Yazar: admin

KESB (KAZANÇ) BÖLÜMÜ (Bu bölümde üç fasıl vardır.) BİRİNCİ FASIL HELAL KAZANCA TEŞVİK HARAMDAN SAKINDIRMA İKİNCİ FASIL MÜBAH KAZANÇ VE MÜBAH YİYECEKLER KUR´AN´I YAZMA VE ÖGRETMENİN ÜCRETİ İŞÇİLERİN RIZIKLARI İKTA HACAMAT YAPANIN ÜCRETİ ÜÇÜNCÜ FASIL MEKRUH KAZANÇLAR KÖPEGİN FİATI KEDİNİN FİATI HACAMAT YAPANIN KAZANCININ MEKRUHLUGU DAMIZLIK ERKEK HAYVANIN ÜCRETİ KASÂME MADEN SULTANIN İHSANI MÜTEBARİLER MEKS UMUMİ AÇIKLAMA Kesb, kazanmak manasına mastardır. Kelime, mal gibi maddî kazançlar için kullanıldığı gibi, ilim gibi, hayır veya şer gibi mânevî kazançlar için de kullanılır. Kisb şeklinde de isti´mâl edilen kelime asıl itibariyle cem´etmek manasına gelir. Sadedinde olduğumuz bölümde daha ziyade maddî kesb, maişetimiz için…

Read More

UMUMÎ AÇIKLAMA: Kibir, büyüklük, ululuk manasına gelir. Dinî bir tabir olarak, kişinin kulluk edebine uymayacak şekilde kendisini diğer insanlara karşı ululaması, onları hakir görmesidir. Aslında insanın Allah´ın bir mahluku olarak, diğer mahlukata karşı da büyüklenmeye hakkı yoktur. Kul ve mahluk olma cihetiyle bir eşitlik mevcuttur. Ancak Allah Teala hazretleri, insana, hilafet ve emanet gibi bazı ziyade mesuliyetler vererek, bunun gereği olarak diğer mahlukata karşı bir kısım imtiyazlar vermiştir; akıl ve irade sahibidir, diğer mahluklar üzerinde tasarruf yetkisi vardır. Bu imtiyazları onu hayvanata karşı kibre değil, Cenab-ı Hakk´a karşı şükre ve hamde sevketmelidir. Tıpkı meyveli bir ağacın yerlere eğilmesi gibi, insanî…

Read More

UMUMİ AÇIKLAMA: Kebair, lügat olarak kebirenin cem´idir. Kebire büyük manasına gelir. Dinî bir ıstılah olarak, büyük günahları ifade eder. Allah´ın emirlerine isyanın her çeşidi günah ise de, değer olarak hepsi bir değildir. Bir kısmına sağire (cem´i seğâir), bir kısmına da kebire denmiştir. Sağire küçük günah demektir. Büyük ve küçük günahlar arasında çok kesin bir sınır çizmek zordur. Zira küçük günahlarda ısrar etmek de kebire sayılmıştır. Günahların büyük ve küçük diye taksimi ayet ve hadiste rastlanan bir keyfiyettir. Mesela bir ayette (mealen): “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin öbür kabahatlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkie sokarız” (Nisa 31) buyrulmuştur. Diğer…

Read More

LİBAS (GİYECEKLER) BÖLÜMÜ (Bu bölüm altı fasıldır) BİRİNCİ FASIL GİYİM VE KIYAFET SARIKLAR KAMİS VE İZAR İZARIN YERE DEGMESİ KADIN İZARLARI İHTİBA VE İŞTİMAL KADIN BAŞÖRTÜLERİ AYAKKABI GİYİNMEK SÜSÜ TERK SÜSLENME İKİNCİ FASILGİYECEK ÇEŞİTLERİ ÜÇÜNCÜ FASIL ELBİSELERİN RENKLERİ BEYAZ KIRMIZI SARI YEŞİL SİYAH DÖRDÜNCÜ FASIL İPEGİN HÜKMÜ, TAHRİMİ İPEKTEN MÜBAH OLAN BEŞİNCİ FASIL YÜN ALTINCI FASIL DÖŞEK VE YASTIKLAR UMUMI AÇIKLAMA Libas, beşer kültürünün temel unsurlarından biridir. Cenab-ı Hak, dileseydi insanlara da, hayvanlarda olduğu gibi fıtrî bir elbesi giydirebilirdi. Ancak bütün mahlukata halife ve üzerlerinde tasarrufa yetkili kıldığı insanoğlunu, onlardan ayırarak sunî kıyafet üniforması ile tezyin etmiştir. Bir kıyafete bürünmek,…

Read More

UMUMİ AÇIKLAMA Lukata, kelime olarak lakit´den gelir; yerden kaldırılmış şey manasına “buluntu” yerine kullanılır. Lakit, alıp kaldırmak demektir. Istılah olarak lukata “canlı ve cansız yitik mal”, “mâliki bilinmeyen düşmüş mal”, “yolunu şaşırmış hayvan”, “ziyana maruz herhangi masum bir mal” gibi netice itibariyle aynı manada birleşen tabirlerle tarif edilmiştir. Gerek mal ve gerekse çocuk olsun, bulunan şeyler, İslâm dininde birçok teferruat gerektiren hukuka tabidir. Fıkıh kitaplarında bunlarla ilgili meseleler Kitâbu´l-Lukata adını taşıyan müstakil bölümlerde inceleme konusu yapılmıştır.[1] ـ5305 ـ1ـ عن يزيد موْلى الْمُنْبَعِث قال: ]سَمِعْتُ زَيْد بنِ خَالِد رَضِيَ اللّهُ عَنْه يقُولُ: سُئِلَ رَسُولُ اللّهِ # عَنْ لُقَطَةِ الذَّهَبِ أو الْوَرِقِ.…

