Aydınlık ve aydınlatıcı İslam tarihine, İslam ümmetinin şanlı mazisine dikkatle baktığımızda görürüz ki, medeniyetteki terakki ve yükselişimizin başlıca sebebi, Hazret-i Peygamberin (sav.) getirdiği temel ilkelere kayıtsız şartsız bağlanmamız olmuştur. Bu öyle bir başarı ve yükseliştir ki, Allah (c.c.) tarafından, “Sizler iyiliği emredip, kötülükten sakındıran ve insanlık için ortaya çıkarılan bir ümmetsiniz.” (Al-i İmran, 110) şeklinde övülmüştür. Bu ümmet Hazret-i Peygamberin (sav.) saadet asrında, raşid halifeler ile onları takip eden kısa dönem içerisinde, hayatın her alanında muhteşem güzellikler sergilemiştir. İşte bu başarının yegane sırrı, Hazret-i Peygamberin (sav.) Allah (c.c.) tarafından getirdiği mesajlara uymaktan ibarettir.
Çünkü onların peygamberleri, sevgilileri ve gönüllerinin tabibi Hazret-i Muhammed (sav.), Allah’ın emriyle onları birliğe, beraberliğe, sevgiye, kardeşliğe, kaynaşmaya ve dayanışmaya davet etti. Onlar da, Rablerinin çağrısına koşarak, Resulü’nün öğüt ve öğretilerine kulak verdiler. Allah Resulü, onları barış ve sevgiye ve Kuran’a sarılmaya çağırınca, bu çağrıya olumlu cevap verip, Allah’ın (c.c.) emrine teslim oldular.
Yüce Allah (c.c.) onlara şöyle sesleniyordu: “Hepiniz top yekün, Allah’ın (c.c.) ipine, yoluna ve Kuran’a sarılınız. Dağılıp parçalanmayınız. Allah’ın (c.c.) üzerinizdeki nimetlerini hatırlayınız. Hani siz düşmandınız, Allah (c.c.) kalplerinizi birbirinize ısındırdı. O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.” (Ali İmran, 103)
Gerçekten onların arasına kin yerine sevgi, savaş ve düşmanlık yerine yardımlaşma, dağılıp parçalanma yerine, birlik ve beraberlik yerleşti. Böylece birbirlerini sevip, kardeşler oluverdiler ki, bu özellikler samimi müminlerin sıfatlarıdır. Nitekim, Hazret-i Peygamber, cennete girmeyi iman şartına, imanı da sevgi şartına bağlamış ve şöyle buyurmuştur, “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi size tavsiye edeyim mi; Aranızda selamı yayınız!” (Müslim, İman 93-94. Ayrıca bk.Tirmizi, Et’ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11)
Şanlı sahabe (r.anhüm), gönüller dolusu sevgi sayesinde, bizlere gerçek müminlerin en güzel örneklerini sergilediler. Allah Resulü’nün (sav.) aralarında tesis ettiği kardeşlik vasıtasıyla, hakiki iman kardeşliğinin en mümtaz misallerini ortaya koydular.
Buna göre, uhuvvet yani kardeşlik sözcüğü, sadece bir anne-babaya ait olma kardeşliğinden ibaret değildir. Kardeşlik anlamındaki uhuvvet sözcüğünün başka gerçek anlamları vardır. Mesela, kardeşlik sözcüğüyle soy kardeşliği kastedilir ki, bu bilinen ve açık olan bir anlamdır. Ayrıca bu kelime iman ve akide kardeşliğini ifade eder. Nitekim Kuran-ı Kerim’de, “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat, 10) buyurulur.
Hatta kardeşlik kelimesi, insan kardeşliği anlamına da gelir. Mesela, “Bütün insanlar Allah’ın aile efradıdır. Allah’ın (c.c.) en çok sevdiği ise, O’nun aile efradına en fazla yardımı dokunandır.” hadis-i şerifi bu manayı ifade eder. Şu halde yardımlaşmak ve birbirimizi sevmek zorundayız. Hep birlikte Allah’ın sağlam ipine,Kuran’ına sarılalım ki, biz de gerçek anlamda O’nun iyalinden, ev halkından olalım.
Allah Resulü’nün, “Din nasihattir.” ( Müslim, İman 95. Ayrıca bk. Buhari, İman 42; Ebü Davüd, Edeb 59; Tirmizî, Birr 17; Nesaî, Bey’at 31, 41) hadis-i şerifi gereği kardeşin kardeşe karşı en önemli haklarından bir tanesi, ona nasihat etmek, onu Allah’ın (c.c.) yoluna çağırmak, iyiliğe, hayırlı işe teşvik etmek, dininin ve ahlakının güzelleşmesine katkı sağlamaktır. Ayrıca insan iyilik, güzellik ve hayır adına kendisi için ne istiyorsa, kardeşi için de istemek zorundadır. Şu halde kardeşimizin, hal, hareket ve davranışları arasında şeriata aykırı olan ya da topluma zararı dokunan bir şey gördüğümüzde, onu doğruya çağırmak, ona öğütlerde bulunmak, onu kötülüğe düşmekten sakındırıp, ikaz etmek durumundayız.
