Yazar: admin

“Toz durup savuranlara and olsun.” ZERV, tozutup götürmek, savurmak, kırıp ufalamak demektir. ZÂRİYÂT: Kırıp ufalayan veya savuran, ya da toz duman edip götüren kuvvetler demektir. Mesela toprağı ve başka şeyleri tozdurup savuran rüzgarlar, volkanları püskürten, yaratıkları kırıp dağıtan ve yayıp açan melekler ve barut, dinamit gibi sonradan bulunmuş ve bulunacak şiddetli patlayıcı, tahrip edici ve yakıcı bütün sebepler bu kavrama dahildir. Beydâvî, “Bütün yaratıkları savuran sebepler” demekle bu genelliği göstermiştir. Müfessirlerin çoğunluğunun “rıyah” yani rüzgarlar ile yetinmesi Hz. Ali´den gelen rivayete göredir ki bu tefsir “kavram” itibarıyla değil bir “örnek ile tefsir” olsa gerektir. Yoksa kavram itibarıyla nesiller dünyaya getiren…

Read More

And olsun o Tûr´a. Yani Hz. Musa´nın, Allah´ın sözünü işittiği Tûr-ı Sînâ dağına. Müfessir Beydâvî diyor ki: “Tûr, Süryânice´de dağ mânâsınadır. Ayrıca madde âleminden mânâ âlemine veya gayb âleminden müşâhede (görünenler) âlemine uçan şey anlamını da ifade etmektedir.” 2- Andolsun yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba. Rakk: Kağıt gibi inceltilmiş, üzerine yazılan deri demektir. Bu sebeble üzerine yazı yazılan her şeye rakk ismi verilebilir. Menşûr: Neşredilmiş, dürülmüş, kapalı olmayan, açılmış, yayılmış ve yazılmış mânâlarını ifade ettiği gibi, yazılı harflerin dizilmesi, nizama konulması anlamına da gelmektedir. Mestûr, Düzgün şekilde yazılmış demektir. Kitab-ı Mestûr´un Tûr lafzından sonra yer alması, bu…

Read More

Yıldıza yemin olsun. Buradaki elif-lâm ahid ya da cins için olabilir. Necm: Bu kelime birkaç mânâya gelir ki, burada her birine ihtimal verilmiştir. Bunlar şöyle sıralanabilir: 1) Necmden maksat, yıldız demektir. 2) Ağacın karşılığı olarak sapı olmayan ot, ya da çemen mânâsına gelir. “(Yerden biten) otlar ve ağaçlar (Allah´a) secde etmektedirler.” (Rahmân, 55/6) âyetinde olduğu gibi. 3) Zaman aralıklarıyla parça parça verilen bir şeyin herbir parçasına denir. Kur´ân da yirmi üç senede peyder pey indirildiğinden “müneccemen” nazil oldu denilir ve her inen kısmına necm adı verilir. 4) Lam-ı ahidle beraber şeklinde özellikle Süreyya yani Ülker yıldızına isim olarak verilmiştir ki…

Read More

1. Saat yaklaştı, müminlere sevabın, kâfirlere cezanın vaad edildiği kıyamet vakti günden güne yaklaşmaktadır. Hazırlanmak gerekir. Ve Ay, yarıldı. Peygamber (s.a.v)´in en parlak mucizelerinden olan ayın yarılması mucizesi meydana geldi. Sahabe, Tâbiîn ve Müteahhirîn (daha sonraki dönemde yaşayanlar)´den bilinen tefsircilerin hepsi, âyetin bu mucizeyi haber verdiğinde ittifak etmişlerdir. Haber meşhurdur, sahabeden bir hayli kimse rivayet etmiştir. Bunlar arasında Hz. Ali, İbnü Mes´ud, İbnü Abbas, Huzeyfe, Enes, Cübeyr b. Mut´im, İbnü Ömer ve daha başkalarını sayabiliriz. Gerçi İbnü Abbas ve Enes gibi bazıları bu olaya bizzat şahid olmamışlardır. Zira İbnü Abbas henüz dünyaya gelmemişti, Enes de Medine´de o sıralarda dört beş…

Read More

Rahmân, Fatiha Sûresi´nde besmele tefsir edilirken bu yüce isim hakkındaki açıklamalar geçti. Yani rahmet ve sonsuz ihsanı kaynaşıp duran ve ondan dolayı bir ismi de Rahmân olan Allah Teâlâ. İrâb yönünden mübtedâ, kendinden sonra gelen de haberi görünür. Lakin müstakil bir âyet olduğuna bakarak takdir edilen bir mübtedânın haberi olarak şöyle bir cümle ortaya çıkar. Allah, Rahmândır, yahut “O muktedir Melik, Rahmândır.” 2. Rahmetiyle O Rahmân, Kur´ân´ı öğretti. İlimden, öğretmek mânâsını ifade eden “ta´lim” fiili, iki mef´ul alacağı için bu anlamda burada birinci mef´ul hazfedilmiş, böylece maksat, şuna veya buna öğretmek değil, bizzat öğretimin kendisinin ifade edildiği anlatılmıştır. Böylece bu…

