41- Müsned´i Yazması:
En büyük Hadis kitabı olan Müsned onun rivayet ettiği, topladığı Hadisler Mecmuasıdır (40 bin kadar Hadis var) Onları toplamak için yeryüzünün sırtına binerek nice yerler dolaştı. Bu kitap, toplamış olduğu Hadislerin bir hulasasıdir, Hadis alimleri, Hadis okumağa 180 hicri yılında başladığını söylerler ki, bu da Müsned´i toplamağa başladığı yıldır. Hayatını anlatırken bunları söyledik. Minheci A hm e d kitabında buna 180 yılında başladı der.[1]
Yukarıda, Ahmed´in yazmayı hoş görmediğini söyledik. Fakat Hadisleri yazardı. Müsned´i yazmaya daha gençliğinde başladı. Bunun sebebini, oğlu Abdullah´ın bir sorusu üzerine şöyle açıkladı. Abdullah´tan şöyle rivayet olunur:«Babama neden kitap yazmağı hoş görmüyorsun, halbuki Müsned´i yazdın dedim.
«Bu kitaba Hadiste imam olsun diye yazdım. İnsanlar Hz. Peygamber Aleyhisselamın Hadislerinde ihtilaf edince ona müracaat ederler.
42- Müsned´dekilerin Hepsi Onun değil, Abdullah´ın İlaveleri Var.
İmam Ahmed, Hadis okumaya başladığı zaman daha mevsuk kimselerden Hadisleri toplayıp onlardan yaptığı rivayetlere göre bir kitap yazmayı kendine amaç edinmişti. Mesafe ne kadar uzak, zahmet ne kadar çok olursa otsun, bu hususta durmadan çalıştı, gayesine erişmek için diyar diyar dolaştı, bu Müsned´i toplamak için hayatı boyunca uzun yıllar uğraştı. Tertip, tanzim edip bablara ayırmaya değil de, sade toplayıp yazmaya gayret etti. Kağıtlara yazdı, bunlar dağınık, müsvedde halinde idi. Ecelinin yaklaştığını hissedince, oğullarını ve dostlarını çağırdı, onlara dikte edip yazdırdı. Onlara toplu halde dinletti, yalnız bablara ayrılmış, sıralanmış halde değildi. Şemseddin Cezeri bu konuda şöyle demektedir:
«İmam Ahmed Müsnedi toplamaya başladı, onu tek kağıtlara yazdı, dağınık cüzler müsvedde halindeydi. Emeli hasıl olmadan ecel yaklaştı, onları evlatlarına ve hane halkına dinletti, onları temize çekip düzeltmeden vefat etti. öyle hali üzere kaldı, sonra oğlu Abdullah, ona benzeyen şeyler ekledi, kendi işittiklerinden ona benzeyen, onun
gibi olanları ilave etti.»[2]
Bundan anlıyoruz ki, İmam Ahmed, Müsnedi ancak kendi çocuklarına ve hane halkına dinletmiştir. Bu, kendisine bir Hadis sorulduğu zaman onu, topladığı yazılarına dayanarak soran kimseye yazdırdığı yolundaki yaygın rivayete aykırı gibi görülüyorsa da, gerçekte aykırı bir cihet yoktur. Çünkü talebesine Hadis okuturken onlara yazdıklarından, istediklerini yazdırırdı. Bunlar muhtelif ülkelerden bir çok üstadlardan toplayıp kitap haline getirilmiş bütün Hadisleri ihtiva eden bir kitap değildi. Soranlara cevap olarak yazdırdığı şeylerdi. Ecelinin yaklaştığını hissedince, topladıklarının hepsini onlara dinletti, topladıkları zayi olmasın, insanlara Hadiste bir İmam olsun diye Müsnedi yazdırdı.»
