Yazar: admin

İslamiyet, Arap sahrasında yayıldı. Müslüman olanlar oldu. Çok kimseler islam´dan haberdar oldular. Arabilerden gerçek­ten inananlar olduğu gibi, kalben inanmadıkları halde inanır görünen ve teslimiyetlerini arzedenler de olmuştu. Bunların yanısıra müşrikliklerini devam ettirenler de olmuştu. Ama müslümanlarda bir kuvvet ve heybet meydana gelmişti. Müşriklikte devam edenler, bu kuvvet ve heybeti görünce; tevhid davetinin ve Muhammed (sav)e imanın önemli bir mesele ol­duğunu düşünmeye başladılar, işi inceden inceye ölçüp biçme­ye koyuldular. Düşünüp taşınmadan hemen ilk etapta reddet­mediler, kestirip atmadılar. Özetle diyecek olursak, putlara tapma açısından onların kalplerine şüphe girmişti. Halbuki Cenab-ı Allah´ı zat ve sıfatı ile bilmekteydiler. Kuşkusuz ki putları hakkında şüpheye düş­müş…

Read More

Allah´a hamd-ü senada bulunur, O´nun tevfikini dilerim. Sa-lat-ü selam; Resulullah´a, onun al ve ashabına, kıyamete dek onlara güzellikle tabi olanların üzerine olsun. Nebilerin sonu ve resullerin efendisi Muhammed (sav)in tertemiz siretinin üçüncü bölümünü takdim ediyoruz. Bu bö­lümde peygamber efendimizin îslam davetini Arap beldelerinin dört bir bucağına yayışını, Arabistan´ın sınırlarını aşarak Şam´a, Bizans´a, Mısır´a, Irak´a ve îran´a sirayet edişini anlata­cağız. Bu bölümde peygamber efendimizin Arap emirlerine, Ro­ma imparatoruna, Mısır mukavkısına, Habeş Necaşi´sine gön­derdiği mektuplardan söz edeceğiz. Bu bölümde yab udilerin Arap beldelerinden kovulmalarından, feth-i mübin için Şam´a yönelişten, bu yöneliş sonucu yapılan Mute muharebesinden ve Tebuk savaşında Şam´ın kuşatılmasından söz edeceğiz.…

Read More

Uzun sürdüğü ve çeşitli olaylara sahne olduğu için Hayber gazvesi esnasında bir çok seri hükümler ortaya konulmuştur. Bu da Peygamber efendimizin, Rabbinin risaletinin tebliğinden bir bölümü teşkil ediyordu. O savaşmak için gönderilen bir Pey­gamber değildi rabbinin risaletini tebliğ etmek için gönderilen bir Peygamberdi. Savaşta da barışta da kendisinden istenilen ilk görev tebliğdi. Savaş sadece savunmak, fitneyi önlemek ve herhangi bir engelle karşılaşmaksızın îslam davetinin gönülle­re sirayet etmesini sağlamak amacıyla yapılır. Davet kendisine ulaştıktan sonra herhangi bir kimseyi dine zorlamanın îslanıi-yette yeri yoktur. “Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur, Kim de saparsa kendi aleyhine sapar.” (Ura: 15) “Rabbin, kullara…

Read More

Hayber Gazvesinde Mut´a Nikahının Haram Kılınması Hafız İbn Kesir´in tarihinde şu ifadelere rastlamaktayız: Buhari ve Müslim´in sahihlerinde Ebu Talib oğlu Ali (r.a.)den rivayet edilen: “Resulullah (s.a.v.), Hayber gününde Mut´a nikahını ve ehli eşeklerin etlerini yemeyi yasakladı” hadi­si üzerinde insanlar fikir beyanında bulundular. Hayber gü­nünde “Mut´a” nikahının haram kılındığını ifade eden bu hadis iki cihetten müşkildir: 1- Hayber savaşında kadınlar yoktu ki, onlarla Mut´a nikahı yapılmış olsun. Ayrıca o sıralarda cariyeler bulunduğu için hür kadınlarla Mut´a nikahı yapmaya ihtiyaç da yoktu. 2- Müslim´in sahihinde Rebi´ bin Meysere´den o da Ma*bed´den, o da babasından rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) efendimiz fetih zamanında…

Read More

Ebu Hudud Seriyyesi Hayber gazvesinden ve onun ardı sıra meydana gelen Vadil Kura ve Teyma gazvelerinden sonra Peygamber efendimiz sa­dece küfrün durumunu araştıracak ve hallerini öğrenecek faali­yetlere koyuldu. Hudeybiye sulhünden sonra neler olup bittiği­ni anlamak istedi. Yahudilerin güçlerini kırmış, onların Arap beldelerindeki askeri kuvvetlerini yok etmişti. Araplar arasın­da düşmanlık ve kin ateşini yaymalarına engel oldu. Peygam­ber düşmanlarını kışkırtmalarına müsaade etmedi. Şu halde bundan böyle Mekke-i Mükerreme çevresine, ya da yakınlarına seriyyeler göndermesi gerekiyordu. Bununla da Mekke-i Mü­kerreme ilgili gelişmeleri ve Hudeybiye sulhünden sonraki du­rumunu öğrenmek istiyordu. Şayet bir hainliklerini ya da hıya­nete hazırlandıklarını tesbit ederse, Hudeybiye sulhunu yok sa­yacaktı. Peygamber…

