96- Hitab Lahn-ı Misalleri, Mefhumu Muhalifin Nev´ilerî:
Bu üç ıstılah, Kur´an-ı Kerim´in ve sünnetin bazı ibarelerinin delâlet yolunu gösteren birer tâbirdir. İmam Mâlik, Kur´an´ın zahir ve nassın-dan bunlara bir muarız bulunmadığı zaman üçüncü de almıştır. Onun için bunları kısaca tarif etmek, usul ulemasının bunlardan muradını açıklayıcı örnekler vermek istiyoruz.
Lahn-ı Hitab:[1] Bazı ulema buna delâlet-i iktiza adını verirler ve Hanefiler dâima delâlet-i iktiza derler. Sözün doğru olması için ifadenin ona bağlı bulunduğu, mütevakkıf olduğu şeydir, şu ayet-i kerime de olduğu gibi: «Musa´ya vahiy ettik ki, âsân île denize vur, deniz de açılıverdi.» İfade burada hazf olunmuş, mukadder bir sözü iktiza eder, o da »denize vurdu», o da açılıverdi. Sünnetten misal şu hadis-i şeriftir: «Ümmetimden hatâ ve nisyan kaldırıldı.»
Birşey vuku´ bulduktan sonra onu kaldırmak olmaz. Hata ve nisyan olduysa, nasıl kaldırılır. Sözü tashih için burada hedef olunan bir kelimeyi takdir etmek gerekir ki o da (günah) sözüdür. Böylece ümmetimden hata ve nisyanın günahı kaldırılmıştır, demek otur. Hadisi Şerifin burada delâleti, iktiza delâletidir, söz bunu icabeder. O takdir edilen mahzüf ile söz tamam olur.
Muhalefet mefhumuna gelince, Mâlikiler buna, hitab delili
derler. Bu da sözde söylenen hükmün aksini, yani meskût bırakılan şeyi almakdir. Hz. Peygamber´in şu hadis-i şerifinde olduğu gibi: «Kırda otlayan koyuna zekât düşer.» Bu hadisle kırda, mer´ada otlayan davarın zekâtı farzdır. Zekât düşmez, demek olur. Bazı ulema, mefhum muhalifi sözü kayıd altına alması bakımından 10 kısma böler. Çünkü mefhum muhalefette esas, sözün bir kayıtla mukayyed olmasıdır, tâ ki o kayıt olunca, hüküm sabit olsun; o kayıt bulunmayınca da onun aksi sabit olsun. Kayıdlar on türlü olduğundan mefhumu muhalefet de on olur!
1- İllet mefhumu; Serhoşluk veren haramdır.
2- Sıfat mefhumu: Kırda otlayan davara zekât lâzımdır.
3- Şart mefhumu: Abdes varsa, namaz sahihtir.
4- Gaye mefhumu: Orucu geceye kadar tutun.
5- İstisna mefhumu: Onların şahidliğini ebediyen kabul etmeyin, ancak tevbe edenler müstesna.
6- Hasr rnefhumu:Su,sudan-icabeder, gusûl, meniden farz olur.
7- Zaman mefhumu:
8- Mekân mefhumu:
9- Adet mefhumu: Onlara 80 değnek vurun, yani daha fazlası caiz olmaz.
10- Lakab yani ad mefhumu: Davara zekat farzdır gibi. (Bu misallerin bir kısmı hadis, bir kısmı ayettir).
Mefhum muhalefetin bölümleri bunlardır. Hanefîler bunlardan yalnız, istisna ile hasr´ı alırlar, diğerini delil olarak almazlar. Bunları da mefhum delâleti saymazlar, mantukun delâleti sayarlar. Çünkü hasr ve istisnanın iki yönü vardır: Nefl ve isbat yönü. Biri: hatib ancak Alidir, derse, bu sözün mantukile hem nefi ve hem isbat eder. İstisna da böyledir. Tersini isbat, meskûtu isbat kabilinden değil, mantık isbat kabilindendir. Bu ikisini bu yolda alıp diğerlerinde muhaliftirler. Çünkü onlar, istinbat için esasın mantıki kelam veya mantıkin takdiri iktizasını tanımiyorlar. Mefhum muhalefet bunlardan biri değildir.