İbni Cezeri´den naklettiğimiz sözler, diğer bir şeyi de ortaya koyuyor ki, o da eldeki Müsned´in, oğullarına dinlettiği Müsned´in aynı olmadığıdır. Çünkü oğlu Abdullah ki, Müsned´in ravisi odur, ona Müs-ned´dekilere benzeyen, onlar gibi olan bazı ilaveler yapmıştır. Öyleyse oğlu Abdullah´ın rivayet ettiği Müsned´deki Hadislerin hepsi İmam Ahmed´in değil mi Bunun cevabı şöyledir: Abdullah´ın ona ilave ettikleri babasından dinledikleri Hadislerdir, başkasından dinledikleri değil. Böylece onlar da İmam Ahmed´in sayılır. Yalnız onları, oğullarına Müsned´i yazdırırken yazdırmış değil. Ancak onlar da Abdullah´ın babasından rivayetleridir. Fakat babasının Müsned´inden olarak dinlemiş değil. Bununla beraber, bazılarının dediği gibi, babasından başkasından dinlemiş olduğu Hadisleri de ilave etmiş olabilir.
43- Müsned´in Râvisi Oğlu Abdullah:
Bu gün, Hadis talihlerinin ve okuyucularının elindeki Müsned kitabının ravisi Ahmed´in oğlu Abdullah´tır. Öyleyse rivayet ettiği Müsned´i daha iyi anlamak için Abdullah´ı tanıyalım. Çünkü nakilli tanımak, menkule itimadı arttırır.
Abdullah daha küçüklüğünden Hadis öğrenmeğe meraklıydı. Önce babasından, başkalarından okudu. Babası sağken rivayetlerinin çoğu babasındandır. Şöyle der: «Hadisi babama (Allah ondan razı olsun) arzederim, yüzünde bir değişiktik olur ve : «Sanki sen benim duymadığım Hadisleri buluyorsun» derdi.[3] Babası onun Hadis çalışmalarını beğenirdi. «Oğlum Abdullah, Hadis ilminden çok memnun, Inasibini alıyor. Benim Denemediklerimi bana öğretecek.» derdi[4]. Babasının nezdinde o mertebeye ulaştt ki, babası ondan Hadis rivayet eder oldu. Nasıl ki yukarıdaki sözden bunu anlıyoruz. «Benim ezberimde olmayan Hadisi bana anlatıyor,» diyor. Şüphesiz ki, ondan duyduğu Hadisi kabul ediyor, demektir.
Abdullah, babasının hayatında başkalarından Hadis okudu. Şüphesiz ki bu onun irşadiyle olmuştur. Çünkü çağındaki alimlerin mertebelerini, üstünlüğünü ona öğreten odur. İbni Adiy der ki: «Abdullah babası sayesinde yetişti, yükseldi. İlimde ilerledi. Babasının ilmini Müs-nediyle ihya etti. Babası onu ona okudu, başka birinden yazmadı, ancak babasının emir ettiklerinden yazdı.» Ulema, Abdullah´ın babasından en çok Hadis rivayet edenlerden olduğunda ittifak halindedirler. İbni Ebu Ya´lâ Tabakât´ında der ki: «Ebu Huseyn b. Münâdi´nin kitabında okudum, Ahmedin oğulları Abdullah ile Salih´i anlatırken şöyle der: «Salih babasından az yazardı. Abdullah´a gelince dünyada babasından ondan daha çok rivayet eden yoktur. 30 bin Hadisiik Müs-ned´i ondan dinledi, 120 binlik tefsirin 80 binini okudu, nasih, mensûh, Şo´be Hadisi, kitabta Mukaddem, Muahher olanlar, Kur´an´dan cevaplan, büyük, küçük Menasik ve diğer bir çok kitapları okudu. Hala, büyük üstadlanmız Hadis âlimlerini tanıma ve Hadislerin illetlerini bilme hususunda, onun ilmine şehadet etmektedirler ve geçmişlerin de bunu ikrar ettiklerini söylemektedirler.[5] Halk, özellikle ulema, babasının onun üzerinde büyük himmeti olduğunu söyler, Hadis öğrenmedeki gayretini överlerdi. O bu övgülerden hoşlanmaz, dinlemek istemezdi.
