“Ey elbisesine bürünen, kalk, uyar. Rabbini tekbir etti. Elbiseni temizle. Pislikten kaçın. Verdiğini çok bularak başa kakma. Rabbin için sabret” ayetiyle, Peygamber efendimiz risaleti tebliğ etmek ve insanları Allah´ın emrine, dinine çağırmakla yükümlü kılınmıştı. Fakat namazsız din olamaz. Mutlaka her din için bir namaz vardır. Çünkü her dinde bir ibadetin bulunması zorunludur. Namazsız ibadet olamaz. Namaz, dinin direği ve esaslı rüknüdür. Bu sebeple namazın farz kılınmasıyla tebliğ görevinin verilmesi aynı zamanda olmuştur. Çünkü namaz, bütün dinlerde ortak bir ibadettir. Ravilerin anlattıklarına göre, Peygamber efendimiz risaletle görevlendirildiğinde, biri sabah, diğeri de akşam olmak üzere iki defa namaz kılmakla yükümlü tutulmuş. Sabah ve akşamdan her birinde iki rekat namaz kılması farz kılınmıştır. Şafii´nin ashabından olan Müzeni, bu hususta şöyle der: Namaz, Mirac´dan önce farz kılınmıştı. Biri gün batınımdan Önce, biri de gün doğuşundan önce kılınırdı. Buna delil olarak şu ayet-i kerimeyi gösterebiliriz: “Rabbini çok an, akşam sabah (O´nu) teşbih et” cai-i îmran: 4i)
Hz. Aişe, kızkardeşinin oğlu Urve bin Zübeyr´in rivayetinden naklederek şöyle demektedir: “Namaz ikişer rekat olarak farz kılındı. Sonra Cenab-ı Allah hazarda dört rekat olarak takviye etti. Seferde ise iki rekat olarak kılınmasını kabul buyurdu.” Bundan da anlaşılıyor ki namaz, İslam´ın başlangıcında farz kılınmıştır. Evet, namaz müslüman olan herkese bu şekilde ve bu miktarda farz kılınmıştı. Nafile namazlara gelince, dileyen dilediği kadar kılabilirdi. Peygamber efendimiz de fazla namaz kılmakla emrolunmuştu. Cenab-ı Allah, Peygamber efendimizden fazla namaz kılınmasını istediğine işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Ey örtüsüne bürünen, gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kur´an oku. Doğrusu biz, sana, taşıması ağır bir söz vahyedeceğiz. Gerçekten gece kalkışı daha tesirli ve (o zaman) okumak daha elverişlidir. Çünkü gündüz, seni uzun süre alıkoyacak İşler Vardir.” (Muzemmil: 1-7)
Kavilerin anlattıklarına göre, Peygamber efendimize namazı ve abdesti Cebrail öğretmişti. Anlatıldığına göre Peygamber efendimiz, Mekke-i Mükerreme´nin yukarı taraflarındayken Cebrail yanına gelmiş, topuğuyla ona dürterek vadinin ucuna gelmesini işaret etmiş. Peygamber efendimiz de suya doğru onu takip etmiş, Cebrail o sudan abdest almış. Böylece Peygamber efend miz namazdan önce abdest almak gerektiğini anlamış.
Siyer kitapları bu uhaberi muttasıl olmayan bir senetle rivayet etmişlerdir. Ancak bu haber, Zeyd bin Harise´den muttasıl olarak rivayet edilmiştir. Bundan da anlaşılıyor ki, her namaz için abdest farz kılınmıştır. Bu da Peygamber efendimiz Mekke-i Mükerreme´deyken olmuştur. Önceleri namaz, iki vakitte, ikişer rekat olarak farz kılınmış, bu farziyet bir süre bu şekilde devam ettikten sonra, öğle, ikindi ve yatsı vakitlerinde dörder rekat, akşam vaktinde üç rekat ve sabah vaktinde de iki rekat olarak değiştirilmiştir. Tabii ki, bu belirttiğimiz rekatlar, farz namazlardır ve sünnetlerden ayrıdır. Sünnetlerin hangi vakitte Vaç rekat olarak kılınacağı, fıkıh kitaplarındaki ibadet bölümlerinde açıklanmıştır.
Ama alimler, pratikte hiç bir yaran olmayan bir hususu anlatmışlardır. Şöyle ki: Bi´set esnasında farz kılınan namazlarla, hicretten bir sene önce Miraç gecesinde farz kılınan namazların durumu ne olacaktır Buna cevaben alimler şöyle demişlerdir: Miraç gecesinde farz kılınan namazlar, daha önceleri bi´set esnasında farz kılınan iki namazla yetinme hususunu ortadan kaldırmışlardır. Bu husus, Peygamber (sav)´in tatbikatıyla sabittir, îcma da-bu şekildedir. Böylece Miraç gecesinde farz kılınan beş vakit namazın, dinin zaruretinden olduğu anlaşılmıştır. Bunu inkar eden kafir olur.
Farz namazların beş vakitte kılınacağına Kur´an-ı Kerim işaret etmiştir: “Namazları ve orta namazı koruyun.” (Bakara: 238) Alimlerin anlattıklarına göre orta namaz, ikindi namazıdır. Ce-nab-ı Allah, namazların bütün vakitlerine işaret ederek şöyle buyurmuştur:
“Akşamlarken ve sabahlarken, öğle ve ikindi vaktinde Allah´ı -ki göklerde ve yerde hamd O´na mahsustur- teşbih edin, namaz kılın.” (Rum: 17-18)
Sabah namazına işarette bulunmak için: “Sabaha ererken”, ikindi namazına işarette bulunmak için de: “Akşama girerken” denilmiştir. Akşam ve yatsı namazlarına işarette bulunmak için: “Günün sonunda” buyurulmuştur. Günün sonundan kasıt; akşam ve yatsı namazlarıdır. Hatta bazı fıkıhçıların söylediklerine göre, akşam ile yatsı namazlarının vakitleri birdir. Önce akşam namazı, sonra da yatsı namazı kılınır.
Ayet-i kerime´de öğle namazına ise sarih bir ifade ile işarette bulunulmuştur: “Öğleye erdiğiniz zaman…” (Rum:i8) –