Rasulullah (s.a.v)´ın Hutbeleri Naklettiğimiz bu olaylardan anlaşıldığına göre, İslama giren Ensariler, fert ve topluluk olarak, kapısını Hz. Peygambere ardına kadar açıyor; aile ve kabile olarak sayılarının çokluğuna ve güçlü olduklarını, kendisiyle beraber savaşacaklarını söylüyorlardı. Bütün bunları herhangi bir kayıt ve şart öne sürmeden taahhüd ediyorlardı. Öyle anlaşılıyor ki bu parlak karşılama, müşriklerin ve özellikle daha sonraları münafık olanların öfkelerini kabartıyordu. Bunlar açıklayamadıkları öfke ve düşmanlıklarını kalplerinde gizliyorlardı. Rivayete göre Hz. Peygamber hangi evin önünden geçmişse bütün ev halkı kendisini hoş karşılamış ve kendisinden yana olduklarını açıklamışlardır. Ancak ileride o temiz Medine´de nifakın lideri olacak olan Abdullah bin Übeyy bin Selul,…
Yazar: admin
Peygamber (sav)´in Cihada Çıkışı Savaş iznini açıkça ifade eden ayet-i kerimede de okuduğumuz gibi, Peygamber (s.a.v.) efendimiz müşriklere karşı savaşma iznine sahip oldu. İzni ihtiva eden ayet-i kerimede şöyle bu-yuruluyordu: “Kendileriyle savaşılanlara (mü´minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.” (Hac: 39) Bu ayet-i kerimenin nüzulünden sonra Peygamber efendimiz, savaş hazırlığına başladı. Peşpeşe seriyyeler gönderdi. Se-riyyelerin arkasından da gazalara çıkıldı. Siyer tarihçilerinin ıstılahlarında da gördüğümüz gibi, onlar seriyye kelimesini, sayıları az veya çok mü´min askerlerden oluşan ve Peygamberimiz tarafından düşman üzerine gönderilen gruplara bir isim olarak vermişlerdir. Ancak Peygamber efendimiz,…
Peygamber efendimiz sadece savaşla, seriyyeler ve heyetler göndermekle, anlaşmalar yapmakla, Medine-i Münevvere´nin iç ve dış işlerini düzenlemekle yetinmedi. Bunlardan ayrı olarak, yüce Allah´ın vahyine dayanarak, bir devlet kurdu. O kendi he-va ve hevesinden değil*, kendisine vahyedilen ilahi vahye dayanarak konuşurdu. Ancak cihadla ilgili bazı küçük düzenleme ve uygulamaları Peygamber efendimiz yapıyordu. Böylece o, kendisinden sonraki dönemlerde halifelere ve devlet adamlarına iyi bir örnek koymuş oluyordu. Zaten Resulullah (sav) de müminler için güzel örnekler vardır. Sadece devlet tanzim etmekle de yetinmedi. Bunun yamsıra, Rabbinden aldığı mükellefiyetler üzerine ibadetlerle de uğraştı. Onun, toplumda güçlü bir ruh oluşturmak için, sosyal yükümlülükleri de vardı.…
Müminlere eziyet vererek dinlerinden vazgeçirmeye çalışan, ama hiçbir sonuca ulaşamayan Kureyşlilere, îslam´m kuvvet kazandığım hissettirmek için hicretin ikinci yılında ilk aylarında Peygamber efendimiz bazı gazveler düzenlemiş ve ashabının bir kısmını da, seriyyelerle etrafa göndermişti. Bununla Peygamber efendimiz Arap ülke ve beldelerinin iç durumlarını öğrenmek ve İslam´ın varlığını etrafa hissettirmek amacını gütmüştü. Ayrıca bazı kimselerin kalplerini hak kelimesine ısındırmak arzusunu da besliyordu. Bu arada Peygamber efendimiz çevresindeki kabilelerle saldırmazlık anlaşmaları imzalamış, karşılıklı yardımlaşma hükümlerini içeren barışlar yapmıştı. Bundan sonra Peygamber efendimiz, gönderdiği seriyye-ler vasıtasıyla değil de, bizzat kendisinin de katılacağı bir gazve ile Kureyş´in karşısına çıkmak istemişti. Bunun için gerekli zemin…
Bu iki gaza arasında müslümanlar savaş taktiklerini öğrendiler, îlk olarak zaferin, ikinci olarak da yenilginin sebeplerini öğrendiler. Her şeyi´ yerli yerince yapan kumandana itaat ettiklerinde zafere kavuşacaklarını, kalblerinin birbirine ısınacağını, bunun sonucunda da tam bir galibiyete ulaşacaklarını anladılar. Huneyn savaşında ve Rumlarla yapılan bazı gazalarda olduğu gibi, her ne kadar işin başında tam bir galibiyet elde et-mediyseler de, tam bir hezimete de uğramadılar. Bu ara dönemde, yani Bedir savaşı sonrasından Uhud savaşı başlarına kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen sosyal bazı düzenlemeler yapıldı. Bu sosyal düzenlemelerle îslam toplumu, birbirleriyle yardımlaşmanın esaslarını yerine getirdi. Bireysel yardımlaşmadan çok toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın gerekliliğini…