44- Müsned´in Tertibi:
Abdullah babasının Müsned´ini rivayet etti, onun ilmini insanlar arasında yaydı. Ondan sonra mevsuk kimseler onu rivayet ettiler, böy-jlece nesilden nesife Müsned ezberlendi, büyük bir ilim ve din hazinesini ulema kabul edip okudu.
Müsned i bugün gördüğümüz şekilde tertip eden Abdullah olduğu anlaşılıyor. Onu bu tertibini değiştirmek, başka bir tarzda yaymak isteyen bazı Hadis palimleri de çıkmış. Abdullah babasının topladıklarını dağınık halden kurtarıp bir yere getirmeye gayret etmiş, bazı ilaveler de yapmış. Her sahabinin senediyle gelen Hadisi bir yere yazmış. Böylece bir sahabinin rivayetleri bir araya gelmiş. Zehebi bu tertibi tenkit ederek şöyle diyor: «Eğer Müsned´in tertibinde konuları birbirine ben-zeselerdi, bir yere getirp, tehzip etseydi, büyük bir hizmet olurdu. İn-şaallah bu güzel eseri bablara göre sıralayıp, rivayetlerini beyan şeklini tertip, eden biri çıkar. Çünkü bu eser, Hadis-i şeriflerin çoğunu ihtiva eder. Onda bulunmayan Hadis gayet azdır…»
Hasen olan Hadislerin umumu ondadır. Garip namı verilen Hadislerin ekserisi ondadır. Geri kalanlar Dört sünen kitabında, Taberâninin Ekber ve Evsat Mu´cemlerindedir.
İbni Cezeri, Müsned´in tertibi ve daha kolay şekle konması hususunda şöyle der: Bu Müsned´in yeni bir tertibi için üstadımız allâme imam Muttaki Hafız Ebu Bekir Muhammed b. Abdullah b. Muhib Sâmit (Allah ona rahmet etsin) gayret gösterdi, onu sahabe isimlerine göre tertip etti. Üstadımız İslam Tarihçisi, Şam´ın Hafızı imadettin Ebu Fıda İsmail b. Ömer ibni Kesîr, tertip olunan bu kitabı müellifinden aldı, ona altı kitabın: (Buhâri, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace) Hadislerini ve Taberâninin mucemi, Bezzarın Müsnedi, Ebu Ya´lânın Müsnedi Hadislerini kattı, bu hususta büyük gayret gösterdi, çok yoruldu, dünyada benzeri olmıyan, eser oldu. Onu tamamladı, ancak Ebû Hüreyre´nin bazı Hadisleri kaldı, tamamlamadan öldü, gözleri görmez olmuştu. Rahmetli bana şöyle dedi: Gecelere kadar onu yazmakla meşgulüm, bunun uğruna gözlerimi kaybettim. İnşaatlah onu bir ikmal eden bulunur.»
45- Diğer Hadis Kitaplarının Tertibine Uymaz:
Müsned´in, oğlu Abdullah tarafından yapılan tertibini, Hadis âlimleri müracaat bakımından elverişli bulmadılar. Usul ve tertibi, ondan önceki ve sonraki Hadis kitapları gibi değildi. Onda, önce Muvatta, ondan sonra yazılan Sahih cami´ler bunların hepsindeki Hadisler fıkıh mevzularına göre tertip olunmuştur. Bir konuya dair Hadisler, bir bölümde toplanmıştır, takriben fıkıh kitaplarındaki gibi tertip edilmiştir. Meselâ İmam Malik´in Muvatta ı böyledir. Böylece onlara müracaat etmek, faydalanış kolay olur. Dini bir konuda bir Hadis arayan kimse elindeki Hadis kitabında onu o bölümde kolayca bulur.
