Endülüs, Mısır ve Filistin taraflarında yaşamış büyük velîlerden Ebû Abdullah el-Kureşî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Talebeye tövbeden sonra ilk emredilen, kötü arkadaşları terk etmesi, maksaddan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmasıdır.Yine buyurdular ki: Kalben hocasını beğenmeyen, hocasından gelen hiç bir feyze kavuşamaz.Evliyânın meşhurlarından Ebû Abdullah Seczî (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerine ve dostlarına en faydalı işin sâlih kimselerle, iyi insanlarla görüşüp sohbet etmek, arkadaşlık kurmak olduğunu söylerdi. Ahlâk ve davranış bakımından sâlih, iyi kimselere uymak lâzım olduğunu önemle tavsiye ederdi. Ayrıca velîlerin kabirlerini ziyâreti, arkadaş ve dostlara hizmeti tavsiye ederdi. Kendi günahlarının tamâmen bağışlandığına kanâat getirmeyen kimsenin herhangi bir günahı sebebiyle başkasını…
Yazar: admin
Suriye´de yetişen evliyâdan Seyyid Abdülhakîm Hüseynî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin bir sohbetinde; “Evliyâ yetiştirme mektepleri olan tarîkatler, artık îmân kurtarma mektepleri hâline geldi. Eskiden insanlar yıllarca gezer, kendilerine şeyh ararlardı. Şimdi ise şeyhler kapı kapı dolaşıp müslümanları îmânlarının kurtulması için çağırıyor ve topluyorlar. Şâh-ı Hazne (Ahmed Haznevî) Ümmet-i Muhammed´in îmânını kurtarmaya çalıştı. Yoksa bu zamanda tarîkat meselesi diye bir şey olmuyor. Şimdi bir oyalamadır yapıyoruz. Maksad îmân kurtarmaktır. Tam hidâyet Mehdî aleyhirrahme zamanında olacaktır.” buyurdu. Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin tasavvuftaki yoluna Kâdiriyye tarîkatı denir. Tarîkatının husûsiyeti, dînin emir ve yasaklarına uymak, devamlı zikir, Allahü…
Mutasavvıf tâbiri, umûmî bir isimdir. Gafletten uzak yâni her an Hakk´ı zikreden, kalbini mânevî kirlerden temizleyen ve Allahü teâlâdan başka her şeyi gönlünden çıkaran, rûhunu cenâb-ı Hakk´ın zikri ile (anmakla) süsleyen tasavvuf ehli, velî, mürşid, ahlâk-ı hesene sâhibine mutasavvıf denilir. Çoğulu mutasavvıfûn ve mutasavvifedir. Abdülhakîm bin Mustafa Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin belirttiğine göre, İslâm âlimlerinin iki kısmından biri din imâmlarıdır. Bunlar, müfessirîn-i izâm (tefsîr âlimleri), muhaddisîn-i kirâm (hadîs âlimleri) ve mütekellimîn (kelâm âlimleri), mutasavvıfûn ve fukahâ-i kirâmdır (fıkıh âlimleri). Bunların her sözü, her beyânı, Kur´ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin açıklamasıdır. Her sözleri doğru ve senettir. (E. Ans. c.1, s.14)…
Evliyânın meşhurlarından ve Hanbelî mezhebinin büyük fıkıh âlimlerinden Abdullah-ı Ensârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Sehl-i Tüsterî hakkında şöyle anlattı “Bir zaman Hire´ye askerler geldi. Askerlerden birisi, köylünün birinden atları için saman aldı. Ücretini tam olarak ödedi. Köylünün ihtiyar bir babası vardı. O asker ile dost oldu. İhtiyar köylü, dostu olan askere dedi ki: Bugün, hacılar hac etmektedir. Keşke biz de orada olsaydık. Asker: -İster misin Seni oraya eriştireyim. Ama kimseye söylememek şartı ile, dedi. -Söylemem. Asker, Allahü teâlânın izni ile bir anda ihtiyarı Arafât´a ulaştırdı. Hac edip, lüzumlu vazifeleri yaptıktan sonra, yine bir anda geri döndüler. İhtiyar, askere dedi ki: -Senin…
Hindistan evliyâsından ve Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Beyt: İşlerinin olması mutlak Allah´dandır, Sakın zannetmeyin bu, kullardandır. Beyt: Evliyâyla, onları candan severek otur, Onlarla oturan kul, kalkınca sultan olur. Evliyânın meşhurlarından Abdullah bin Menâzil (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Çalışıp da tevekkül etmek, bir yere çekilip ibâdet yapmaktan hayırlıdır.” Yine buyurdular ki: “Tevekkül sâhibi, her şeyden yüz çevirip Allahü teâlâya dönen kimsedir.” Evliyânın büyüklerinden Abdullah bin Muhammed Mürteiş (rah- metullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Sebeplere yapışmalı, fakat bu du- rum, o sebeblerin ve her şeyin yaratıcısı olan Allahü teâlâya îtimâd ve tevekkül…
