Yazar: admin

24. İrâde Aziz ve Celil olan Allah-, (ya Muhammed, ileri gelen müşriklerin imanlarına tamah ederek) «Sırf Allah rızâsı için akşam ve sabah (muntazaman) Rablarına dua eden (fakir) leri kovma». (En´am, 6/* irâde bahsini krş: Lama, s. 205; Ta´arruf, 139. İrâde, (tasavvuf ve) sülük yolunda gidenlerin başlangıç hâlidir. Allah Taâlâ´ya gitmeye kasd (ve niyet) edenlere verilen ilk isimdir. Bu sıfata irâde isminin verilmesi, her işin başının irâde olmasındandır. Kul, bir şeyi irâde etmezse, onu yapmaz. Aziz ve Celil olan Allah´a giden yolu tutanlar için ilk iş bu olduğundan, buna irâde adı verilmiştir. Böylece irâde, her işin başında bulunan kasd (ve niyet)…

Read More

27. Sıdk Allah Taâlâ: «Ey iman edenler, Allah´tan korkun ve sâdıklarla beraber olun». (Tevbe, 9/119) buyurmuştur. Abdullah b. Mesud´dan rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.) şöyle´ buyurmuştur: «Kul, sürekli olarak doğru söyler ve doğruyu (sıdk) ararsa, Allah indinde sıddik olarak yazılır. Yalan söyler ve yalanı ararsa Allah nezdinde yalancı olarak yazılır» (90). Üstad Ebu Ali şöyle demiştir: «İşin direği (ve başı) sıdk (ve doğruluk) tır, her iş onunla tamam olur, onda nizamını bulur. Nübüvvetin hemen altındaki derece sıdktır. Allah Taâlâ: ´Onlar, Allah´ın kendilerine ihsanda bulunduğu nebiler ve sıddiklarla beraberdir´ (Nisa, 4/69) buyurmuştur». Sâdık, sıdk kökünden türetilen lâzım (geçişsiz) bir isimdir. Sıddik…

Read More

Peygamberimiz Rabbınız) katında en temizi, derecenizi en çok yükselteni, altın ve gümüş, infak etmekten ve düşmanla boğaz boğaza, mücadele ederek sizin düşmanı, düşmanın sizi öldürmesinden (şehid veya gazi olmaktan) daha faziletli olanı nedir, size haber vereyim mi » Ashab, evet, bu ne imiş, haber ver ya Resûlüllah, dediler. Resûlüllah (s.a.): «Allah Taâlâ´yı zikretmektir», buyurdu (98). Resûlüllah (s.a.), «Allah… Allah… diyen biri bulundukça kıyamet kopmaz», buyurmuştur (99). Resûlüllah (s.a.), «Yeryüzünde Allah Allah… denildikçe kıyamet kopmayacaktır» (Dünya zikir sayesinde ayakta durmaktadır), buyurmuştur . Üstad Kuşeyrî der ki: Zikir Hakk Sübhanehu ve Taâlâ´ya giden yolda (riayeti lüzumlu) kuvvetli bir esastır, hatta bu yolda…

Read More

Firaset bahsini krş: Luraa, s. 226; Ta´arruf, s. 151. 111. Firâset: Bakmak, nazar etmek, sezmek, istidlal etmek, içe doğmak. Firâset iki nevidir, a) Adi ve umumî firâset: Bir takım karine emmâre, alâmet ve işaretlerle gizli bir şeye istidlal etmek ve vakıf olmak. Buna hikemî firâset de denir. Bu nevi firâset melekesi talim ve terbiye ile geliştirilir, b) Vehbi firaset veya ilhami firâset: Bu firâset «insanın kalbinde olan şeye muttali olmak» diye tarif edilir ve şer*î firâset adını da alır. Müminin firâseti nurânî ve vehbîdir. Tasavvufta şeyhlerin kalplerde olanı bilmeleri, müritlerini murakabe etmeleri firaset esasına istinad eder. Kaynaklarda firâset kelimesi keşf…

Read More

Ulu ve Yüce Allah: «Onlar ihtiyaçları bile olsa başkalarını kendilerine tercih ederler» (Haşr, 59/9), buyurmuştur. Resûlüllah (s.a.) şöyle buyurdu: Cömert (Allah Taâlâ´-ya yakındır, halka yakındır, Cennete yakındır, Cehennemden uzaktır. Cimri, Allah Taâlâ´dan uzaktır, halktan uzaktır, Cennetten uzaktır, Cehenneme yakındır. Cahil fakat cömert olan kimse Allah katında âbid fakat cimri kimseden daha sevimlidir» (118). Üstad Kuşeyri der ki: Süfilerin dilinde cûd ile sehâ arasında fark yoktur. Tevkif (nass) bulunmadığı için Hakk Taâlâ sehâ ve semahat ile tavsif edilemez. Cûdun hakikati, insana para ve mal harcamanın zor gelmemesidir (119). Sûfîlere göre cömertliğin ilk derecesi sehâ dır, sonra cûd gelir en son mertebesi ise…