İmam Ahmed´in Müsned´ine gelince, O, Hadis´in Hz. Peyg-maberden ilk ravisi olan sahabinin adına göre tertip ve tanzim olunmuştur. Eğer Hadis Mürsel, yani sahabe atlanmış ise, o zaman tabiinin adına göredir. Önce Aşarei Mübeşşere´nin- Cennetle müjdelenen on sahabenin: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğerlerinin (Allah cümlesinden razı olsun) rivayet ettiği Hadislerle başladı. Sonra, onlardan sonra gelenlere geçti. Tabiine gelince onlarda da ayni usulü takip etti. Bunun için onda Hadis bulmak zor. Ondan ancak Hadis hafızı olanlar, Hadis ve hadis ilmini iyi bilenler faydalanmaktadır.
46- Zayıf Hadisi, Kuvvetli İle Reddeder:
İmam Ahmed (Allah razı olsun) mevsuk kimselerden Hadis rivayet eder. Zayıf, iyi belleyemez, iyi anlamaz sandığı kimselerden rivayet yapmaz. Mevsuk, emin olduğunu bildiği kimsenin Hadisini yazar, kaydeder, talebesine onu dinletir ve yazdırır. Fakat sonradan kendisinden rivayet ettiği kimse de aldandığını, veya senedde mevsuk olmayan bir kimse bulunduğunu anlarsa, o Hadisi terkeder, almaz. Onun için yazdıklarında daima değişiklik yapar ve hazf ederdi. Hatta Müsned´i çocuklarına yazdırdıktan sonra bile bunu yapardı. Bu, dinde ihtiyatlı, halka sunulan ilminde dikkatli olmak için yapılan birşeydi.
Müsned´inHasâisıadlı kitapta şöyle denir:
«´İmam Ahmed´in Müsned´ine aldıklarında hem sened, hem metin bakımından ne kadar ihtiyatlı olduğuna ve ona ancak sahih olanlar aldığına bir delil de şudur: Ebu Hüreyre´den muttasıl senedle rivayet olunana göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: «Ümmetimin helaki Kureyş´in şu mahallesinden olacak. «Öyleyse bize ne buyurursun ya Resûlullah, dediler. O da: «İnsanlar onlardan aynlsalar» dedi. Oğlu Abdullah diyor ki, Babam ölüm hastalığında iken bana bu Hadisi çiz, çıkar, çünkü bu Hz. Peygmaberden gelen Hadislere aykırı, dedi.»
Bu söz bize iki şey gösteriyor: 2- İmam Ahmed, Müsned´de devamlı tashih ve düzeltme yapmaktadır. Sahih ve meşhur Hadislere aykırı bulduklarını hazfeder, ölüm hastalığına kadar bu sürdü. 2- o, metinleri tenkide dikkatli idi, senedlerde olduğu gibi onları da ince arardı. Ancak onun metin tenkidi. Ebu Hanife ve Mâlik de (Allah
onlardan razı olsun) olduğu kadar geniş değildi. Hadisin metni eğer meşhur Hadis´e muhalif ise, o zaman reddederdi. Bu gerçektenh bir rivayeti diğerine tercih demektir, bunu fıkhından bahsederken açıklayacağız. Ve imam Mâlik ile onu mukayese edeceğiz, her ikisi de Hadis ve fıkıhta imamdırlar, ancak imam Mâlik´in fıkıh yönü daha ağır basar,
47- Müsned´deki Hadislerin Nev´ileri:
Zehebi, Tarih´inde kaydeder ki, İmam Ahmed yalnız kavi Hadisleri rivayet etmez, garip Hadisleri de rivayet ederdi. Çağdaşlarından mevsuk kimselerin rivayetleri, meşhur muhalifi mi, ona bakmaksızın aldığını kendisi söylemiştir. Oğlu Abdullah şöyle demiştir.
