19- İlk Tedvinin Başlaması:
Sahabe devrinde müctehidler, fetvalarının, ictihadlarının yazılmasından çekinirlerdi. .Hatta sünnetin yazılmasına bile razı olmazlardı. Usui-i din hakkında yazılı tek kitap Kur´an kalsın isterlerdi. Bu dinin direği odur, parlak nuru odur, kıyamete kadar uzanan kopmaz bağ odur, nur-ı mübin, hablı-i metin odur. Sonra ulema sünneti yazmak zorunda kaldılar. Fetvaları, fıkıh meselelerini yazdılar. Hicaz fukahası, Abdullah b. Ömer´in, Hz. Aişe´nİn (R.A.), Abdullah İbni Abbas´ın, onlardan sonra gelen Medine´deki TâbiVnin fetvalarını toplayıp yazdılar. Irak fukahası, Abdullah b. Mes´ud´un fetvalarını, Hz. Ali´nin fetva ve yargılarını, Küfe kadılarından Kadı Şureyh´in ve başkalarının yargılarını topladılar. İbrahim Nehaî, fetvaları ve prensipleri bir mecmuada topladı. Ebû Hanife´nin hocası Hammad´ın bir mecmuası vardı.
Öyle anlaşılıyor ki, bu mecmualar bablara göre ayrılıp yazılmış kitaplar değildi. Bunlar özel müzekkere, not defterleri gibiydi. Müctehid buna gerektikçe müracaat ederdi, fakat onu kitap olarak halka sun-mazdı. Unutmamak için yazılmış kayıdlardı. Sahabeden bazısı da nadir´ hallerde böyle yapmışlardır. Rivayete göre Hz. Ali (Allah onu şerefli kılsın), bazı fıkıh hükümleri bulunan bir defteri yanında taşırmış. Sahabe devrinde seyrek olan bu hal, Tabiin çağında biraz arttı;sonra da te´Iif ve tedvinin çekirdeğini oluşturdu.
İlk te´Iif olunan İmam Mâlik´in Ma´ruf Muvattaı´dır. Bu bakımdan Mâlik, İslam´da te´Iif ve tedvin yapan ilk yazar olarak tanınır, Muvatta´da Ma´ruf en eski eserdir.
20- İmam Mâlik´in Eserleri:
İmam Mâlik, sadece ilk kitap olan Muvattaî yazmış değildir. Onun diğer eserleri de var, Menâkıb kitapları bunları sayar. Onun bir çok kitaplarını zikrederler. Tafsilata dalmaksızın bunları, menakıblarda olduğu gibi zikredelim. Ancak Muvattaı´n hadis ve fıkıhta ayrr bir yeri olduğundan ondan ayrıca bahis olunacaktır. Suyûtî, Tezyini Me-mâlik´te şöyle der: «Haberlerin gösterdiğine göre İmam Mâlik, Muvat-ta´dan başka daha nice kitaplar yazmıştır. Ben onun güzel bir tefsirini gördüm, onun te´lifi olmasrmuhtemeldir veya ona talik yapmıştır. İbni Vahb´in Mâlik´in Mücalesatı kitabını gördüm, Onda Mâlik´ten işittikleri var. O bir cild olup içinde hadisler, âsâr, âdaba dair faydalı şeyler var.[1] Sonra gördüm ki, Kadı İyad, Medârik´te şöyle demiş: «Onun muvatta´dan başka eserleri vardır. Çoğu sahih senedie ondan naklolunur. Ancak Muvatta´dan başkası şöhret bulmamıştır. Diğer eserlerini talebesinden biri rivayet etmiş olup hepsi rivayet etmemiştir. Bunlardan en meşhuru İbni Vehb´e kadar hakkında yazdığı risaledir ki, bunda Kaderiyye´yi reddeder. Bu konuda en faydalı bir kitap olup, onun geniş ilmini göstermektedir. İbni Vehb yoluyla sahih senedie naklolunmuştur. Nücûme, Deveran-ı Zaman hesabına, Menazil-i Kamer´e dair eserleri de vardır. Menâzil-i Kamer cidden faydalı, iyi bir eserdir. Bu konuda insanlar ona itimad etmiş, onu temel saymıştır. Bunu rivayet eden Sehnûn der ki, bunu Abdullah b. Nâfi´den dinledim ve naklettim. Bazı kadılara yazdığı risale de 10 cüz´i olup onu ibni Abdulcelil rivayet eder. İbni Gassân Muhammed b. Mutarrife fetvaya dair yazdığı bir risalesi de vardır. Garibül-Kur´an Tefsiri adlı bir kitabı vardır, onu da Hâlid b. Abdurrahman Mahzumî rivayet eder. Kitab-ı Sürür da ona nisbet olunur. Ravisi İbni Kasım´dtr.
