Tahminen yirmi yıl kadar evveldi. Geleneksel düşünce okulunun yaşayan temsilcilerinden Seyyid Hüseyin Nasr, kitaplarını neşreden İnsan Yayınları’nın davetlisi olarak bir dizi konferanslar vermek üzere İstanbul’a gelmişti. Bu meyanda yayınevinin sahibi rahmetli İlhan Akıncı ağabey Nasr’ı bir grup yerli yazar çizerle daha yakından tanıştırmak üzere evinde bir davet verdi. Yemek faslından sonra soru ve cevap şeklinde sohbete geçildi. Pek çok soru soruldu cevaplar alındı. Lakin sona doğru Ali Bulaç’ın sorduğu bir soru karşısında Nasr’ın keyfi kaçtı ve ne diyeceğini bilemedi. Nasr’ın cevabını, daha doğrusu tepkisini bugün dahi unutamam. Soru şu idi: “Efendim, siz yazılarınızda çok sık Gelenek diye bir kavrama vurgu…
Yazar: admin
Ramazan-ı Şerife dairdir Birinci Kısmın âhirinde şeâir-i İslâmiyeden bir nebze bahsedildiğinden, şeâirin içinde en parlak ve muhteşem olan Ramazan-ı Şerife dair olan bu İkinci Kısımda, bir kısım hikmetleri zikredilecektir. Bu İkinci Kısım, Ramazan-ı Şerifin pek çok hikmetlerinden dokuz hikmeti beyan eden Dokuz Nüktedir. شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِۤى اُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى للِنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِ 1 BİRİNCİ NÜKTE Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeâir-i İslâmiyenin âzamlarındandır. İşte, Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var. Cenâb-ı Hakkın rububiyeti noktasında…
Telvihât-ı Tis’a بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَلاَ اِنَّ اَوْلِيَۤاءَ اللهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ 1 Şu kısım, turuk-u velâyet hakkında olup Dokuz Telvihtir. BİRİNCİ TELVİH Tasavvuf, tarikat, velâyet, seyr ü sülûk namları altında şirin, nuranî, neş’eli,ruhanî bir hakikat-i kudsiye vardır ki, o hakikat-i kudsiyeyi ilân eden, ders veren,tavsif eden binler cilt kitap, ehl-i zevk ve keşfin muhakkikleri yazmışlar, o hakikati ümmete ve bize söylemişler. جَزَاهُمُ اللهُ خَيْرًا كَثِيرًا 2 Biz, o muhit denizinden birkaç katre hükmünde birkaç reşhalarını şu zamanın bazı ilcaatına binaen göstereceğiz. Sual: Tarikat nedir? Elcevap: Tarikatin gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mirac-ı…
Doç. Dr. Reşat ÖNGÖREN Bu çalışmada keşfin bir bilgi kaynağı olarak değeri, bu yolla elde edilen bilginin kıymeti ve ki¬şiye sağladığı faydası üzerinde durulmuştur. Sufilere göre henüz seyru sülukünü tamamlamamış olanların keşfinde değişik sebeplerden dolayı yanılma ihtimali bulunduğundan, elde edilen bilgiler Kitap ve Sünnet’le kontrol edilmelidir. “Sıddıklık”, “mukarreblik” gibi mertebelere ulaşanların keşfi bilgileri ise doğruluk, kesinlik ve yanlışlıktan korunmuşluk açısından vahiy ile eşdeğerdedir. (Elbetteki vahiy değerinde değildir ve onun makamında da değildir. Fakat yapısal özelliklerinde benzerlikler vardır.) Bu çalışmada ayrıca burhan ve delilin geçerli olduğu alanda keşifle ulaşılan bilgilerin, istidlal yoluyla elde edilen bilgilerden farklı olmayacağı, dini hükümleri doğru anlama…
Seyfi Say Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’e göre, bilgi sahibi olmanın yolları üçtür: Haber-i sadık (doğru haber; Vahiy bu kapsamda yer alır), akıl, ve havass-ı selime (sağlam duyular). Bunlarda ise insanlar ortaktır. Bunun dışında keşif veya ilham, Nesefi Akaidi’nin hemen başında belirtildiği gibi, Ehl-i Sünnet alimleri tarafından kesin bilgi kaynağı kabul edilmemiştir. İmam-ı Rabbani de şöyle demektedir: “Vahiy kat’i olup ilham zannidir…. Bunun için, o meydanda hata dönebilir.” (Mektubat, C. 1, çev. A. Akçiçek, İstanbul: Merve Y., s. 147.) Yine şöyle demektedir: “Ne ilham, haramı ve helali isbat edebilir; ne de batın erbabının keşfi farzı ve sünneti anlatabilir.” (C. 2, s. 1119)…