«Maksadım bu Müsned´de meşhur olanları toplamak. Her ne kadar sahih olanları kasdettimse de, insanların ayıplarını, kusurunu araştırmadım, bu Müsned´ı azar azar yaptım. Oğlum, Hadiste benim yolumu bilirsin. Bu hususta onu reddeden yoksa, zayıf olana da muhalif değilim.» Demek Müsned´de zayıf Hadisi reddetmiyor, ancak sahih bir senedi olan Hadis ona aykırıysa, reddediyor. Nasıl ki az yukarıda Ebu Hüreyre Hadisini reddettiğim gördük. Çünkü daha meşhur olan Hadislere aykırıdır. O sünneti, ancak sünnetle reddeder.
Buna göre Müsned´de kavi olan, olmıyan Hadisler var demektir. Ulema onda: Sahih, hasen ve garip Hadisler bulunduğunda ittifak etmiştir. Sahih Hadis: Adil kimselerin muttasıl senedle Hz. Peygamberden rivayet ettikleridir. Bunun meşhur hadise muhalif olmaması, metinde bir illet bulunmaması şarttır. Hasen Hadis: Rivayette mevsuk kimselerin derecesine yakın kimselerin Hadisi, veyahut mevsuk kimselerin Mürsel, yani kopuk senedle rivayetleridir. Bunun da şaz olmaktan, illetten hali olması şarttır. Garip Hadis: Bir kişinin bir kişiden rivayetidir. Buna garip denilmesi, ravilerin yalnız olmasındandır. Nasıl ki vatanından uzak olan kimse, yalnız olduğundan ona garip denir. Hadis alimleri garip hadislerin çoğunu sahih saymazlar. Zehebi diyor ki: Ahmed, Hadis ehlinin rivayet ettiği garip Hadisleri alır, bilmediği kimselerin rivayet ettiklerini almazdı. İş ne durumda olursa olsun, ulema ittifak etmiştir ki, Müsned´de bu türlü Hadisler bulunmaktadır.
48- Müsned´de Zayıf Hadis Varmı :
Ulema arasında ihtilaflı olan husus, Müsned´de zayıf Hadis olup olamadığıdır. İlim mantığı, bu tür Hadislerin onda bulunduğunu farz etmeği gerektirir. Bu mücerred faraziyeye dayanan bir ihtimal değil, ilmi delilden doğan bir ihtimaldir. Bu da iki yönden kaynaklanmakta:
1- İmam Ahmed (Allah razı olsun) Müsned´den bazılarını, örbrünün sonuna kadar çıkarıp atmıştır. Nasil ki ölüm hastası iken, Kureyş´e dair Ebu Hüreyre Hadisini çıkardığı yukarıda geçti. Çünkü zayıf Hadis, onu meydana çıkaracak başka birini buluncaya kadar gizli kalabilir anlaşılınca reddolunur.
2- Yukarıda geçtiği üzere, oğluna açıkladığına göre onun kaidesi şöyle: Hadis alimlerinin rivayet ettikleri sünnete mensup zayıf birşey, onu reddeden bir rivayet bulunmadıkça onu kabul ediyor. Mesela o, bir fıkıh kaidesine muhaliftir diye gizli illetlerden dolayı sünneti reddetmez. Onun yukarıdaki sözleri, Müsned´de bazı zaytf Hadis bulunduğuna işaret sayılabilir.