Mâlikîlere göre mefhum muhalefet delildir, ancak lakab mefhumu değildir. Bunu reddetmenin sebebini şöyle açıklıyorlar: Lakab mefhumu ile diğer mefhumlar arasında fark şudur: Diğer mefhumlarda, meselâ, sıfat mehumunda illet konusu vardır, hükmün illetini sezdirir. Sıfat olsun, şart olsun ve diğerleri hepsi illeti bildirir. İllet bulunmayınca ma´lüli de bulunmayacağından, meskût bırakma halinde hüküm de yok demektir. İşte mefhumi muhalefet budur. Hüküm vücud ve adem bakımından illetle beraber bulunur. Lakab ise bir isimdir. Cins isimleri de ona katılır. Hz. Peygamber Aleyhisselâm´ın hadisinde: «Kırda otla-van davara zekât düşer» demesiyle «davara zekât düşer» demesi arasında fark vardır. Birinci hükmün illetini bildirir, ikincisinde bu yok. Sebep işte budur.»[2]
Sıfat mefhumunu almanın şartı, gâlib ve câri âdet dışına çıkmamış olmaktır. Nikâhı haram olan kadınlar hakkındaki ayette olduğu gibi: «Birleştiğiniz karılarınızdan olup evinizde bulunan üvey kızlarınız»Burada iki sıfat görüyoruz. Birisi câri âdet ve ekseriya olanı beyandır ki, anasıyla gelen üvey kız, üvey baba evinde oturur, bunun tersi bir hüküm almaz, yani üvey baba evinde oturmazsa helâl olur, mânası çıkmaz. Bu onların üvey baba evinde olmalarının vasfıydı, diğer vasıf ise öyle değildir, onun zikri, tersini hükmü ifade eder. Burada mefhum muhalif muteberdir, nikâh olup da birleşme olmadıysa o kadının kızını almak helâldir. Birleşme olduysa o zaman haramdır.
97- Hitab Fetvası Veya Delâlet-i Nass:
Hitab fetvasına Hanefîler delâleti-i nass derler. Buna mefhum-ı muvafakat ve delâlet-i evlâ da denir. Bazı fukaha bunu, kıyas-ı celi nev´inden sayarlar. Bu mantıkin hükmünü, meskût bırakılanı evleviyyet tankıyla isbat etmektir, o da iki kısımdır:
1- Azdaki hükmü çoğa isbat etmektir, Çünkü aza verilen hüküm, çokta elbet daha fazla olmalıdır. «Anaya babaya öf deme, onları azarlama» ayeti, döğmeyi de yasaklar. Çünkü bunda ezâ, azarlamadan daha çoktur. Yasağın illeti ezadır.
2- Hükmü, azda da isbat etmektir. Bazen çokda olmtyan şey, azda daha çok bulunur. «Kitap ehlinden öyleleri var ki, ona kantarlarca emânet etsen, sana onu öder, öyleleri de var ki, bit dinar emânet etsen onu ödemez.» ayetinde olduğu gibi. Çoğa emin olan, aza da emindir, öyle olması lazım. Bu misalin iki nev´i vardır; ayetin birinci kısmı çoğun hükmünü evleviyetle aza da verir. İkinci kısım ise aza verilen hükmü, çoğa da verir. Çünkü bir dinar emânet edilmeyene, kantarla elbet evleviyetle emânet edilmez.
——————————————————————————–
[1] Lahn-i Hitab, sözlük anlamı olarak bir şeyi tasrih etmeden anlatmaktadır. «Sen onlar, konuşmalarından, ağızlarından laf kaçırmalarından tanırsın.» ayetinde olduğu gibi. Me´mun´da Şöyle demiştir: -Ey insanlar, bize kin beslemeyin. Andolsun, kim içinde bize kin saklarsa, biz onun lafı gevelemesinden, ağzından kaçan laftan, yüzünden, gözünden anlarız..»
[2] Karan, Tenkthul-füsûl, S. 119