Kardeşlerim, Şeyh Hazretlerine karşı olan ilgi ve alakanızdan dolayı ben fakir kul olarak, Allah’a hamd ve şükrediyorum. Çünkü Şeyh Hazretleri, sizlerin manevi babasıdır. Hiç şüphesiz manevi baba, insan için soy babasından daha faydalıdır. Çünkü biyolojik yani soy babası, insanın bedeni için faydalı olan, başka bir deyimle dünya hayatına yarayacak olan yeme, içme, giyim ve tedavi gibi işlerle uğraşır. Manevi baba ise, insana ruhen fayda verir. Biyolojik babanın faydası sadece dünyada, manevi babanın faydası ise hem dünyada hem ahirette geçerlidir. Çünkü insanın sahip olduğu en değerli şey ruhudur.
Ruh ile ilgilenilmediği zaman ruh, kötü bir şekle bürünür ve onun yansımaları vücuda da akseder. Günah deryasına dalan, Allah’ın yasakladığı şehvet çukurlarında boğulan ve günahtan günaha koşan insan, suçtan suça koşuşturmak suretiyle, canavarlardan daha tehlikeli birisi olur ve insanlıktan çıkar.
Oysa bu insan, ruhunu temizleyip manevi kirlerden arındırsa idi, örnek bir şahsiyet haline gelebilirdi. Böylece yaratılış maksadına uygun hareket etme şansını elde eder, İlahi emirleri yerine getirir, sadık, güvenilir, mütevazı bir insan olurdu. Kendisi için arzu ettiği güzellikleri başka insanlar için de ister, kendi namusunu koruduğu gibi komşusunun namusunu da korur ve Nebevi ahlak ile ahlaklanmış olurdu. Sonuçta, Allah’ın yasakladığı bölgeden uzak dururdu. Manevi kirlerden arınmış birisi, kimseyi aldatmaz, yalan söylemez, hainlik yapmaz, haram yemez, kötü insanlarla bir araya gelmez ve eğri büğrü yollarda yürümez.
Kardeşlerim,biz insanoğluna baktığımız zaman, hayatını devam ettirdiğini, sohbetlerde bulunduğunu, birtakım işleri sergilediğini ve bütün bunların bedenimizdeki ruh sayesinde gerçekleştirdiğini fark ediyoruz. Ruh cesetten çıktıktan sonra, beden işe yaramaz bir cisim olarak ortada kalır. Şu halde insanın ruhu nedir, kardeşlerim? İnsan da ruhun çok büyük etkisi vardır. Bu yüzden insanın, kendi ruh eğitimine çok büyük ehemmiyet vermesi gerekir. Başka bir ifadeyle sonu fani olan cesetten ziyade, ruha kıymet vermek gerekir.
İşte değerli kardeşlerim, manevi babanın nezdinde ruhun gıdası, ilacı ve tezkiyesi vardır. Ruh tezkiye edilip, hayır ve güzellikle bezendiği zaman, Allah’ın sevgisi ve taatine yönlendirildiği zaman, bu ruh fazilet ve kemalat merdivenlerinde yükselme ve mertebe kat etme özelliğine kavuşur. Safi bir Allah dostunun ne güzel bir sözü vardır:
Sen bedenine sürekli hizmet eden kardeşim,
Zararı kesin olan şeyden kâr mı bekliyorsun ?
Sen ruhuna yönel onun faziletlerini tamamla,
Sen bedeninle değil ruhunla insansın.
Şüphesiz nefis tezkiyesi için, günahlardan uzak durma suretiyle çaba gösteren kuluna Yüce Allah, başarı ve kurtuluş vaat ettiği gibi hevasatın peşinde koşanın da büyük bir zarar ile karşılaşacağını beyan buyurmuştur. İşte ayet-i kerime, “Nefsini arındıran kurtulmuş, peşinde koşan ise zarar etmiştir.”(Şems, 9-10) Hazret-i Peygamber dualarının birinde buyuruyor ki, “Allah’ım nefsime takva ve tezkiyeyi nasip et. Sen en hayırlı tezkiye edensin.”
Kardeşlerim,Nakşibendi Sadatımızın , müridlerinin ruhlarını eğitmek için uğraştıklarını görüyoruz. Onları manevi hastalıklardan temizleyeme gayret ediyorlar. Onları haset, kendini beğenmişlik, riya, dünya sevgisi gibi hastalıklardan temizleyeme çalışıyorlar. Böylece mürid gerçek insanlık mertebesine yükselir ve tertemiz hale gelmiş bir ruh ile meleklerin mertebesine ulaşır.
