Irak´ta yetişen evliyâdan Seyyid Hasan Mükennâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) kendisine hediye edilen yerleri mâmûr hâle getirip sonradan buraları dînî ilimleri tahsil eden talebe ve misâfirler için vakfetti.Vakıfnâme şöyleydi:”Besmele ile yazmaya başlıyorum. Mülk, ezelî ve ebedî olan Allahü teâlânındır. Her hamd ancak Allah içindir. O´nun sevgili Peygamberine salât ve selâm olsun. Peygamber efendimizin akrabâsına ve kıymetli arkadaşı olan Eshâb-ı kirâmına duâlar olsun.
Ebû Bekr Seyyid Hasan der ki: Çûr köyü arâzisini evlâdıma ve torunlarıma vakfettim ki, onlar bu belde mahsûlünden nafaka olarak istifâde etsinler. Hem ilim talebesine, fakirlere, âlimlere ve sâlih kimselere sarfetsinler. Yâ Rabbî! Bizden kabûl et. Âmin.”
Hünkâr şeyhi denmekle meşhur velî Vânî Mehmed Efendi (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin vakfiyesi özetle şöyledir: “Hamdü senâ Allahü teâlâya mahsustur. O´nun Resûlü´ne salât ve selâm ederim. Kul- larına rahmetini ihsân etmekle kalplerini nûrlandırmış ve bunlar arasında zenginleri de hayır yapmak, kendilerine ihsân ettiği mallarını sırf Allahü teâlâdan sevâb umarak ve rızâsına tâlib olarak herkese faydalı şeyleri vakfetmekle seçip ayırmış ve cömert zenginlere dünyânın ve dünyâ zevklerinin fânî, geçici, âhiretin ve onun nişanlarının bâkî, kalıcı olduğu- nu ilhâm buyurmuştur.
Cenâb-ı Hak insanı şu fânî dünyâda, bâkî ve ebedî olan âhirete azık toplamak için yarattı. Dünyâda yarattığı cevher ve mâdenleri ve mallarını da, Cennet´in yüksek makamlarını onlarla elde etmek için bu hikmetle yaratıp îcâd etti. Dünyânın yokluğa gidişi ve âhiretin bâkî ve ebediyete mazhâr olduğu, Kur´ân-ı kerîmde bildirildi. Sonra âhiret için azık tedârik etmek ve muhtâc olanlara yardım husûsunda teşvikte bulunuldu. Mescid yapanlar ve tâmir edenlerin fazîletleri bildirildi. Gam ve endişenin insanları sardığı bir günde ümmetine şefkat buyuracak olan Peygamber efendimiz, birçok hadîs-i şerîfleri ile evkafın menfaatlerinden haber verdi.
Bundan sonra kardeşlerim ve sevdiklerim: Biliniz ki, günâhı çok ve ayakların toprağı olarak şu sahifeleri karalayan ve suçunu, kusûrunu îtirâf eden ve Rabbin rahmetini ve yardımını uman Van´da doğan Bursa´da oturan Muhammed bin Molla Bistam bin Molla Rüstem bin Şeyh Halil şöyle der: Tefekkür ederek dünyânın karar yeri olmadığını ve insanın elde ettiği malların ancak günâh ve zarardan ibâret bulunduğunu ve âhi- ret için dünyâ servetlerine dalıp infak ve tasadduk yönünden geçmenin mutlaka kötü bir alışkanlıktan ibâret olduğunu anlayınca, Bursa´da Kestel Karyesinde cenâb-ı Hakk´ın bana ihsân ettiği mal ile içinde müslüman- ların her namazı ve bilhassa Cumâ ve bayram namazlarını edâ etmeleri için bir mescid ve câmi yaptırdım.
Ey Rabbim! Kulunu bu mübârek binâların inşâsına muvaffak kıldığın gibi, bunların güzelce kabûlünü ve bereketini de ihsân eyle. Rızâna yakın olarak dîninin ihyâsına sebep kıl.”