1-10- “Gizli fısıltı yaptılar.” Necvâ, gizli fısıltı demek olduğu halde; bir de bunun gizlice söylendiğini açıkça belirtmek, fısıltının gizlilik derecesini göstermek içindir. Böyle olduğu halde Hz. Peygamber, Allah´tan aldığı bilgi ile onlara ne söylediklerini haber verdi. Bunun üzerine şaşırıp kaldılar da nereden duydun dediler. Cevap olarak dedi ki “Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir.” Bu durumda peygamberliği itiraf etmeleri gerektiği halde, yine de kendi aralarında. Hayır bunlar karışık rüyalardır, (Yusuf, 12/44. âyetin tefsirine bkz.) fakat yalan karışık rüya ile bir gerçeğin bilinemeyeceği hususu açık seçik olduğundan, dediler ki hayır uydurdu. Kendiliğinden altı üstüne vurdurdu. Bu iftirayı da beğenmediler…
Yazar: admin
1-2- “Kıyamet gününün sarsıntısı, büyük bir şeydir…” (Zilzâl Sûresi´nin tefsirine bkz.) Meâl-i Şerifi 3-4- 3- İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer. 4- (O şeytanki) hakkında şöyle hüküm verilmiştir: Şüphesiz kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür. Meâl-i Şerifi 5- Ey insanlar ! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk…
1- Gerçekten felah buldu o müminler. FELÂH: Murada ulaşmaktır. Hayırda sonsuzluk diye de tarif edilmiştir. İFLÂH: Kurtuluşa erişmek mânâsına geldiği gibi felâha girmek, yani bizi ifademizle selamete ermek, huzur bulmak mânâsına da gelir ki, Kur´ân´da genellikle bu mânâda gelmiştir. Burada Allah Teâlâ, yedi özelliği kendinde toplayan kimseler için kurtuluşun muhakkak olacağını müjdelemektedir ki, bu yedi özellikten birincisi imandır. (İmanın tarif ve tefsiri hakkında Bakara, 2/3. âyetin tefsirinde açıklama geçmişti, oraya bkz.). 2-İkincisi şudur: Ki onlar namazlarında huşû içindedirler. Huşûu, bazıları korku, çekingenlik gibi kalp fiillerinden olmak üzere tarif etmiş; bazıları da sükûnet içinde olmak ve sallanmayı terk etmek gibi organlara…
1- Ve farz kıldık Yani bu sûre, kesin olarak farz kılınan birtakım hükümleri ve bunların delillerini içinde bulunduran bir kısım açık ve belli âyetleri ihtiva eder. Öyle ki bu sûrenin de İslâm medeniyetinin hukukunu ve asıl vazifelerini gösteren temel çizgilere delil olması açık bir şekilde düşünülebilir. İlk önce namus, ırz ve aile hukuku meselelerinden başlanarak buyuruluyor ki: Meâl-i Şerifi 2- Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah´a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun. 3- Zina eden erkek, zina…
1 – gibi babından mâzî fiildir. Tasrif olunmaz, yani diğer sîgaları çekilmez ve Allah´tan başkasına isnad edilmez. Türetilmesinde “bereket” maddelerinin bu mânâ ile açık bir ilişkisi vardır. babından olması da bu mânânın mübalağa ile kendisinden meydana geldiğini ifade eder. “bereket” ise bir şeyde ilâhî hayrın devamlı ve kararlı olması demektir ki, “suyun havuzda birikip yükselerek durması” anlamından alınmıştır. İlâhî hayrın bulunduğu şeye “mübarek” denilir. İlâhî hayır, dar bir kalıba sokulup sayılamayacak, ve hislerle bilinemeyecek bir şekilde meydana geldiğinden, kendisinde beş duyu ile bilinemeyen bir ziyadelik tesbit edilen şeye de “mübarek” denilir. Şu halde kelimesi, mübareklik, bizzat kendisinden zuhur etmek üzere,…