Read More

LİAN BÖLÜMÜ (Bu bölümde iki fasıl vardır) BİRİNCİ FASIL LİAN´IN AHKÂMI İKİNCİ FASIL ÇOCUGUN İLHAKI VE NESEB İDDİASI KÂFE UMUMÎ AÇIKLAMA Lian kelimesi, kovma, uzaklaştırma, nefret gibi manalara gelen la´n kökünden gelir. Aynı kökten olmak üzere dilimizde lanet, tel´in gibi kelimeler mevcuttur. Aynı kökten telaun, birbirine lanet okumak, sövüşmek manasına gelir. Fıkıh ıstılahı olarak lian, “yemin ile müekked la´n ve gazab lafızlarına mekrun olarak karı ile koca tarafından, belli bir şekil çerçevesinde yapılan dörder şehadete” denir. Yani koca, karısına zina suçunu isnad ederse fakat şahid getiremezse, bu isnad ve ithamını hakimin huzurunda, belirtildiği şekilde dört kere yemin ederek tekrar eder.…

Read More

ـ5331 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]رَأى رَسُولُ اللّهِ # رَجًُ يَتْبَعُ حَمَامَةً يَلْعَبُ بِهَا. فقَالَ: شيْطَانٌ يَتْبَعُ شَيْطَانَةً[. أخرجه أبو داود . 1. (5331)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir güvercinin peşine düşüp onunla eğlenen bir adam görmüştü. “Bir şeytan bir şeytaneyi takip ediyor!” buyurdular.” [Ebu Davud, Edeb 65, (4940); İbnu Mace, Edeb 44, (3765).][2] AÇIKLAMA: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), büyük adamın güvercinle eğlenmesini, boş, faidesiz ve malayani bulduğu için şeytana nisbet etmiştir; kendisine şeytan demiştir. Çünkü faidesiz bir meşguliyetle vakit geçirmektedir. Güvercine de şeytan demiştir. Zira adamı malayani bir meşguliyete çekmiştir, zikrullah,…

Read More

UMUMİ AÇIKLAMA Daha önce mükerrer olarak lanet, sebb, şetm gibi kelimeler geçti ve her seferinde gerekli açıklamalar yapıldı. Bu kelimeler, lügat olarak mana farklılıkları taşırlarsa da örfî kullanışta müteradif gibidirler. Biri diğerinin yerine kullanılır. Dilimizde kötü söz söylemek şeklinde vasat bir ibare o kelimelerin karşılığı olabilir. Müteakiben kaydedilecek ilk hadisten itibaren görüleceği üzere, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kötü sözlü olmayı mü´minlik vasfıyla bağdaştırmıyor. Mü´minin hangi çeşidi olursa olsun, kötü sözü ağzına almamasını emrediyor. Hayatının her anından, her anında yaptığı her fiilinden hesap vereceği bildirilen insanın ahirette hesabını zor vereceği amellerden olduğu için midir, kalplerde ve ruhlarda açtığı yaranın, kılıncınkinden, kurşununkinden daha…

Read More

ـ5363 ـ1ـ وعن أبي إدْرىسِ الْخَوَْنِى عَنْ أبي ذَرٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # فِيمَا يَرْوِى عَنْ ربِّهِ عَزَّ وَجَلَّ أنَّهُ قَالَ: يَا عِبَادِي إنِّي حَرَّمْتُ الظُّلْمَ عَلى نَفْسِي، وَجَعلْتُهُ بَيْنَكُمْ مُحَرَّماً، فََ تَظَالَمُوا. يَا عِبَادِي كُلُّكُمْ ضَالٌّ إَّ مَنْ هَدَيْتُهُ فَاسْتَهْدُونِي أهْدِكُمْ. يَا عِبَادِى كُلُّكُمْ جَائِعٌ اَِّ مَنْ أطْعَمْتُهُ، فَاسْتَطْعِمُونِي أطْعِمُكُمْ. يَا عِبَادِي كُلُّكُمْ عَارٍ إَّ مَنْ كَسَوْتُهُ، فَاسْتَكْسُونِي أكَسِكُمْ. يَا عِبَادِي إنَّكُمْ تُخْطِئُونَ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ، وَأنَا أغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً فَاسْتَغْفِرُونِى أغْفِرْ لَكُمْ. يَا عِبَادِى، إنَّكُمْ لَنْ تَبْلُغُوا ضُرِّي فَتَضُرُّونِي. وَلَنْ تَبْلُغُوا نَفْعِي فَتَنْفَعُونِي. يَا عِبَادِي، لَوْ أنَّ أوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَإنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ كَانُوا عَلى أتَقِى قَلْبِ…

Read More

UMUMİ AÇIKLAMA Medih, övmek demektir. Birini övmek, ona kemal sıfatlarından birini veya birkaçını izafe etmekle olur. İslam telakkisinde her çeşit kemalin sahibi, kaynağı Allah´tır. Bu sebeple insanlara kemal nisbet etmek, kişiyi nankörlüğe, şirke atabilecek ciddi bir tehlikedir. Bu sebeple övmek veya övünmek pek hoş karşılanmamıştır. Kişi mazhar olduğu her çeşit nimet, fazilet ve kemali Allah´tan bilmeli, O´na nisbet etmelidir. Bu manada nimetin zikir ve beyanı caizdir, bir nevi şükürdür. “Rabbinin nimetini yadet!” (Duha 11) ayeti bir bakıma nimeti yadetmeyi, söylemeyi emreder. Bu övünme olmuyor, nimet, sahibine nisbet ediliyor. Aksi takdirde nefis “nimet benden” yanılgısına bile düşebilir, Allah´a nisbet ederek zikri,…

Read More