(Keramet bahsini Vrş: Luma, s. 315, 318, 332; Ta´arruf, s. 71; Keşfu´l-mahcûb, s. 276, ;3; Yâfiî, Ravju´r-riyahîn, s. 16; îbn Teymiye, el-Fur-kân, s. 72.) Üstad Kuşeyrî der ki: Evliyadan kerametin zuhur etmesi Allah Taâlâ´nın kudreti dahilinde bulunduğunu bilmek vacip olunca, vücuda gelmesinin imkânına engel olan hiç bir şeyin bulunmadığı anlaşılmış olur. Kerametin zuhur etmesi, keramet sahibi şahsın (mânevi) hâllerinde doğruluk üzere bulunduğunun alâmetidir. Hâllerinde sâdık olmayan bir kimseden keramet nevinden olan bir şeyin zuhur etmesi caiz değildir. Hâllerinde sâdık olan ile yalancı olanın arasını istidlal yolu ile ayırdedebilmek için, kadîm olan Hakk Taâlâ´nın kerameti bize tarif etmiş olması tasavvur edilen…
Yazar: admin
Allah Taâlâ: «Onlar için dünya ve âhiret hayatında müjde vardır. (Yunus, 10/64) buyurmuştur. Bu âyette geçen müjde (büşrâ) sözünden maksat; mü´min tarafından görülen veya ona gösterilen güzel rüyadır, denilmiştir (190). ( Rüya bahsini krş: Ta´arruf, 157.) Rüya: Kur´an ve hadislerde üzerinde durulan bir hadise olan rüya vakasına, mutasavvıflar büyük önem verirler. Nübüvvet gibi, velilik hâli de ekseriya rüya İle başlar. Menkıbenâmelerde rüyaya geniş yer verilir. İbrahim (a.s.), oğlu İsmail (a.s.) i rüyada iken boğazlama emri almış ve gördüğü rüyaya göre amel etmeye teşebbüs etmişti (Bk. Saffât, 37/102). Yusuf (a.s.) rüyada onbir yıldızla ayın ve güneşin kendisine secde ettiğini görmüş, (Bk.…
Üstad ve İmam Kuşeyrî der ki: Sûfîlerin seyr ve sülüklerine ait mevsuk menkıbelerden bir parça naklettik. Makamlar bahsinden de birkaç bab buna eklemiştik. Şimdi bu Risâle´yi Müritlere tavsiyeler bahsi ile bitirmek istiyoruz. Ümit ederiz ki, Allah Taâlâ tasavvufun gerekleri ile amel etmeye sûfileri güzel bir şekilde muvaffak kılar, bu hususları ifa etmekten bizi de mahrum etmez ve bu malumatı Hakk Sübhanehu ve Taâlâ aleyhimize hüccet kılmaz, (icabına göre ameli nasip eder). Bu yolda ilk adımını atan müridin sıdk ve samimiyet üzere olması lazım gelir. Böylece sülukunu sağlam temeller üzerine bina etmesi mümkün olur. Çünkü şeyhler ve mürşitler, vuslattan mahrum olanlar,…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Allah ım, bu, kutlu ve mübarek bir gündür. Yeryüzünün dört bir yanında müslümanlar bir araya toplanmış, biri rahmetini dilemekte, biri nimetini istemekte, biri ödülünü aramakta, biri azabından korkmakta. Ve sen, onların neye muhtaç olduğunu daha iyi bilirsin. Şu halde, cömertliğine, keremine ve isteğimin sana kolay oluşuna dayanarak senden, Muhammed ve âline salat etmeni istiyorum. Ey (yüce) Allah, ey Rabbimiz, mülk de, hamd da sana aittir; senden başka ilah yoktur; hilim ve kerem sahibisin; şefkatlisin, büyük nimetler verirsin; yücelik ve ikram sahibisin; gökleri ve yeri yaratansın. Senden istiyorum ki, inanan kullarının arasında bir hayır, bir afiyet, bir…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Rabbim, Sen bana doğru yolu gösterdin; ben boş şeylerle uğraştım. Sen, bana öğüt verdin; ben taş yürekli oldum. Sen, bana güzel nimetler verdin; ben sana karşı geldim. Sonra da, beni gaflet uykusundan uyandırdığın zaman çağrını duyup bağışlamanı diledim; bağışladın. Tekrar kötü işlerime geri dönünce de beni rüsvay etmedin. Şu halde, hamd sana özgüdür, ey Tanrım. Pervasızca kendimi helak vadilerine attım; yokluk yollarına girdim. O vadilerde kahrınla ve o yollara girmekle cezalandırmanla karşılaştım. Beni sana yaklaştıracak tek şey, tevessül edebileceğim tek vesile ise, tevhid inancım ve hiçbir şeyi sana ortak koşmamış, seninle birlikte bir ilah edinmemiş olmamdır.