49- Müsned´de Mevzu Hadis Olup Olmadığı:
Yukarıda vardığımız netice: İlim mantığıyle bağdaştığı gibi, İmam Ahmed´den menkul olan onun tutumuna da uygundur. Diğer yandan Hadis alimlerinin Müsned´de mevzu´- uydurma, yalan Hadis olup olmadığına ihtilaf ettiklerini görüyoruz. Bir kısmı onda asla mevzu´ Hadis yok der, bir kısmı da zayıf Hadis var, der. İbnî Teymiyye, Müsned´deki bazı Hadislerin zayıf olduğunu teslim eder. Fakat Ahmed in rivayetiyle onda mevzu´ Hadis bulunduğunu teslim etmez. Mevzu´ olduğu anlaşılan Hadislerin, oğlu Abdullah´tan rivayet eden Katiî´nin ziyadeleri, ilaveleri olduğunu söyler. Minhacu-Sünne de şöyle der:
«İmam Ahmed: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer ashabın faziletlerine dair bir kitap yazdı. Bu kitabında, Müsned´de olmayan bazı şeyler rivayet etti. Onun Müsned´inde ve diğer yerlerde her rivayet ettikleri onun nezdinde hüccet değildir, o ehi-i ilmin rivayet ettiklerini rivayet eder. Müsned´deki şartı: Yalanla maruf olandan rivayet etmemektir, zayıf olmasına bakmaz. Onun Müsned´deki şartı, Ebu Davud´un sünnetindeki şartı gibidir. Fazail kitabında ise, sahih olsun.
zayıf olsun üstadlarından işittiklerini yazar. Sonraları oğlu Abdullah, Müsned´e bir takım ziyadeler yaptı. Ebu Bekir Katiî de bir çok mevzu´ -uydurma Hadisler ilave etti. Cahiller, bunlar Ahmed´in Müs-´ ned´de rivayetleridir sandılar. Bu, çirkin bir hatadır.» Irâkî buna muhaliftir. O, Müsned´de bir çok zayıf Hadisler, biraz da mevzu´ Hadisler bulunduğunu söyler. Ve İbnî Teymiyye´nin: Mevzu´lar Katiî´nin ziyadeleridir, Ahmed´in veya oğlunun değildir, sözüne karşı çıkar. Bunu maddî misallerle pekiştirir. Bazı Hadisler sayarak örnek verir ki, bunlar Hadis alimlerine göre mevzu´dur. ve bunlar Ahmed´in veya oğlunun
rivayetleridir.
Sonra İbni Hacer geldi ve İmam Ahmed´in Müsned´ini müdafaa için Kavli Müsedded eserini yazdı, üstadı İrâkl´nin sözlerine cevap verdi… Mevzu olanların Ahmed ve oğlunun rivayetleri olduğunu kabul etmedi.
50- Müsned´de Zayıf Hadis Var mı Münakaşası:
Bunlardan çıkan sonuç şöyledir: Ulema yarı ittifak halinde eliyorlar ki, Müsned´de zayıf Hadis var. Çünkü Ahmed yalanla tanınmıyanlardan, ezberi zayıf olanlardan Hadis rivayet ederdi. Mevzu´ Hadislere gelince: Bunlar Ahmed´in rivayetlerinden değildir. Fakat İbni Cevzi; dermiş ki: Müsned´de bazı yanlışlıkla naklonunan mevzu´ Hadisler var. Allah esirgesin Ahmed bunları nakletmiş değil veya aldığı kimseler bilerek yalan söylemiş olamaz. Bu bir hatadır olmuş.
