– Kureyşliler Ebu Talib’e gidip onunla konuştular. Gidenler arasında Utbe b. Rebia. Şeybe b. Rebia, Ebu Cehil b. Hişam Ümeyye b. Halef, Ebu Süfyan b. Harb ve Kureyş’in ileri gelenlerinden bir grup vardı. Onlar “Ey Ebu Talib! Senin aramızdaki makamını biliyorsun. Gördüğün durum da gelmiş sana çatmış (ölümle pençeleşiyorsun). Biz hakkında endişeliyiz. Bizimle yeğenin Muhammed arasındaki hadiseyi biliyorsun. Onu çağır da bizim için ondan, onun için de bizden söz al. O bizden, biz de ondan şerrimizi uzaklaştıralım. O bizi, biz de onu diniyle başbaşa bırakalım” dediler. Ebu Talib Hz. Peygamber’i çağırarak, ona “Yeğenim, bunlar kavminin şereflileridir. Senin yanına gelmişler ki…
Yazar: admin
– Kureyş ileri gelenleri Ebu Talib’e geldiler ve -‘Zorluklara Göğüs Germek’ konusunda anlatılacağı gibi- Hz. Peygamber’den yakındılar. Ebu Talib Rasûl-ü Ekrem’e hitaben “Yeğenim! Allah’a yemin ederim ki benim bildiğime göre sen bana itaat edersin. Kavmin yanıma geldi ve iddialarına göre sen kâbelerinde ve meclislerinde onlara varıp hoşlarına gitmeyen sözler söylüyormuşsun. Eğer onlara bu sözleri söylememeyi münasib görürsen (ne âlâ)” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem mübarek gözlerini göklere doğru kaldırıp buyurdu: “Allah’a yemin ederim, vazifemi terketmek hususunda herhangi birinizin şu güneşten bir ateş parıltısını getirmesinden daha güçlü değilim (vazifemi terketmem birinizin şu güneşten bir parça ateş getirmesinden daha zordur)”[1] – Ebu…
– Hudeybiye zamanında “İnsanları Hidayete Götüren Ahlâk’ bahsinde uzun uzadıya zikredildiği gibi Budeyl b. Verka el-Huzai geldi. Beraberinde Beni Huzaa’dan birkaç kişi daha vardı. Tihame ehli arasında Beni Huzaa, Rasûlullah’ın dost ve sırdaşıydı. Budeyl b. Verka, Rasûlullah’a şunları söyledi: “Ben arkamda Kâb b. Lueyy, Amr b. Lueyy kabilelerini bırakıp geldim. Bunlar Hudeybiye sularının akıcı kısmında konaklamışlardı. Onlarla beraber küçük-büyük tüm fertleri vardı. Onlar seninle savaşacaklar ve Kâbe’ye gitmene mâni olacaklar!” Bu sözleri işiten Rasûlullah şöyle buyurdu: “Biz hiç kimseyle savaş için gelmiş değiliz. Biz Umre ziyaretini yapmak için geldik. Harb (Bedir gibi Kureyş’le yapılan diğer savaşlar kastedilmektedir) onları zayıf düşürmüş,…
– Allah’ın Rasûlü, Hayber gününde “Andolsun, ben şu bayrağı yarın bir kişiye vereceğim ki Allah onun eliyle Hayber’i fethedecektir. O, Allah ve Rasûlü’nü sever, Allah ve Rasûlü de onu severler” diye buyurdu. Halk o gece sabaha kadar bayrağın kime verileceğini, o kişinin kim olacağını müzakere edip durdular. Sabahleyin halk Rasûlullah’ın yanına geldi. Herkes bayrağın kendisine verileceğini ümid ediyordu. Rasûl-ü Ekrem “Ebu Talib’in oğlu Ali nerededir ” dedi. Sahabe “Ey Allah’ın Rasûlü! Onun gözleri ağrıyor. Onun için buraya gelemedi” deyince, Rasûl-ü Ekrem birisini göndererek onu çağırdı. Hz. Ali geldi ve Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin mübarek gözlerine tükürüğünü sürdü. Ona dua etti.…
– Mikdad b. Amr şöyle anlatıyor: Ben Hakem b. Keysan’ı esir aldım. Komutanımız onu öldürmek istedi. Ben dedim ki: “Onu öldürme! Rasûlullah’a götürelim”. Böylece onu Rasûlullah’a götürdük. Rasûlullah onu durmadan İslâm’a davet etti. Fakat bu durum biraz uzun sürdü. Bir türlü imana gelmiyordu. Hz. Ömer “Ey Allah’ın Rasûlü! Neye binaen bu adamla konuşuyorsun Yemin olsun bu ebediyyen müslüman olmaz. Bana izin ver de bunun boynunu vurayım da cehennemi boylasın” dedi. Rasûlü Ekrem, Hz. Ömer’in bu teklifini kabul etmedi ve ona cevap vermedi. Sabır gösterdi, Hakem de sonunda müslüman oldu. Hz. Ömer dedi ki: “Bir de ne göreyim adam müslüman oldu.…