1-3- Bu sûrenin ismi, mânâsını Allah bilir. , den, , den, , dan diye Muhammed b. Kâ´b´dan bir rivayet de vardır. Şiddet harflerinin en şiddetlisi, kalkale harflerinin en serti, isti´lâ harflerinin en kalını olduğundan, ilk seste bu sûrenin şiddetli bir korkutma ifade ettiğini hissettirir. “Ta”nın Tûr Dağına, “sîn”in Musa´ya, “mîm” in Muhammed´e işaret olduğu da zihne çarpar. Bunlar, sûrede böyle basit harflerden oluşarak okunacak âyetler, işte o mübin (apaçık) kitabın âyetleridir. MÜBÎN: “Bâne” mânâsına “ebâne”den “beyyin” gayet açık, parlak demek olduğundan; kitab-ı mübîn, i´cazı açık olan kitap demek olur ki, kastedilen Kur´ân´dır. Hakkı açıklayan demek dahi olabilirse de buraya uygun…
1-2- “Bunlardan ne kastettiğini Allah daha iyi bilir.” Tâsîn Sûresi mutlak bir ilâhî sırdır. İşte bunlar, işittiğin bu esrarengiz harfler sana âyetleridir, o Kur´ân´ın. O Emin Ruh ile kalbine indirilen Kur´ân´ın ve belagatlı, apaçık bir kitabın. Kur´ân´dan bu sûre, başlı başına apaçık bir kitaptır. Önceki sûrenin sonunda geçtiği üzere, zalimlerin yuvarlanacağı inkılabın nasıl ve ne şekilde olacağını açık bir şekilde anlatacaktır. 3- Bir hidayet, güzel bir yol göstericilik ve irşad ve müjde olmak üzere o müminlere, o sana tabi olan, senin izinde giden müminlere ki namaza devam ederler ve zekatı verirler. Demek ki bu uyarma ve müjdeye layık olabilmek için,…
1-4- İfadesi güzel, parlak kitap, açıkça ortaya koyup açıklayan kitap ki, kastedilen Kur´ân´dır. Levh-i Mahfûz, diyenler de vardır. Tilavetle okuyacağız. TİLAVET: Takip etmek, arkasına düşmektir. Râgıb´ın açıklamasına göre özellikle Allah Teâlâ´nın indirilmiş kitaplarını ya okumak veya içindeki emir ve yasağı, teşvik ve sakındırmayı dikkatle takip etmektir. Demek ki tilavet okumaktan bir yönden daha özeldir. Burada ise Cebrail aracılığı ile okumak ve indirmekten mecazdır. Onlardan bir zümreyi ki, İsrailoğullarıdır. Deniliyor ki, kahinin birisi Firavun´a şöyle demiş: İsmail oğullarında bir çocuk doğacak, senin devletin onun eliyle gidecek. Çünkü o cidden bozgunculardandı. Bir maksadı için yeryüzünü bozguna uğratmaktan çekinmezdi. 5-6- Onun için bu…
1- 3- Allah (daha) iyi bilir. bu âyetlerin indiriliş sebebinde üç rivayet vardır. 1- Ammâr b. Yasir ve Ayyaş b. Ebı Rebia ve Velid b. Velid ve Seleme b. Hişam Mekke´de müşrikler tarafından işkence ediliyorlardı, o sebeble indirildi. Ammar b. Yasir´in annesi Ebu Cehil tarafından feci bir şekilde parçalattırılmış, kendisine sıcak günde demirden zırhlı gömlek giydirilerek güneşin karşısında eziyet edilmişti, Velid b. Velid ve Hişam de işkenceye uğratılmışlardı. 2- Mekke´de birkısım insanlar, İslâm´a girmeye söz vermişlerdi. Hicret âyeti inince ashab-ı kiram Medine´den bunlara yazmışlar “İkrarınız, İslâm´ınız hicret etmezseniz, kabul olunmayacak” demişlerdi. Hemen Medine´ye doğru yola çıktılar, müşrikler de takip edip…
1- Allah daha iyi bilir: Kur´ân´ın mânâsındaki mucize olan âyetlerden önce, sözlerindeki mucizeliği ifade eden ilâhi sırra işârettir. Bakara sûresinde de geçtiği üzere “elif” boğazın en içinden: bâtından; “Lâm” dilden: berzahtan; “mim” dudağın en kenarından, dıştan çıktığı için bu üç harf, mahreclerin aslını teşkil eden üç çıkış yerinden çıkan bütün harflerin güzel bir diziliş ahengini ifade eder. 2- Rumlar yenildi. Peygamberimizin gönderildiği sıralarda doğu Roma ile İran, dünyanın en büyük iki devletiydiler. Hindli Süleyman Nedevî efendinin Asr-ı Saadet tarihinde ifade ettiği üzere peygamberliğin beşinci, yani Milâdın 613. yıllarında bu iki komşu ve rakib devlet, birbirleriyle kanlı bir savaşa girişmişlerdi. İran,…