İman, lûgat manası bakımından, bir şeye inanmak ve bir şeyi doğrulamak demektir. “Bu iş böyledir, şöyledir” diye hüküm vermektir. Din teriminde ise, yüce Allah´ın dinini kalb ile kabul edip Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem´in bildirdiği şeyleri kesin olarak kalb ile doğrulamaktır. İmanın aslı bu olmakla beraber bir engel hal bulunmadığı takdirde kalb ile kabul edilip inanılan bu hükümleri dil ile söylemek ve şehadette bulunmak lâzımdır. Çünkü inanılması gereken şeyleri kalb ile benimseyip kabul eden kimse, bunları dili ile söylemezse, onun iman durumu insanlar tarafından bilinmez, onun müslüman olduğuna hükmedilmez. Kalb ile doğrulamak, dil ile söyleyip ikrar etmekle meydana gelen imanla…
Yazar: admin
Bütün Peygamberlere iman etmek müslümanlıkta esastır. Lügat manası bakımından peygamber, haber veren kimse demektir. Din teriminde ise, Allah Tealâ´nın kullarına dinlerini bildirmek için görevlendirdiği seçkin insanların her birine “Peygamber” denir. Bu zatlar Yüce Allah´ın birer elçisi demektir. Bunların Allah´ın peygamberleri oldukları, kişiliklerindeki yüksek vasıflardan ve Allah tarafından kendilerine verilen mucizelerden sabit olmuştur. Mucize Başkalarının meydana getiremeyeceği olağanüstü şeylerdir. Bir peygamberin gerçek peygamber olduğunu doğrulamak için Yüce Allah o işi peygamberinin eliyle ortaya çıkarır. Keramet Bir kısım olağanüstü işlerdir. Yüce Allah´ın kudretiyle veli kulları tarafından meydana getirilir. Bu kerametler de, o velîlerin bağlı bulunduğu peygamber için bir mucize sayılır. Çünkü o…
Yüce Allah, insanlara yine insanlardan peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerden bir kısmına da kendi emirlerini ve yasaklarını, kendisine ibadet şekillerini öğreten kitablar indirmiştir. Bu kitablardan bir kısmına “Suhuf” denir. Bunlar birkaç sayfalık kitablardır. Kitablardan dördü de büyük kitablardır. İnişleri şöyledir: On sahife Hazret-i Adem´e, elli sahife Hazret-i Şit´e, otuz sahife Hazret-i İdris´e, on sahife Hazret-i İbrahim´e verilmiştir diye rivayet edilir. Büyük kitablara gelince: Tarih sırasına göre bunlardan birincisi Hazret-i Musa´ya verilen Tevrat´dır. İkincisi Hazret-i Davud´a verilen Zebûr´dur. Üçüncüsü Hazret-i İsa´ya verilen İncil´dir. Dördüncüsü de, bizim peygamberimize verilen Kur´an´dır. Yüce Allah bu kitabları vahy yolu ile göndermiştir. Ya Cibril-i Emin adındaki bir…
Âhirete İman Âhiret, bu dünyadan sonraki nihayetsiz (sonsuz) âlemdir. Yüce Allah, içinde yaşadığımız bu dünyayı ve üzerinde olan bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. Bir gün gelecek, bu dünyadan ve üzerinde bulunanlardan hiç bir eser kalmayacaktır. Allah´ın takdir ettiği gün gelince insanlarla beraber bütün canlı ve cansız varlıklar yok olacaktır. Bütün dağlar taşlar, yerler gökler parçalanacaklardır. Böylece bu âlem bambaşka bir âlem olacaktır. Bu, kıyamettir. Bundan sonra yine Yüce Allah´ın takdir ettiği zamân gelince, bütün insanlar yeniden dirileceklerdir. İnsanların hepsi “Mahşer” denilen çok geniş ve düz bir sahada toplanmış olacaklar ve yeni bir hayat başlayacaktır. Buna “Umumi Haşr” denilir.…
Kendilerine Ehl-i Sünnet ve Cemaat (Peygamberin ve onun eshabının yolunda bulunanlar ve Fırka-i Naciye (Selâmete kavuşanlar) adı verilen müslümanların inançları, şu yukarıdan beri yazdığımız gibidir. Bilindiği üzere, peygamber efendimiz ile görüşüp ona iman edenlere “Ashab-ı Kiram ve Ashab-ı Güzin” denir. Ashabı görüp de onlardan feyiz alan müslümanlara “Tabiîn” adı verilmiştir. Ashab-ı güzin ile Tabiîne Selef-i Salihin´ denir. Bunlar ehl-i sünnetin öncüleridir. Bunlar peygamberimizin yolunu gereği üzre izlemişler ve İslâmiyeti her tarafa yaymışlardır. İslâm birliğini ve topluluğunu kuvvetlendirmişlerdir. Din adına uydurmalardan uzak kalmışlardır. Ehl-i Sünnet´in İtikat (inanç ve iman) ile ilgili konularda yetkili büyük alimleri ve imamları vardır. Bunlardan her biri,…