Kadı İyad´ın Medârik´te zikrettikleri bunlardır, başkaları da bunları nakleder. Fakat bunlar Mâlik´ten meşhur bir rivayetle değil, bir veya İki kişinin rivayetidir. Şüpheye yer bırakmayacak kalabalık tarafından rivayet olunmamışlardır. Tarih önünde sabit sayılacak bir şöhrette değildirler. Hatta bazıları İmam Mâlik´in meşgul oimadığı ilimlere dairdir. Mesela Nücûm, Medârik-eflâk gibi. İmam Mâlik´in bunları okuduğu, okuttuğu bilinmiyor. Onun hali ve sözleri buna aykırıdır. Çünki onun yapmaya çalıştığı, talebesine ve arkadaşlarına öğrettiği ilim, kitap ve sünnet ilmi ve onlardan alınan hükümlerdir. Bunlardan başkasını neşre önem vermezdi. Bu kitapların Muvatta´dan başkası insanlar arasında vavılmadı, çağımız halkı onları görüp tanımadı. Onun için bunların ona nisbetinin doğru olup olmadığını inceden araştırıp bir sonuç almaya gerek yok.
21- Harun Reşid´e Yazdığı Söylenen Risale Onun Değil:
Mısır´da basılan, elden ele dolaşan vaızların okuduğu bir risale var.[2] Bu Harun Reşîd´e yazdığı bir risale imiş. Onu biraz eleştirmemiz gerek! Kadı İyad, Medârik´te onun kitaplarını sayarken bunu da zikreder ve şöyle der: «Harun Reşid´e âdâb ve nasihatlere dair yazdığı meşhur risalesi vardır. Bunu ilk önce Endülüs´de İbni Habib Mâlik´ten nakletmiştir. Sonra da Ebû Cafer b. Talemenki Avnullah, Kadı Ebû Abdullah merfu1 olmayan bir senetle nakletmiştir. Bize de üstadlanmız (Ebû Ömer Talemenki) den naklen söylediler. Bu yolla bu risalenin senedi merfu´ değildir. Fakat başka yolla meşhur Kadı Ebû Ali ve üstadlarımızdan bir çokları Ebû Hasan b. Ayûr Bağdadi tankıyla Mâlik´ten naklederler, yine Ebû Muhammed b. Attab İbni Nâfi´ senediyle Mâlik´ten bunu rivayet etmiştir…»
Risalenin Kadı İyad´ın Medârik´te zikrettiği sözleri bunlardır. Mısır´da basılan risalenin diğer iki senedi vardır. Biri Abdullah b. Nâfi´a ciayanır.DiğerideEbû HamzaZübeyri´ye varır. Ancak bu ikinci sened de risaleyi, Harun Reşid´e değil de, Yahya b. Halid Bermekî ye yazdığı mezkurdur. Ravi diyor ki: «Bu ikisi arasını birleştirmek mümkündür, her ikisine de yazmış olabilir, böylece işgal kalkar.»[3]
22- Bu Risalenin Ona Nİsbetini İnkar Edenler:
Risalenin senedleri bunlar! Gördüğün gibi bunlar muhtelif, kimisi ffierfu´: kimisi maktu´ yani kopuk. Birisi, risale Harun Reşid´e yazıldı diyor, diğeri Yahya b. Halid Bermeki´ye diyor. Ravinin söylediği te´vil, ona göre mümkünse de haddizatında olacak, ma´kul bir şey değildir. Bu risalenin İmam Mâlik´e mensup olduğunu bazı Mâliki uleması inkar ederler. Medârik´in dediği gibi İsmail Kadı, Ebherî ve Ebû Muhammed b. Ebî Zeyd bunlardan olup şöyle der: «Bu doğru değildir, onun Mâlik´e giden senedi zayıftır. Onda bilmediğimiz hadisler var. Ebherî der ki: Onda öyle hadisler var ki, eğer Mâlik onları işitmiş olsa söyleyeni döğer. Onun usulüne aykırı hadisler var. Başkaca öyle şeyler var ki, Mâfik´in mezhebinde onların yeri yoktur. Esbağ b. Ferac da onu inkar edenlerden olup Mâlik´in eseri olmadığına yemin etmiştir.[4]
Böylece senedi zayıf ve içindekiler tutarsız olduğundan bu alimler onu inkar etmişlerdir. Onda öyle hadisler var ki, Mâlik öyle hadisleri kabul etmez. Onda Mâlik´in mezhebine ve görüşlerine muhalif hükümler yer almıştır. Onu red ve tekzib etmeleri böylece senedi ve metni yüzündendir.