Büyük Bedir yenilgisi Kureyş´i tasalandırmış ve iyiden iyiye düşündürmüştü. Çünkü o günde hak ile batıl birbirinden ayrılmış; mü´minlerin kuvvetli, müşriklerin de zayıf oldukları ortaya çıkmıştı. Müşriklerin Hz. Peygamberin ordusundan aldıkları ilk yenilgi buydu. Hezimetin acısı da çok şiddetli idi. Çünkü seçkin kimselerini kaybetmişler, cahiliyet hükmünce bir tanesini bütün kabileye bedel tuttukları liderlerini yitirmişlerdi. Daha da önemlisi, tutunmakta oldukları şirk devletinin yıkılmaya yüz tuttuğunu hissetmeye başlamışlardı. Halbuki onlar müş-rikliği ata inancı olarak kabul etmekte ve : “Biz babalarımızdan ne gördüysek onu kabul ederiz. Onların dinlerine bağlıyız” demekteydiler. Ayrıca Kureyşliler Araplar arasındaki itibarlarının ve şereflerinin yıkılmaya yüz tuttuğunu görmüşlerdi. Eğer bu durum…
Uhud savaşından sonra Kureyşliler, Muhammcd (sav)´i hezimete uğrattıklarım iddia ediyor ve bu konuda şiirler söylüyorlardı. Arap beldelerinde şiir adeta bir yayın vasıtası haline gelmişti. Bir olay, bir kaside ile dile getirilecek olursa, bunu, uzak yakın bütün Arap kabileleri duyardı. İnsanlar, Kureyşli-lerle, Kureyşlilerin sürgün ettikleri Muhammed (sav) arasında meydana gelen şiddetli çarpışmanın nasıl sonuçlandığını öğrenmek istiyorlardı. Kureyşliler, Hz. Peygamberi Mekke´den çıkarmışlardı, ya da O, rabbinin emrine uyarak Mekke´den çıkmıştı. Kureyşliler kendi cahiliyet ve mütekebbir davranışlarıyla övünüyor, müslümanlara karşı savaş açıyorlardı. Muham-med (sav) ise hak yolunda cihad veriyor, hakka dayanarak batıla karşı savunma savaşı veriyordu. Etraftaki insanlar, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı…
Hicretin beşinci yılı, Rebiül-evvel ayında yapılan Devmetül-Cendel gazvesinden 6 ay sonra yine hicri beşinci yılın Şevval ayında Hendek gazvesi yapılmıştır. Devmetül-Cendel gazvesi ile Hendek gazvesi arasındaki altı aylık boşluk döneminde, Peygamber (sav) efendimiz islam davetini tebliğ ediyor, müzminlere İslamiyet´in topluma, fazilete, mali ve gayri mali muamelelere dair prensiplerim öğretiyordu. Davetçilerini Arap beldelerine gönderiyor, onların haberlerini topluyordu. Bir nur gibi, Arap beldelerinin ötelerine kadar yayılıyordu. O, rahat ve müsterih idi. Medine´ye saldıran hiçbir düşman onu rahatsız etmiyordu. Hak davetini yaparken, kendisine hıyanette bulunanlara aldırış etmiyordu. Bütün kabilelerden mü´minler teker teker yanına gelip saflarına katılıyorlar, yahut kendi kabilelerine ve milletlerine dönerek onları…
Bu gazve, Kureyşlilerle beraberlerindeki müşriklerin Medine´ye saldırı amaçlarının boşa çıkmasının sonuçlarından biridir. Onlar hendeği hedefleri olan Medine ile, kendi aralarında bir engel olarak görmüşlerdi. Bu sebeple de Kurayza Oğulları, Hz. Peygamberle yapmış oldukları muahedeyi çiğnemiş ve arkadan onun evine saldırmayı planlamışlardı. Bu planlarını gerçekleştirmek için olanca güçleriyle uğraşmışlardı. Bunu, Hz. Peygamberi arkadan vurmak ve onu yok etmek için bir fırsat olarak değerlendirmişlerdi. Hz. Peygamberle yapmış oldukları muahedenin şartlarına riayet ettikleri takdirde, barış ve güvenlik içinde yaşayarak mü´minlerle aynı hakka sahip olacakları yerde, Hz.Peygamberi arkadan vurup işini bitirmekle kendi hedeflerine ulaşacaklarını sanmışlardı. Bu sebeple Kureyşli-lere meylettiler, onlarla yardımlaştılar. Hz.Peygamberle beraberindeki mü´minlere…
îslam tarihinde, Mustalik Oğulları gazvesinin özel bir yeri vardır. Çünkü bu gazvenin arkasından toplumu yönlendirecek bazı hükümler konulmuştur. Nefisler ıslah edilmiş; hasta kalpli münafıkların, bu durumu tedavi edilmiştir. Bu gazveden sonra Hz.Peygamber, esir düşen erkeklerle kadınlar hakkında, kendisiyle savaşan kimselerin bellerini kırdıktan sonra lütuf-kar muamelede bulunmuştur. Esirleri fidye karşılığında serbest bırakmak ve erkekleri öldürüp kadınları cariye edinmek yerine, onları bedelsiz olarak serbest bırakma yoluna gitmiştir. Hz. Peygamberin muamelesi, herkes tarafından uyulması gereken bir sünnettir. Kendisi ile esir tuttuğu kimseler arasında bir savaş ihtimali sözkonusu olmadığı takdirde, onları köleleştirmeyi düşünmüyordu. Kendisi ile savaşan yahudilerin, esir tuttukları müslümanlan köleleştirip cariyeleştirdikleri beklenen bir…