İslâm dini, Yüce Allah´a ibadetten, itaat ve teslimiyetten ibaret en kutsal bir dindir. Bu kutsal din, Yüce Allah´ı bilmek, ona ibadet ve itaatta bulunmak için insanların yaratılmış olduklarını bildirmektedir. Büyük İslâm dini, insanları yükseltir, insanları melekler gibi temiz bir hayata kavuşturur, insanların ruhlarını manevî duygularla aydınlatır. Bütün kâinatın yüce yaratıcısına kulluk ve ibadet görevinde bulunmalarını emreder. İkramı bol olan ezelî yaratıcımızın manevî huzurunda kabul edilmek, insan için ne büyük bir nimet, ne büyük bir şereftir. İşte ibadet ve itaat, insana bu nimet ve şerefi kazandırır. Uyanık bir ruhun ferahlığı, sağlam düşünceli bir insanın kalben huzuru, gerçek bir neş´eye ve bir…
Suların Kısımları Sular Şer´an iki kısımdır. Biri, mutlak sulardır ki, su denilince bu tür su anlaşılır. Bunlar yaratılışlarındaki vasıf üzerinde duran sulardır. Yağmur suyu, kar suyu, deniz suyu, kuyu suyu, göze ve pınar suları gibi… Bunların her birine “Mutlak Su” denir. Diğer kısım sulara “Mukayyed Sular” denir. Yabancı bir maddenin mutlak sulara karışması ile asıl vasıflarından çıkan ve özel bir isim alan sulardır. Gül suları, çiçek suları, üzüm, asma ve et suları gibi… Bunların her birine “Mukayyed Su” denir. Mukayyed sular, aslî ve gayr-i aslî diye iki kısma ayrılırlar. Aslen mukayyed olanlar: Kavun, karpuz, asma, gül suları ve benzerleridir. Gayr-i…
Abdesti bozup da devam eden illete Özür denir. Çoğulu A´zar gelir. Erkek olan özür sahibine “Ma´zur” kadına da “Ma´zure” denir. Örnek: Zaman zaman kısa fasılalarla burun kanaması, herhangi bir organdan kan çıkıp devamlı akması, bir ağrıdan dolayı gözün irinle sulanması, meme ve kulak gibi organlardan irin ve benzeri bir suyun akıp durması, mesaneden gayri ihtiyarı idrar çıkıp zaman zaman devam etmesi, kendini tutamayacak şekilde ishalin bulunması veya yel çıkması birer özürdür. Bu haller kimde bulunursa o mazur veya mazure sayılır. Bir illetin özür sayılabilmesi için bir müddet kısalığı bulunması şarttır. Şöyle ki: Bir özür, önce abdest alınıp namaz kılınacak kadar…
Kadınlara ait hayız, nifas ve istihaze halleri vardır. Şöyle ki: Hayız, bir kadının döl yatağı denilen rahminden bir hastalık veya çocuk doğurma sebebi olmaksızın belirli günler içinde gelen kandır. Buna “Adet hali” de denir. Bu şekilde gelen bir kana Hayız kanı denir. Bu kan sebebiyle belli bir zaman meydana gelen şer´î engele de “Hayız” denir. Böyle âdet gören bir kadına da “Hâiz” denir. Nifas: Çocuğun doğumu arkasından kadınlardan gelen yahut çocuğun çoğu meydana çıktıktan sonra gelen kandır. Bu haldeki kadına Nüfesa denir ki lohusa demektir. İstihaza: Rahimden değil de, bir damardan gelip tenasül organı yolu ile akan kokusuz bir kandır.…
Abdestin Mahiyeti Abdest belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadet ve itaattir. Abdeste, güzel oluşundan ve temizliğe yardımcı olmasından dolayı “Vuzu” adı verilmiştir. Abdestin manevî birçok faydaları ve sevabları olduğu gibi, maddî olarak da pek çok yararları vardır. Vakit vakit abdest alan bir müslüman temizliğe riayet etmiş, temizliği alışkanlık haline getirerek kendisini, birçok hastalıklara sebebiyet verecek kirli hallerden korumuş olur. “Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur.” buyurulmuştur. Bir hadis-i şerif de şu anlamdadır: “Her kim emrolunduğu gibi abdest alırsa geçmiş günahları bağışlanır.” Namaz gibi bir kısım din görevlerini yerine getirmek için abdest almaya gerek vardır.…