Yazar: admin

Buhari ve diğerleri mut´a nikahının Mekke-i mükerremenin fethi esnasında nihai olarak haram kılındığını anlatırlar. Daha önce bu hususta tanınan ruhsatın, Mekke´nin fethi esnasında nesh edildiğini ve bu nikahın kıyamete kadar kesinlikle haram kılındığını ifade ederler. Hayber gazvesi esnasında sabit olan hükümlerden sözeder-ken mut´a nikahından da söz etmiştik. Burada şunu söylemek istiyoruz ki, mut´a nikahı hiçbir zaman mubah kılınmamıştır. Ancak peygamber efendimiz bazı durumlarda bunu sükut ile karşılamıştır. Bu metres tutma gibi bir şeydir. Kur´an-ı Ke-rim´in kesin emredici ayetlerine dayanarak bu gibi nikah akid-lerinin yapılamiyacağım beyan buyurmuştur. Burada bazı fıkıh ve hadis alimlerinin -her ne kadar daha önce işaret etmişsek de-…

Read More

Savaşın Başlaması Müşrik araplarm kuvveti azar azar eksilmeye ve dağılmaya başlamıştı. Mekke-i Mükerremenin fethinde, o şehirde gönülle­rin sevgi ve merhametle birbirine bağlanıp ısınmasından, akra­balar arasında kardeşlik bağlarının yeniden teessüsünden son­ra Araplar arasında sadece Hevazin ve Sakif kabileleri kuvvet­lerini muhafaza edebilmişlerdi. Hevazin ve Sakif kabileleri Ta-ifte olup araplar arasında güçlü, kuvvetli birer kabile idiler. Hikmete dayanarak konuşan Ebu Bekir el-Sıddık hazretleri: “Mekke´nin fethinden sonra artık biz mağlup edilmeyiz.” demiş ve gerçekten de doğru konuşmuştur. Çünkümüslümanların sa­yıları artmış, teçhizatları çoğalmış ve güçleri bilenmişti. Fakat müslümanlar gurur ya da nefis zaafiyetine kapılmaları yahut kapsamlı ve derli toplu bir düzene sahip olamamaları dolayısıy­la…

Read More

Huneyn Gazvesinde Teşri Kılınan Şer´i Hükümler Geri Verilmesi Tekeffül Edilen Ariye Huneyn gazvesinden sözederken hazırlıkların ilk aşamasın­da Peygamber (s.a.v.) efendimizin Safvan bin Ümeyye´den iğre­ti olarak zırh ve silah istediğinden bahsetmiştik. Safvan da peygamber efendimizin isteği üzerine îslam ordusuna iğreti olarak zırh ve silah vermişti. Peygamber efendimiz bu zırhları ve silahları Safvan´a geri vereceğine dair teminat vermiş ve: “Bu , geri verilmesi tekeffül edilen bir iğretidir” demişti. Bu ga­ranti, alınan iğreti malların, îslam ordusu tarafından bir gadre ve hıyanete uğramaksızm sahibine geri verilmesi manasını mı, yoksa telef olduğu yâ da hasar gördüğü takdirde kıymetinin mi sahibine ödeneceği manasını taşımaktadır Fıkıhçılar bu…

Read More

Peygamber (s.a.v) efendimiz bozguna uğrayan Hevazinlileri takibe başladı. Onlar nereye gittilerse O da gitti. Evtas´a var­dıklarında peygamber efendimiz yine onları takibe devam edi­yordu. Sonra Hevazinliler Evtas´a girip kalelere sığındılar. Ar-dısıra Taife gidip kalelere sığındılar. Orası müstahkem kalele­ri bulunan bir belde idi. Taifliler de güçlü kuvvetli iyi ok atan kimseler idiler. Peygamber efendimiz onları takibe devam etti. Gelişini haber aldıklarında kalelerine girip sağlam tedbirler al­dılar. Bir yıl yetecek kadar azıklarım da kaleye aldılar. Kuşat­manın uzun sürmesi halinde müslümanlara karşı mukavemet edip dayanacaklardı. Bu durumda Muhammed ile arkadaşları zorlanacak ama kendileri kalelerinde rahatlık içinde bekleyecek, kendileri ok atacak ama isabet almayacaklardı. Öldürecek­ler…

Read More

Yine hicri dokuzuncu senede Dahhak bin Süfyan´mkinden Önce yani Sefer ayında Kutbe bin Amir komutasındaki bir se-riyye Hasem taraflarına gönderildi. Bu seriyye yirmi, kişiden müteşekkildi. On deveye nöbetleşe binen yirmi kişi yola çıktı. Hasemlilerle karşılaştıktan sonra aralarında şiddetli bir çar­pışma meydana geldi. îki taraftan da çok sayıda adam yaralan­dı. Ölüler arasında Kutbe bin Amir de vardı. Ancak Kutbe´den sonra Serriyye yine düzenini korudu. Hasemlilerin davarlarını ve kadınlarım, önlerine katıp Medine-i Münevvereye getirdiler. Hasamlilerden bir çok kişi toplanıp arkalarına düştülerse de şiddetli bir yağmur yağdığından dolayı seriyyeyi yakalayamadı-lar. Alkame Bin Mahrez´in Seriyyesi Bu seriyye, hicri dokuzuncu senenin Rebiulahir ayında göre­ve çıktı.…