Ancak kardeşlerim, çoğu insanı görüyoruz ki, nefis ve ruhlarından ziyade, ceset ve bedenlerine önem veriyorlar. İç güzellikten ziyade, yüzeysel güzelliği önemsiyorlar. Örneğin, vücudunda herhangi bir maddi hastalık ortaya çıktığında korkmaya başlar, hemen hekime koşar. Ancak aynı insan, ruhunun hastalığının farkında bile değildir. Günah hastalıklarından kurtulmak gibi bir derdi yoktur. İşte bu kalplerdeki iman zaafının bir göstergesidir.
Kardeşlerim, çeşitli vesilelerle sizlere anlattığım hatta bizzat kendi gözlerinizle gördüğünüz gibi, emin olunuz, tarikat adabına bağlı halis bir mürit, şeyhin nazarında tarikat ile ilgisi olmayan kendi öz oğlundan daha değerlidir. Yani bu noktada manevi evlat, biyolojik evlattan daha önceliklidir. Şu halde manevi evlatlık sadece lafla gerçekleşmez. Herhangi birimizin, “ Ben Haznevi şeyhinin müridiyim.” ya da “ Haznevi ailesindenim. ” veya “ Ben onun alimlerinden, sevdiklerinden, dostlarından birisiyim. ” demesi yeterli değildir. Kuru laf ile iş bitmez. Kuru lafın herhangi bir etkisi ya da faydası da yoktur.
Şu halde biz ne şekilde şeyhin evladı oluruz, bunu izah edeyim. Biz Allah’ın dinine sarılarak şeyhin evladı oluruz. Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılıp, yasaklarından kaçınarak şeyhin evladı oluruz. Muhammedi ahlakla ahlaklanarak şeyhin evladı oluruz. Nakşibendi Sadatının adabına bürünerek şeyhin evladı oluruz.
Şu halde kardeşlerim, herhangi bir vaaz ya da faydalı söz dinlediğimizde ya da şeyhin sohbetinde bulunduğumuzda istifade etme cihetine gitmemiz lazım. Allah’ı zikreden birisini gördüğümüzde yararlanma yoluna gidelim. Güzel ahlaklı birisiyle karşılaştığımızda onu örnek alalım. Mütevazı birini gördüğümüz zaman onu taklit etmeye gayret edelim. Kısaca nerede ve kimde güzel bir şey görürsek istifade etmeyi ihmal etmeyelim.
Babam Şeyh Hazretlerinin (k.s.) şöyle dediğini duydum, buyuruyordu ki, “ Bize gelen boş dönmemeli.” ve sözlerine şöyle devam ediyordu, “ Namaz kılmayan ya da namazında tembel olan birisi, bize geldiğinde eve döndüğü zaman namazını sürekli olarak, titizlikle takip eden birisi haline gelmelidir. Komşularına ya da ev halkına rahatsızlık veren birisi, bize uğrayıp evine döndüğü zaman bu özelliğinden vazgeçmelidir.”
Bir seferinde de Şeyh Hazretleri şöyle buyurdu, ‘Ben müridim, deyip bize uğrayan kimsenin kendini hasta olarak telakki etmesi gerekir.’ Bilindiği gibi hasta, hekime gider, hekim de durumuna göre uygun bir reçete hazırlar. Şu halde müridin yapacağı iş, bu ilacı dikkatli kullanmasıdır. Ancak bu şekilde Sadatın bereket ve himmetinden istifade eder. Bu topluluğun içine girer girmez zaten taat ve ibadetindeki eksiklerini fark eder ve noksanlarını gidermeye çalışır. Bu, adap, evrad ve ezkar ile tedavi görür, manevi hastalıklardan böylece kurtulur. Reçete uygulanmadığı takdirde herhangi bir fayda görmesi mümkün değildir. Şu halde kardeşlerim, geldiğinizde adaptan herhangi bir şey almadan dönerseniz ya da buradaki güzel ahlak ile ahlaklanmazsanız herhangi bir faydadan söz edebilir miyiz?
Yüce Allah’tan temenni ediyorum ki, büyük istifadeler ve muhteşem faydalarla dönesiniz ve yine Allah’tan niyaz ediyorum ki, beni Şeyh Hazretlerinin biyolojik oğlu kıldığı gibi manevi evladı da kılsın. Sizleri de onun manevi evlatları yapsın. Ülkemize ve bütün İslam ülkelerine emniyet ve istikrar bahşetsin. Rabbimizin her şeye gücü yeter.