Keşif ve keramet meselesi tasavvufla ilgilenen herkesin gündemine giren iki hassas konu. Kimileri işin manevi terbiye tarafını göz ardı edip keşif ve keramet arar, kimileri bu meseleden yola çıkıp tasavvufa cephe alır. Tasavvuf edep ve erkân işi, Hakk’a teslimiyet ve ahlâk güzelliği. Mademki keşif ve keramet bir şekilde gündeme geliyor, işin aslını, ölçülerini gözden geçirelim. İslâm’ı anlamada ve yaşamada tasavvufun sürekli ve yaygın bir tesiri var. Günlük hayatımızdan dünyaya bakışımıza kadar derinlemesine işlemiştir bu tesir. Tasavvufa uzak ya da yakın olalım, inanç, duygu, düşünce ve eylemle ilgili olarak pek çok mesele bu tasavvufun öğretileri çerçevesinde şekillenir. Çünkü tasavvuf, en başından…
Tevessül konusu üzerinde çok konuşulan konulardan birisidir. Bu konuda görüşleri ile en fazla dikkat çeken İbn-i Teymiyye’dir. Genel kabul edilen görüşe aykırı fikirleri savunması ve son dönemlerde kendisine çokça atıflar yapılması ile öne çıkmıştır. Burada konuya daha çabuk açıklık getirebilmek için İbni Teymiyye’nin görüşlerini özetleyen bir alıntı ile başlamak daha uygun olacaktır. İbn Teymiyye’nin bu konudaki görüşlerini nakledelim: “Meleklere yalvarmak meşru olmadığına göre, kendileri dua edip şefaatta bulunsalar bile vefat etmiş peygamberler ve salih kullara yakarmamız ve onlardan dua ve şefaat talep etmemiz, iki sebepten dolayı meşru değildir. Bu sebeplerden birincisi şudur : Onlar, kendilerinden talep olunmasa bile, bu konuda…
Tevessül konusunda yapılan bir eleştiri yazısını yazar ismi belirtmeden alıp, bu konudaki itirazları sunmak arzusu ile bu makale kaleme alınmıştır. Parantez içindeki yazılar eleştiri konusu olan makaleye aittir. (Kur’ân da ve hadislerde Allah’a yakınlığı sağlayan şeyler olarak ifadesini bulan Tevessül ve bu kavrama bağlantılı olarak şefaat, istimdâd ve istigâse kavramları, İslâm düşüncesinde tartışılan temel problemlerden biridir. Konunun tarih boyunca tartışılması; Özellikle Takıyyüddîn İbn Teymiyye ve Takıyyüddîn es-Sübkînin yaşadığı hicrî sekizinci asırdan bu yana canlılığını muhafaza etmesi, bugün İslâm dünyasında yapılan telif ve tercüme çalışmalarının yanı sıra, gazete, dergi ve internet gibi basın-yayın organları vasıtasıyla kamuoyuna intikal ettirilmesi bunun açık bir…
Yirmi Yedinci Söz İçtihad Risalesi Beş altı sene mukaddem, Arabî bir risalede içtihada dair yazdığım bir mesele, iki kardeşimin arzularıyla, o meseleye dair haddinden tecavüz edenin haddini bildirmek için, şu Söz, o mesele-i içtihadiyeye dair yazıldı. “Eğer o meseleyi Peygambere ve mü’minlerden ihtisas ve salâhiyet sahibi kimselere havale etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi.” Nisâ Sûresi, 4:83. İÇTİHAD kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye Altı Mâni vardır. (İçtihad tartışmaları ve içtihad kapısının yeniden açılması ve ihya edilmesi çabaları yeni yapılan ve yapılacak olan modernist ve reformist yorumlara İslami bir kisve bulabilmek ve bir meşruluk…
Rabıta konusu üzerinde tartışılan ve tasavvufa karşı ön yargısı olanlarca en çok eleştirilen hususlardan birisidir. Aşağıda ismini vermeden alıntı yapacağımız makale de eleştirili amaçlı yazılmış bir makaledir. Biz bu makaleyi ve orada zikredilenlere karşı cevaplarımızı öz bir şekilde vermeye çalışacağız. Parantez içerisindeki yazılar bahsettiğimiz makaleye aittir. Diğerleri ise tarafımızca yazılan cevaplardır. Tevfik Yüce Allah’tandır. ( Yazı dizimizin son bölümünde sûfilerce tevessülün bir çeşidi sayılan “Râbıta” konusunu ele alacağız. Râbıta, üzerinde en çok tartışılan konulardan birisidir. Bu tartışma biraz da, râbıta kavramının sınırlarının net olarak belirlenememesinden kaynaklanmaktadır. Bu özelliğinden dolayı, böyle bir kavram üzerinde kalem oynatmak beraberinde bazı zorlukları da getirmektedir.…