Yazar: admin

Yemenli meşhûr velîlerden Ebû Bekr bin Sâlim Ayderûs (rahme- tullahi teâlâ aleyh) tahsil devresinden sonra Aynat köyüne dönüp, bir ev yaptırarak kendi köşesine çekildi. İlim ve ibâdetle meşgul oldu. Geceleri az uyur, çok ibâdet ederdi. Nefsini ıslah için çok gayret gös­terdi. Nihâyet Allahü teâlânın ihsanları peşpeşe gelmeye başladı. Pek az kimseye na- sîb olan üstün hallere ve kemal derecelerine kavuştu. Kerâ­metleri ve ke- şifleri görüldü. İnsanlar arasında güneş gibi parlayan bir ev­liyâ oldu. Bu hâlini görenler ziyâretine ve sohbetine koştular. Uzaktan yakından gelen- lerle etrâfı dolup taştı. Sohbetleriyle insanlara rehberlik etti. Meşhur ho- cası Seyyid Ahmed bin Alevî bin Hacder…

Read More

İyi insanların hayatları öğrenildikçe, iyilerin adedi artacaktır. Mâzisi- ni, büyüklerini tanıyamayan çocuklar, gençler ve yaşları iler­lemiş insan- lar, büyüklüklere tâlip olamazlar. (E. Ans. c.1, s. 5) Evliyânın büyüklerinden ve kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerin on beşincisi olan Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Buhârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) evliyânın büyüklerinden ve müslümanların gözbebeği olan yüksek âlimlerdendir. Seyyid olup insanları Hakka dâvet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin on beşincisidir. Muhammed Bâbâ Semmâsî ile Emîr Külâl´in talebesidir. İsmi, Muhammed bin Muham- med´dir. Behâeddîn ve Şâh-ı Nakşibend gibi lakabları vardır. Allahü teâ- lânın sevgisini…

Read More

Büyük velîlerden Abdurrahmân Mağribî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri´nin sohbeti çok tatlı idi. Bir kimse onun meclisinde bulunsa, ay­rılmak istemezdi. Herkese iyilik ederdi. Âlimleri çok sever, onlara izzet ve ikrâmlarda bulunurdu. Fakirlere çok yardım ederdi. Hâliyle, sözleriyle in­sanları Allahü teâlânın dînine çağırırdı. Kış ve yaz giydiği tek elbisesi vardı. Huzûruna gelenleri hayırlı işlere teşvik eder, Kur´ân-ı kerîm, Pey­gamber efendimize salevât ve çok istigfâr okumalarını tenbih ederdi. Ta­savvuf yolunu, bu yolun büyüklerini, onların sözlerini ve hâllerini sevmeyi bildirirdi. Bilhassa Şeyh-ul-Ekber Muhyiddîn-i Arabî´ye rahmetullahi aleyh çok hürmet ve tâzim eder ve ona saygıyı emrederdi. Suriye´de yetişen velîlerden Abdurrahmân bin Muhammed es-Sekkâf (rahmetullahi teâlâ…

Read More

Endülüs, Mısır ve Filistin taraflarında yaşamış büyük velîlerden Ebû Abdullah el-Kureşî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Allahü teâ- lânın velî kullarını hakîr görmek, kötü işleri yapmaya bir ve­sîledir. “Her kim Allahü teâlânın ârif bir kulunu veya bir velîsini üzerse, onun kalbi mühürlenir. Onları üzmeye devâm eden, îtikâdı bozulmadıkça öl­mez.” Hindistan evliyâsından ve Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerden Abdullah-ı Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) zamâ­nında, Hakîm Rükneddîn Han başvezir olunca, sevdiklerinden birini bir iş için ona gönderdi. Rükneddîn Han ilgilenmedi. Abdullah-ı Dehlevî´nin kalbi kırıldı. Kısa bir süre sonra hiçbir sebep yok iken Rükneddîn Han azlolundu ve bir daha o…

Read More

Anadolu velîlerinden Kemal Ümmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retlerinin Sinan adında bir oğlu vardı. Bu oğlu ilim tahsîli yapmış, zâhirî ilimlerde çok yükselmişti. Ancak babasının büyük velî olduğunu bir türlü kabûl etmiyordu. Tasavvufta yükselmek, kemâle ermek istiyordu ve ken- dine rehberlik edecek yol gösterici bir mürşid arıyordu. Kuvvetli bir ilim tahsîli yapmış olduğundan hep kitaplarla meşgûl olurdu. Nihâyet bir gün babasına; “Herkes seni sevip sayıyor. Eğer beni önceden yetiştir­seydiniz, size itâat ederdim. Fakat zâhir ilimlerde bilginiz yok. Benimse çok müşkülüm var.” dedi. Bunun üzerine babası; “Oğlum sen de murâ­dına erersin. Benim sözümü dinle, bu yolda gayret göster, Mekke´ye git, Kâbe´yi tavâf…

