Yazar: admin

Yukarıda sözünü ettiğimiz alışverişler umumi alışverişlerdir, bunların özel bir adı yoktur. İnsanların çoğu bu şekilde alışveriş yaparlar. Bunların dışında özel birtakım isimleri olan bazı alışveriş şekilleri daha vardır. Bu alışverişlerin bir kısmı caiz, bir kısmı yasaktır. Yasak olan alışverişin bir kısmı vardır ki yasak ve günah olmakla beraber sahihtir. Şimdi bu özel alışverişleri beyan edelim: 1. Caiz Olan Alışverişler Bu alışverişler, umumi alışveriş şeklinden biraz değişiktir. Fakat bu değişiklik bu tür alışverişin caiz olmadığı vehmine yol açtığı için fakihler bunların caiz olmadığı vehmini bertaraf etmek için onları izah etmiş ve özel isimler vermiştir: A. Tevliye Tcvliye, kişinin satın aldığı bir…

Read More

İslam’ı ve Müslümanlar’ı tarihsel düşman olarak bellemiş bulunan Batı’nın, bu düşmanı ortadan kaldırmak veya en azından etkisiz hale getirmek için tarih boyunca çeşitli yöntemler kullandığını, bu durumun günümüzde de aynen devam ettiğini ayrıca belirtmeye gerek yok. Haçlı seferleri, fiilî işgaller, sömürgeleştirme, misyonerlik faaliyetleri ve nihayet Oryantalistler’in gayretleri, Batı’nın İslam’ı çökertme emelini gerçekleştirmek üzere uygulamaya koyduğu yöntemlerden belli başlılarıdır. Bu yazının konusunu, bunlar arasında Oryantalistik yöntemin ilgi alanına giren ve kaynağını orada bulan bir “problem” oluşturmaktadır: Sünnet’in otoritesi ya da Hz. Peygamber (s.a.v)’in teşri (hüküm koyma) yetkisi. Kur’an’ın tefsiri, beyanı, hayata açılımı noktasında tek bağlayıcı merci Sünnet’tir ve bu, bizzat Kur’an…

Read More

Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında yaşayan evliyânın büyüklerinden. İsmi, Seyyid Muhammed bin İbrâhim Atâ, lakabı Bektâş´tır. Horasan´ın Nişâbûr şehrinde 1281 (H. 680) senesinde doğdu. Hacı Bektâş-ı Velî´nin soyu hazret-i Ali´ye dayanır. 1338 (H.738) senesinde Kırşehir´e yakın bir yerde vefât etti. Vefâtı hakkında başka rivâyetler de vardır. Türbesinin bulunduğu kasabaya sonradan Hacıbektaş ismi verildi. Daha çocukken ilim öğrenmesi için âilesi tarafından Şeyh Lokmân-ı Perende´ye teslim edildi. Lokmân-ı Perende, Ahmed-i Yesevî hazretlerinin halîfelerinden olup, zâhir ve bâtın ilimlerinde çok derinleşmişti. Bektâş-ı Velî´nin daha çocukken birçok kerâmetleri görüldü. Bir gün Lokmân-ı Perende onun yanına girmiş ve odasını nur ile dolu görünce şaşırmıştır. Bu sırada;…

Read More

Konuya girmeden önce Allah Resulü´nün (sav) “İlim talep etmek, her müslüman üzerine farzdır” [1] ve “İlmi Çin´de bile olsa talep edin” hadislerini izah etmek istiyoruz. İlim talep etmek yani onu öğren­mek için ardına düşmek, her müslüman üzerine farz kılınmış bir görevdir. Alimimiz Ebu Muhammed Sehl (ra) şöyle demiştir: Allah Resulü (sav) bu ´İlim´ ile, ilm-i hali yani kulun yerleştirildiği maka­mından kaynaklanan halini bilmesini murad etmiştir. Buna göre her kul, Allah Teala ile arasındaki halini hem dünya, hem de ahiret dairesinde bilmelidir. Bu ilmi elde ettikten sonra da Allah Tea-la´nın bu mevkide kendisine farz kıldığı hükümleri ifa etmeye ça­lışmalıdır. Ariflerden bir…

Read More

1. Alırken ve satarken müsamahakâr olmak. Satıcı ise parayı almak hususunda kolaylık göstermeli, fiyatı biraz dü­şürerek ikram yapmalıdır. Müşteri, ise aldığı mal hususunda kolaylık gös­termeli, şartlarda aşırıya kaçmamalıdır. Borç verildiği zaman, borçlu sıkıntıda ise müsamaha gösterilmeli, borcunu ödemesi için mühlet verilmelidir, Borçlu olan kişi de alacağım isteyen kişiye şiddet göstermemeli, onu oyalayıp sıkıntıya sokmamalıdır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Allah o kişiden razı olsun ki sattığı zaman da, aldığı zaman da, ala­cağını istediği zaman da kolaylık gösterir.[1] 2. Muamelede doğru ve dürüst olmak. Satılan malın kusurları ve meziyetleri alıcıya olduğu gibi söylenme­lidir. Eşyanın nerede yapıldığı, nerede yetiştiği ve benzeri hususlarda ya­lan…