Tâbiînden ve evliyâdan Câbir bin Zeyd (rahmetullahi teâlâ aleyh) üç şeyde pazarlık etmezdi: Birincisi, Mekke-i mükerremede kirâ ücretinde, ikincisi âzâd etmek için satın aldığı kölede ve üçüncüsü kurban edeceği hayvanda.Endülüste´te ve Mısır´da yetişmiş olan büyük velîlerden Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Ebü´l-Abbâs-ı Mürsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, ticârette dürüstlükten ayrılmamak gerektiğini bildiren bir sohbetinde buyurdular ki: “Hadîs-i şerîfte doğru olan tüccârın, peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle birlikte haşrolunacağı bildirildi. Peygamberlerin aleyhimüsselâm husûsiyetleri; emâneti edâ etmek, nasîhatta bulunmaktır. İşte doğru olan tüccâr; emâneti edâ etmek ve başkalarına nasîhatta bulunmak vasıfları ile peygamberlerle birlikte haşrolunur. Zâhir ve bâtın bakımından sıddîklar gibi olduğundan, sıddîklarla…
Abdülazîz Bekkine (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Peki, demesini öğrenmek lâzımdır.” Osmanlı âlim ve velîlerinin en meşhûrlarından, büyük devlet adamı Ahmed İbni Kemâl Paşa (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânında Yavuz Sultan Selîm Han Mısır´ı tamâmiyle Osmanlı mülkü yaptıktan sonra, bir müddet daha idârî teşkilâtı yerleştirmek üzere, burada kaldı. Bu sırada devlet adamları ve askerler asıl vatanları Anadolu´ya, diyâr-ı Rum´a hasret kalıp dönmeyi arzu etmişlerdi. Fakat bu arzularını Pâdişâha söyleyememişlerdi. İleri gelenlerden bâzıları, İbn-i Kemâl Paşa hazretlerine durumu anlattılar. Çünkü Yavuz Sultan Selîm Han onu çok severdi. Ona dediler ki: “Ne zamâna kadar bu diyâr-ı gurbette hasret çekeceğiz Bu durumu Pâdişâh…
Mürşidi (hocası) bulunmakla berâber, ayrıca vefât etmiş bir büyüğün rûhâniyetinden faydalanan, yardım ve terbiye gören zâta üveysî, bu yolla kemâle ermeye, olgunlaşmaya da üveysîlik denir. (E. Ans. c.1, s.14)Abdülhak-ı Dehlevî, Peygamberler ve evliyânın vefâtlarından sonra, onlardan yardım istemeye, âlimlerin câiz, olabilir dediklerini, tasavvuf büyüklerinin, bunun doğru olduğunu bildirdiklerini ifâde etmiş, büyüklerden birçoğunun üveysîlik yoluyla yükseldiklerini söylemiştir. İmâm-ı Rabbânî de, Behâeddîn-i Buhârî´nin üstâdı (hocası)nın Seyyid Emîr Külâl hazretleri olduğunu, fakat ayrıca Hâce Abdülhâlık Goncdüvânî´nin rûhâniyetinden istifâde ettiği için aynı zamanda üveysî olduğunu zikretmiştir. (E. Ans. c.1, s.14) Evliyânın büyüklerinden Ali Dede Bosnevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, Risâle fî Beyânî Ricâli´l-Gayb ve…
Irak´ta yetişen evliyâdan Seyyid Hasan Mükennâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) kendisine hediye edilen yerleri mâmûr hâle getirip sonradan buraları dînî ilimleri tahsil eden talebe ve misâfirler için vakfetti.Vakıfnâme şöyleydi:”Besmele ile yazmaya başlıyorum. Mülk, ezelî ve ebedî olan Allahü teâlânındır. Her hamd ancak Allah içindir. O´nun sevgili Peygamberine salât ve selâm olsun. Peygamber efendimizin akrabâsına ve kıymetli arkadaşı olan Eshâb-ı kirâmına duâlar olsun. Ebû Bekr Seyyid Hasan der ki: Çûr köyü arâzisini evlâdıma ve torunlarıma vakfettim ki, onlar bu belde mahsûlünden nafaka olarak istifâde etsinler. Hem ilim talebesine, fakirlere, âlimlere ve sâlih kimselere sarfetsinler. Yâ Rabbî! Bizden kabûl et. Âmin.” Hünkâr şeyhi…
Tâbiîn devrinin büyük velîlerinden Abdullah bin Avn (rahmetullahi teâlâ aleyh) vasiyetlerinde; “Ey kardeşlerim! Sizin için üç şeyi seviyorum. Kur´ân-ı kerîmi gece-gündüz okumanızı, cemâate devâmınızı ve kötü iş- lere mâni olmanızı.” buyurdu.Hindistan evliyâsından ve Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin âdetleri öyle idi ki, hastalandığında vasiyetnâme yazdırırlardı. Şimdi de hem yazdırdılar hem söz ile anlattılar ve buyurdular ki: “Devamlı zikrediniz. Büyüklere bağlılığınızı muhâfaza ediniz. Güzel ahlâklı olup, insanlarla iyi geçininiz. Kazâ ve kader husûsunda nasıl ve niçini bırakınız. Yol kardeşleri ile birlik olmayı lâzım biliniz. Fakr, kanâat, rızâ, teslim, tevekkül ve ferâgat üzerine…