Read More

1. O vâkıa meydana gelince, yani kıyamet kopunca. Vâkıa, esasen vukua gelen, vukuu muhakkak olan hadise demektir. Ahid lâmı ile da, kıyametin bir ismidir. Gelecekte muhakkak surette meydana geleceği için bu isim verilmiştir. Şart mânâsını ifade eden zarftır. Âlimlerin çoğu cevabın, korkutmak için hazfedilip, mânânın “kıyamet kopunca neler neler meydana gelecektir!” şeklinde olduğunu söylemişlerse de, esasen cevap şudur: 2. Onun meydana gelmesini yalanlayacak kimse yoktur. Vuku´, düşmek anlamını ifade ettiği gibi, vak´a da masdar bina-i merre olarak şiddetli bir düşüş demektir. Sonra yaygın bir şekilde başa çarpan büyük iş mânâsında kullanılmıştır. Bazen de özellikle harbe isim olarak verilmiştir. Kısacası, kıyamet…

Read More

1. Allah´ı yahut Allah için tesbih etmektedir. Tesbih, Allah Teâlâ´yı, kutsal yüceliğine layık olmayan kusurlardan gerek itikad gerek söz ve gerek kalb ile tenzih etmek ve uzak tutmaktır. Takdis kavramının anlamı da böyledir. Bunlar esasen uzak gitmek ve uzaklaştırmak mânâsını ifade etmektedirler. Nitekim sözü, “Suda uzağa gitti.” sözü de “Arzda uzağa gitti.” mânâsına gelmektedir. (Bu konuda bilgi için Bakara, 2/32 ve İsrâ Sûresi´nin baş tarafına bkz.) deki “lâm” ya “Ona teşekkür ve nasihat ettim.” cümlesinde olduğu gibi te´kid (kuvvetlendirmek) için ziyade kılınmış sıladır veya “Allah için” anlamında sebeb ifade etmektedir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi . esas itibariyle akıl…

Read More

1. “Allah işitmiştir.” Tahkik (kuvvetlendirmek) ve tevki´, yani vuku bulması beklenen anlamını ifade etmektedir. Buna göre âyetin mânâsı şöyledir. “Evet Allah işitti, hakikaten beklendiği gibi işitti ve dinleyip gereğini yaptı.” O kadının sözünü ki, kocası hakkında seninle mücadele ediyor ve Allah´a şikayette bulunuyordu. Gam ve kederini dile getiriyor, derdinin çaresini istiyordu. Rivayetlerden anlaşıldığına göre bu âyetlerin inmesine sebeb olan kadın, Ensar´dan Evs b. Sâmit´in karısı Havle binti Sâlebe idi. Hadise şöyle meydana gelmişti: “Havle´nin kocası olan Evs b. Sâmit -ki Ubâde b. Sâmit´in kardeşiydi ihtiyarlamış ve titiz bir yapıya sahip olmuştu. Bir gün karısı kendisinden birşey istemiş, o da öfkelenip…

Read More

1. Göklerde ve yerde bulunan her şey, Allah´ı tesbih ile tenzih etti ve etmektedir. O´nun şânı, kendisinin her türlü lekeden uzak olduğunu ve kirli şeylerin O´na yaklaşamayacağını isbat etmektedir. Bu yüzden her şey O´nun hakkı uğrunda çarpışır, hepsi O´nun ordusudur. Bu sûrenin böyle bir giriş ile başlaması, hem önceki sûrenin sonuna münasib olması, hem de zikredilecek çıkarma ve sürgün etme olayında bir haksızlık kokusunun zannedilmemesi bakımından önemlidir. Ayrıca onun bir temizlik işi olduğunu hatırlatmak üzere güzel bir başlangıçtır. Ve O, Aziz´dir, Hakîm´dir. Aziz´dir, yani hiç bir suretle mağlub edilme ihtimali olmayan tam mânâsıyla gâlib ancak O´dur ve bütün izzet O´nundur.…

Read More

1. “Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin.” Bu âyetin iniş sebebi Hatib b. Ebi Belte´a´nın bir mektubu olmuştur. Bu konuda tefsir ve hadis kitablarında zikredilen rivayetlerin özeti şöyledir: Resulullah (s.a.v) Mekke fethine hazırlık yaptığı sırada halk arasında bunun Hayber (yahut Huneyn) için bir hazırlık olduğu haberi yayılmış, fakat Hz. Peygamber sahabilerden bazılarına maksadının Mekke olduğunu gizlice söylemişti. Hatib b. Ebi Belte´a da bunlardandı. Abdulmuttalib oğullarından birinin azadlısı olan Sare adındaki bir kadın Mekke´den Medine´ye Hz. Peygamber´in yanına gelmişti. Resulullah ona, “Müslüman olarak mı geldin ” dedi. Kadın, “Hayır.” diye cevap verdi. Sonra ona,…

Read More