Read More

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hudeybiye sulhunu akdeder­ken o sene Mekke-i Mükerreme´den uzaklaşmayı ve insanların “Muhammed, Mekke halkının istememesine rağmen zorla Mek­ke´ye girdi” dememeleri için ertesi sene silahsız olarak Umre maksadıyla Mekke´ye gelmeyi kabul etti. Ancak ellerinde taşı­yabilecekleri silahlarıyla gelecek ve Mekke´de üç gün kalıp sa´y ve tavaflarını yaptıktan sonra ihramdan çıkacak ve geri döne­ceklerdi. Ertesi sene zilkade ayı geldiğinde Peygamber efendimiz Um-retü´1-Kaza, ya da Umretü´l-Kısas denen Umre görevini eda et­mek üzere Mekke-i Mükerreme´ye yöneldi. Müşriklerin mü´minleri Umre´den bir yıl önce men etmelerinin misillemesi olduğu için bu Umre´ye kısas umresi denilmiştir. Derler ki bu umreyle ilgili olarak şu ayet-i kerime nazil olmuştur:…

Read More

İslamiyet, ışığın yayılması gibi etrafa yayılıyordu. Şam, Arap beldelerinden uzakta değildi. Hatta Şam´da Arap kabile­leri vardı. Gassaniler de bu kabilelerden biriydi, tslamiyetin ışığı etrafa yayıldığndan dolayı bu ışık yakınlardaki mıntıkala­rı da kapsamına alıyordu. Şam araplarmdan bir kısmı İslama girmişlerdi. Ya da Arapların müslüman olanlarının bir kısmı Şam´a sefer etmişlerdi. Bu müslümanlarm sayısı az ise de Hıristiyanlar onlardan rahatsız olmaya başlamışlardı. Şam´da İslama giren kimseleri Romalılar öldürmüşlerdi. Şu halde Peygamber (sav) efendimi­zin ve sahabilerinin, fitneyi ortadan kaldırmak amacyıla dinle­rinden fitneye düşürülen bu zayıf ve güçsüz mü´minleri himaye etmeleri gerekiyordu. Kital risalesinde îbn Teymiye bu konuda şöyle der: “Peygamber (sav) efendimiz, Bizarısın…

Read More

Peygamber Efendimizin Hükümdarlara Mektup Gönderişi Siyer alimleriyle sahih hadis kitaplarının ortak görüşüne gö­re hükümdarlara ve emirlere mektup gönderilmesi Hudeybi-ye´den sonra ve Mekke´nin fethinden önce olmuştur. Ancak bu alimler, Hudeybiye sulhunun yapılmasından sonra mı, yoksa Umretul Kazadan veya Mu´te savaşından sonra mı bu mektup­ların gönderilmiş olduğu konusunda görüş ayrılığına düşmüş­lerdir. Bizim tercih ettiğimiz görüşe göre Umretul Kazadan sonra ve Mu´te savaşından önce hükümdarlarla emirlere Pey­gamber efendimiz tarafından mektuplar gönderilmiştir. Zira Amr bin As Habeşistan´a hicret maksadıyla Umretul Kazadan sonra Mekke-i Mükerreme´den çıkıp yola koyulmuş, Habeşis­tan´da, Resullah (s.a.v.) efendimizin Necaşi´ye gönderdiği elçi ile karşılaşmıştı. Nitekim Medine-i Münevvere´ye gidişi esna­sında da Halid bin…

Read More

Bu fetih Mekke-i Mükerremenin fethidir. Bunun için Ramazan-i şerif ayının 10´unda harekata geçildi. 18. gecede Mekke´ye ulaşıldı. Bu bir savaş fethi değildi. Aksine gönüllerin fethi idi. îslam daveti için yapılan en geniş kapsamlı bir fetih idi. Bu fe­tihte hata ve yanılma sonucu dışında çarpışma ve savaş görül­medi. Ancak Mekke´ye giren ilk sahabiler tedbirsizlik yaparak savaşmışlardı. Bu fetih, güven ve esenlik fethi idi. Bu fetihte; küfrün, güçsüzleri horlamanın, imana karşı direnmenin birbi­rinden ayırmış olduğu gönüller birbirine yaklaştı. Muhammed (s.a.v.) Mekke´ye girerken, “Ben rahmet Peygamberiyim, ben savaş Peygamberiyim” diyor ve Mekkelilere selam vererek ik­ramda bulunuyordu. Önce İslama karşı düşman kesilip savaşmış, bilahare…

Read More

İkame Süresi Kureyşlilere tanınan bu umumi eman bütün Mekke halkı için geçerli idi. Peygamber efendimiz dokuz kişiden başkasının Öldürülmemesini emretmişti. Ancak dokuz kişinin kanlarını heder edip öldürülmelerini mubah saymıştı. Bunlar Kabe-i Mu-azzama´nm örtüsüne tutunmuş olsalar dahi öldürüleceklerdi. Bunlar şu kimselerdi: Abdullah bin Sad bin Ebi Şerh, İkrime bin Ebi Cehil (İslama girmesinden önce) Abdülaziz bin Hatek, Haris bin Nüfeyl bin Veheb, Makbes bin Sabbabe Hebar bin Esved, İbn Hatal´ın, Resuîullah´a hicviyede bulunan iki şarkıcı cariyesi. Abdülmuttalip oğullarından birinin cariyesi olan Sare. Yukarıda adları sayılan kimseler, İslama karşı şiddetli düş­manlık edip mü´minîere karşı tuzak kuran şahıslar idiler. Bun­lardan biri dinden irtidad…

Read More