Sözün özeti şudur. Biz ulemaya göre Ahmed´in Müsned´inde, Ahmed´in rivayetiyle mevzu´ Hadis yoktur. Bazıları ise onda onun rivayet ettiği bazı Hadisler mevzu´dur der. Ulemanın ittifakiyle onda zayıf Hadis vardır. Zayıf ile mevzu´ arasındaki fark büyük: Mevzu´un yalan olduğu delille sabit, zayıf ise: Bunda sahih rivayet şartlan tam olarak bulunmamış olandır, doğru da olabilir, çünkü yalan olduğuna delil yok. Bu bahsi, Müsned´de zayıf Hadis yok deyenlere, İbni Cevzi´nin verdiği cevapla kapatalım: Bana bazı Hadis ehli sordular:
İmam Ahmed´in Müsnedinde sahih olmıyan Hadis var mı Ben de evet, dedim. Bu söz bu mezhebe mensup cemaate ağır geldi, güçlerine gitti. Dedim ki, bunlar avamdır, üzerinde durmadım. Birde baktım ki, bu konuda fetva çıkarmışlar, Horasan halkından bir cemaat de yazmışlar, aralarında Ebu Alâ Hemedani de var. Bu sözü yanlış
buluyorlar, reddediyor, söyleyeni kınıyorlar. Bunu görünce şaştım, hayret içinde kaldım. Kendi kendime ne acayip şey, dedim. İlim sahibi geçinenler de avam gibi oldu. Bunun böyle oluşu: Onlar Hadisi işitiyorlar, fakat sahihini, sakatını araştırmıyorlar. Onlar benim söylediğim bu sözü söyleyen, İmam Ahmed´e ta´n ediyor sanıyorlar, halbuki öyle değil. İmam Ahmed: Meşhur, iyi kötü rivayet etti, sonra o kendisi bu rivayetlerinden bir kısmını reddetti, onlan almadı. Onlara mezhebinde yer vermedi. «Nebîz Hadisinde meçhul bir ravi var» deyen o değil mi Ebu Bekir Hallal´ın yazdığı ilel kitabına bakan kimse bir çok hadisler görür ki, bunlann hepsi Müsned´dedir. Ahmed bile ona ta´n etti. Kadı Ebu Ya´la Muhammed b. Hüseyin Ferrâ Nebîz meselesinde nakleder der ki: «İmam Ahmed Müsned´inde meşhur, yaygın olanları rivayet etti, sadece sahih olanları rivayeti kastedmedi. Bunu şu da gösterir, oğlu Abdulfah anlatıyor: «Babama Rib´1 b. Hırasın Huzeyfeden rivayet ettiği Hadis´e ne dersin dedim. «Abdulaziz b. Ruvâdın rivayet ettiğimi dedi Evet, dedim. Hadisler ona aykın, dedi. Sen onu Müsned´e aldın, dedim. Ben Müsned´de yaygın olanları toplamayı hedef aldım. Eğer bana göre sahih olanları kastedseydim, bu Müsned´de az birşey rivayet etmiş olurdum. Fakat oğlum, sen Hadiste benim yolumu bilirsin. O hususta, onu reddeden bir şey yoksa, ben zayıf Hadise karşı değilim.» Kadı diyor ki, böylece o kendisi Müsned´deki yolunu haber veriyor, onu sıhatta temel ve asıl tutan kimse, onun maksadını bırakıyor, demektir.» İbni Cevzi sözünü şöyle tamamlıyor: O kadar üzgünüm ki, bu zamanda ulema, avam gibi oldu, ilimde kusurları çok. Bir mevzu´ Hadise rastladılar mı: Dediler, rivayet olundu, deyip duruyorlar. Himmetlerin sönüklüğüne ağlamak yakışır. Lahavle velâ kuvvete İllâ billahi
51- İşte imam Ahmed´in Müsnedi Bu:
Ulemanın onun hakkındaki sözleri bunlar. Onun hakkında söylediklerimiz yeter sanırım. Sünneti delil olarak almasını ileride yeri gelince beyan edeceğiz. Bu da Hanbeli fıkhının dayandığı usulü beyan yeridir.
Şimdi Hanbeli fıkhının naklini, ve nakil edenleri görelim.
——————————————————————————–
[1] Minheci Ahmed, c.1, s.31, yazma nüsha.
[2] Müsned Mukaddimesi, Ahmed Şakir ElOdiyle, Maarif Tab´ı.
[3] İbni Ebu Ya´lâ, Tabakat-ı Hanâbile, s. 132.
[4] Bak, Müsned Mukaddimesi, s.28.
[5] Muhtasar Tabakat-ı Hanâbile, s.132. Dımışk Tâb´ı. –