Hz. Hasan’ın sorusu üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselamın üvey oğlu Hind b. Ebi Hâle de Peygamberimiz Aleyhisselamı şöyle anlatır : “Resûlullah Aleyhisselam yürürken ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi önüne doğru eğilir, vakar ve sükûnetle rahat yürürdü. Bakmak istediği, bakacağı tarafa tamamıyla dönerek bakardı. Etrafına gelişigüzel bakınmazdı. Yeryüzüne bakışı, semaya bakışından uzundu. Yeryüzüne bakışı da, gözucuyla idi. Yürürken, sahabilerinin gerisinde yürürdü. Birisiyle karşılaştığı zaman, önce kendisi selam verirdi. Resûlullah Aleyhisselam daima düşünceli idi. Kendisinin susması, konuşmasından uzun sürerdi. Resûlullah Aleyhisselam lüzumsuz yere konuşmazdı. Söze başlarken de, sözü bitirirken de, Allah’ın ismini anardı. Konuşurken…
Yazar: admin
Hz. Hüseyin der ki: “Peygamber Aleyhisselamın ev içindeki meşgalesini babam (Ali b. Ebu Talib)’dan sordum. Babam: ‘Peygamber Aleyhisselam, evine girişinden itibaren vaktini: Allah’a ibadete, ev halkının işlerine, ve kendi işlerine ait olmak üzere üçe ayırmıştı. Şahsına ayırdığı vakti de, kendisiyle insanlar arasında buluşturmuştu. O vakitte yanına, gelen insanlardan ancak seçkin sahabileri girerdi. Halka dinî meseleleri onlar aracılığıyla tebliğ eder, halkı ilgilendiren hiçbir şeyi yanında tutmaz, biriktirmezdi. Ümmetine ait vakti fazilet sahiplerine dindeki üstünlük derecelerine göre bölüştürüp kendilerini ona göre huzuruna çağırmak, Peygamber Aleyhisselamın âdeti idi. Onlardan kimisi bir hâcetli, kimisi iki hâcetli, kimisi de daha çok hâcetli idi. Peygamber Aleyhisselam,…
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor: — De ki, «eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin» (38). Allah’ın rahmeti üzerinde olsun, bil ki, kulun Allah’ı ve O’nun Resul’ü-nü sevmesi, onlara boyun eğmekle, onların emrine uymakla olur. Allah’ın kullarını sevmesi de onlara mağfiret suretiyle ikramda bulunmasıdır. Denilir ki, kul gerçek kemâlin yalnız Allah’da olduğunu, kendisine ve-ya başkasında gördüğü her kemâlin gerçek kemalin Allah’dan ve Allah sayesinde olduğunu bilince ne Allah’dan başkasını sevebilir ve ne de Allah’a dayanmayan bir sevgiye gönlünde yer verebilir. Bu bilgi de Allah’a ibadet etmek isteğini, O’na yaklaştıracak davra-nışları arzu etmeyi gerektirir. Böyle olduğu için Allah sevgisi,…
Tevbe nin vücûbu, ayet ve hadîslerle apaçık ortadadır. Basiret gözü açılan, Allah tarafından iman nuruyla göğsü şerhedilen, her adımda kendisini hakikate doğru çeken bir öndere ihtiyacı olmadığı halde cehaletin karanlıklarında önündeki nuruyla, yürüme gücüne sahip olan bir kimsenin nezdinde de bu hüküm açıktır. Bu bakımdan sâlik (ahiret yolunun yolcusu) ya kördür, her adımında kendisini hakka doğru çeken bir rehbere muhtaçtır veya basiret sahibidir; yolun başına hidayet olunur, sonra kendi kendine o hidayet yolunda devam eder. Din yolunda insanlar da böyle kısımlara ayrılırlar. Nice insanlar vardır ki başkasını taklid etmekten kurtulamazlar. Bu bakımdan her adımda bir ayet veya bir hadîs dinlemeye…
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Namaz mü’minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur. (Nisa/103) Hadîsler Beş vakit namaz vardır ki Allah Teâlâ onları kullarına farz kılmıştır. Bu namazların hakkını hafife almayarak ve hiç birini zâyi etmeyerek edâ eden kimse için, cennete girmesi hususunda Allah’ın va’di vardır. Bu beş vakit namazı edâ etmeyen kimse içinse Allah nezdinde herhangi bir va’d yoktur. Allah onu dilerse azaba dûçâr eder; dilerse de cennete dâhil eyler.5 Hz. Peygamber ‘Beş vakit namaz tıpkı herhangi birinizin kapısının önünden akan gür ve tatlı bir nehir gibidir. Bu kişi günde beş vakit, kapısının önünden akan bu nehre dalarak yıkansa, acaba…