…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Allah´ım, sen beni eksiksiz-özürsüz yarattın; çocuktum, büyüttün ve yeterli miktarda rızk verdin. Allah ım, ben, indirdiğin ve kendisiyle kullarını müjdelediğin Kitabında şöyle buyurduğunu gördüm: Ey, kendi aleyhlerinde haddi aşan kullarım, Allah ın rahmetinden ümit kesmeyin. Kuşkusuz, Allah bütün günahları bağışlar. (Zümer/53) (Allah ım,) Geçmişte benden vuku bulan kötülükleri biliyorsun, hem de benden daha iyi. Amel defterimde aleyhimde sıralanan suçlardan dolayı yazıklar olsun bana! Eğer her şeyi kapsayan affının halime şamil olacağını umduğum yerler olmasaydı, (ümitsizlikten) helak olup giderdim. Eğer kulun, Rabbinden kaçması mümkün olsaydı, senden kaçmaya en layık olan ben idim. Yeryüzünde ve gökte hiçbir şey…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Rabbim, bana olan ihsanının güzelliği, nimetlerinin bolluğu, bağışlarının çokluğu karşısında ve benden esirgemediğin rahmetin, bana tamamladığın nimetin için sana hamd ederim. Çünkü hamde layıksın sen. Gerçekten de şükründen âciz olduğum nimetler vermişsin bana. Eğer senin ihsanın ve bol nimetlerin olmasaydı, nasibimi elde edemez, kendimi düzeltemezdim. Ne var ki, ben istemeden sen ihsanda bulundun; tüm işlerde bana yeterlilik verdin; tahammülü zor belaları benden uzaklaştırdın ve sakınılan kaderi başıma getirmedin. Tanrım, nice zor belaları benden uzaklaştırdın; nice bol nimetlerle gözümü aydınlattın ve nice büyük iyilikler ettin bana! Çaresiz kaldığımda çağrıma icabet ettin; ayağım sürçtüğünde hatamdan geçtin ve düşmanlardan…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Ey, ne yerde ve ne de gökte kendisine hiçbir şey gizli kalmayan Allah! Ey Tanrım, kendi yarattığın şey nasıl sana gizli kalabilir ! Kendi yaptığın şeyi nasıl bilmezsin ! Kendi yönettiğin şey nasıl senden gizlenebilir ! Hayatı senin rızkına bağlı olan, nasıl senden kaçabilir ! Senin mülkünden başka gidecek bir yeri olmayan, nasıl senden kurtulabilir ! (Her türlü eksiklikten) Münezzehsin sen! Yaratıklarının senden en çok korkanı, seni en iyi tanıyanıdır; sana karşı en mütevazı olanı sana en çok itaat edenidir ve katında en değersiz (hor) olanı, senin rızkını yiyip senden başkasına ibadet edenidir. Münezzehsin sen! Sana…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Rabbim; günahlarım beni susturmuş, konuşamaz olmuşum. Hüccetim (mazeretim) yok çünkü. Kendi belamın esiri, amelimin rehini olmuşum. Hatalarım arasında bocalayıp durmaktayım; yolumu şaşırmış, ne yapacağımı bilmiyorum. Bulunduğum yer; hor ve zelil günahkârların, sana cüret eden bedbahtların ve vaadini küçümseyen yazıkların yeridir. Münezzehsin sen! Hangi cüretle sana karşı geldim ! Neye aldanarak kendimi tehlikeye attım ! Ey Mevlam, sürçüp yüz üstü yere yığılmama ve ayağımın kaymasına acı. Hilminle cahilliğimi, ihsanınla kötülüğümü bağışla. Çünkü ben günahımı ikrar, hatamı itiraf etmekteyim. İşte elim ve işte perçemim! Yaptıklarımdan dolayı kısas edilmeye hazırım! Fakat sen, yaşlılığıma, günlerimin bitmesine, ecelimin yaklaşmasına, güçsüzlüğüme, düşkünlüğüme…
İmam Zeynelabidin (k.s.) : Ey üzüntüleri gideren, kederlere son veren; ey dünyada da, ahirette de Rahman ve Rahîm olan; Muhammed ve âl-i Muhammed e salat eyle ve benim üzüntümü gider, kederime son ver. Ey bir; ey tek; ey samed (ihtiyaçlar için başvurulan mutlak gani); ey doğurmamış, doğmamış ve dengi olmayan (yüce Allah)! Beni koru, temizle ve üzüntümü gider. (Bu arada Ayete l-Kürsi ile Nâs, Felak ve İhlas surelerini okuyup sonra şöyle de:) Allah ım, ben; oldukça muhtaç, gücü az, günahları çok ve senden başka ihtiyacını giderecek, güçsüzlüğünü güçlendirecek ve günahlarını bağışlayacak birini tanımayan biri olarak senden rahmetini dileniyorum. Ey celal…