Asra kasem ederim kî, insan i muhakkak ziyandadır. Ancak imanı olan kimselerle amali salihada bulunanlar, bîr de birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler ziyanda değildir.Tercih edilen kavle göre bu sûre mekkîdir (Hazreti Peygambere Mekke´de bulunduğu devirde nazil olmuştur). Öyle rivayet ederler ki, imam Şafiî: “Kur´an namına yalnız bu sûre inmiş olsaydı insanlara elverirdi, insanlar yalnız bu sureyi teemmül etmiş (derin derin düşünmüş) olsalardı onlara kâfi gelirdi” dermiş. Muhakkaktır ki Ashabı kiramın (Hazreti Peygamberin güzide arkadaşlarının) ikisi bir yere gelince bu sureyi biri diğerine okumadan, diğeri de ona selâm vermeden ayrılmazlarmış! Ashabın bu âdeti, teberrük içindir (surenin yüzü suyu…
Yazar: admin
Osman b. Ebu’l As (radıyu anh)’dan: “Sakif kabilesinin heyeti ile birlikte Resûlullah’a gelmiştik. Kapısına varınca develerimizden indik. – Develerimizi kim tutacak? Dediler. Herkes Resûlullah’ın huzuruna girmeye can atıyor, dışarıda kalmak istemiyordu. Aralarında en küçükleri ben olduğum için: – İsterseniz ben tutayım, ama siz çıktıktan sonra da benimkini tutacağınıza söz verir misiniz? Dedim. – Tamam tutarız, diyerek içeri girdiler. Biraz sonra dışarı çıktıklarında, bana: – Haydi gidiyoruz, dediler. – Nereye? Dedim. – Memleketimize, dediler. – Ben evimden çıkayım, Resûlullah’ın ( aleyhi ve sellem) kapısına kadar geleyim, sonra da onunla görüşmeden geri döneyim öyle mi? Bana söz verdiğinizi unutmayın!” Dedim. – Peki,…
Şarkiyatçı Bakış Açısının Din Araştırmaları Çerçevesinde Türk ve Müslüman İlim Adamlarındaki Yansıma Biçimleri Tebliği: Edward Said şarkiyatçılık adını verdiği olguyu çeşitli açılardan farklı şekillerde tanımlasa da o şarkiyatçılık derken kabaca batılı zihnin doğu ama özellikle İslâmî doğuya ilişkin her türlü değerlendirmesinde sadece kendisini önemseyen ve ötekini itibara almayan bir bakış açısına sahip olduğuna dikkat çekmek istemişti. Kuşkusuz, buradaki seçkin topluluk şarkiyatçılığın farklı bağlamlarda nasıl tezahür ettiğine dair değerli gözlemlerini dile getirmiş ve getirmeye devam ediyorlar.Bense şarkiyatçı bakış açısının din araştırmaları çerçevesinde Türk ve Müslüman ilim adamlarındaki yansıma biçimlerine bakacağım. Burada benim yapmak istediğim şey, Said´in oryantalizmin sonlarına doğru dile getirdiği…
Genel olarak İberya Yarımadası özelde ise İspanya, Akdeniz havzasında yer alan ülkelerle hemen aynı kaderi paylaşmış, yüzyıllar boyunca birçok kavim ve kültürlerin karşılaşma-kaynaşma sahası olmuştur. M.Ö. IV. yüzyılda Fenikeliler, sonra Grekler, ardından da Romalıların istîlâsına uğramıştır. Yerli halk arasında Hıristiyanlık ve Lâtince’nin yayılması, Roma hâkimiyeti döneminde gerçekleşmiştir. M.S. IV. yüzyıl sonlarında Roma İmparatorluğunun merkezî otoritesinin zayıflamasıyla İspanya bu kez Sueviler (Suevos), Vandallar (Vandalus, Vandals), Alanlar (Alanos) ve Vizigotlar (Godos, Visigodos) gibi barbar Germen kavimlerinin istîlâsına mâruz kalmıştır. Bunlar içinde Vizigotlar, geldiklerinde 200 bin nüfüsa sâhip oldukları halde 468 tarihinde ülkenin büyük bölümünü ele geçirerek Tuleytula (Toledo) merkez olmak üzere bir…
İnsanlar güzel ahlâkın hakikati hakkında ve ne olduğu hususunda oldukça fazla konuşmuşlardır. Buna rağmen onun hakikatini şerhetmeye bir türlü yanaşmamışlar, ancak onun ürünlerinden ve faydalarından bahsetmişlerdir. Sonra faydalarının da tamamını zikretmemişlerdir. Her biri güzel ahlâkın meyvelerinden kalbine geleni, zihninde hazır bulunanı zikretmiştir. Güzel ahlâkın tarifini zikretmeye bir türlü önem verip de açıklamaya yönelmemişlerdir. Güzel ahlâkın bütün meyvelerini kapsayıcı hakikatini, ayrıntılı, derli toplu bir şekilde anlatmamışlardır. Buna misâl olarak, Hasan Basrî´nin şu sözü gösterilebilir: ´Güzel ahlâk; güler yüzlülük, cömertlik ve insanları ezmemek demektir´. Vâsıtî de şöyle demiştir: ´Güzel ahlâk hiç kimse ile çekişmemek ve hiç kimseyi çekiştirmemektir. Bu da Allah Teâlâ´yı…
