UMUMÎ AÇIKLAMA: Sıdkla ilgili bölümde, iki hadis yer almaktadır. Halbuki, gerek Kur´an ve gerekse Sünnet, yani yüce dinimiz İslamiyet sıdk ve kizb meselesine müstesna bir yer vermiştir. Sıdkın güzelliği ve ona teşvik, kizbin çirkinliği ve ondan sakındırma hususunda beyanlar çokça gelmiştir. Bu mevzuda okuyucularımızı aydınlatmak için, mahdut sayıdaki hadisler ve onların gerektirdiği açıklamalarla yetinmeyerek, derli-toplu bazı bilgileri ön açıklama şeklinde burada sunmayı gerekli gördük. Sıdk: Sözün öze ve kendisinden haber verilen şeye mutabakatı diye tarif edilmiştir. Bu şartlardan biri eksik olursa söz, sıdk sayılmaz, ya kizb (yalan) olur, ya da bu iki şey arasında mütereddid kalır. Tıpkı münafığın “Muhammed Allah´ın…
Yazar: admin
SADAKA VE NAFAKA BÖLÜMÜ UMUMÎ AÇIKLAMA EN HAYIRLI SADAKA BİRİNCİ FASIL SADAKA VE NAFAKANIN FAZİLETİ NAFAKA İKİNCİ FASIL TASADDUK VE İNFAKA TEŞVÎK ÜÇÜNCÜ FASIL SADAKANIN AHKÂMI SADAKA VE NAFAKA BÖLÜMÜ (Bu bölümde ûç fasıl vardır) . BİRİNCİ FASIL SADAKA VE NAFAKANIN FAZİLETLERİ İKİNCİ FASIL SADAKA VE NAFAKAYA TEŞVİK ÜÇÜNCÜ FASIL SADAKANIN AHKÂMI UMUMÎ AÇIKLAMA Sadaka, İslam kitabiyatında birçok mânalarda kullanılan bir kelimedir. Lügat olarak sıdk (doğruluk) kökünden gelir, Allah´a karşı kulluğumuzda sıdk ve sadâkat mânası taşır. Sadaka vermek demek olan “tasadduk” da taharri-i sıdk mânasını tazammun eder. Sadaka, dinî bir tabir olarak birçok mânada kullanılmıştır: Bir nevi vergi demek olan…
SILA-İ RAHM BÖLÜMÜ UMUMÎ AÇIKLAMA: İslam´ın çokça ehemmiyet verdiği hususlardan biri de sıla-i rahm´dir. Yani akrabalar, yakınlar arasındaki münâsebet… Bunun iyi olması, karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşma esasına dayanması gerekmektedir. Rahm, kelime olarak rahmet´ten gelir; rahmet, “acımak”, “şefkat duymak” mânalarını taşır. Türkçemizde sıla-i rahm tabiri içerisinde rahm şeklinde kullanılan bu kelime, Arapça aslında rahim şeklinde kullanılır. Akrabalık, hısımlık, yakınlık, kuvvet, karâbet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşeri yakınlığı ifâde eder. Sıla, ulaşmak, kavuşmak manasına gelen vüsûl kökünden masdardır. Öyleyse sıla-i rahm, tabir olarak, kısaca akrabalara kavuşmak manasına gelir. Şârihler atiyye (ihsan), şefkat, merhamet, yardım, görüşme, ziyaret gibi değişik mânaları sıla-i…
ALLAH´IN SIFATLARI BÖLÜMÜ UMUMÎ AÇIKLAMA Sıfat bahsi Kelâm ilmine giren bir mevzudur. Bir başka ifade ile, İslâm´ın Allah inancı, Allah hakkında bir kısım sıfatların varlığını kabul etmekle ortaya çıkar. Sıfata inanılmazsa, o sıfatları taşıyan zât hakkında bilgi sahibi olunamaz. Çeşitli dinlerdeki Allah inancının farklılıklar arzetmesi temelde Allah´a izâfe edilen bu sıfat farklılıklarından ileri gelir. Hatta Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaat´le Mûtezile fırkası arasındaki farklılık da sıfat meselesinde düğümlenir. Kelâmcılar, İslâm´ın Allah inancını “Allah´ın yüce zâtı hakkında vacib olan kemâl sıfatlarıyla beraber mümtenî olan noksan sıfatları bilip öylece itikat eylemektir” diye tarif etmişlerdir. Bu açıdan Allah´ın başlıca üç çeşit sıfatı vardır: 1- Vücud…
UMUMÎ AÇIKLAMA Ziyâfet kelimesi dilimizde daha ziyade düğün, doğum, başarı, açılış gibi mutlu fırsatlarda bir nevi kutlamalaya yönelik yemeklerin adıdır. Ziyafet yemeğine, umumiyetle toplu halde bir cemaatin iştiraki mevzubahistir, tek kişiye yedirilen yemeğe ziyafet denmez. Kelimenin Arapça aslı ise daha ziyade ağırlamak ma´nâsına gelir. Yani, evde bir yabancıyı ağırlamak misafir etmek… Bu açıdan Arapça ziyafet kelimesinin dilimizdeki yaygın karşılığı “misafirlik”tir. Misafir etmek, misafir ağırlamak, misafir olmak, misafirperver, misâfirperverlik gibi değişik tabirler dilimizde yaygındır. Şimdilerde konuk kelimesi misafir yerine ikâmeye çalışılıyor ve yukarıda kaydettiğimiz tabirler konuk etmek, konuk olmak, konukseverlik gibi tabirlerle karşılanmaya zorlanıyor ise de henüz uydurukçuların bekledikleri ölçüde halka…