Ey oğul! Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle kork. Ona kulluk görevini gereği gibi yap. Haram kıldığı şeylerden mümkün olduğu nisbette kaçın. Allah’ın saadete uzanan yolundan ayrılma. Hayatını düzene sokan emirlerini sakın ihmal etme ki, yaşayışın sıhhat bulsun, gözlerin aydın olsun. Çünkü gizli ve kapalı hiçbir şey Allah’tan gizli ve kapalı değildir. Babana itaat et Ey oğul! Senin hayatını renk katmak için güzel belgeler koydum. Onları korur ve dediklerime kulak verir, günlük yaşayışını ona uydurursan hükümdarların gözleri ve gönülleri sana karşı ilgiyle dolup taşacaktır. O halde şu anda da, bundan sonra da babana itaat et. Boş sözden uzak dur Ey oğul!…
Rahmân ve Rahîm Allah´ın adıyla 1- Mushaf-ı şeriflerde iki türlü besmele vardır. Birisi sûre başlarında yazılan ve sûreden bağımsız olan besmele, diğeri Neml Sûresinin (Neml, 27/30) âyetindeki besmeledir. Bu besmelenin, Neml sûresinin bu âyetinin bir parçası olduğu açıkça bilinmektedir. Bundan dolayı besmelenin Kur´ân âyeti olduğunda şüphe yoktur ve bu durum, açık tevatür ile ve âlimlerin ittifakıyla kesin olarak bilinmektedir. Fakat sûre başlarında yazılan ve her sûreyi birbirinden ayıran ve kırâetin başında okunan besmeleye gelince: Bunun o sûrelerden birinden veya her birinden bir âyet veya âyetin bir kısmı veyahut başlıbaşına Kur´ân´dan tam bir parça olup olmadığı, Neml sûresindeki besmele gibi besbelli…
” Bulunduğu altı sûrenin hepsinde birer âyettir. ” da bir âyettir. Fakat ” bir âyet sayılmıyor. ” da bulunduğu beş sûrenin hiç birinde âyet değildir. ” iki sûrede de birer âyettir. ” âyet değildir. Fakat ” birer âyet, ” de hepsinde birer âyet, ” iki âyet, ” bir âyettir. ” birer âyet değildirler. Ve bu saydıklarımız Kûfeli âlimlerin rivayetidir. Basralı âlimler yirmi dokuz sûrede bulunan bu mukattaattan (Kur´ân-ı Kerim´de sûre başlarında bulunup isimleri ile okunan harfler) hiç birini bir âyet olarak saymamışlardır. Âyet meselesi kıyasî (genel kaideye tabi olan) değil, tevkifî (vahye tabi) bir ilim olduğundan, bu görüş ayrılığı kırâet…
51- Hani bir zamanlar Musa´ya kırk gecelik vaad verdik de sonra siz onun arkasından buzağıyı put edindiniz ve o halinizle zalimler idiniz. 52- Sonra yine de sizi affettik, artık şükretmeniz gerekiyordu. 51- Ve hani biz Musa ile kırk geceye vaadleşmiştik. Ona kırk gece Tur´da kalıp münâcât ve vahiy için bir vakit tayin etmiştik. O da buna icabet edip Rabbinin mîkatına (tayin ettiği yere) çıkmıştı. Ebu Amr, Ca´fer ve Yakub () kırâetlerinde elifsiz olarak okunur. Bu takdirde, “Hani biz Musa´ya tam kırk geceyi va´detmiştik de sonra siz onun arkasından buzağıya tapmaya başlamıştınız: Samirî´nin yaptığı altın buzağı heykeline tapmıştınız. Halbuki, siz o…
101- Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah´ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar. 102- Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil´de Harut ve Marut´a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi “biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!” demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah´ın izni…