«Mâlik b. Enes´ten Leys b. Sa´d´e, selam üzerine olsun. Ben, kendisinden başka bir tanrı olmayan Allah´a hamd ederim. Bundan sonra, Allah bizi de seni de gizli ve aşikare taatıyla korusun; bizi ve sizi
her türlü kötülükten esirgesin.
Allah seni rahmetinde daim kılsın. Bilesin ki, bana gelen haberlere göre, bizim bu memleketteki halkın amel ettiği şeylere aykırı olarak, insanlara çeşitli fetvalar veriyormuşsun. Sen, -emanet ve fazilet sahibi oluşuna, memleketindekilerin nezdinde olan mevkiine, senin yanında-kilerin sana olan ihtiyacına ve senin söylediklerine itaat etmelerine göre- nefsini tehlikeye atmaktan sakınmalısın ve uyduğun takdirlerine göre nefsini tehlikeye atmaktan sakınmalısın ve uyduğun takdirde seni kurtuluşa götüreceğini umduğumuz şeylere bağlı kalmalısın. Çünkü Allah Teala kitabında şöyle buyurmuştur: «Muhacirlerle Ensar´dan birinci dereceyi kazananlar…»[1] Yine Allah Teala: «O halde sözü dinleyip en güzeline uyan kullarımı müjdele…>>[2] diye buyurmuştur.
İnsanlar Medine halkına tabidirler; çünki hicret oraya yapılmış, Kur´an orada nazil olmuş, haram ve helal orada bildirilmiştir. Ayrıca Peygamber (s.a.v.) onların arasında idi. Onlar vahye, Kur´an´ın inişine şahit oluyorlardı. Peygamber, onlara emir veriyor, onlar da buna itat ediyorlardı. Allah, onun vefatını dileyerek ona kendi nezdindekini tercih edinceye kadar o, onlara sünnetlerini anlatıyor, onlarda buna tabi oluyorlardı. Allah´ın salat ve selamı rahmet ve bereketleri onun üzerine olsun.
Peygamber´den sonra, ümmeti içinde insanların O´na tabi olanlarından İşbaşına geçenler yeni olaylarla karşılaşmışlar. Bunlardan bildiklerini infaz etmişler, bilmediklerini sormuşlar, içtihatlarında ve ilk zamanlarında kuvvetli bulduklarını almışlar; eğer birisi, onlara muhalefet ederek daha kuvvetli ve daha üstün birşey söylemişse, kendi görüşlerini bırakıp onunla amel etmişlerdir.
Bunlardan sonra tabiiler aynı yola girmiş ve aynı adet ve usullere uymuşlardır. Bir iş Medine´de mevcut ve ona göre amel ediliyorsa, hiç kimsenin bunun tersine hareket etmesini uygun bulmam; çünkü alıp götürülmesi ve sahip çıkılması imkansız olan o miras, bunların elindedir. Diğer şehirlerin insanları: Bu amel, bizim memleketimizde vardır, geçmişlerimiz buna uymuşlardır deseler, bunda onlar güvenilecek bir kaynak olmazlar ve Medine halkı için caiz olan şey, onlar İçin caiz olmaz.
Sen, -Allah seni rahmetinde daim etsin- nefsin için benim yazdıklarıma bak. Bil ki ben, sana yazdığımla bunda ancak bir olan Allah için nasihati, seni gözetip esirgemeyi istedim. Mektubuma buna göre değerini ver. Sen bilirsin ki, ben sana nasihatta hiç kusur etmedim. Allah, bizide, senide her işte her zaman kendi ve Resulünün taatında muvaffak kılsın. Seiam Allah´ın rahmeti ve bereketlen üzerine olsun.»
Mektuptan sadece Kadı İyad´ın Medârik´de naklettiği bu parça mevcuttur. Orada mektubun 7 Safer Pazar günü yazıldığı kaydı var, fakat yıl yazılı değil. Kadı İyad Leys´in cevabını tam vermiyor. Onu İlâmül-Muvakkınînden anhyoruz.
——————————————————————————–
[1] Tevbe Sûresi, 100. ayetin devamı şöyledir: «… ile onlara güzelce uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da Allah´tan razı olmuşlardır. O, bunlara, içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, en büyük kurtuluştur.»
[2] Zümer Suresi, 17,18 ayetin devamı da şöyledir «-İşte bunlar, Allah´ın kendilerine hidayet etoğı kimselerdir. İşte onlar, temiz akıl sahibi olanlann ta kendileridir.»