Read More

Hakk Taâlâ: «Gizlice ve tazarru yolu ile Rabbınıza dua ediniz». I Araf, 7/55) buyurmuştur. Aziz ve Celil olan Allah: «Rabbınız, dua ediniz, kabul edeyim demiştir». (Gâfir, 40/60) buyurmuştur. Resûlüllah (s.a.), «Dua ibadetin iliğidir», buyurmuştur (129). Dua ihtiyaç anahtarıdır, ihtiyaç sahiplerinin istirahat mahallidir, sıkıntıda kalanların sığındığı yerdir, dert ve hacet sahiplerinin nefes aldıkları alandır. Hakk Sübhanehu ve Taâlâ dua etmeyi terkedenleri kötülemiş ve: «Onlar ellerini kapalı tutuyorlar». (Tevbe, 9/17) buyurmuştur. Bu âyet «Ellerini dua için bize uzatmıyorlar» şeklinde tefsir edilmiştir (130). Sehl b. Abdullah şöyle diyor-. «Allah insanları yarattı ve onlara bildirdi ki: Bana münacaatta bulununuz, eğer bunu yapmazsanız bana nazar…

Read More

Sûfıyye ismi mutasavvıflar taifesinin adı haline gelmiştir. Müfredinde, sûfi adam denilir. Sûfiler cemaatına ise sûfiyye adı verilir. (İrâdesi ve cehdi ile benzeme yolu ile) bu mertebeye vâsıl olmak istiyenlere mutasavvıf, mutasavvıflar topluluğuna ise Mutasavvıfa ismi verilmektedir. Bu ismin Arapça olduğunu gösteren ne bir kıyas, ne de bir iştikak (kök) mevcuttur. En açık olan görüşe göre bu isim lakap gibidir, (camiddir, müştak değildir). Bu ismin sûfiyün) dan geldiğini söyleyenler vardır. Bunlara göre bir kimse kamis (gömlek) giydiği zaman «takammese» denildiği gibi, yün (sûf) giydiği zaman da «tasavvafe» denir. Bu bir izah şeklidir. Fakat sûfiler taifesi özellikle sûf giyinmiş değillerdir, sûf onlara…

Read More

Ebu Bekir Sıddîk´in Hz. Peygamber´in arkadaşı olduğu bu âyetle sabittir. Hakk Sübahnehu ve Taâlâ Hz. Peygamber´in arkadaşı hakkında müşfik olduğunu beyan etmek için arkadaşına: «Mahzun olma, Allah bizimledir, diyordu» buyurmuştur (146). O halde mert ve asil olan bir kimse, arkadaşlık yaptığı kimselere şefkatle muamele eder. Resûlüllah (s.a.) şöyle buyurdu: «Dost ve ahbaplarıma acaba ne zaman kavuşacağım » Ashap sordu: Ya Resûlallah, anamız ve babamız sana feda olsun, biz dostlarınız değil miyiz Resûlüllah (s.a.) buyurdu: «Sizler ashabımsınız, ahbaplarım ise beni görmeden bana inananlardır, ben onları pek çok özlüyorum». Sohbet üç kısımdır. Üst (mafevk) olanlarla arkadaşlık. Aslında bu sohbet değil, hizmettir. Ast…

Read More

Marifetullah Hakk Taâlâ: «Allah´ı hakkıyle takdir edemediler». (En´am, 6/91) Marifet bahsini krş: Luma, s. 35, 39; Ta´arruf, s. 63, 66, 132, 136; Keşfu´l-mahcûb, 3. 341, 352, 498; Kûtu´l-kulûb, I, 267. Peygamberimiz;´ marifet; men edici akıl sahibi olmaktır»buyurunca , Hz. Aişe: Annem babam sana feda olsun ya Resûlallah! Men edici akıl ne demektir diye sordu Resûlüllah, «Kişinin Allah´a âsi olmasını engelleyen ve Rabbına hırsla itaat etmeyi sağlayan akıldır», buyurdu. Üstad Kuşeyrî der ki: Ulemâ lisanında marifet ilim mânasına gelir. Onlara göre her ilim bir marifettir, her marifet de bir ilimdir. Allah hakkında âlim olan herkes ariftir. Her arif de âlimdir (152).…

Read More

Ulu ve Yüce olan Allah: «Kim Allah´ın likasını ve didarmı ümit ederse, şüphesiz ki Allah´ın vaadi yakındır». (Ankebut, 29/5) buyurmuştur. Hz. Saîb diyor ki: «Ammar b. Yâser bir kere bize namaz kıldırmış ve namazı uzatmadan kısa kesmişti. Ey Ammar, namazı kısa kestin, dedim. Evet, öyle ama bunun bir zararı yoktur, namazda Resûlüllah (s.a.) den işittiğim dualarla, Allah´a dua ettim, dedi. Ammar yerinden kalkıp giderken cemaattan biri onu takip etti ve bu duaların neler olduğunu sordu. Ammar, dua şudur, dedi: Allah´ım, gayb ile ilgili ilmin ve halk üzerindeki kudretin hürmetine, hayatım benim için hayırlı olduğunu bildiğin sürece beni yaşat, ölümüm hakkımda…

Read More