Read More

İslam daveti arap beldelerini kapsadı. Kimi iman etti, kimi inkar etti. Kimi, kalbine iman girmemiş olsa bile teslim oldu. Kimi de ihlaslı bir şekilde inandı ve davetin yükünü omuzladı. îslam uğruna cihad etti. Araplardan, islamı bilmeyen kalma­mıştı. Peygamber (sav) efendimiz ara vermeksizin, gevşemeksizin hak daveti yapıyordu. Bundan sonra îslam davetinin arap beldelerine komşu bulu­nan ülkelere geçmesi gerekiyordu. Özellikle içinde arap ırkının yaşadığı beldelere sirayet etmesi icab ediyordu. Çünkü böyle beldeler, ırki oluşumu nedeniyle İslam davetine icabet etmeye daha yakındı. Mekke´de bütün arapların toplantı yeri olan Ka´be vardı. Orayı Cenab-ı Allah güvenli bir yer kılmıştı, çevre­sinde insanlar birbirlerini kapıp götürürlerken Ka´be…

Read More

Peygamber efendimizi uçurumdan aşağıya yuvarlamak te­şebbüsünde bulunan şu münafıklar ya da bu münafıklarla gö­nül birliği yapan bazı kimseler, “Dırar mescidi”ni inşa etmişler­di. Anlatıldığına göre Peygamber efendimizin Tebük seferine çı­kışından önce inşa etmişlerdi. Peygamber efendimiz orduyu teçhiz edip sefere nafakasını ve binekleri hazırlamakta ve bü­tün müminlerin topluca sefere çıkmaları için çağrıda bulun­maktayken münafıklar gelip dediler ki; Ya Resülüllah hasta ve ihtiyaç sahipleri için, kışın yağmurlu geceleri için bir mescid in­şa ettik; gelip bize orada namaz kıldırmanı arzu ederiz! Pey­gamber efendimiz onlara şu cevabı verdi: “Ben sefer hazırlığın-dayım, meşgul durumdayım, ama seferden dönersek inşaallah gelip size orada namaz kıldırırım.” Peygamber efendimiz seferden…

Read More

Tebük gazvesinden sonra Hicri 9. senede heyetler Peygam­ber efendimize gelmeye başladılar. Tebük seferinin, Peygamber efendimizin katıldığı en son gazve olduğu siyer kitaplarında anlatılır. îslam daveti bütün arap beldelerine yayılmış, arapla-rın bir kısmı bu davete icabet etmiş, bir kısmı inkar etmiş, bir kısmı da İslam yoluna girmekte tereddüt etmiş, iman henüz kalplerine girmemişti. Müslüman olan arap heyetleri Peygam­ber efendimizin yanına gelmişlerdi. Önceki sayfalarda anlattı­ğımız diğer bazı heyetler de Peygamber efendimizle görüşmek üzere Medine-i münevvereye gelmişlerdi. îbn îshak bu konuda şöyle der: Araplar, Kureyşlilerin müslüman olmalarını bekliyorlardı. Kureyşliler insanların önderleri, rehberleri ve Kabe ile Hare­min sakinleriydiler. Arapların komutanıydılar. Hiç kimse onla­rın bu…

Read More

Veda haccı, Muhammedi tebliğin son safhasında yapılmıştı. O sıralarda bütün arap beldeleri islam davetini tanımıştı. îslamın nuru Şam´a kadar ulaşmıştı. Daha önceleri Bizanslıların hakimiyeti altında yaşayan araplar İslama girmişlerdi. Bu hac­ca Veda haccı denilmiştir. Zira bundan kısa bir süre sonra Pey­gamber efendimiz Refık-i alaya intikal etmiştir. Ayrıca Veda haccında Peygamber efendimizin kullandığı ifadeler, onun mü­teakip senelerde artık ümmetiyle karşılaşmıyacağmı dile geti­riyordu. Bu hacca tebliğ haccı da denilmiştir. Zira Peygamber efendimiz veda haccında irad ettiği hutbesinde tebliğ ifadesini kullanmıştır. Biz de onun bu hacca tebliğ haccı adını verdiği gö­rüşündeyiz. Çünkü o hacda arap beldelerine en son tebligatını yapmıştı. Bütün arap beldeleri…

Read More

Hicri 10. senenin Zilhicce ayının bitimine beş gün kala Resulallah (s.a.v) efendimiz Medine-i Münevvere ‘ye döndü. Orada Zilhicce aynını kalan kısmını ve Muharrem ayının tamamını geçirdi. Bundan sonra sonu ölümle biten hastalığa yakalandı. Bu hastalık sonucunda hicri onbirinci senenin Sefer ayında Re-fik-i Alaya yükselecekti. Rivayete göre bu hastalığı Sefer ayının onbirinci gecesinde, bir başka rivayete göre ise Sefer ayının son gecelerinde başlamıştı. Sonra da bütün insanlık için hayırlı olan yaşantısını, Rebiü´l-evvel ayında noktalamıştı. Rivayete göre Rebiü´l-evvel ayının ilk bir kaç gecesinde, başka bir rivaye­te göre ise 12. gecesinde vefat etmişti. Rivayetcilerin çoğunlu­ğu, Rebiü´l-evvel ayının 12. gecesinde vefat ettiği görüşünü tes­cil etmektedirler.…

Read More