Yazar: admin

Tekvir Sûresi denilir. Mekke´de inmiştir. Âyetleri : Yirmidokuz. Kelimeleri : Yüz otuz dokuz. Harfleri : Beşyüz otuzüç. Fasılası : harfleridir. İmam Ahmed, Tirmizî ve Hâkim´in İbnü Ömer (r.a)´den rivayet ettiklerine göre Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Kıyamet gününe gözüyle görüyormuş gibi bakmayı arzu ederse ve sûrelerini okusun.” Meâl-i Şerifi 1- Güneş katlanıp dürüldüğünde, 2- Yıldızlar bulandığında, 3- Dağlar yürütüldüğünde, 4- Kıyılmaz mallar bırakıldığında, 5- Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, 6- Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde), 7- Nefisler eşleştirildiğinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya toplandığında), 8- Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda, 9- “Hangi günahtan dolayı…

Read More

İnfitar Sûresi denilen bu sûre de Mekke´de inmiştir. Âyetleri : Ondokuz; Kelimeleri : Seksen, Harfleri : Üçyüz yirmiyedidir. Fasılası : harfleridir. Meâl-i Şerifi 1- Gök çatladığı vakit, 2- Yıldızlar döküldüğü vakit, 3- Denizler yarılıp akıtıldığı vakit, 4- Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit, 5- Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir. 6- Ey insan! İhsanı bol Rabb´ine karşı seni aldatan nedir 7- O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi. 8- Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu. 9- Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz. 10- Oysa üzerinizde koruyucular var. 11- Değerli yazıcılar 12-…

Read More

Mutaffifin Sûresi, Mekke´de son inen sûredir. Hz. Peygamber (s.a.v) Medine´ye geldiği zaman Medine´lilerin ölçekleri kötü olduğundan dolayı düzeltilmesi için Medine´de ilk inen sûre olduğu da rivayet edilmiştir. Medine´ye varmadan önce Mekke ile Medine arasında indiği de söylenmiştir ki, o da Mekke´de inmiş demektir. Âyetleri : İttifakla otuzaltı, Kelimeleri : Yüzdoksan dokuz, Harfleri : Yediyüzotuzdur. Fâsılası : ve  harfleridir. Meâl-i Şerifi 1- Eksik ölçüp tartanların vay haline! 2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. 3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. 4- Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı 5- Büyük bir gün…

Read More

Gök yarıldığı (veya parçalandığı) vakit. Göğün İNŞİKAK´ı, bu âlemin değişmesi için yukarı tarafından gelen ilâhî emrin inmek ve gerçekleşmek üzere gökte ortaya çıkışıdır. Bunun başlangıcı çatlama, sonu da “O gün biz göğü, kitapların sayfasını dürer gibi düreceğiz.” (Enbiya, 21/104) âyetinde belirtildiği gibi dürülmedir. Sonra da “İlk yaratılışa başladığımız gibi yine onu iade edeceğiz.” (Enbiya, 21/104) buyrulduğu gibi iadedir. Bu şekilde yarılma bir taraftan dünya göğünün yıkımı, öte yandan ahiret semasının kuruluşudur. Yarılmanın başlangıcı, Fürkan Sûresindeki “O gün gök bulutlarla yarılacak ve melekler ard arda indirilecekler.” (Furkan, 25/25) âyeti mânâsınca göğün bulut ile yarılışı, meleklerin ard arda indirilişi ve böylece ilâhî…

Read More

Burçlu semâya yemin olsun. Vav, yemin içindir. Semâ-i Zâti´l-büruc; burçlu, yani burçlarla süslenmiş semâ demektir. BÜRÛC, bilindiği gibi “bürc”ün çoğuludur. Bürc, aslında “görünen şey” demek olup daha sonraları her bakanın gözüne çarpacak şekilde görünen yüksek köşk = kasr-ı âlî mânâsında hakikat olmuştur. Şehir surlarının, kalelerin yüksek yerlerine de aynı şekilde burc denilmiştir. Bunlara benzetme yoluyla veya “görünme” mânâsıyla gökteki yıldızlara veya büyüklerine veya bazı yıldızların bir araya gelmesinden ortaya çıkan görüntülere de burc denilmiş ve özellikle, bildiğimiz oniki burçta yani Koç, Öküz, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık burçlarında hakikat olmuştur. Onun için astronomi ve…

