Arap kabileleri arasında Kureyş, ticaretle ünlenmişti. Kureyş´in Mekke dışına çıkan kafileleri tüccar idiler. Çünkü Kureyşliler´in yaşadıkları yerde ziraat yoktu. Onlar ekinsiz bir vadide yaşamaktaydılar. Araplarda, ekonomik gelirler getiren sanayi mevcut değildi. Ancak Kureyş´in yaşadığı yerde Kabe-i Muazzama vardı ki, orası insanların toplantı yeriydi. Oraya gelenler güvenlik içinde olurlardı. Kabe´yi uzak yollardan ziyarete hacılar gelirlerdi. Bu sebeple hac mevsiminde panayırlar kurulur, bu panayırlarda ticaret yapılırdı. Ticaretin yanı sıra şiir meclisleri toplanır, edebi müsabakalar yapılırdı. Malların alınıp satılmasının yanı sıra edebi alış verişler de yapılırdı.
Kureyş zenginleri kazancı hep ticaretten sağlardı. Orta halliler de güçlerine göre ticaretle meşgul olurlardı.Ellerinde bulunan malları satarlardı. Büyük tüccarlar, örneğin Abdulmuttalib oğlu Abbas, Velid bin Muğire ile Ebu Bekir, Yemen den ve Şam´dan getirdikleri malları piyasaya sürer, ticaretle uğraşırlardı. Bunlar, Farslardan aldıklarını Yemen yolu ile Roma´ya taşırlardı. Romalıların mallarını da Şam yoluyla Farslara götürüp satarlardı. Biri yazın, diğeri de kışın olmak üzere iki ticaret kervanı düzenlerlerdi. Yaz seferinde Şam´a gider, Farsların mallarını oraya götürürlerdi. Oradan da Romalıların mallarını alıp getirir ve halka satarlardı. Kış seferinde de Roma´dan mal alıp getirir, İran´da satarlardı. Dış ticaret, Kureyş´in büyüklerinin servet kazanmasının yegane yoluydu. Dahili ticaretle de orta hallilerin geçimlerini temin ederlerdi. Yoksullarına gelince onlar da deve, sığır ve küçük baş hayvanların ticaretleri ile uğraşırlardı.
Bu ticari hayatın bir gereği olarak Muhammed (sav) de zenginlerin işi ve orta hallilerin geçim kaynağı olan ticarete yöneldi. Tabii ki koyun çobanı olarak yaşamım sürdürmesi, aklın kabul edebileceği bir iş değildi. Küçük yaşlarda iken çobanlık yapmak, onun için uygun bir işti. Ama yaşı ilerleyince elbette ki, iç ve dış ticarete yönelmesi, ithalat ve ihracatın yapıldığı pazarları tanıması gerekiyordu. Bu nedenle de ticari seyahatlere çıkması gerekiyordu. Yüce Allah, O´nun Şam´a mal götürüp oradan da Mekke´ye mal getiren Kureyş kervanı ile birlikte seyahate çıkmasını ilham etti.
Amcasıyla Birlikte Sefere Çıkışı
Çocukluk döneminden çıkıp güçlendiği ve ergenlik çağına eriştiği zaman, kavminin geçim kayanğı olan ticarete yönelmesi gerekiyordu. Nihayet bir ticaret kervanının hazırlandığını gördü. Bu kervanda koruyucusu, velisi olan Amcası Ebu Talibde vardı. Bu kervanla birlikte yola çıkmak, yolda tecrübe kazanmak, Mekke´deki büyük tüccarların giriştikleri ticari teşebbüslere girişmek, ticari durumları öğrenmek, böylece yaşadığımız hayatın olup bitenleri hususunda deneyim kazanmak istedi. Bu isteğini amcasına açtığı zaman, amcası, O´nun bu işler için yaşının henüz küçük olduğunu, yolculuğa dayanamıyacağım söyledi. Çünkü bu kervanda onun satacak malı yoktu. Bu nedenle de ticari işleri öğrenemeyecekti. Fakat peygamber efendimizin bu işe olan şiddetli arzusu, amcasının, onun isteğine muvafakat etmesine neden oldu. Siyer kitapları, Muhammed (sav)´in ticari kervana katılma arzusunu şu ifadelerle dile getirmektedir: “Resulullah (sav) sefere gönlünü kaptırmıştı. Yola çıkmayı çok arzuluyordu. Bu nedenle amcası Ebu Talih ona acıyarak sefere çıkmasına muvafakat etti. Yol arkadaşlarına da: “Ne yapayım benden ayrılamıyor, doğrusu ben de ondan ayrılamıyorum ” dedi.
Burada kısa bir durak yapmamız uygun olacaktır. Muhammed (sav), bu ticari seyahate çıkmayı neden bu kadar arzulamış ve bu sefere gönlünü neden bu kadar kaptırmıştı Sanırım önceki paragraflarda bu soruya cevap olacak açıklamalarda bulunmuştuk. Şöyle ki: Peygamber efendimiz ticareti ve ticari işleri başkalarından duyarak değil bizzat görerek öğrenmek v e bu konuda deneyim sahibi olmak istiyordu. Ticari teşebbüslerde bulunma arzusundaydı. Koyun çobanlığı ile yetinmektense, ticaretle haşir neşir olmayı arzuluyordu.
Ebu Talib, başlangıçta onun sefere katılmasına rıza göstermemişti. Yolun zahmetlerine dayanamayacağından ve çölde kaybolmasından korkmuştu. Fakat Peygamber efendimizin ısrarı sonucunda bu kararından vazgeçmiş ve şöyle demişti: “Ne yapayım benden ayrılamıyor. Doğrusu ben de ondan ayrılamam.”
Muhammed (sav), amcasıyla birlikte Şam´a giden ticaret kervanına katıldı. Nihayet kervan, Busra kentinde konakladı. Busra, rahiplerin manastırlarının bulunduğu bir kent idi. Rahipler orada kendilerini ibadete vermek, Tevrat, İncil ve bunların ihtiva ettikleri şeyleri öğrenmekle meşgul olurlardı. Busra´daki manastırlarda bulunan rahiplerle zahidlerin Tevrat ile İncil´e ilişkin bilgileri derindi. Bu kitaplardaki işaretlerle müjdelerden haberdar idiler. –