Allah Teala buyurdu ki: Ey iman edenler! Akidlere vefalı olun”. (Maide/1); Fakat bilerek yaptığınız akdettiğiniz yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. (Maide/89); “Hata ettiklerinizden ötürü sizin üzerinize günah yoktur. Fakat kalplerinizin kasdettikleri hariç”. (Ahzab/5); “Ama sizi kalplerinizin kazandıklarından ötürü sorumlu tutar”. (Bâkara/225) Kalplerin kasdettiği ve kazandığı şeyler, kalbin akid ve amelleridir. Kalbin akidleri; halefin seleften naklederek aktardığı, ittifak edilmiş bir sünnettir. Müminlerden hiçbiri, bu akitler üzerinde ihtilaf etmemiştir. Bunlar onaltı adet olup sekizi dünyada farz, sekizi de ahirette vuku bulacak hususlardır. Dünyada farz olan akidlere gelince, öncelikle kulun şuna itikad etmesi gerekir: İman, söz ve fiildir. İman, ibadet ve taat ile…
Selef devrinde insanlar karşılaştıkları zaman selamdan sonra ne haber ,halin nasıl diye sorarlardı. Bu soru ile kastettikleri; nefsin mücahede ve sabrıyla ilgili durumuydu. İkinci soruyla kastedilen ise; kalbin iman ve yakin ilmindeki artış ve eksilmenin durumuydu. Onlar birbirlerine, Hak Teala´ya karşı amellerinde ve dünya-ahiret işleriyle ilgili hallerinde artış mı yoksa eksilme mi olduğunu sorarlardı. Böylece kalplerinin hallerim devamlı zikreder, ilimlerinin amellerini vasfeder, Allah Teala´nın kendilerine bahşettiği hüsnü muameleyi ve kendilerini sahip kıldığı anlayışlar şükürle anarlardı. Onların bu güzel sünnetleri, aynı zamanda Allah Teala´nın onlar üstündeki nimetlerini saymalarının ve şükürlerini en güzel şekilde ifade etmelerinin bir göstergesiydi. Bu da, marifet ve…
Rahman ve Rahim Olan Allah´in adıyla konuşmama başlıyorum. Alemlerin Rabbi olan Allah´a hamd ve senalar, Efendimiz Hazreti Muhammed´e, aline ve ashabına en faziletli salat ve en mükemmel selamlar olsun. Değerli kardeşlerim, Allah´ın fakir ve aciz kulu olan ben Mevlasının rahmetine hem hayatta hem sonrasında muhtaç olan, yarın başına gelecek olan olaylardan habersiz, bugünün işiyle meşgul olan, karşınızda bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. Fakat büyük bir izzet ve ikram ile, büyük bir iftiharla, şerefle, sevinç ve gururla bu mübarek programda bulunan yıldızlara, aylara, bizi şereflendiren ve kalbimin en aziz yer ve derinliğinde yer bulan alimlere, faziletli üstadlarıma ve hepinizin huzurunda burada hazır olanlara,…
Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla Hamd ve senalar alemlerin Rabbi olan Allah´a (c.c.), en faziletli salavatlar ve en mükemmel teslimler Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa´ya, aline ve ashabına olsun. Cenab-ı Allah (c.c.), şeyhimiz, mürşidimiz, terbiyecimiz, kendisine mensup olmakla iftihar ettiğimiz ve bize imdat eden Baz´ul Eşheb Şeyh İzzeddin Haznevi (ks.) hazretlerinden de razı olsun. Ve ben hepinizi hanif olan İslam dininin selamıyla selamlıyorum ve diyorum ki, Allah´ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinizde olsun. Ben, Şeyh hazretlerinin (ks.) tarikatının ne kadar selim, ne kadar nezih, ne kadar temiz, ne kadar şaibelerden uzak olduğuna işaret etmek ve Şeyh İzzeddin hazretlerinin (ks.) bereketini…
Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla. Allah´a hamd u senalar, efendimiz Hz. Muhammed´e, alinin ve ashabının üzerine salat ve selamlar olsun. Bu dünyada insanoğlunun rahatı pek azdır. Genel olarak hayatı meşakkat, yorgunluk, sıkıntı ve kederle dopdoludur. Bu dünya hayatı sebebi iledir ki insanlar ebedi olan, baki olan ve daimi olan ahiret hayatını kaybediyorlar. Buna sebep bu dünya hayatıdır.Değerli kardeşlerim, eğer insan aklını kullansa ve bir miktar sabretse ebedi rahat, ebedi huzur, daimi istirahatgah olan ahiretin o lezzetine, o rahatına kavuşur. Bir insanın çok sevdiği, aşık olduğu bir sevgilisi olsa ve ona deseler ki bugün sen onunla beraber olmaz isen bin gün…