23- Risalenin İçindekiler, Onun Olmadığının Şahidi:
Biz bu risaleyi incelerken şöyle bir gözden geçirdik. Şu neticeye vardık ki, Mısır´da basılan bu meşhur risaledekilerin hepsinin İmam Mâlik e nisbet edilmesi mümkün değildir. Çünki İmam Mâlik (Allah ona rahmet etsin) aklı çalışan, zeki bir zattı. Nerede nasıl söz söyleyeceğini bilirdi. Harun Reşid zamanında en ofgunîuk çağına gelmişti, hayatın tecrübelerinden geçmiş, görgülü bir adamdı. Hükümdarlara nasıl hitab edilebileceğini, onlara hangi sözlerin söyleneceğini bilirdi. Sonra Mâlik az sözlüydü, sözü tam yerinde keser, gereksiz uzatmazdı.
Şu da var ki, hükümdarı irşad etmek, onlara mahsus ve layık olan işlerde olur, diğer umum insanlara aid şeylerde değil. Bu risalede adalet ve zulme dair az bir şey var, onlara pek temas etmiyor. Halbuki bunlar hükümdarlara hasseten hitab olunacak hususlardır. Bakıyoruz, risalede gusûl etmekten, cünübken yemek yemekten bahsediliyor. Ve şöyle diyor: «Sen cünübken hamamda yıkanmanda ve orada namaz, kılmanda be´is yoktur. Cünübken yemek yemekte be´is yoktur, abdest almadan elini yıkamış isen…»[5] «Cünübken musafaha yapmakta ve ona temasda be´is yoktur» Bu gibi sözlerle hükümdara hitabedilmez, bunlar onlara yapılacak öğütler değildir. Hatta bunlar, başka birine yapılacak vaaz ve öğüt olamaz. Ancak avamdan biri sorarsa, ona cevap verilir onda Halifeye söylenmeyecek sözler var. «Allah´a itaat ve iyi olmayan bir şeyi görürsen ve onu defetmeye kaadir değilsen, orada oturma, hemen kalk!» Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: «İnsanların muhalefeti, seni hakkı söylemekten menetmesin.»
Bir şahsı bir şeyden nehyetmek, onu yapması ondan beklenen bir hususta olur. Dünyanın doğusunda ve batısındaki hükümdarların, önünde eğildiği bir halife olan Harun Reşid, taat olmayan bir şeyi qöreCek ve onu defetmeye muktedir olmayacak, bu tasavvur bile olunmaz. İmam Mâlik gibi akıllı ve zeki bir zatın, Harun Reşid´e böyle bir söz söyleyeceğini biz tasavvur bile edemeyiz. Çünki bu layık ve makbul
birşey değildir.
Yine bu tür sözlerden bazıları şunlardır: «Bir kimse sana iyilik yapar onu mükafatlandırmaktan aciz İsen, onu öv, onunla onu an!» Harun Reşit gibi büyük bir hükümdarın, yapılan bir iyiliğe mükafat vermekten aciz kalması, hiç düşünülür mü Aciz kalacak da şairler gibi, hiç olmazsa, onu medih ve sena edecek, güzel sözlerle onu öğecek!
Yine halifeye yakışmaz şeylerden biri: «Bir şeye şahidlik yapmak için davet olunursan, bu davetten imtina´ edemezsin..» Bu nasıl sözdür, halk gelip mahkemede, alışverişlerinde şeylere şahidlik yapmasını halifeden isteyecek! Hicret yurdu imamı olan Mâlik, Harun Reşid´e bunu nasihat edecek, risale böyle diyor. Yine bunda şu da yazılı; «Yemek yediğin vakit, parmaklarına bulaşırsa, onu yala! Dişlerinde kalırsa onu hilalla (temizle).[6] Bu, hükümdarlara nasihat değil, ayak takımına bile öğüd olmaz.
Risalede halifelere irşad ve nasihat olmaya layık olmayan bu kabil çok sözler var. Onun için bize göre bu risaledekilerin çoğu, pek çoğu İmam Mâlik´in sözleri olamaz. Buna imkan yoktur. Çünki bunların çoğu hükümdarlara irşad ve nasihat olma niteliğinden uzak şeylerdir. Hükümdarlara nasihat ve öğüt, onlara Allah´ın büyüklüğünü hatırlatıp adalet ve hakkaniyet üzere millet umurunu yürütmeleridir. Zulmü kaldırıp, adaleti yerine getirerek milleti tslah etmektir.
24- Bu Risale Tarzında Başka Bir Eser:
Biz bu risaledekilerin hepsinin veya çoğunun onun olmadığını söylemekteyiz. Ancak içerde ona nisbeti yerinde olanlar da bulunabilir. Bizim tercihimiz böyle. Senedi daha kuvvetli başka bir risale bulduk. Ondaki sözler halifeye nasihat olacak niteliktedir. Onlar ahireti.azapve nimeti hatırlatmak kabilinden sözler, o, bu risalenin mukaddemesi sayılır. Bu risaleyi İmam Mâlik´e mal etmek isteyenler, ona mensup olan o risaleyi getirip buna mukaddeme gibi koymuşlar, böylece istediklerini katıp hepsini ona nisbet ederek, bir sahtekarlık yapmışlar. Naklettiğimiz sözlerin İmam Mâlikin olması imkansız şeyler!