Read More

“Andolsun gökyüzüne.” Buradaki “vav” yemin içindir. Sema ise, bildiğimiz göğe ve mutlak yüksek mânâsına maddi ve ruhani her yüksekliğe ve dolayısıyla hava boşluğuna, buluta ve yağmura veya yağmurdan meydana gelen bitkilere ve yiyeceklere dahi denir. Burada bazıları “yağmur” mânâsına demişlerse de çoğunluğun dediği gibi bildiğimiz gök mânâsına olması açıktır ki yukarıda çatlayacağı, yarılacağı hatırlatılan ve burçları olduğu bildirilen gök demek olur. Bununla beraber Arş´a kadar maddi ve ruhani mutlak yükseklik mânâsına olması da yeminin cevabına pek uygundur. Yeminin faydası, yemin edilen şeyin önemine dikkati çekerek verilen haberi desteklemektir. Burada iki şeye yemin olunuyor. Birisi gök, birisi de Târık´tır. TÂRIK, aslında…

Read More

Sûresi´ni çok severdi.” Ebu Ubeyd´in, Ebu Temim tarafından rivayet edildiğini tesbit ettiği bir hadiste de, Resulullah (s.a.v.) buna “Allah´ı tesbihi anlatan sûrelerin en faziletlisi.” adını vermişti. Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbnü Mâce, Hakim ve Beyhakî Hz. Aişe´nin şöyle rivayet ettiğini tesbit etmişlerdir: “Hz. Peygamber (s.a.v.) vitir namazının birinci rekatında , ikincide , üçüncüde İhlas ve Muavizeteyn sûrelerini okurdu.” Tirmizî´nin dışında yine bunların Übeyy b. Ka´b´tan rivayetlerinde Muavvizeteyn yoktur. İbnü Ebi Şeybe, İmam Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesâî ve İbnü Mâce Nu´man b. Beşir´in şöyle rivayet ettiğini tesbit etmişlerdir: “Resululah (s.a.v.) bayram namazlarında ve cuma günü ve sûrelerini okurdu. Eğer…

Read More

“Sana geldi mi “. Bu soru önemle dinlemeye teşvik ve olayın olduğunu haber vererek anlatmak içindir. “Ğâşiye haberi” ĞÂŞİYE, aslında gayş = örtmek, sarmak kökünden ism-i fâil olarak bir şeyi her taraftan sarıp bürüyen salgın, sargın, kaplayan şey demektir ki sonundaki “tâ”, niteliği isme göre dişilik alâmeti veya aşırılık ifade etmek veya bazı durumlarda sıfatlıktan isimliğe nakil içindir. At eyerinin örtüsüne ve kalp zarına, insanı veya hayvanı içinden saran derde ve kâbus gibi her taraftan saran salgın, kuşatıcı belaya da “gâşiye” denir ki “Yoksa onlar Allah´ın azabından hepsini sarıverecek bir felaket gelivermesinden emin mi oldular.”(Yusuf, 12/107) âyetinde bu mânâdandır. Bu…

Read More

“Andolsun fecre”. Bu sûrenin başında yemin edilerek bazı şeylere dikkat çekilmiştir. Bunlar âlemdeki değişimleri gösteren ve insanı karanlıktan aydınlığa, kederden sevince götüren ve böylece kendilerinden önce onları var eden yüce yaratıcının Rabliğini duyurup hissettiren zaman olaylarıdır. Bunların belirli ve belirsiz olmalarına, başlarında bulunan “lâm” lardaki ahid veya cins veya istiğrak ihtimalleri itibarıyla kapsam derecelerine ve bunların ne olduğunu belirleme ve yorumlarına dair tefsircilerin birçok söz ve rivayeti vardır. Fecr, bilindiği gibi gece karanlığının çatladığı sabahın ilk beyazıdır ki, dilimizde “şafak atması, tan sökmesi” şeklinde ifade edilir. Bunun dikey olarak önceden görünen şekline “yalancı fecir”, yatay olarak görünene de “gerçek fecir”…

Read More

“Yemin ederim” (Geniş bilgi için Kıyâme Sûresi´ne bak.) “bu beldeye”. Bu beldeden maksat, Beled-i Haram, yani Mekke-i Mükerreme olduğunda tefsirciler ittifak emiştir. Kamus´ta: “el-Beled ve el-Belde Mekke-i Mükerreme´nin ismidir” denilmektedir. Şerhinde ise şöle yazılıdır: Bu Süreyya yıldızına en-Necm denilmesi gibi yüceltme içindir. “Besair”de açıklandığına göre: Beled ve belde; muhite ve sınırlı, belli ve içinde bulunanların toplanma ve oturmalarıyla etkilenen yere denir. Şehre belde denilmesi de bunun içindir. İmar edilmemiş, bayındır olmayan çöle belde denilmesi, vahşi hayvanların mekanı; toprağa belde denilmesi, haşere ve böceklerin mekanı; mezarlığa belde denilmesi de ölülerin mekanı olmalarından dolayıdır. İki kaş arasındaki açıklığa belde denilmesi, sınırlı olan…

Read More