– Allah’ın Rasûlü, Hz. Hamza’nın katili Vahşi b. Harb’e haber göndererek onu İslâm’a davet etti. Vahşi, Rasûlü Ekrem’e şu cevabı gönderdi: “Ey Muhammed! Sen beni İslâm’a nasıl davet edersin Halbuki senin iddiana göre adam öldüren veya Allah’a ortak koşan veya zina eden bir kimse günahlarla karşı karşıya gelir. Onun için kıyamet gününde azab kat kat verilir. O azabta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım. Acaba benim için bir ruhsat var mıdır ” dedi. Bunun üzerine Cenabı Hak, Furkan suresinin 70. ayetini nazil buyurdu. Vahşi “Ey Muhammed! Ancak tevbe eden, iman eden, salih amel işleyenleri istisna eden…
– Allah Rasûlü bir gazadan döndü. Mescide girerek iki rekât namaz kıldı. Seferden her geldiğinde mescide girerek iki rekât namaz kılmak hoşuna giderdi. Sonra Hz. Fatıma’nın halini sorar, sonra zevcelerine giderdi. Bir ara seferden geldi. Hanımlarının evlerine gitmeden önce Hz. Fatıma’nın yanına vardı. Fatıma onu kapıda karşıladı. Onun yüzünü (bir rivayete göre ağzını), gözlerini öpüyor ve ağlıyordu. Rasûl-ü Ekrem “Niçin ağlıyorsun ” diye sorunca Hz. Fatıma “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni rengin solmuş ve elbiselerin çürümüş olarak görüyorum. Bundan dolayı ağlıyorum” dedi. Resûl-ü Ekrem ona “Ey Fatıma! Ağlama, Cenabı Hak senin babanı öyle bir işle vazifelendirmiştir ki yeryüzünde çamurdan yapılmış hiçbir…
– “Rasûlullah’tan şöyle dinledim: “Gece ve gündüzün vardıkları noktaya bu emir varacaktır. Allah çamurdan yapılmış hiçbir evi ve kıldan yapılmış hiçbir çadırı bırakmayacaktır ki bu din oraya girmesin. Azizin izzetini, zelilin zilletini getirecektir. Bu öyle bir izzettir ki Allah İslâm ve İslâm ehlini onunla aziz kılar. Öyle bir zillettir ki onunla küfrü zelil kılar”. Temimi ed-Dari der ki: “Ben aile efradımdan bunu gördüm. Onlardan müslüman olanlara hayr, şeref ve izzet isabet etti. Onlardan kâfir kalanlara ise zillet, alçaklık ve haraç isabet etti”[1] ——————————————————————————– [1] İmam Ahmed, Tabarani, (Temim ed-Dari’den); Ayrıca Tabarani, (Miktad’dan) el-Mecma, 6/14, 8/262; Heysemi,6/14 Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe,…
– Ebu Musa el-Eş’âri, Tuster şehrinin fethini Hz. Ömer’e haber vermek için beni elçi olarak gönderdi. Hz. Ömer bana Bekir b. Vail adlı kabileden İslâm’dan irtidad etmiş, müşriklere ilhak olmuş altı kişinin hâlini sordu ve “Bekr b. Vail’den o kişiler ne oldu ” deyince ben de “Ey müminlerin emiri! Onlar İslâm’dan irtidad eden bir kavimdir. Müşriklere ilhak oldular. Onların yolu ancak öldürülmektir” dedim. Hz. Ömer “Onları sulh yoluyla elde etmeniz, güneşin üzerinde doğduğu sarı ve beyazdan (altın ve gümüşten) benim katımda daha sevimli olurdu” dedi. Ben “Ey müminlerin emiri! Eğer sen onları tutsaydın onlar hakkında nasıl bir hüküm verirdin ”…
– Hz. Ömer bir rahibin yanından geçerken (herhalde bu hadise Şam’a sefer yaptığı zaman olmuştur) durdu ve rahibi çağırdı. Ona “Bu müminlerin emiridir!” denilince rahib kilisesinden çıktı. Hz. Ömer, hastalanmış, benzi beti kaçmış, yorgun, dünyayı terketmiş bir kişi ile karşılaştı. Onu gördüğünde Hz. Ömer ağladı. Hz. Ömer’e onun hristiyan olduğunu, onun için niçin ağladığını hatırlatan bir kişiye “Bunu biliyorum. Fakat ona acıdım ve Cenabı Hakk’ın (Gaşiye suresinin 3-4.) ayetlerini hatırladım. Onun yorgunluğuna, bitkinliğine rağmen, ateşe girecek oluşuna acıdım” dedi.[1] ——————————————————————————– [1] Beyhaki, İbn Munzir, Hakim (Ebu İmran el-Cüveni’den) Kenz’ul-Ummal, 1/175 Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/49.