O mukaddimeyi, Medârik te bulduk, Said b. Ebû Zübeyr rivaye-tiyle halifelerden birine risale deniyor. Metin şöyle başlıyor: Saîd b. Zübeyr dedi ki, Mâlik (Allah ona rahmet eylesin) halifelerden birine bir risale yazarak şöyle nasihatta bulundu: Ben bir risale yazdım onda Allah´a hamd ve sena var, Hz. Peygamber´in âdabı var, irşad var. Bunu aklınla düşün, dikkatle oku, ona kulak ver, kalbinle muhakeme et, iyi anla, zihninden çıkarma, çünki onda dünya fazileti, ahrette güzel sevap var. Ölüm halini ve acılarını düşün, onun neler getireceğini an. Ölümden sonra neler olacak, Allah Teâla´ya ameller arzedilecek, sonra hesap var, sonra da ebedi surette ya cennette kalmak, ya cehennemde yanmak var. Bu korkunç hallerden kolayca kurtulmak için Allah´a karşı hazırlıklı ol, Eğer sen, Allah´ın gazabına uğrayanların ne türlü azaplar çektiklerini görsen, ateşte yanarken iniltilerini duysan, yüzlerinin nasıl kavrulduğunu bilsen,yüzleri üzere cehennemin alt tabakalarında nasıl allak bullak olduklarını, nasıl feryad ve figân ettiklerini bir düşünsen, bunlardan daha acısı Allah Teala´nın onlardan yüz çevirip onun rahmetinden ümidlerini kesmelerini ve uzun işkenceden sonra onlara: «Susun orada, konuşmayın!» acı hitabiyle onları susturmasını aklına getirsen; bu dünyanın hiç bir şeyi senin gözünde olmaz; kurtulmak için, korkulardan emin olmak için herşeyi feda edersin. Ahirette necat bulmak için bütün dünya varlığını versen, bu yine de azdır. Bir de Allah´ın taatında olanların Allah´ın izzet ve ikramına nasıl nail oldukları, oradaki yüksek makamlarını, Allah´ın nimetleri içinde nasıl yüzdüklerini, nûr alemine dalmalarını, Allah´a bakmakla duydukları sevinci birgörsen, bu dünya senin gözünde hiç kalır. Kendini aldanmaktan koru. Orası için hazırlan. Ölüm gelmeden önce nefsini hesaba çek. Allah´ın izniyle sen kendine faydalı olanı hazırlasın. Allah hesaba çekmezden önce sen hesabını hazırla. Kötülüklerle karşılaşmadan onları defet. Gece ve gündüzünden vakit ayırarak Allah´ın rızasını kazanmaya bak.»[7]
25- İki Risale Arasındaki Fark:
Bu risalenin mukaddemesi de böyle. Bu sened bakımından diğer risaleden daha kuvvetlidir. Onun için biz o risalenin İmam Mâlik´in eseri olmadığını söylüyoruz. Ondakilerin çoğu, Harun Reşid´e hitaben yazılmış olamaz. Risale uydurmadır, intihal vardır. Uyduran, senedi sahih olan risaleyi mukaddime gibi koymuş, o makbul ve hükümdarlara, nalifelere nasihat olmaya layık olduğundan, ona bunları da ilave ederek yutturmuş, böylece içindekiler onu reddetmeye, çürütmeye kâfi gelir. Onun için bu risale, İmam Mâlik´in eseri olamaz. Onun mezhebine uymaz. Onun fıkhını ve mezhebini anlamak için kaynak, meşhur hadis kitabı muvatta´dır. Öyleyse onu görelim:
——————————————————————————–
[1] Bu Mücalesal İmam Mâlik, sözlerini ihtiva eden bir eser olup Muvattâ´ gibi onun yazdığı bir kitap değildir.
[2] Bu risale Müstakil´de basıldı, Sa´düş-Şumüş ve Akmâr kitabının sonunda da basıldı.
[3] Sa´düş-Şumüş, Hatimesi S. 271.
[4] Kadı lyâd, Medarik, S. 432.
[5] Adı geçen risate S. 277.
[6] Âdı geçen ris&te, S. 379.
[7] Medârik, S. 270. Sa´duş-Şumûsl S. 271. Bu risale ile diğer risale arasırîda bağlantı yoktur. Bazı değişik, bozulmuş yerler var. Rivayetler muhteliftir.