7- Murcie´nin Görüşü, Mâlik´in Dedikleri:
İmam Mâlik çağında, büyük günah meselesi müslümanlar arasında bütün şiddetiyte tartışma konusu idi.Daha önce bu yüzden Hariciler Hz, Ali´ye (Allah ondan razı olsun) karşı çıkmışlar, müslüman cemaatından ayrılmışlardı. Emeviler çağında da, bu mesele müslümanlardan bir çoğunun zihnini kurcalamaya devam etti. Hariciler, günah işleyen kimseyi kafir saymaz ancak ibaz atar, kafir değil de, küfran-ı nimet etmiş, nimet kafiri sayarlar. İmam Mâlik ile aynı çağda yaşayan Vâsıl b. Atâ başta olmak üzere Mutezile Fırkasına göreyse, büyük günah işleyen, mü´minle kafir arasında bir mertebededir, ebedi cehennemde kalır, meğer ki tevbei nasûh ile tevbe etmiş ola; o zaman Alan bağışlar. Mutezile ona imandan çıkmış sayarlar, ancak onu fâsık müslüman derler. Hasan Basrî´ye göre büyük günah işleyen münafıktır. Müslüman olduğunu söylemiştir, fakat İslam kalbine girmemiştir. Çünkü amel, kalbde olana delalet eder. Mürcie Fırkası mü´min sayar, Allah´ın onu affetmesi umulur. Allah´ın rahmeti çok geniştir, herşeyi kapsar, dilerse de günahı miktarı azap eder. Aşırıcı bir kısmı ise, iman olduktan sonra isyan zarar vermez, derler. Nasıl ki küfürle tâ´at fayda vermezse bu aşırı grup, ibâhiyeci olup günah kapısını ardına kadar açmışlar, dini hükümleri ortadan kaldırmışlar, dini hükümsüz bırakmışlardır, her şeyi mubah kılmışlar.
Müslümanların çoğuna göre, büyük günah işleyen fâsık mü´mindir. Allah dilerse onu bağışlar, dilerse azap eder. İmam A´zam Ebû H*nif m ve başkaları bu görüştedirler. Bu yüzden o, Mürciecılikle itham bile olunmuştur. Şehristânî, o, ehli sünnet Mürcie´sindendir, der.
Bize göre İmam Mâlİk´de bu görüştedir.Rivayete göre Ebû Hanife´nin oğlu Hammad, büyük günah işleyen hakkındaki babasının görüşünü İmam Mâlik´e anlatmış, o da bunu beğenerek bunda beis yoktur, demiş. Kadı lyad, Medârik´te şöyle nakleder:
«Duydum ki Ebû Hanife´nin oğlu İmam Mâlik´e şöyle dedi: Benim bir görüşüm var onu sana arzetmek istiyorum. Eğer onu iyi bulursan onda^devam ederim, eğer kötü bulursan, vazgeçerim. Biz günahtan ötürü kimseyi kafir saymıyoruz. Günah işleyenlerde müslümandırlar.» Rivayete göre İmam Mâlik şöyle dedi: «Bir kul Allah´a şirk koşmaksızın ne kadar günah işlese, eğer günah ahvalinden kurtulursa umarım ki, Firdevsin üst katında olur. Günah kulla Rabbi arasındadır. Kul, Rabbin-den ümidi kesmedikçe, Rabbinden ümidi kesmek kişiyi cehenneme sürükler.»
Görüldüğü üzere Mâlik´e göre, büyük günah sahibi, günahtan vazgeçer ve,tevbe ederse, Allah´ın onu bağışlaması ümidi vardır. Eğer nasuh tevbesi yaparsa, cennete girer ve Firdevs´in en üst derecesinde okir. Şu da var ki günah kul ile Rabbi arasında olmalı ve isyan edip günahı aşikare işlememeli. O zaman bağış umulur, Allah´tan ümidi kesenler, sapık inançları olanlardır.
Bununla beraber o, Mürcie ile araya bir sed çekmektedir. Çünki Mürcie´den öyleleri var ki, kuru bir itikad imanını kâfi görüyorlar, imanla ma´siyet zarar vermez diyorlar, af için tevbeyi dahi şart koşmuyorlar. Ne kadarbüyük olursa olsun, günahı küçümsüyorlar. Onlar hakkında şöyle demektedir: «Mürcie hatalıdır, onlar büyük büyük laflar ediyorlar. Kabe´yi yaksâ bile, her kötülüğü yapsa, diyorlar» İmam Mâlik´e bunlar hakkında ne dersin, denildi. Şu cevabı verdi: «Allah Teala buyurmuştur ki: Eğer tevbe ederler, namazı kılarlarsa, zekatı verirlerse, onlar dinde
kardeşinizdirler.»
Görülüyor ki, büyük günah işleyenler hakkında fukahanın görüşleri birdir, en azından birbirine yakındır. Büyük günahı küçüksemiyorlar, Allah´ın rahmetini de menetmiyortar.
8- Kur´an Mahlûk mu Meselesi:
Ca´d b. Dirhem, Kur´an mahlûktur meselesini ortaya attı.´ Cehm b. Safvân´da bunu söyledi. Kaderiyye ve Mu´tezi Ie bunu benimsediler. Bunu müslümanlar arasında yaymaya başladılar. Buna kail olmakta, dinde aykırı bir cihet yoktur. Çünki onun, herşeyin yaratıcısı olan ve herşeyi bilen Allah´ın mahlûku olması, hakim olan Allah´ın indirmesine mani değildir, onda hiçbir batıl bulunmaz. Fakat Selef-i Salih´e uyan mü´min, onların kurcalamadığı meselelere karışmaz, bu gibi şeyler peşine düşmek dalâletine, akide bozulmasına sebep olmasından korkar. Kur´an mahluktur, sözünü yayanlar, Allah Teâlâ´dan kelam sıfatını nef´i ediyorlar, sözde onu mahluklarına benzemekten tenzih ediyorlarmış!
İki taraf birbirine karşı çıktı. Selef-i Salih´in yolundan ayrılmaktan korkanlar, Kur´an mahlûktur diyenler hakkında suizanna düştüler. Böyle demekle Kur´an-ı Kerim´in, Allah tarafından indirilmesini inkar etmek istiyorlar sandılar. Selefciler bu konuya dalmadılar, bunu karıştıranı sapık saydılar. Ebû Hanife´nin bu konuya girmekten çekindiği söylenir. İmam Mâlik´de onun görüşündedir, o da bu konuya karışmaktan kaçındı. Şöyle demiştir: «Kur´an, Allah kelamıdır. Kur´an mahlûktur diyen kimseye dayak atılır ve tevbe edinceye kadar hapis olunur.»