Read More

İkale´nin Tarifi İkale, lugatta kaldırmak anlamına gelir. Onun akidlerde kullanılması, akdin hükümlerini ortadan kaldırması demektir. Öyleyse fakihlerin ıstılahında ikale´nin mânâsı, akid yapan iki kişinin akdi feshetme husu­sunda karar vermeleridir. Tariften anlaşılıyor ki ikale, ancak rükün ve şartları tahakkuk edip kesinleşen akidlerde sözkonusu olur; yani bu tür akidde, akdi yapan kişilerden birinin diğerinin muvafakatini almadan akdi feshetmesi mümkün değildir. Taraflardan biri razı olmasa dahi feshedilebilen akidde ikale´ye ihtiyaç yoktur. Yine tariften anlaşıldığına göre ikale, ancak feshi kabul eden alışveriş, icare ve benzeri akidlerde sözkonusu olur. Feshi kabul etmeyen nikâh gibi akidlerde ise ikale yoktur. İkale´nin Meşruiyeti İkale meşrudur, hatta akid yapanlardan…

Read More

Selem´in Tarifi Selem, lugatta ´takdim etmek´ anlamına gelir. Istılahta ise ´zimmetle vasıflandırılmış birşeyi selem veya selef lafzı ile satmak´ demektir. Selem bir satış çeşididir. Kişinin olmayan veya yanında bulunmayan birşeyi satması bâtıldır, fakat selem akdi bundan istisna edilmiştir. Selem´in Meşruiyeti Selem akdinin, ´olmayan birşeyin satılması bâtıldır´ kaidesinden is­tisna edildiğini söylemiştik. Çünkü insanlar selem akdi gibi akidlere muh­taçtır. İbn Abbas´tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) Medine´­ye geldiğinde Medineliler meyvelerinde bir sene, iki sene vâde ile selem suretiyle alışveriş yapıyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu Kim hurmada selem yoluyla satış yaparsa, ölçüsü ve tartısı malum olarak belli bir vâdeye kadar selem…

Read More

Riba´nın Tarifi Lugatta riba ´artış, fazlalık´ anlamına gelir. Nitekim şu ayet-i kerime­lerde riba kelimesi bu mânâda kullanılmıştır. Yeryüzünü kupkuru görürsün. Fakat biz üzerine (gökten yağmur) suyu indirdiğimizde canlanır, kabarır (=rebet). (Hac/5) Yanr üzerine yağmurun yağmasıyla toprak hareket etmeye, yüksel­meye başlar, kabarır. Bir topluluk diğer bir topluluktan daha fazla (=erbâ) olduğu için. (Nahl/92) Yani sayıca ve kuvvet bakımından daha fazla olduğu için… İnsanların mallarında, artması için verdiğiniz riba Allah katında artmaz. (Rum/39) Yani sermayelerinin üzerine fazladan faiz yemek için, mallarının artması, nemalanması için verdiğiniz herşeyi Allah Teâlâ mahveder ve onu bereketlendirmez. Fakihlefin ıstılahında riba´nm iki mânâsı vardır: Biri özel bir bedel…

Read More

Sarfın Mânâsı Sarf birçok mânâya gelir. Onlardan biri fazlalıktır, bundan ötürü de nafile namaza sarf denilmiştir, çünkü o farzın üzerine bir fazlalıktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Müslümanların zimmeti birdir (bir müslümanin, kafire verdiği ahd ve eman bütün müslümanlarca sahih ve muteberdir). O zimmeti müslümanların mertebece ednası bile üzerine alıp muhafazasına ve gereğine çalışır. Kim babasından başkasına nisbet idda eder yahut kendi hamilerinden başkasına mensubiyet davasında bulunursa, Allah´ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Kıyamet gününde Allah o kimseden hiçbir adi ve hiçbir sarf kabul buyurmaz.[1] Görüldüğü gibi hadîste adi farz, sarf da nafile mânâsında kullanılmıştır. Sarfın diğer mânâları…

Read More

Karz´ın Tarifi Karz, lugatta kesmek anlamına gelir. Borç vermeye karz denmesi, mal sahibinin elini malından kesmesi nedeniyledir. Karz, fakihlerin ıstıla­hında malî birşeyi, bedelinden fazla olmamak şartıyla ileride geri almak üzere başkasına vermektir. Buna karz denilmesinin sebebi, borç veren kişinin malının bir parçasını kesip başkasına vermesidir. Bu bakımdan karz´ın lügat mânsâsı burada bulunmaktadır. Hicaz ehli buna selef der. Bu yüzden selef verdim şeklinde kullanılması sahihtir. ´ Karz´ın (Borç Verip-Almanın) Meşruiyeti Borç vermek ve almak meşrudur. Hatta borç isteyen bir kimseye borç vermek mendubdur. Karz´ın meşruiyeti Kur´an, Sünnet ve İcma ile sabittir. Kimdir Allah´a güzel bir borç takdim eden Allah da buna…

Read More