Musa peygamber Mısır´da doğdu ve büyüdü. Firavun´un sarayında yetişti. Burada Cenab-ı Allah´ın himayesinde gençlik çağına erdi. Allah, onu kendi gözetimi ve himayesi altında tuttu. Onu korudu ve ona peygamberlik verdi. Kendisi ile konuşma şerefine ulaşan bir kul yaptı. Ama Rabbi´nin risaleti, doğup geliştiği yer olan Mısır´da değil, Mısır diyarının dışında Arap beldelerinde bir ağacın ardında kendisine ulaştı. Rabbi o ağacın gerisinde kendisi ile konuştu. Bu noktaya şöyle gelinmişti:
Musa Peygamber, İsrailoğulları´ndan birine saldıran Mısırlı bir adamı öldürmüştü. Fakat saldırıya uğramış olan İsrailli adam, Musa peygamberi bir başka Mısırlıyı öldürmeye teşvik etmişti. Musa, bunun bir fitne olduğunu anlamasaydı, ikinci adamı da öldürecekti. Kendi kavminden olan fitneci adama şöyle demişti: “Belli ki, sen bir azgınsınl” Böyle diyerek, ikinci kez o fîtneka-rm oyununa gelmedi. Ancak Firavun ve adamlarının, kendisini öldürmek için plan kurduklarını haber alınca Mısır´dan çıktı. Medyen taraflarına yöneldi. O anda şiddetle yardıma ve imdada ihtiyaç hissediyor ve şöyle diyordu: “Rabbim, doğrusu bana indi-receğin hayra muhtacım.” (Kasas: 24)
Rabbinden hidayet umarak yine şöyle diyordu: “Umarım ki, Rabbim beni doğru yola iletir.” (Kasas: 22) “Medyen suyuna geldiğinde, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onlardar, başka, hayvanlarını sudan alıkoyan iki kadın gördü.” (Kasas: 23)
Bu iki kız, kendi koyunlarının başkalarınınkine karışmaması için, koyunlarını geride tutuyor ve su başına bırakmıyorlardı. Suyun başındaki kimseler, koyunlarını sulayıp götürdükten sonra arta kalan su ile kendi koyunlarım suluyorlardı. Öncekiler, hayvanlarını suladıktan sonra kuyunun ağzına büyük bir kaya parçası bırakıyor ve öylece gidiyorlardı. Bu kızlar, o kaya parçasını kuyunun ağzından kaldıramadıkları için, sadece oradaki havuzda arta kalan su ile kendi hayvanlarını sulayabiliyorlardı. Allah´ın rahmetine muhtaç olan Musa, bedenen zayıf olan o iki kıza: ” ´Derdiniz nedir ´ dedi. ´Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız Babamız çok yaşlıdır. Onun için bu işi biz yapıyoruz´ dediler.” (Kasas: 23) ´
Çobanlar hayvanlarını sulayıp gittikten sonra, Musa kuyu başına gelerek, ağzındaki büyük kaya parçasını kaldırıp bir kenara bıraktı. Su çekerek iki kızın hayvanlarını suladı.
Bundan sonra o iki kız, eve gidip babalarına o güçlü ve güvenilir kimsenin, yani Musa´nın bu yardımını anlattılar. Bunun üzerine babalan da Musa´yı çağırıp yanında sekiz, ya da on yıl süreyle ücretli olarak çalıştırdı. Musa bu süreyi tamamladı. Yani on yıl müddetle o iki kızın babalarının yanında çalıştı.
“Musa, süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca Tur´un (sağ) yanında bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: ´Siz durun, ben bir ateş gördüm, belki ondan size bir haber getiririm, yahut bir ateş koru (getiririm) de ısınırsınız.´ Oraya gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısında bir ağaçtan kendisine seslenildi: ´Ey Musa, muhakkak alemlerin Rabbi Allah, benim, ben!´” (Kasas: 29- 30)
Ebu´l- Fida´nın “Kısas-ül- Enbiya” adlı kitabında da anlattığı gibi Medyen, Cenab-ı Allah´ın, içinde yaşamakta oldukları Eyke-liler´i helak etmiş olduğu şehirdir. Eykeliler Şuayb peygamberin kavmidir. Onların helakleri Musa peygamberden önce olmuştur.
Görüldüğü gibi, Medyen Arap beldelerinden biridir. Musa peygambere risalet orada gelmiştir. Firavun´un beldesi olan Mısır´dan uzaklaşarak nefsi temizlenip arman Musa, on yıl süre ile çalıştıktan sonra Medyen´de ilahi risalete muhatap olmuştur.
Musa´nın, Sina toprağındaki Tur dağının yan tarafında ilahi risalete muhatap olduğu konusunda nas bulunduğunu söyleyenler vardır. Biz bu sözüngerçek olduğunu kabul ediyoruz; ancak Musa, Firavun ile onun etkisinden ve zorbalığından, kavmini zillet ve meskenet üzere terbiye etmesinden uzaklaşıp temizlenmesinden, arınmasından sona ilahi risalete muhatap olmuştur. Firavun´un zamanında Mısır´da bolluk ve verimle, zillet ve meskenet bir arada görülüyordu.
Medyen şehrinin Şam taraflarındaki Arap beldelerinden biri olması ile, Hz. Musa´nın Tur dağının yanında peygamberlikle görevlendirilmesini nasıl bağdaştırabiliriz
Bu soruya, “Kısas-ül- Enbiya” adlı eserinde Ebu´l- Fida şöyle cevap verir: “Musa, kayınpederinin yanından zevcesiyle birlikte ayrılıp yola çıktı. Birçok tefsircinin anlattığına göre, sılaya kavuşma özlemi içindeydi. Mısır´daki akrabalarını gizlice ziyaret etmek için yola koyuldu. Beraberlerinde çocukları ve davar sürüleri de vardı. Bu davar sürülerini, Medyen´de ikamet ettiği müddet içinde elde etmişti. Cenab-ı Allah onu, insanlara üstün kilmiş ve kendisiyle konuşan bir kimse olma şerefine mazhar etmişti. Fira-vun´a elçi olarak gönderdi. Şuayb peygamber onu, Mısır toprağında kurtarmıştı. On yıl süreyle yanında tutmuş ve himaye etmişti. Bu süre içinde onu, azgın Firavun´un zulmünden korumuştu. İşte Musa, Rabbinin risalet emrini tebliğ etmek üzere Firavun´a gidiyordu. O Firavun ki, azgınlık ve taşkınlık yapmıştı. Kendini zengin gördüğü için haddi aşmıştı.