Read More

Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Hadraveyh (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Yoksullara hizmet eden, şu üç şeyle mükâfatlandı­rılır. Tevâzu, edep güzelliği, cömertlik.”Yine buyurdular ki: “Fakirliğindeki izzeti ve dervişliğindeki şerefi gizli tut. Yâni halka ben fakirim diyerek sırrını açığa vurma. Çünkü fakirlik Allahü teâlânın iyi bir ihsânı ve ikrâmıdır.” Evlîyanın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Fakirlik, kimseden bir şey istememek ve kimseye îtirâz etmemektir.” Büyük velîlerden Ebû Hafs Haddâd en-Nişâbûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) şöyle buyurmuştur: “Hakîki fakirlik, bir kimsenin almaktan çok, vermekten hoşlanmasıdır.” Ebû Zekeriyyâ anlatır: Malım olmasına rağmen fakirlikten korkardım. Bir gün Ebû Hafs-ı Haddâd bana; “Eğer Allahü…

Read More

Hindistan´ın büyük velîlerinden Muhammed Sâdık (rahmetullahi te- âlâ aleyh) buyurdular ki: “Elbette nâfilenin kıymeti, farzın kıymeti ya­nın- da hiç gibidir. Okyanus yanında, bir damla bile değildir. Nâfilenin kıymeti, sünnetin yanında da böyledir. Sünnet de, farzın yanında okya­nus yanındaki bir damla su gibidir. Bu ikisinin yaklaştırması arasındaki büyük farkı, buradan anlamalıdır. Çok kimse, bu inceliği bilmedikleri için, farzları bırakıp, nâfilelerin yayılmasına çalışıyorlar. Câhil sofîler, zikre, fikre sarılıp, farzları ve sünnetleri yapmakta gevşek davranıyorlar. Kırk gün çile çekmeği ve riyâzetler yapmağı beğeniyor. Cumâ namazına ve cemâate gitmiyorlar. Hâlbuki, bir farz namazı cemâatle kılmak, onların binlerle, kırk günlük çilelerinden daha faydalı olduğunu bilmiyorlar.…

Read More

Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebin­den biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı, Ahmed bin Hanbel (rahme- tullahi teâlâ aleyh) sık sık talebesine buyururdu ki: “Meziyet, fa­zîlet, ilim ve irfân tamamlığı iledir.” Âlim ve evliyâdan Amr bin Mürre (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretle­rinin talebesi Selîm bin Rüstem anlatır: Amr bin Mürre ye selâm verme­nin fazîleti sorulduğunda; “Bir kimse bir cemâate selâm verirse onun de­rece îtibârı ile fazîleti vardır. Şâyet selâm verdiği kimseler onun selâmına karşılık vermezlerse melekler onun selâmına karşılık verir. Öbürlerine de lânet eder.” Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr Vâsıtî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Utanan kişinin alnından dökülen terler,…

Read More

Osmanlı âlim ve velîlerinin en meşhûrlarından, büyük devlet adamı Ahmed İbni Kemâl Paşa (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânın da Yavuz Sultan Selîm Han 1512´de Osmanlı tahtına oturup iç işlerini yoluna koyduktan sonra, kıvılcımları Irak ve Horasan´a yayılmış olan şiânın fitne ateşini söndürme plânına koyuldu. Bunun için de devrin ilim adamlarını yardıma çağırdı. İbni Kemâl, İdrîs-i Bitlîsî, Zenbilli Ali Cemâlî ve daha nice ilim adamları bu gö­reve koştular. Dîvânda harb için tereddüd edenler vardı. Mesele fazla oyalamaya gelmemeliydi. Bu durumda İbn-i Kemâl şu fetvâyı verdi: “Her türlü hamd ve senâ, kudret ve kerem sâhibi yüce Allah´a olsun. Selâtü selâm da doğru…

Read More

Evliyânın meşhurlarından Ebû Bekr Verrâk (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki: “Fıkıh öğrenmeyip tasavvufla uğraşan dinden çı­kar, zındık olur. Fıkıh öğrenip tasavvuftan haberi olmayan, bid´at sâhibi yâni sapık olur. Her ikisini edinen hakîkate varır.” En büyük velîlerden İmâm-ı Ebû Yûsuf (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir ders meclisi kurdu ve insanlara fıkıh ilmini, haram ve helâli öğretmeye başladı. Bu haber Ebû Hanîfe hazretlerine ulaştırıldı. İmâm-ı A´zam haz­retleri huzûrunda bulunanlardan birine; “Şimdi Yâkub´un (Ebû Yûsuf´un) meclisine git ve ona; “Bir kimse elbisesini kısaltmak için bir terziye verse, sonra elbisesini istese, terzi de inkâr etse, sonra tekrar terziye gelse ve elbisesini istese terzi de…

Read More