi.
17) Kıçı tamamen yere yerleştirmek suretiyle oturarak uyumak.
18) Namazda iken ayakta, oturarak, rükuda ve secdede uyumak.
19) Namaz dışında, cenaze namazında ve tilâvet secdesinde kahkaha ile gülmek.
(Şafiîlere göre, namaz içinde de kahkaha ile gülmek abdesti bozmaz.)
20) Ne kendisinin, ne de başkasının duyamayacağı bir sesle gülümseme (tebessüm). Bununla abdest bozulmayacağı gibi, namaz da bozulmaz. Fakat yalnız kendisinin işitebileceği bir sesle gülmek, abdesti bozmasa da namazı bozar.
21) Herhangi bir kimsenin bedenine veya tenasül organına el ile dokunmak.
(Malikîlere göre, mükellef olan bir kimse, büluğ çağına yakın bir kadının açık bulunan bir uzvuna veya ince ve hafif bir şeyle örtülü bir yerine lezzet maksadı ile dokunsa abdesti bozulur. Bir maksad olmaksızın duyulan bir lezzet de böyledir. Öyle ki, kadın mahrem olsa bile, lezzetlenme duygusu olan bir dokunma ve yapışma ile abdest bozulur.
Şafiîlere göre, herhangi bir yabancı kadının hiç bir engel bulunmaksızın bir uzvuna dokunmak abdesti bozar. Lezzet bulunmasa bile, hüküm yine böyledir. Bundan kadının saçları, dişleri ve tırnakları müstesnadır. Bunlara dokunmak, bir lezzet olsa bile, abdesti bozmaz. Yine Şafiîlere göre, bir erkek veya bir kadın, kendisinin veya başkasının oturağını veya ön tenasül organını bir engel olmaksızın elinin içi ile tutsa, abdesti bozulur. Malikî ve Hanbelilere göre de böyledir. Ancak bunlara göre, bir kadının kendi tenasül organını tutması abdestini bozmaz.)
Not: Bu gibi ihtilaflı meselelerde ihtiyata riayet edilmesi daha iyidir. Hanefi mezhebinde olan bir kimse, kendi mezhebine göre abdesti bozmayıp başka mezhebe göre abdesti bozan bir hal ile karşılaştığı zaman, ihtilaftan kurtulmak için abdest almalıdır. Böyle hareket etmek, bilhassa imamlar için mendubdur.