Kendilerinden zarar görmesi muhtemel olan bazı sapık kimselerle arkadaşlık yapan mümin bir kardeşini gördüğün zaman onu ikaz et. Bu kötü arkadaşlığın zararını ve doğurduğu felaketleri anlat. Ayrıca sapık bazı görüşler ya da toplum ve dine felaket getiren bazı yanlış düşünceler içerisinde bulunan mümin kardeşini gördüğünde, bu yanlış görüş ve düşünceler konusunda onu uyarmak ve tertemiz dinimizin davet ettiği doğru yola çağırmak zorundasın.
Bazı mümin kardeşlerimiz, bir takım propagandalara aldanabilir. Dine ve dünyaya zararlı olduğu, ümmetin birlik ve beraberliğini bozduğu, musibet ve felaketlere sebebiyet verdiği, toplumu perişan eden fitnelerin kaynağı olduğu ve güven bunalımını doğurduğu halde, süslü ve parlak gösterilen bazı düşüncelere kapılabilir. Bu acıklı durumda gördüğün mümin kardeşine karşı tavrın, “güvenilir nasihatçı” tavrı olmalıdır. Söz konusu sapık propaganda, görüş ve düşüncelerin yanlışlıklarını izah edeceksin, bireysel ve toplumsal büyük zararlarını anlatacaksınız.
İşte bunlar, samimi ve gerçek müminin sıfatlarıdır. Bütün müminler kendi aralarında böyle olmak zorundadırlar. Bütün hayatları dayanışma, kaynaşma, yardımlaşma, hayra çağırma, tartışma, bölünme ve parçalanmadan sakındırmadan ibaret olmalıdır. Çünkü bölünüp parçalanma, bela, felaket ve zararı netice verdiği gibi, sevgi ve yardımlaşma, hoşgörü ve müsamaha ile, ümmet olarak ilerler, medeniyetin zirvesine ulaşır ve inşallah iki cihan saadetini elde ederiz.
Hanif olan dinimiz ne kadar büyüktür, parlak Şeriat-ı Muhammediye ne adaletlidir. Ahlakı tamamlamak için gelen şanlı Nebi’nin ahlakı ne kadar güzeldir. Nitekim Peygamber Efendimiz, “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyuruyor. Şu halde güzel ahlak güzel insanların özelliğidir. Yüce Mevla’nın insanlığın hidayeti, irşadı ve rehberliği için seçtiği babayiğitlerin özelliğidir. Yüce Allah, Habib-i Ekrem’ine şöyle sesleniyor: “Allah’ın rahmeti sonucu, onlar için yumuşak huylu oldun. Eğer sen katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılırlardı. Onları hoş gör, onlar için af dile ve onlara danış!” (Ali İmran,159 )
Yüce Allah’a (c.c.) yalvarıyoruz ki, fazıl ve keremiyle hepimizi Hazret-i Peygamberin (sav.) ahlakıyla ahlaklandırsın. Ümmetin birlik ve beraberliğini sağlasın, bütün sıkıntı ve problemlerini gidersin. Bu ülkeyi ve diğer İslam ülkelerini güven, emniyet, hayır, bolluk, refah ve bereket diyarı kılsın. Bu ülkenin yöneticilerini doğru istikamette muvaffak etsin. Adımlarını güçlü kılsın. Ümmetin, milletin ve dinin yardımında onları muzaffer etsin. İslam ülkelerinin yöneticilerinin birlik ve beraberliğini, ülkenin ve halkın yararına olan hususlarda gerçekleştirsin. Hedef ve sözlerini Hak’ta bir araya getirsin. Taşıdıkları emanet ve sorumluluğun mahiyetini onlara kavratsın. Onları adalet ve barış vesilesi kılsın. Böylece halklarıyla birlikte onları sahil-i selamete çıkarsın. Allah onlara hayırlı fırsatlar nasip etsin, hayır yapma duygusunu onlarda geliştirsin. Kötü fırsatları önlerine sermesin ve onlara kötülüğe yönlendirmesin. Allah (c.c.) bütün müslümanları en güzel şekilde dinlerine çevirsin, hepimize güzel akıbetler nasip etsin; O’nun her şeye gücü yeter.