Hz. Ali´nin müslüman olmasından hemen sonra Zeyd bin Harise de müslüman oldu. O, ailesi içinde hür ve serbest olarak yaşayabilecekken, köle olarak Muhammed (sav)in yanında yaşamayı tercih etti. Babasını bırakıp Hz. Muhammed (sav)´i seçti. Şu halde böyle bir şahsın ilk müslümanlardan olması gerekirdi. Hiç tereddüt etmeden Peygamber ailesine katıldı. Tereddütsüz olarak İslam´a girdi. Böylece derli toplu bir iman ailesi teşekkül etti. Bu aile fertleri şerefli bir İslam ailesi oluşturdu. Muhammed (sav) namaz kılarken, mü´minlerin annesi Hatice ile Hz. Ali de kendisine uyarlardı.
Bir tüccar Mekke-i Mükerreme´yi ziyaret etmeye gelmişti. Onun orada neler gördüklerini size anlatmak istiyorum: Yahya bin Afif şöyle demiş: “Cahiliyet döneminde Mekke´ye geldim. Abbas bin Abdulmuttalib´in yanına varıp evinde kaldım. Güneş doğduğunda ben Kabe´ye bakıyordum. Gencin biri oraya yöneldi. Gözlerini semaya dikti, sonra Kabe´yi karşısına alarak ayakta durdu. Aradan fazla bir zaman geçmeden bir delikanlı geldi. Önce gelen adamın sağ tarafında durdu. Kısa bir süre sonra da bir kadın geldi. Bu iki kişinin arkalarında durdu. Genç rükua vardı. Onunla birlikte delikanlı ve kadın da rükua vardılar. Genç rükudan başını kaldırınca onunla birlikte delikanlı ve kadın da rüku´dan kalkıp doğruldular. Genç secdeye kapandı. Onunla birlikte diğerleri de secdeye kapandılar. Ben “Ey Abbas, bu gerçekten harika birşey” dedim. Abbas bana, “Bu genci tanıyor musun ” diye sorunca, ben “hayır” diye cevap verdim. O dedi ki: ” Bu, kardeşim Abdullah´ın oğlu Muham-med´dir. Arkasındaki şu delikanlıyı tanıyor musun ” deyince, o dedi ki: “Bu, Ebu Talib oğlu Ali´dir. Arkasında duran şu kadını tanıyor musun ” Ben, hayır deyince, bana şu cevabı verdi: “Bu, kardeşim o.ğlu Muhammed´in eşi Hatice´dir. Kardeşimin oğlu, bize, tatbik etmekte oldukları bu dini, kendisine göklerin ve yerin Rabbi edan Allah´ın emrettiğini söylemektedir. Vallahi ben, bütün yeryüzünde bu dinde şu üç kişiden başka bir kimse bulunduğunu şimdilik bilmiyorum!”
Evet bu üç kişi, bu üç temiz şehsiyet, İslam´a ilk giren insanlardı. Bera berlerinde Zeyd bin Harise de müslüman olmuş ve dördüncü s ırada yer almıştı.
Bu rivayetlerden anlaşıldığına göre, bu ilk müslümanlar herhangi bir delil talep etmeden İslam´a girmişler, gördükleri hakkı tanıyınca onu tasdik etmişlerdir. Heva, heves ve garazdan arınmış hangi kalbe, insanlara fayda ve zarar vermeyen taşlara, putlara iman etmekle; hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herşeyin kendisine muhtaç olduğu, bir ve tek olan, doğmayan ve doğurulmayan Allah´a imanı bir tutar! Sonra en ufak bir düşünce ile ve selim bir kalble insanlar Muhammed (sav)´in getirdiği davetin hak davet olduğunu idrak edebilirler. Kaldı ki, o davetçinin ahlakı güzel, karakteri sağlam, dürüst ve faziletli bir kimseydi. îdrak edici selim bir akla sahipti. Onun sözlerinde şüphecilerin şüpheye düşmelerine neden olacak birşey yoktu.
Bu temiz aileyi imana sevkeden şey, onların aslında hakkı idrak etmeleri ve Rablerinin gerçekliğine inanmalarıydı. Ayrıca onların nefisleri saf, kalpleri temizdi. Mü´minlerin annesi Hatice ile Ebu Talib oğlu Ali´nin kalbinden daha temiz bir kalp var mıydı ! –