Damân: Latin harfleriyle yeni imlâda “zamân”, “zemân” diye yazıldığına da rastlanır. Başkasının üzerindeki vacib bir hakkı ilzâm etmek, (deruhte etmek, kendi üzerine almak), bir şeyin, misliyâttan ise mislini ve kıyemiyâttan ise kıymetini vermektir. Bu durumda demân, kefil olmak ma´nâsınadır da. Kefil için dâmin (zâmin), damîn (zamîn) tabirleri de kullanılır ki, demân bu ma´nâda, kefâlet sahibi demektir. Kitabımız, bu mevzu için tek bir hadise yer vermiştir.[1] ـ3492 ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما ]أنَّ رَجًُ لَزِمَ غَرِيماً لَهُ بِعَشْرَةِ دَنَانِيرَ. فقَالَ: مَا أُفَارِقُكَ حَتّى تَقْضِيَنِى أوْ تَأتِىَ بِحَمِيلٍ. فَتَحَمَّلَ بِهَا رسُولُ اللّهِ # فَأتَاهُ بِهَا مِنْ وَجْهٍ غَيْرِ مَرْضِىٍّ فَقَضَاهَا…
UĞURSUZLUK VE FAL BÖLÜMÜ Adva´ Tıyare Fe´l Safer Gûl Hâme Iyâfe Tark Nev´ UĞURSUZLUK VE FAL BÖLÜMÜ ـ4089 ـ1ـ عن بريدة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # َ يَتَطَيَّرُ مِنْ شَىْءٍ، وَكَانَ إذَا بَعَثَ عَامًِ سَألَ عَنِ اسْمِهِ، فَإنْ أعْجَبَهُ فَرِحَ بِهِ، وَرُؤِىَ بِشْرُ ذلِكَ فِى وَجْهِهِ وَإنْ كَرِهَ اسْمَهُ رُؤِىَ ذلِكَ فِي وَجْهِهِ. فَإذَا دَخَلَ قَرْيَةً سَألَ عَنِ اسْمِهَا، فَإنْ أعْجَبَهُ فَرِحَ بِهَا، وَإنْ كَرِهَهُ عُرِفَ ذلِكَ فى وَجْهِهِ[. أخرجه أبو داود . 1. (4089)- Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (halkın uğursuzluk çıkardığı) hiç bir şeyden uğursuzluk çıkarmazdı. Bir memur göndereceği zaman ismini sorardı, hoşuna…
UMUMÎ AÇIKLAMA: Zıhâr veya müzâhere, lügat olarak, arka ma´nâsına gelen zahr´dan gelir. İki şey arasında bir mutabakat ve mümâselet vücuda getirmek manasındadır. Boşanma bahsinin bir ıstılahı olarak: Kocanın, hanımını neseb, reza (süt emme) veya müsâharet (evlenmeden hâsıl olan akrabalık bağı) suretiyle müebbeden mahremi olan bir kadının, kendisince bakılması caiz olmayan arkası, karnı, uyluğu gibi bir uzvuna teşbih etmesidir. Bu muamelede daha ziyade zahr (sırt) kelimesi kullanıldığı için zıhâr denmiştir. Zahr kelimesi çoğu kere, edeb icabı, karın ve tenâsül uzvu yerine kullanılmış olur. Bu, bir nevi boşamadır. Zira helal olan hanımını, haram olan bir yakınına benzetmek suretiyle, onu kendisine haram kılmış…
UMUMİ AÇIKLAMA: Af ve mağfiret bahsinin günah, tevbe gibi başka bahislerle de ilgisi vardır. Bilhassa günah mefhumu olmak üzere bu tabirlere, geçmiş bahislerde zaman zaman temas edilmiştir. Esasen bunları birbirinden ayrı mütalaa etmek mümkün değildir. Sözgelimi insan günah işleme fıtratında yaratılmıştır, ama tevbe emredilmiştir. Cenab-ı Hakk tevbe edenleri sevmekte ve tevbeleri kabul etmekte, günahkârı affetmektedir. Böylece kul da kulluğunu anlamak suretiyle manevi yükseklik kazanmaktadır. Şu halde bu mefhumları, İslam´ın bu meseledeki umumi telakkileri çerçevesinde kavramaya çalışmak daha uygun olacaktır. Öyleyse meselenin anlaşılmasını, yaratılışla başlatıp insanın kemaliyle sonuçlanan bir vetire çerçevesinde anlamak gerekecektir. Yaratılış: İnsanoğlu, hayvan ve melek dediğimiz iki sınıf…
İDDET VE İSTİBRA BÖLÜMÜ (Beş fasıldır) BİRİNCİ FASIL MUTALLAKA VE MUHTELEA´NIN İDDETLERİ İKİNCİ FASIL VEFAT İDDETİ ÜÇÜNCÜ FASIL İSTİBRA DÖRDÜNCÜ FASIL SÜKNA VE NAFAKA BEŞİNCİ FASIL İHDÂD (MATEM) UMUMÎ AÇIKLAMA İddet, boşanma veya ölümden sonra geri kalan nikah âsârının ortadan kalkması için şer´an belirlenen muayyen bir müddete denir. Bu müddet dolmadan, erkek veya kadın bir başkasıyla ve bazı hallerde birbirleriyle tekrar evlenemezler. Şu halde iddet hem erkek için, hem de kadın için gerekli olabilir. Fakat kadınlarda cereyanı asıldır. Bu sebeple yapılan açıklamalar esas itibariyle kadınlarla ilgilidir. İddeti gerektiren husus, öncelikle neseb karışmasını önlemektir. Bu maksadla kadın-erkek beraberliğini ifade eden durumlardan…